17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Tıvalar, Altaylar, Tofalar, Dolganlar, Çulım Hakasları, Sibirya Tatarları, Şorlar ve bölgedeki diğer Türk halklarından meydana gelen Sibirya Türklerinin kutlamalarıyla başlıyor, güneş de Batıya doğru ilerledikçe bu bayram denizdeki dalga gibi tüm Türk coğrafyasına yayılmak olduğunu ekliyor. Yılbaşı yer yüzündeki değişik toplumlarda değişik biçimlerde kutlanmaya devam ediyor: Ağırlıklı Budist ve Şinto olan Japonya’da 13 Ocak arasında kutlanan yılbaşı ülkenin en sevilen şenliğidir. Öyle ki, bu üç gün içinde sokakta karşılaştığınız herkese ‘Mutlu yıllar dilerim’ (Aki maşite omedetu gozaimasu) diye hitap etmeniz beklenir. Baharın gelişi ve yeniden doğuş zamanı ile ilişkilendirilen bu senliğe Gancitsu (İlk Gün) ya da Şogatsu (Temel Ay) adı verilir. Çin’de yeni yıl aile birlikteliği anlamına gelir. Öyle ki bu yemek yeme tarzlarına bile yansımıştır. Örneğin tavuk ve balık aile birlikteliğinin sembolü olduğu için bütün olarak yenir. Uzun makarnadan yapılan yılbaşı yemekleri ise, uzun bir ömrü sembolize eder. Hatta geleneklere göre bunları yerken ya da pişirirken kesmek uğursuzluk olarak kabul edilir. Yeni yılda mandalina ve portakallar elden ele geçirilir. Çünkü onlara göre mandalina şansı, portakal zenginliği temsil eder. Yeni yıl Avustralya’da yaz gününe denk geldiği için buradaki kutlama ve yemeiçme gelenekleri buna göre değişir. Yılbaşı kutlamaları 31 Aralık gece yarısı başlar ve ertesi gün boyunca devam eder. Bu kutlamaların en büyük özelliği de olabildiğince çok gürültü çıkarmaktır. Bu da maytaplar, havai fişekler, kornalar, ıslıklar, kaynana zırıltılarıyla sağlanır. Bu âdetin kökeni de Ortaçağ Avrupa’sındaki ve Pagan geleneklerine dayanır. Çok tanrılı Ortaçağ kır dinleri olan ‘pagan’ inancında, yıl bitimlerinde eski yıldan kalan kötü ruhları kovmak amacıyla gürültü çıkarılır ve ateş yakılırmış. Ateş yakma âdeti Avrupa’nın bazı yerlerinde, örneğin Orkney Adaları’nda halen devam eden bir yeni yıl geleneğidir. Avustralya’da 1 Ocak günü önemli bir resmi tatil olduğu için vatandaşlar bu günü ‘piknik’ veya plajlarda kamp yaparak değerlendirmeyi seçerler. Bu nedenle Avustralya’da yılbaşı yemeği demek piknik yemekleri ve mangal partisi demektir. Brezilya’da 31 Aralık gecesi ‘macumba’ inancına mensup rahibeler, mavibeyaz giyinerek Rio de Janeiro’nun İpanema plajında büyük ‘festa de lemanja’ törenleri düzenlerler. Bu törenlerde içi çiçekler, parfümler ve yanan mumlarla doldurulmuş minik kayıklar kıyıdan denize salınarak deniz (su) tanrıçası Lemanja’ya armağan edilir. Diğer Riolular ise bembeyaz giysiler içinde Copacabana plajında durmaksızın dans ederler. Brezilya kültüründe ve inançlarında mercimek zenginliği ve bereketi ifade ettiği için, yeni yılın birinci günü mutlaka mercimek çorbası ile mercimekli pilav pişirilip yenir. Evet tüm dünya 2010’u bu âdetleriyle bekliyor! Bilimsel yayınlarda 5 yıldır ciddi duraklama Türkiye’nin bilimsel yayın sayısı bakımından dünyadaki payının, 2004’ten önceki dönemde sergilediği %14’lük yıllık artış hızı, son beş yıllık dönemde %4’e geriledi; üstelik binde 13.7’lik bu pay 2009 yılında binde 13.6’ya indi. Bilim ve teknolojide ileri ülkelerle aramızdaki mesafeyi kapama ihtiyacı sürdüğü halde, bu uzun süreli durağanlık bilim politikası ve uygulamasındaki ciddi kusurları göz önüne sermektedir. Prof. Dr. Altan Onat [email protected], Istanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi D ünya Ekonomik Forumu’nun Küresel Rekabet İndeksi’nde ülkemiz 60’ıncı sıradan geride olduğu gibi, son yıllarda bir de hafif gerileme eğilimindedir. TV spotlarında “sanayi devleri”nin yerli makinelerin “tıkır tıkır” işlediği gereğini halka duyurmaya çalıştığı üzere, bilimsel ve teknolojik araştırmalar rekabet gücüne (ve ayrıca sağlığımıza) önemli katkıda bulunur. Bu itibarla bilimsel yayın performansımızı yakından izlemek gereklidir. Kamuoyu içi boş “açılımlar”, kurumlararası çekişmeler, kutuplaşmalarla işgal edilirken ve işsizlik acı çektirecek düzeylerde sürerken, bilim performansımızın değerlendirmelerine hiç değilse yetkililerin itibar etmelerinde isabet vardır. Bilim platformundaki gelişmenin en güvenilir göstergesi, araştırmaların dünyada sağladığı yankıdır; bunda da yüksek atıf alan çalışmalar (örneğin 40 ve üzerinde) düşük atıflardan oluşan atıf birikiminden daha fazla gösterge değeri taşır. Atıf sağlamanın yıllar süren bir gecikmeye bağlı olması, yayın sayısının izlenmesini gerektirmektedir. Buna ilişkin 2009 yılı verilerini internette Web of Knowledge’den elde edilebilmekteyiz. Bu yazıda bilimsel yayın geneli ile ilgili veriler açıklanacak, son 12 yıldaki gidiş değerlendirilecek ve bazı ülkelerle karşılaştırma yapılacaktır. 2009 yılında Türkiye uluslar sıralamasındaki 18.liği korumaktan öteye gidemedi. Ülkemiz kurumlarından kaynaklanan, 19,494’ü makale olmak üzere, toplam 24,197 yayın üretildi. Bir sene öncesine göre %3 daha fazla yayın üretir görünmesi, çokuluslu yayınların genelde artmasıyla açıklanabilir. Bunları dikkate alan “ulusların toplam yayın sayısı içindeki binde payı” olarak Türkiye’nin 2008’de binde 13.7 olan payının geçen sene binde 13.6’ya gerilediği anlaşılıyor. Bu sonuç, tatmin edici olmaktan uzaktır. Bunun geçici bir değişkenlik olup olmadığını incelemek için son 12 yıllık bilimsel yayın payımız Şekil 1’de grafik biçimde gösteriliyor. Y ekseninin logaritmik olarak resmedildiği grafikte, kalın çizginin simgelediği binde payımız 2004 yılında bir kırılma sergilemekte. Ona öncelik eden 7 yılda aldığımız pay yılda ortalama %14 gibi çok iyi bir artış hızı gösterdi. Oysa son 5 yılda Türkiye’nin payı yılda ortalama sadece %4 gibi düşük bir artış yaratabildi. Bu kesinlikle yeterli sayılamaz; dolayısıyla 2009 yılındaki %1 azalmamız, geçerli bir eğilimin belirginleştiği şeklinde yorumlanmalıdır. Uluslar sıralamasında 1997’de 27’ncilikten her sene bir ülkeyi geçmek suretiyle, 2004 yılında 20’nciliğe yükseldik. Geçtiğimiz ülkeler Norveç, Meksika, Finlandiya, Danimarka, Avusturya, İsrail, Belçika idi. Son beş yılda sadece (bize yakın bulunan) İsveç ile Polonya’yı geride bırakabildik. Oysa, eski tempoda gidebilseydik, bugün Hollanda’nın önünde 13’ün cülüğe yerleşebilirdik. Bu bağlamda İran örneğini hatırlamalıyız. Daha on yıl önce bilimde Türkiye’nin beşte biri kadar bir oranla yer alan İran, bu arada büyük bir hamle yaparak geçen yıl 22’nci sıraya yükseldi. Son 5 yıldaki tempoların sürmesi halinde, İran’ın 2012 yılında ülkemizin önüne geçmesi beklenir. Şekil 2’de ülkemiz, yıldızı parlayan ve bilimde orta düzeye çıkmış beş ülkeyle, Güney Kore, Brezilya, Tayvan, Polonya ve İran ile bilimsel yayın sayısına göre karşılaştırılmaktadır. Brezilya hariç, nüfusu en fazla olan Türkiye, sadece Polonya ve İran’ın önündedir. Üstelik 2008 yılına kıyasla 2009’daki gelişme açısından da ülkemiz, Polonya dışında, en geridedir (siyah noktalar). Sonuç olarak, Türkiye bilimsel yayın sayısı bakımından –bir sene önceki değerlendirmemizdeki sonucu (1) Şekil 1. Bilimsel yayın sayısında Türkiye’nin dünya topladoğrular biçimde– mından aldığı payın son 12 yıldaki seyri kalın çizgi ile temson beş yıllık dö sil edilmiştir. 2000 yılındaki düşüş deprem felaketinin sonunemde duraklamaya cudur. 2004 yılından itibaren artışta yavaşlama aşikardır. girmiştir. Ekonomik Kesintili çizgi ilgili yıllardaki mutlak yayın sayısını (bin olaresesyondan çıkmak rak) simgelemektedir. Arada açılan makas, dünyada yayın için birçok önlemler sayısı genelinin ve çokuluslu yazarları bulunan yayınların alınırken, bilimsel artmasından ileri gelmektedir. duraklama karşısında siyasi iktidar, YÖK ve üniversitelerden oluşan sorumlu ve yetkililerin ne zaman ve nasıl harekete geçeceği merakla beklenmektedir. Bu bakımdan kaybedilen her yıl, küresel rekabette geri getirilemeyecek sıkıntılar yaratacaktır. Şekil 2. Bilimsel yayın ve makale sayıları bakımından 2009 yıKaynak: 1. Onat lında Türkiye’nin belirli ülkelerle karşılaştırılması. Kalın nokA. Bilimsel makale üre talar bir önceki yıla göre indeksi (sağdaki eksen) temsil ettiminde yavaşlama 4 mektedir. yıldır sürüyor. Cumhuriyet BT 16 Ocak 2009, sayı 1139, s. 15. Sorgulamak Kemal Yürümezoğlu (Yrd. Doç. Dr.) Muğla Üniversitesi Eğitim Fakültesi Ortaöğretim Fen ve Matematik Alanlar Eğitimi Bölümü; [email protected] CBT 1190/15 8 Ocak 2010 S orgulamak, sorularla sürüklenmektir. Sorgulamak, düşünmektir, düşünceye yön vermektir. Zihnimizde yer alan kavramları düzene koymaktır, sınıflandırmaktır. İlişkileri kavramaktır. Kavramlar arası yolları tarif etmektir. Bilimsel düşüncenin kıvılcımıdır. Zihni meşgul eden sorulara cevap bulmaktır, yeni sorular sorabilmektir. Bilgilerimizi anlamlandırmaktır. Bir çabadır. Zihinsel bir emeğin ürünüdür. Zordur. Nerede başlayıp nasıl sonlanacağını kestirmek güçtür bu yüzden. Yenileri üretmeye, yaratmaya eği limlidir. Kendinde var olanlarla iletişimi güçlendirir. Sorgulamak, düşünceleri uzlaştırır, barıştırır, bazen de karıştırır. Karışıklıktır düzenin habercisi. Başlaması da durdurması da zordur. Eylemlidir, söylemlidir. Sürprizlere açıktır. Tedirgin eder, uyutmaz ama hep öteler duyumları, düşünceleri. Yakınlaştırır kendi ufkunda kaybolanları. Bağlar kurar, ağlar örer kaçamak düşüncelere. Sorun çözer, mutlu eder, hoşnut kılar. Haz uyandırır, yeni duyumlarla duyumları körelmiş zihinlere. Zorlu duraklarda beklerken bazen bizi sıkar, ne kadar bekleteceği bilinmez, beklemenin süresi öngörülmez. Güçlü kılar, yokluğunu arattırır. Duyusal ve zihinsel koordinasyonu güçlendirir. Sistemlere ahenk katar. Kendisini kolayca unutturur, sahipsiz belleklerde. Kendisi yorulmaz ama onunla meşgul olanı yorar. Bilinmezlere yaklaşmaz, yaklaştırır. İmgeleri çoğaltır zihnimizde çabalarıyla. Sisleri kaldırır bulanık düşünce lerden. Sorgulamak sürüklenmektir kendinde, ancak sürüklenerek keşfeder kâşif kendini. Sorgulamak tanımaktır sende yabancı olanı. Sorgulamak yaşamaktır. Yaşamın duraklarında farkındalıktır. Sorgulamak “yaşanmaya değer” hayatlarda bulur kendini. Onu var edene saygı duyar, saygı uyandırır varlığıyla. Sorgulamak sapmaktır yoldan, sıradan hayatlardan. Yolundan sapmak kurtarır bazı hayatları. Sorgulamak değer biçmektir, zihnimiz için satın alınacakları. Neye mal olacağına bakmaksızın sorgulamak bazen hayat kurtarır, bazen hayatından eder insanı. Sorgulamak yön göstermektir yaşamın boşluklarında, umutlarında kaybolanlara. Sorgulamak var eder. Sorgulamak uyandırır, zihni uykudan. Sorgulamak öğrenmektir sende ve seninle var olanları. Yaklaştırır seni, kendine, bilinmeyene.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle