17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kültür Afganistan ne zaman Amerika gibi olacak? Dünyanın önündeki iklim değişikliği, enerji buhranı gibi kriz eşiklerinde hiçbir ulusal toplumun kendinden başka güvenecek kimsesi olmayacaktır. Geleceği karşılamak için de ulusdevletten başka bir politik mekanizma yoktur. YunanRoma antikitesinin mirası üzerinde aynı Kitap’a inandıkları, hemen hemen aynı kültür içinde yaşadıkları halde Avrupalılar da ulusaldevlete sarılıyorlar hâlâ. Bizim yapacağımız da aynı şeydir. Doğan Kuban zel hazırlanmış dergilerde, en usta gözlemcilerin çalışarak hazırladıkları araştırmalara birkaç yönlendirici söz, kendi adamlarına övgü olarak bir küçük başlık, bir foto, cümle arasına sıkıştırılmış eleştirilerle nesnel ve sureti haktan gözükerek, emperyalizm çarkını yağlar. Bunların başında İngiliz ve Amerikan medyası gelir. T oplumun dünya gerçeklerini doğru öğrenmesi gerek. Bilinçli aydınlar için bu zor ve ağır bir görev. Harvard Yayınları arasında 2009 yılında Amerikan Temyiz Mahkemesi üyesi ve Chicago Üniversitesi Hukuk Okulu’nda (Law School) öğretim üyeliği yapan tanınmış hukukçu ve ekonomi yazarı Richard A. Posner’in “A Failure of Capitalism” (Kaptilazimin Başarısızlığı) adlı kibar bir kitabı yayımlandı. Son krizin mekanizmasını anlattıktan sonra, Amerikan ekonomisinin basit bir ‘recession’dan çok daha kötü durumda olduğunu ve serbest pazar ekonomisinin düzenlenmesi gerektiğini söylüyor. Avrupa ve Amerika’da bunu söyleyen çok ekonomist var. Bizde de var. Fakat sokaktaki insanın kafasını duvara çarpmadan olanı biteni, hele ekonomik jargonla söylenenleri anlaması olanaksız. İstanbul’a gökdelen ihraç eden Dubai’nin 80 milyar dolar borçla iflas ettiği haberini halk olasılıkla daha iyi anlayabilir. Sorun, cahilliğin verdiği vurdumduymazlıktan kaynaklanıyor. Ne var ki aymazlık sadece bize özgü değil. Sorun doğru söylemin üretilmesi deyince, insanlar ‘kim işitir, kim dinler?’ deyip sadece sorunu değil, içinde bulundukları durumu da görmezlikten geliyorlar. Alman filozofu Ernst Bloch “The Principle of Hope” (Umudun İlkesi) adlı üç ciltlik kitabının girişinde, ‘Felsefe ya geleceğin bilincinde olacak, geleceğe kendini adayacak, umudun bilgisini öğrenecek ya da bir bilgi olmaktan çıkacak’ der. Bu yargıyı filozoflar istedikleri kadar tartışabilirler. Fakat sokakta, sadece nasıl geçineceğini düşünen adamın bu tartışmaları izleyip anlaması ya da insanoğlunun açgözlülüğünün tetiklediği, iklimsel değişikliğin başına açtığı belaların büyüklüğünü anlaması olası değil. İngiliz futbol takımları satın alıyorlar. Dubai’ye gidip deniz altına kurulmuş otellerde yunus balığı seyrederek kumar oynuyor ya da seks yapıyorlar. Batılı kapitalistler bunu sömürgecilikten bu yana kendi ülkelerinde zaten yaptıkları için anlayışla karşılıyor, Arabistan’da kayak turnuvaları düzenliyorlar. Arap şeyhinin Yemenli ya da Sudanlı fakir Müslüman’la ilişkisi, Amerikalı ile ilişkisinden çok daha az. Rus Çarı, Stalin, Putin, Amerikan başkanları, Kraliçe Viktorya ya da İngiliz başbakanları, hepsi emperyalist üniformalar giydiler ve giyiyorlar. Batı’nın bir avantajı var: Orada insanlar başka toplumlardan daha önce uyandıkları için emperyalist sömürüden kendilerine de bir pay verilmesini sağladılar. Demokrasi denilen sistem, çoğunluğu sömürüye biraz ortak etmenin yolu oldu. Bize özgürlük diye pazarlanıyor. Ama hiçbir Amerikalı ‘Yahu Afganistan’ın adam başına geliri bizden 120 kat daha az’ demiyor. ‘Bizim gelir ne olacak?’ diyor. ACABA ÖĞRENİLDİ Mİ? Fakir ülkelerin halkları şunu öğrenmiş olmalılar: Dünya kapitalisttir. Kapitalizmin dümeni Avrupa ve Amerika’nın elindedir. Küreselleşme gerçekleşmiştir. Kapitalizm+küreselleşme emperyalizmle eşanlamlıdır. Zengin fakiri sömürür ve bunun değişmesi için hiçbir neden yoktur. Dünyanın önündeki iklim değişikliği, enerji buhranı gibi kriz eşiklerinde hiçbir ulusal toplumun kendinden başka güvenecek kimsesi olmayacaktır. Geleceği karşılamak için de ulusdevletten başka bir politik mekanizma yoktur. YunanRoma antikitesinin mirası üzerinde aynı Kitap’a inandıkları, hemen hemen aynı kültür içinde yaşadıkları halde Avrupalılar da ulusaldevlete sarılıyorlar hâlâ. Bizim yapacağımız da aynı şeydir. Ülkenin geleceği halkın bu gerçekleri görmesine bağlıdır. Bunu saptıran her söylem geleceği karartacak bir söylemdir. Sevgili okuyucular, Tarih boyunca insanları mutlu kılacağı savlanan dinler, felsefeler, mistisizm, iktidar sistemleri geliştirildi. Ama bilim ve teknolojinin ve sözüm ona özgürlüğün en geliştiği çağda aç insan sayısı milyarlarla ölçülüyor. Bu Batı uygarlığının (+) hanesine yazılacak bir insanlık gösterisi değil. Gelecekte de başka türlü davranacaklarını bugüne bakıp söyleyemeyiz. Gelecek korkusu ve mutsuzluk, zengin, fakir herkesin günlük söylemi olmuştur. Bu da Batılının insan sevgisi söylemine gölge düşüren bir durumdur. Çağdaş kapitalist sömürünün söylemi insanları modası geçmiş kavramlarla kandırıp sanki her şey 19. ve 20. yüzyılda kalmış gibi konuşmaktır. Ama fakir milyarlar fakir kalacaklar. Ernst Bloch’un filozoflara, eğer bakışlarınızı geleceğe çevirmezseniz, felsefenin içi boşalacak demesi, sıradan adam için de doğrudur. Aslında dünyanın bu ortak kader tablosunu şimdiden seyrediyoruz. Dünyanın bilgeleri her gün yineliyorlar: ‘Bilim ve teknoloji üretin ve aza kanaat edin!’ Bu dervişin bir lokma, bir hırkası değil, fakat Amerikalı ekonomist Schumacher’in çoktan yazdığı ‘small is beautiful’ (küçük güzeldir) adlı kitabının özdeyişidir. YOKSULLARIN ÖĞRENEMEDİĞİ Dünyanın fakir ve cahil halklarının öğrenemedikleri şey sömürünün yani fakirliğin doğasıdır. Emperyalizm, güçlünün güçsüzü sömürüsüdür. Kapitalizm de zenginin fakiri sömürüsüdür. Sömürü, silah ya da parayla, güç sahibi olanların eylemidir. İdeoloji ile ilgisi yoktur. Kapitalist, komünist, dinci, dinsiz aynı tür sömürgendir. Böyle bir tanıma sosyalistler karşı çıkarlar. Her ideoloji ve öğreti biraz insanlık içerir. İdealist de yetiştirir. Fakat bu genel tabloyu değiştirmez. Paraya karşı olan bir tarikat şeyhi bile güç sahibi olmanın tadını, zengin bir kapitalist gibi çıkarabilir. Tarihte güçlünün güçsüzü sömürmesi dışında bir durum yoktur. Hun İmparatoru da, Cengiz Han da, Kanuni de, Kraliçe Viktorya da emperyalistti. Türkiye, Rusya ya da Amerika’yı tehdit edemez. Ama onlar ederler. Yalan uydurup savaş açar ve işgal de edebilirler. Demokrasi ve insan hakları gibi kavramlar hiç önem taşımaz. Zenginler fakirleri, abanın altından sopa göstererek, demokratik kapitalizm adı altında, sömürmeye devam eder. Bunu silahsız yapabilmenin yolunu da bulmuşlardır. Her sömürülen ülkede, Tayfun Akgül toplumun bir bölümü, çoğunluğun sömürüsüne ortak edilmiştir. İlginç olan savaşsız sömürünün araçlarının, aynı zamanda uygarlık öğeleri olarak tanımladığımız bilgi, sanayi ve ekonomik kurumlaşma olmasıdır. Emperyalizmin arkasında Batı’nın bilimsel ve teknolojik üstünlüğü vardır. Bunlara sahip olan Japonya’yı, Kore’yi, Çin’i sömüremiyorlar. Fakir ve cahil toplumları sömürme aracı dünya panoramasını lafla değiştirmektir. Bunun en önemli aracı medya, dünyanın her yerinde, güçlünün borusunu çalar. Uluslararası büyük yayın organları yalan yaymanın ustalarıdır. En gü BEYİN YIKAMA MAKİNELERİ Beyin yıkama makinelerine dönüşmüş metropolislerde yaşıyoruz. Sokaktaki insanın gelecek kaygısı birkaç sözcükle özetlenebilir: İş, somun, çocuklarına bir gelecek. Fakat Bloch’un dedikleri sıradan insanlar için de geçerli: geleceğin bilincinde olmak. Aklı başında, namuslu olan herkes, dünyayı idare edenlere, geleceğin milyarlar için kararan ufuklarını gösteriyor ve ‘bir çare bulun’ diyor. Son Kopenhag toplantısının gösterdiği gibi çare gelmiyor. Oysa bu, ekonomist ya da filozofların tartışmalarından, daha yaşamsal bir gerçek. Para babalarının ya da egemenlik savaşı yapanların yarattığı evrensel bir kargaşada yaşıyoruz. Bu evrensel kargaşanın bir tarafında açlar ve fakirler, öte tarafından tuzu kuru olup ‘laf’ ile dünyaya hükmedenler var. Ziya Paşa “Onlar ki laf ile verirler dünyaya nizamat Bin türlü teseyyüb bulunur hanelerinde” diyordu. Bütün sorun ‘laf’ta toplanıyor. 20. yüzyılda halkların karşısında kapitalizmkomünizm oyunu oynanırdı. Her iktidar kendine karşı çıkanı kapitalist ya da komünist olmakla itham ederdi. Şimdi Rus zenginleri CBT 1190/2 8 Ocak 2010
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle