22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OOOF OFF LINE Tanol Türkoğlu (tanolturkoglu@gmail.com) Giderayak dijital yerlileri kendilerine benzetmeyi başarabilecekler mi? Yoksa onları (ve tüm dünyayı) cezalandıracaklar mı? Ya da geçirmekte oldukları sinir krizinden kurtulup, dünyayı savaşa sürüklemeden dijital yerlilere bırakabilecekler mi? Raymond Hovasse ve Baltalimanı Hayvanat İstasyonu Zooloji profesörü Raymond Hovasse, Baltalimanı’nda bir zooloji istasyonu kurması için 1926 yılında Türkiye’ye çağrılmıştı. Hovasse, kuruluşundan sonra 1932 yılında bu istasyon hakkında bazı açıklamalar yaptı. Osman Bahadır bahadirosman@hotmail.com CBT 1291/ 12 16 Aralık 2011 Dijital kültür ögelerini algılarken, isimlendirirken, tanımlarken yaşanmakta olan sorunların, çelişkilerin, açmazların farkında mısınız? Şu silsileyi bir değerlendirin : Internet, web, sosyal medya. Internet denen şeye dün web deniyordu, bugün sosyal medya. Bu çelişkinin temelinde yatan şey bence onu isimlendirenlerin dijital yerli değil de daha hâlâ dijital göçmen kuşağından geliyor olmaları (bu tespitleri yapanın da bir dijital göçmen olduğunu dikkate alarak değerlendirin bu yorumları). Bir dijital göçmen, bir dijital yerlinin dünyasına ait bir öge hakkında “doğal” bir yorum, bir nitelendirme yapabilir mi? En iyi denemeler bile bir yaklaşımdan, empatiden öteye gidemeyecektir. İsim koymada, tanımlamada bu kadar sıkıntı çektiğimiz (hemen hemen) tüm bu teknolojik zamazingoları biz dijital göçmenlerin icat etmiş olması, onları en iyi biz anlarız, adlandırırız anlamına gelmez ki. Keza pratikteki kullanma amaçları da illa ki bizim onları icat etme sebeplerimizle örtüşmek zorunda değildir! Dijital yerlilerin ofisi (iş dünyasını) ele geçirmelerine beş ile on yıl arasında bir süre kaldı. Tüm bu süre boyunca bu çelişkileri yaşamaya devam edeceğiz. Tüm bu süre boyunca dijital göçmenler gözlerinin önünde yaşanmakta olan sahneye bakarak, ondan nasıl para kazanabilirler sorusuna cevap aramaya devam edecekler. Bu arada 2008’den itibaren dünyayı etkisi altına alan ve bence dijital göçmenlerin son kırk senedir dünya ekonomisine yaptıklarının toplu faturası olan (ertelenmiş, sümenaltı edilmiş) ekonomik kriz de kendisini her zamankinden daha çok hissettirecek. Bu süreç yaşanırken bakalım dijital göçmenler de dünya üzerindeki son gollerini atabilecekler mi? Dijital yerlileri transforme edip, kendileri gibi yapabilecekler mi? Yoksa dijital yerliler, göçmenlerin son nefeslerinde değil de ta ilk başta 68’te gösterdikleri mücadeleyi örnek alıp, “30 yaşının üstündeki kimseye güvenme” mottosuyla kendi yollarını çizmede bir sapma göstermeden ilerleyebilecekler mi? Şu an idrak edilmekte olan dijital hayatı, “bilgi toplumu” olarak değil daha hâlâ “endüstrisonrası toplum” olarak algılıyor ve yorumluyoruz. O nedenle de tüm yorumlarımız endüstri toplumu standardlarını baz alıyor. Dijital imkânlar da, endüstri toplumunun, kapitalizmin yarattığı sorunları çözmede pansuman olacak bir sonraki tüketim maddesi gibi görülüyor, yorumlanıyor. Oysa endüstri toplumu görünen o ki kendi canını bile başkasının almasına izin vermeyip, kendisi alacak kadar bencil. Giderayak öyle bir kriz çıkardılar ki aklıma hep son nefesinde birbirlerini seven aşıkların kavuşmasını önlemek için silahına davranıp en az birini öldürmeyi başaran merhum Erol Taş’ın kötü adam tiplemeleri geliyor. Bu bakış açısına göre global bir savaş bir taşla birkaç kuşu vurmayı sağlayabilir. Ekonomik kriz ortadan kalkar, kendi yollarını çizmek isteyen dijital yerlilerin burnu sürter, onlar da X kuşağı gibi bir önceki kuşaktan aldıkları bayrağı bir sonrakine ileten sıradan bir kuşak olarak kalırlar. Dijitalleşme de kapitalizmin pansumanı haline dönüşür. Tabii bu kadar kararlı bir şekilde mücadele edilmesine saygı göstermek lazım. Yoksa kabusları olan Marks’ın dediklerini kabul etmek zorunda kalacaklar. Dijital Göçmenlerin Son Perdesi R aymond Hovasse (18951989), Darülfünun Fen Fakültesi Mecmuası’nın Haziran 1932 tarihli (9. yıl, sayı 1) sayısında (s. 14091417) Baltalimanı Hayvanat (Zooloji) İstasyonu hakkında şu bilgileri vermektedir: Fen Fakültesi’ne bağlı olarak kurulan bu hayvanat istasyonu hem eğitim faaliyeti yürütmeyi, hem de araştırma yapmayı hedeflemektedir. Şimdiye kadar sadece şekillerle öğrenmeye alışmış olan öğrenci bu istasyonda deniz hayvanlarını doğrudan görerek bilgi edinecek ve böylece ondaki araştırma yapma isteği ve heyecanı daha yüksek olacaktır. Kuzey rüzgârlarından iki duvar ile ayrılan ve dış duvarı sekiz metre yükseklikte olan eski sarayın limonluğu, halka açık bir akvaryum haline getirilmiştir. Yan yana bulunan iki oda birleştirilerek 15 öğrencinin kolaylıkla çalışabileceği ve deniz hayvanlarının gelişimini izleyebileceği büyük bir laboratuvar haline getirilmiştir. Büyük binanın merkezi odası ise müze olarak kullanılacaktır. Bu oda, yerli balıkların tamamını bulundurmaya yetecek büyüklüktedir. Hovasse, diğer Avrupa istasyonlarına göre gayet mütevazı olmasına karşın bu istasyonun şimdiden dikkat çekici bir şekilde işlemekte olduğunu söylemektedir. Karadeniz, Rusya ve Romanya sahillerinde deniz hayvanlarının varlıklarına yönelik epeyce inceleme yapılmış olmasına karşın, Türkiye sahillerine ait henüz hiçbir bilginin mevcut olmadığını söyleyen Hovasse, ancak deniz hayvanlarının incelenmesi açısından Boğaziçi’ndeki akıntı sistemlerinin bir kolaylık sağladığını, çünkü buna göre, Boğaziçi’nin yüzey sularının Karadeniz’in balıklarını getirdiğini, derin su tabakalarında ise Marmara’nın hayvanlarının bulunduğunu belirtir. Bu nedenle her iki canlı ortamı da nispeten kolay bir şekilde incelenebilir durumdadır. Boğaziçi 40 metre derinliğinde tarandığında, Akdeniz hayvanlarına rastlanmaktadır. Boğaziçi sularında yaşayan balıkların büyük bir kısmı göç eden balıklardır. Ancak balıkların göç nedenleri konusunda henüz yeterli bir araştırma yapılmamıştır. Hovasse bunları söylemekle birlikte, daha önce Birinci Dünya Savaşı sırasında Makarof’un bu konuda bazı değerlendirmeleri olduğunu ve ondan sonra da Metz’in eserinde yine bu konuda bazı yeni bilgiler verilmiş olduğunu belirtmektedir. Ancak o zamana kadar Boğaziçi’nde birkaç mevsimsel dönemi kapsayan düzenli bir araştırma hiç yapılmamıştır. Bu nedenle de Hovasse, hassas termometreler kullanarak haftada iki kere düzenli bir biçimde ve 1930 Kasım’ından 1932 Nisan’ına kadar olan dönem boyunca yüzey ile en fazla 31 metre derinliğe kadar olmak üzere çeşitli aralıklarla deniz suyu sıcaklıklarını ölçmüş ve elde ettiği tab Prof. Dr. Raymond loyu makalesinde sunmuştur. Bu Hovasse (18951989) tabloya göre deniz suyu sıcaklıkları, mevsime ve deniz yüzeyinden olan uzaklığa bağlı olarak değişmektedir. Hovasse, Boğaziçi faunasında sıcaklık değişimleri kadar rüzgâr değişimlerinin de çok önemli etkileri olduğunu, ancak kendisinin bu konuda henüz bir araştırma yapamadığını belirtmektedir. Hovasse 1932 yılında ülkemizden ayrıldı ve onun ayrılmasından sonra Baltalimanı istasyonunda herhangi bir bilimsel çalışma sürdürülmedi. Hovasse’ın ülkemizde daha fazla kalması bekleniyordu. Onun erken ayrılmasında zooloji profesörü Ali Vehbi (Türküstün) ile aralarında birkaç sorundan dolayı baş gösteren anlaşmazlıkların rolünün olması olasılığı yüksektir. 1951 yılında zoolog Curt Kosswig öncülüğünde burada Hidrobiyoloji Enstitüsü kuruldu. Fakat Kosswig’in ayrılışından sonra da bu enstitü çalışamadı. Bilim Merkezi’nde bilim konuşmaları yeniden başladı Türkiye Bilim Merkezleri Vakfı tarafından Şişli Bilim Merkezi Binası’nda, her ay farklı bir konuda düzenlenen ücretsiz Bilim Konuşmaları bu sezon 22 Ekim 2011 tarihinde Prof. Ahmet Ercan’ın ‘Türkiye’nin Yeraltı Zenginlikleri’ başlıklı konuşmasıyla başladı. Ardından kasım ayında Sayın Prof. Dr. Nesrin Yardımcı Tiryakioğlu ‘Dünyada ve Türkiye’de Çelik Yapılar’ isimli bir konuşma gerçekleştirdi. Aralık ayında Prof. Dr. Erhan Karaesmen ‘Sosyoteknik Bir Olay Olarak Deprem’ başlıklı bir konuşma yapacak. Etkinlik 17 Aralık Cumartesi günü saat: 10:30 – 12:00’de Bilim Merkezi Binası’nda gerçekleştirilecek. Önümüzdeki aylarda gerçekleşecek Bilim Konuşmala rı’nın tarihleri ve konuları: 21 Ocak 2012 Cumartesi / 10:3012:00 Prof. Dr. Arsev Eraslan ‘Sayısal Bilim – Özgün Teknoloji Uygulamaları’. 17 Mart 2012 Cumartesi / 10:3012:00 Prof. Dr. Nezihi Bilge ‘Nükleer Tekniklerin Endüstriye Uygulanması’. 14 Nisan 2012 Cumartesi / 10:3012:00 Prof.Dr. Cengiz Toklu ‘Uzayda Yapılar: Tasarım, Malzemeler ve Yapım’. Rezervasyon No: 212 266 00 46 Adres: Hakkı Yeten Cad. No:18/A Polat Tower Yanı, Bilim Merkezi Binası FulyaİST. www.bilimmerkezi.org.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle