27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ulaşım sorunlarına yanlış yaklaşım TÜBA Kök Hücre Sempozyumu T CBT 1218/ 19 23 Temmuz 2010 ürkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Kök Hücre Çalışma Grubu, 2526 Haziran 2010 tarihlerinde Hacettepe Üniversitesi Kültür Merkezi'nde “I.Kök Hücre Kursu ” ve “5. Kök Hücre Sempozyumu” nu düzenledi. Sempozyumun bilimsel programına ABDevletleri, Almanya ve İngiltere’den kök hücre araştırmalarında ve rejeneratif tıp alanında önde gelen konuşmacılar katıldı. Kurs ve Sempozyuma ülkemizdeki 63 üniversite ve 50 devlet hastanesi ve araştırma merkezi olmak üzere toplam 103 kurumdan 667 kişi katıldı ve etkinlikler büyük bir ilgiyle izlendi. I. TÜBA Kök Hücre Kursu’nda, kök hücrelerin tanımları, pluripotensi kriterleri, kök hücre kinetikleri, “niche” kavramı, türleri ve biyolojik özellikleri anlatıldı (E.Kansu). Hematopoetik kök hücreleri örnek alınarak kemik iliğinde osteoblastik ve vasküler “niche”in hücresel ve biyolojik özellikleri sunuldu (I.Kuzu). Ayrıca, fare ve insan embryonik kök hücrelerinin eldesi ile differensiasyon özellikleri ve son dört yıl içinde yapılamaması nedeniyle bu konudaki araştırmaların ülkemizde batı ülkelerine kıyasla çok geri kalındığına dikkat çekildi (M. Elçin). Kursta son yıllarda özellikle doku mühendisliği ve terapötik alanda giderek önem kazanan mezenkimal kök hücrelerin (MKH) eldesi, immünolojik yönden önemli avantajları, başta kıkırdak ve kas tamiri olmak üzere, pediatrik yaş grubunda depo hastalıkları, dejeneratif hastalıklar, yanıklar, graftversushost hastalığı (GVHH)nda tedavi amaçlı uygulamaları ile rejeneratif tıp alanında gelecekteki potansiyel kullanımları anlatıldı (D.Uçkan). Vücudumuzda dokulara özgül “erişkin kök hücreler”in morfogenez, dokuların idamesi ve iyileşmeleri için önemi belirtildi ve az sayıda bulunmalarına rağmen ihtiyaç duyulduğunda mikroçevredeki uyaranların etkisi altında olgun ve fonksiyonel hücrelere farklılaşma (differensiasyon) gösterdikleri anlatıldı (E.Kansu). Ayrıca, kordon kanı kök hücrelerinin biyolojik özellikleri, avantajları ve bankalama şartları sunuldu. Hematopoietik kök hücreler (HKH)in otolog ve allojenik kök hücre nakillerindeki önemi, hastaların seçim kriterlerini, uygulama teknolojilerini, kemik iliğine yerleşimlerinin (homing ve engraftment) tanımlarını, nakil sonrası çıkabilecek erken ve geç devre komplikasyonları anlattı (M.Arat). 5.TÜBA Kök Hücre Sempozyumu’nda, J. Adjaye (Berlin), somatik hücrelerden “yeniden programlanmış pluripotent kök hücreler (induced pluripotent stem cells, iPS)“nin eldesi, hücrelerin moleküler biyolojisi ve genetik özelliklerini anlattı. iPS hücrelerinin hastalıkların tedavisinde gelecekteki kullanım potansiyellerini, araştırıcıları bekleyen teknik ve önemli biyolojik zorluklarını sundu. iPShücrelerinin de in vivo deneylerde SCID/Beige immünyetmezlikli fareye verildiğinde teratom oluşumuna yol açtığına önemle dikkat çekti. A.Medvinsky (Edinburgh), hematopoietik kök hücrelerin canlılarda embryonik/fötal yaşamdaki ontogenezini, sarı keseden sonra intraembryonik bölgede AGM (AortaGonadMesonephros) özellikle endotel tabakasından kaynaklanabileceğini ve “definitif hematopoietik kök hücre” lerin gelişimini anlattı. E. Holler (Regensburg), HKH’lerin kemik iliğinden mobilizasyonu, toplanması ve alıcıya (allojenik nakil) verilmesi sonrasında kemik iliğine yerleşme (homing ve engraftment) süreçlerini sundu. T. Önder (Boston) normal ve “uyarılmış pluripotent kök hücreler (iPS)” ini, kanser kök hücrelerinin tanımlarını, biyolojik ve moleküler biyolojik özelliklerini anlattı. Meme kanseri modellerinde tümörlerin metastaz süreçlerinde özellikle akciğere olan yayılımlarda ECadherin kaybının önemini, kanser kök hücrelerinin pluripotent özellikleri ile kemoterapötik ajanlara dirençli olduklarını, Highoutput screen teknolojileri ile bu hücrelere karşı ilaç molekülleri geliştirme çalışmalarını tartıştı. T.Özçelik (Ankara), hücre DNA’sında epigenetik değişikliklerin temel moleküler mekanizmalarını, DNA Metilasyonunu, XKromozom inaktivasyonunun moleküler basamaklarını anlatarak, kromatin yapılanmasında rol oynayan proteinlerdeki biyokimyasal değişikliklere dikkat çekti. Murat Elçin (Ankara), kök hücrelerin takipleri için işaretleme yöntemlerinin çok değerli olduğunu, PET ve SPECT, Bioluminescence ve Flurorescence yöntemlerini, nanoteknolojide magnetik, genetik ve floresan probeların özelliklerini anlattı. C. Akçalı (Ankara), Tollbenzeri reseptörler (TLR) ‘in MKH’lerin immün düzenleyici ve doku hasarı olan bölgelere göç yetenekleri üzerinde önemli olduğuna dikkat çekti ve sıçanlarda geliştirdikleri kısmi hepatektomi modelinde karaciğer rejenerasyonu bulgularını sundu. T. BağcıÖnder (Boston), “Kök Hücre Bazlı Kanser Tedavi Yöntemleri” başlıklı sunumunda laboratuvarında geliştirmiş olduğu glioblastoma multiforme beyin tümörlü fare modelinde beyine yerleştirdiği nöral kök hücrelerin beyinde kanserli hücreler üzerine olan etkilerini sundu ve çok hızlı ve yoğun bir şekilde büyüyen ve dağilan beyin tümörlerinin yakınına yerleştirilen Nöral kök hücrelerinin (NKH) tümörlere doğru göç edebilme, tümörlere entegre olabilme özelliğine sahip olduklarını, belirgin tropismlerini ve sitolotik etkilerini özel biyoluminesans ve fluoresans görüntüleme yöntemleriyle anlattı. S.SözerTokdemir (İstanbul), hematopoietik kök hücrelerinin miyeloproliferatif hastalıkların fizyopatolojisinde önemini konu alan araştırma bulgularının önemini sundu. B.İnanç (Van) , dental pulpa kök hücreleri kullanarak periodontal ligament yapımı konusunda yaptığı araştırmalarını ve günümüzde rejeneratif diş hekimliği alanında diş kök hücrelerinin potansiyel kullanımlarını anlattı. E.Pişkin (Ankara), kök hücrelerinin biyomedikal mühendislik alanında kullanım alanlarını ve kraniyal kemik defektlerinde mezenkimal kök hücreler ve doku iskeletlerinin kullanımlarını anlattı. Her yıl kök hücre araştırmaları ve uygulamalarının önemini göz önünde tutan TÜBA Kök Hücre Çalışma Grubu bu alanda güncel bilgileri ülkemiz bilimcileri ve genç araştırıcıları ile paylaşmayı amaçlayarak Kök Hücre Kursunu ve Kök Hücre Sempozyumlarını her yıl düzenlemeye devam edecektir. TÜBA, bu tür bilimsel toplantıların kök hücre konusuna ve bilimsel araştırmalara ilgi duyan özellikle yüksek lisans ve doktora öğrencileri başta olmak üzere genç akademisyenlere ve öğretim üyelerine önemli bir motivasyon kaynağı olduğuna ve bilgi aktarımı konusunda başarılı bir platform oluşturduğuna inanmaktadır. TÜBA kök hücre konusunda oluşturduğu platform ile hem gelişip hem de bir standart oluşturma amacındadır. Kurumun, çalışma grubunun birikimi ve enerjisi bu iddiayı sürdürüp geliştirebilecek seviyededir. Sempozyumlar ve kurslara ilgi bu göstergenin kanıtıdır. Hızın saatte 90 kilometreden 110 kilometreye çıkarılması ile, kuramsal olarak; Kaza sayısında %22 Yaralı sayısında %49 Ölü sayısında %83 artış beklenmeli. Mete Örer, meteorer@rmtconsult.com K ısaca “kişilere ve eşyaya yer ve zaman yararı sağlamak” olarak tanımlayabileceğimiz ulaşım konusunda doğrudan ve dolaylı pek çok karar fazla düşünülmeden alınıyor, sonra istenmeyen sonuçları ortaya çıkınca hayıflanıyor. Halbuki alınacak bazı önlemlerle istenen sonuçlara varmak olasıdır. Bu uygulamalar Dünyanın en büyük ulaşım ağına ve taşıt filosuna sahip olan ABD’den aktarılıyor. TEMEL KAVRAMLAR: Alınan ilk önlem, taşıtların değil onların yolcularının istedikleri yere gitmesi amaçlandı ve içinde tek yolcu taşıyan otomobillerin otoyollarda bile en sağ şeritten bir şerit daha sola açılması engellendi ve bu taşıtların geçiş ücretleri ayarlandı. Bu amaçla “taşıt paylaşma” ve “taşıt havuzu” gibi uygulamalara gidildi. En etkin önlem de, kent merkezinde sokak üzeri park yasaklandı, kamu kurumlarının çalışanlarına park yeri sağlaması yasaklandı. Bu önlemin ilk uygulaması Boğazdan geçen taşıtlardan alınan geçiş ücretinin içinde 1 kişi bulunan taşıtlarda 15 TL’ye çıkarılması, 2 kişi olanların şu andaki ücreti ödemesi 3 ve daha fazla yolcu taşıyanların ise bedel ödemeden geçmesi şeklinde olabilir. Bu durumda köprülerden geçenlerin sayısı %30 kadar inecektir. Unutulmamalı ki, şu andaki sorun; köprülerin kapasitesinden çok, gelen ve geçen taşıtların kent dokusu içinde toparlanıp dağılamamasından kaynaklanmakta. Bu sorun köprü yapılarak giderilmez. Hele bu köprünün “istem hattı” denilen; kentte yaşayanlardan karşı tarafa geçme durumunda olanların izlediği, başlangıç/son çizgisi üzerinde olmaması, belirli bir yarar sağlayamayacağı gibi yeni sorunlar da yaratacaktır. Asırlarca önce uygulanan ciddi şehircilik kurallarının uygulanmaması çok pahalıya mal oluyor. Hemen ciddi planlama sürecine girilmelidir. HIZ: Diğer bir konu bölünmüş yollar ve karayollarındaki hız sınırlamalarıdır. Ulaşım sistemlerindeki hız sınırlamalarının nedenleri şunlar: 1. Sistemler arasındaki dengenin sağlanması, yani istemleri karşılayacak olan sistemin seçilmesinde “ülke çıkarlarını ençoklayacak” sistemin seçilmesi için ortam yaratmak. Örneğin otobüslerin şimdi olduğu gibi saatte 110 kilometreden daha hızlı gitmelerine göz yummak, demiryolu yolcu taşımacılığını ortadan kaldırmıştır. Şu anda TCDD neden zarar ediyor diye merak ediyoruz. 2. Akaryakıt tüketimini azaltmak. Bu nedenle ABD’de otoyollarda ençok hız saatte 55 mil yani saatte 90 kilometredir ve nedeni akaryakıt tasarrufudur. Ciddi bir hız kontrolü ile yılda 500 milyon dolarlık yakıt tasarrufu yapılabilir. 3. Güvenliliğin azalmasını önlemek. Hızın saatte 90 kilometreden 110 kilometreye çıkarılması ile, kuramsal olarak; Kaza sayısında %22 Yaralı sayısında %49 Ölü sayısında %83 artış beklenmeli. Bölünmüş yollardaki hız sınırlaması konusunda söylenecek çok şey vardır. Bir yolun projesi yapılırken uygun bulunup kararlaştırılan bir “tasarım hızı” vardır. Bu hız projeli yapılan devlet yollarında saatte 120 kilometredir. Buna karşılık gelen işletme azami hızı; 120 x 0,75 = 90 km/saat olur. Yani saatte 90 kilometre hız bir hesaba dayanmaktadır. Proje hızı saatte 120 kilometre olan devlet yolunun yanına bir yol yaparsanız, burada uygulanacak hız, kopyalanan yoldaki kadar olacaktır. Başka bir deyimle saatte 90 kilometre. Hızı artıranlar maddi kayıpların yanında bu yollarda ölecek ve sakat kalacakların hesabını vermelidir. Sonuç Ulaştırma hizmetlerinin ülkemizde iyi olmamasının yıllık kaybı 12 milyar dolar civarındadır. Sadece Ankaraİstanbul otoyolunun Bolu’dan geçmesinin yıllık kaybı 120 milyon dolardır. Bu kayba Ankara İstanbul hızlı demiryolunun 170 kilometre daha uzun olarak Eskişehir’den geçirilmesinde ısrar edilmesinin faturası da eklenecektir. Denizden yararlanılmamsı da büyük değerlere mal olmaktadır. Karadeniz sahil yolu gibi.Kentsel alanlarda hızın saatte 50 kilometreden yukarıya alınmasının kentte yeni yollar yapılmasını gerektireceği bile bilinmemekte veya başka amaçlarla istenerek yapılmaktadır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle