Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
• KÜLTÜR • DOĞAN KUBAN Çin ve Economist Dergisi Kapitalizmin en etkili borazanı olan İngiliz Economist dergisi geleceğin çizgisini çeken Çin’le ilgili sürekli makale ve araştırma yayımlar. Economist çok gelişmiş, usta bir üslupla yazılan haber ve makaleleri ve çok iyi hazırlanmış baskısı ile önemli bir dergidir. Dünya ekonomisini, kendi perspektifinden, anlatır. Batı kapitalizminin egemenliğini yok etmek üzere olan Çin’den söz ederken, bizim basınımızın hiçbir zaman başaramadığı bir özeleştiri de yapar. Çin’de yatırım artıyormuş. 2009’da Merkez Bankası 1.5 trilyon dolar fazla yatırım yapmış. Bu yatırımlar Hindistan’ın iki katı imiş. Çin’de devletin kontrol ettiği on bin yatırım şirketi var. Economist’in anlamakta zor T ürkiye’nin sadece Avrupa olmadığını değil, çağdaş da olmaktan uzak olduğunu anlatan en önemli ölçüt bu özeleştiri yokluğudur. Batı kültürünü dünya egemeni yapanın bu kendini sorgulama geleneği olduğunu Türkler öğrenemediler. Avrupa’yı ve Amerika’yı dünyanın öncüsü yapan bu ‘selfcritic’ geleneğinden ‘Economist’ de vazgeçmez. Gerçi her yazı kapitalist bir görüşle yazılmıştır. Bu o derginin 150 yıllık misyonudur. Ne var ki Türkiye gazete ve televizyonlarında bulamadığımız dünya gerçeklerini kapitalizm’in sözcüsü olan böyle bir dergide bulabiliyoruz. Derginin her yıl yayınladığı ekonomik yıllık ‘The World 2012’ de Çin’le ilgili bilgileri başka gözlemlerle karıştırarak okurlara duyurmanın düşündürücü olduğunu sanıyorum. İlginç ve çok önemli bir tarihi olgu Sovyet Rusya’nın yapamadığını Çin’in başarmasıdır. Rusya Avrupa’nın ve Hıristiyanlığın, Çin Asya’nın ve tanrısız bir dinsel geleneğin temsilcileridir. İlerde bu başarının ayrıntılı analizi şüphesiz yapılacaktır. Bugün Batı dünyasının karşısın SOVYETLER BAŞARAMADI, ÇİN BAŞARDI da, başta Çin olmak üzere, Doğu Asya var. Eski dünya dengesi bitti. Batı dünyasının karşısına çok açık bir meydan okumayla çıkan bu Doğu Asyalı devler varken Batıcı bir şovenizmin sözcülüğüne soyunan Huntington gibi Harvard profesörlerinin, İslam’ı Batı karşısında gerçek düşman göstermelerinin boş olduğu çok açık bir gerçektir. Amerika ve Avrupa kendilerinden başkalarıyla alışverişi olan Müslümanlarla savaşıyor, ötekileri de hizaya sokmak için bir sürü dalavere yapıyor ve dünyayı, özellikle bizim gibi cahil toplumları yalanla avutuyorlar. Neden? 1520 yıl daha Ortadoğu petrolünü kullanabilmek için. Bu enerji çarkı yakında başka türlü döneceği için şimdi moda olan ilişkiler ve onlara yapışık sözler, bu arada Huntington gibi papağanların sözleri de 510 yıl içinde geçersiz olacak. Dünyada tek bir Müslüman var mı acaba, Batı’yı ya da Rusya’yı ya da Çin’i silahla yeneceğimizi düşünen? Müslümanlar bilgisiz olabilir, ama aptal değiller. Economist’in Çin’e ilişkin olarak verdiği bilgilerin ilgi çeken noktaları şöyle: Economist’in temel öngörüsü 2014’te Çin’in Amerika’yı yakalayıp dünyanın birinci sanayi gücü olma olasılığı. İnsan başına gelir bu yıl da %8.3 artacakmış (Türkiye 3.5). Çin’in adam başına ulusal geliri Amerika’nın 7’de biri. Çin’in 1 milyar 330 milyonluk nüfusunun gayrisafi milli geliri Economist’e göre kişi başına sadece 6.120 dolar. 316 milyon nüfuslu Birleşik Amerika’nın 15.600 milyar dolar gayri safi hasılasına karşın Çin’inki sadece 8. 130 milyar dolar. Fakat Amerika’nın borcu 13 trilyon dolar ve ekonomik karnesi zayıf. Bu değerlendirmeyi yapan da yine Amerikan kökenli üç ‘Rating’ Ajansı (İngilizler Rating yerine Notation diyorlar) Standard&Poor’s, Moody’s ve Fitch Ratings. Çin ise birikmiş yabancı dövizleriyle Avrupa’nın muhtaç ülkelerine (!) para yardımı yapacakmış. American Airlines iflas etmiş. O havayolları onca yıl benim için Birleşik Amerika’nın en etkili simgelerinden biriydi. Para simge falan tanımıyor. Milliyetçi de olmuyor. Sadece kendi kokusunu alıyor. Köpekler kendi kokularını izlerler. Para da köpekler gibi. landığım bir analizi var: Bugünkü yöneticiler Keynes’in ekonomik modelini izliyorlarmış. Yeni gelenler ise Avusturyalı Hayek modelini izleyerek ‘kötü yatırım’ları engellemeye çalışacaklarmış. Economist, her şeyi Batılı ekonomi kuramları içinde açıklarken olasılıkla büyük bir şovenizm gösterisi sergiliyor. Komünist bir parti idaresinde 1 milyar 330 milyon nüfuslu Çin’in 2012’den sonraki ekonomisi 1930’lu yılların Avrupa ve Amerika pazar politikaları üzerine kurulan kuramlara göre düzenlenecekmiş. Çin’in nüfusu Avrupa ve Birleşik Amerika’nın toplamının iki katı. Avrupa ve Amerika gibi, Çin toplumu din, kilise ağırlığını hiç duymuyor. Din’le motive değil. Nasıl oluyor da Çin gibi bir toplumda Keynes ya da Hayek’çi ekonomik kurallar geçerli oluyor? Bu kadar kökten değişiklikler geçiren dünyada ve Çin ölçeğinde, neredeyse yüz yıl eskimiş kuramlar bu denli geçerli ise, Batılı ekonomistler dünyanın içine düşmekte olduğu ekonomik ve finansal kargaşanın nasıl olup da farkına varamadılar acaba? Bunun kuramsal olasılığını ‘Economist’e bir sormalı! Avrupa, uygar biçimini en iyi dostu Suudi Arabistan’a ihraç edemiyor. Ama Japonya ve Çin’e ihraç edebiliyor. Neden? Çünkü ezilmeyecek bir kültürleri var. İnsanlar ve toplumlar sadece parasal göstergelere dayalı bir değerlendirmenin hiçbir şey göstermeyen bir budala ölçü olduğunu öğrenene kadar, özellikle liberal para ekonomisi denen yağma sisteminin kurbanı olmaya devam edecekler ve Economist gibi çok güzel, hem nalına hem mıhına dergiler oldukça, geri kalmış ülkelerin aydınları zokayı yutmakta devam edecekler. Olasılıkla Çin’in amansız gelişimi Batının şimdi içine düştüğü ekonomik kaos’un da nedenlerinden biridir. İnsani içeriksiz para hesabı iğrenç bir gelişmeydi. Uygarlıkla ilgisi yoktur. Bu sütunlarda birkaç kez yazdım. Çin’in 50 milyon piyano öğrencisi varmış; nüfusun 1/26’sı. Türkiye’nin adam başına ulusal geliri Çin’in 1.4 katı. Bizde de orantılı olursa 3 milyon piyano öğrencisi gerek. Amerikan standardı olarak da bir milyondan fazla. Bırakın piyano öğrencisini bizde ne kadar davulcu ve zurnacı var? Kısaca para ölçüsüne indirgenen, insanla ve toplumla ilişkisi kesik ekonomik göstergelerin borsada para piyangosu oynayanlardan başka kimseye bir faydası yok. Dünyanın en büyük borsası Wall Street. Son günlerde Amerikalılar orasını birkaç kez bastılar. Wall Street Amerikanın borcunu düşüremiyor. Ama borsa oyuncusunu bir gecede milyarder yapabilir. Ne büyük ahlaki gösteri! Ne büyük özgürlük gösterisi. YENEMEDİKLERİ: KÜLTÜR ÇİN: RAKAMLAR NE DİYOR Uluğ Nutku'dan Gezgin Felsefe İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü'nün en sevilen hocasıyken büyük bir özveriyle 1990'da Çukurova, Mersin, Sivas Üniversiteleri Felsefe Bölümleri'ni kurmak için yollara düşen, oralarda ve davet edildiği pek çok felsefe sempozyumunda, yayınlanan sayısız makalesinde "karşıt kültür" dediği felsefenin ilerleyen bilgisini, diyaloga yer olmayan dünya görüşü ve ideolojilerden farkını geniş bir kitleye tükenmez bir sabır ve disiplinle anlatan Prof. Dr. Uluğ Nutku son kitabı "Gezgin Felsefe" yi kendi imkanları ve öğrencilerinin desteğiyle yayınladı. 199094 yıllarında Çukurova'daki Rektörü Mithat Özsan'a ithaf edilen kitap Uluğ Nutku'nun 20062010 yılları arasında yazdığı makalelerden oluşuyor. Nutku, "Amaç, kavramlar arasında dolaşıp durmak değil, onlarla tek tek tanışmak. Önceki üç kitabımda ("İnsan Felsefesi Çalışmaları", "Felsefe ve Güncellik", "... Daha Güncel Felsefe") çıktığım yolda yürüme çabamı sürdürdüğümü düşünüyorum"diyor. Felsefe tarihinin gezgincilerine öykünmeden uzanabildiği herkese kavramsal düşünmeyi sevdiren "Gezginliğim kendi yerimde, kendi kümemde" diyen Nutku'nun, "Soruları cevapları felsefe kendi başına veremez" çağrısına kulak vermek isteyen bilim dünyası bu kitapta "diyalog" için pek çok imkân sezecektir. Tayfun Akgül CBT 1291/2 16 Aralık 2011