02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POLİTİK BİLİM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;[email protected] PTTARLA teknolojide çağ değişimin başladığı bir zamanda ve çağa damgasını vuracak bir teknoloji alanında atılmış olan adımdı... PTTARLA Deneyiminin Önemi Kapitalizmin dünya sisteminde bugün yer alan ülkelerin çoğunun sanayileşme sürecine girişinin eşzamanlı olmadığı bilinen bir gerçek. Sanayi devriminin beşiği İngiltere’dir. Devrim, Kıta Avrupası’na ve Amerika’ya oradan yayıldı. Sonradan bu sürece girdikleri halde, Almanya ve ABD gibi, teknolojide ve sınaî üretimde İngiltere’yi geçenler oldu. Japonya sanayileşme marifetini II. Dünya Savaşı sonrasında gösterdi; günümüzde, ABD ve Almanya ile başa güreşiyor... Japonya’nın ardından yola çıkan G. Kore büyük iddialar peşinde... Brezilya ve Hindistan gibi, teknolojide ve sınaî üretimde bugün önde koşanları zorlamaya başlayan yeni adaylar var. Belli bir iktisadî sistem farklılığı olmasına rağmen, pazar ekonomilerinin oyun kurallarını kabul ederek yarışa giren Çin’i de rahatlıkla bunlara katabiliriz. Türkiye de henüz genç bir Cumhuriyet iken, toplumumuzu “muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkarmayı” ulusal bir hedef olarak öne koyan; bu hedefe ulaşmak için de, çağın “ilim ve fennine” egemen olmayı ve sanayileşmeyi öngören bir öndere, bu öngörüyü gerçekleştirmek için yola çıkabilecek kadrolara sahipti. O kadrolar o yola çıktılar ve bir hayli mesafe de aldılar; ama sonu gelmedi. Türkiye, ABD’nin 1948’de yürürlüğe koyduğu Marshall Yardımı’ndan yararlanmaya başlanmasıyla birlikte uçak ya da savunma sanayii gibi, kendisini, sanayide çok daha ileri yetenek düzeylerine sıçratacak, dolayısıyla da sanayileşmesine ivme kazandıracak sanayi dallarından geri çekildi. 1950’li yıllarda, kendisine dışarıdan telkin edilen bir ulaşım politikası tercihinde bulunarak, bugün büyük ölçüde iddia sahibi olabileceği raylı sistemler sanayiinde gerilere düştü. Ancak, bu demek değildir ki, Türkiye’yi ‘ilim ve fende’, sanayide, çok daha ileri noktalara götürme iddiasını taşıyan kadrolar bütünüyle yok oldu. Hayır, bu kadrolar hep oldu; eskilerin fikrî mirasına sahip çıkan yenileri geldi. Ve fırsat buldukları her an şartları zorladılar; Türkiye’yi bilim, teknoloji ve sanayide ileriye taşıyabilmek için şanslarını denediler. Geçen hafta verdiğim PTTARLA örneği bunların en çarpıcı olanlarından biridir. Bu örneğin Türkiye açısından yaşamsal bir önemi vardı. Çünkü bu laboratuvarı kurma girişiminin yapıldığı ve bu girişimin kuvveden fiile çıktığı 1960’lı 70’li yıllar, sanayileşmiş ülkelerde ve sanayileşme iradesiyle yola çıkan Japonya’da enformasyonun, dolayısıyla da enformasyon teknolojisi ve ürünlerinin ekonomide ve toplum yaşamında kazandığı önemin farkına varıldığı; ‘enformasyon ekonomisi’, ‘enformasyon toplumu’ gibi kavramlaştırmaların tartışma gündemlerine taşındığı yıllardı. Gerçekten de, o yıllardan başlayarak enformasyon teknolojisi ve bunun uzantısı olan iletişim (telekomünikasyon) teknolojisinde ve bunların ürünlerinde (bilgisayarlarda, haberleşme cihazlarında, robotikte, vb.) olağanüstü gelişmeler kaydedildi. Bu gelişmeler sadece enformasyon ve iletişim hizmetlerini veren ya da bu hizmetleri vermek için gerekli olan cihaz ve sistemleri üreten sanayi sektörlerini değil; neredeyse bütün mal ve hizmet üreten sektörleri, dolayısıyla da ekonominin bütününü derinden etkiler hale geldi. İngiliz Sanayi Devrimi’nde buhar teknolojisi ne ölçüde rol oynamışsa şimdi de enformasyon ve iletişim teknolojisi buna eşdeğerde bir rol oynuyordu. İşte PTTARLA ve devamındaki TELETAŞ, Türkiye’nin teknolojideki çağ değişimine sadece bir tüketici olarak değil bir üretici olarak da ayak uydurabilmesini sağlayacak eşsiz bir atılımdı. Eğer, PTTARLA’nın kuruluşundaki, ‘ben bu cihazları üretirim, teknolojisini de araştırırım, geliştiririm; bu alanda yan sanayinin ve başka araştırma birimlerinin de gelişmesini sağlarım’ iddiası sürdürülebilseydi... Ve eğer bu ve benzeri atılımlar, tökezletilmek yerine, tam aksine güçlendirilerek yaygınlaştırılabilseydi, bugün, Türkiye de çok daha farklı bir noktada olabilirdi... Üreten ekonomiye geçmeliyiz: Türkiye’de bilim ve teknolojide gelişme hızlandırılmalı! Ülkemiz köklü tarihi olan, çoğu ülkesinde ümitle izlenen dünyanın, güçlü ve büyük ülkelerinden biridir. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de Cumhuriyet döneminde önce ithal ikamesi ve ithal knowhow ile teknoloji gelişti, sonra bilimsel araştırma gelişmeye başladı. Bilimsel yayın sayısı arttı, artık yayın kalitesini tartışıyoruz. “BilimAraştırma Felsefesi” ise henüz yeterince tartışılmamaktadır. Prof. Dr. Mehmet Doğan, [email protected] Aşağıdaki tabloda ülkemizin bazı büyüklük göstergeleri bir araya toplanmıştır. Bu göstergeleri Özellik Sayısal Değer Dünyada Nüfus 73 Milyon 17. sıra GSMH 856 Milyar $ 17. KB GSMH 10730 $ 55. İthalat 201 Milyar $ 20. sıra Otomotiv üret 1,5 Milyon 16. Oto özg. teknol. İhracat 131 Milyar $ 32. İhr. İlTeÜr pa % 1,4 60. Yayın S. 24764 17. Atıf S 280000 35. KBY 0,00033 50. İnsani/sos geliş 8596. Toprak genişl 778 ooo Km2 35. Turist sayısı 23 milyon 10. Turizm geliri 18,5 milyar $ 8 20082009 krizinden etkilenme (son küçülme % 13) yon yerine otomobillere, hem de en lükslerine binebiliyor. Hiç kişisel çaba harcamasak, en kötü yönetimlere bile sahip olsak dünyada olumlu gelişmeler bizi de et% Payı Veri/yıl kileyecek, gelişmeye zorlayacak1,1 2007 tır. Kendi çabamızla olumlu ge1,2 2008 lişmeleri yaparsak sürüklenen 2008 değil, sürükleyen, izleyen değil, iz1,2 2008 lenen ülke oluruz. 2.0 2008 0,8 0,02 1,2 0,8 2008 2008 2008 199606 19902008 dikkatle inceleyerek düşünmek, yorumlamak, daha iyiye çevirmek için çaba harcamak zorundayız. TÜRK YE’N N BA LICA ZENG NL KLER : CBT 1173/ 6 11 Eylül 2009 1Geniş ve çok iklimli, farklı bölgeli ülke, 2Aile ve akraba yardımlaşması, etik ve insani değerler, yardımlaşma yatkınlığı, 3Yurtdışındaki 4 milyon vatandaşımız bulundukları ülkelerin teknik ve kültürü ile temasta oldu, çocukları o ülkelerde eğitim görüyor. Ülkemizde de yatırım yapıyorlar, tasarrufları ile ülkemiz ekonomisini 40 yıl desteklediler. 42008 yılı ihracatımız 131 Milyar $’ı ithalatımız 200 milyar $’ı aştı. 5 Genç ve eğitilmiş iş gücü, 6Sanayi altyapısı güçlü ve geniş spektrumlu sanayileşme, 722 milyona yakın ilköğretimden yükseköğretime kadar eğitim gören genç nüfus, 8 Son 50 yılda 3 üniversiteden 130 (yenilerle 145’ten çok) üniversiteye, 100 bin yükseköğretim öğrencisinden 2,2 milyona tırmanan öğrenci sayısı, 9 ABD ve Avrupa’da MS veya doktora yaparak dönen 5000 kadar bilim yapma altyapısında genç araştırıcı potansiyeli, 10Özel sektörün müteşebbis ve yenilikçi, dışa açık yapısı. Ülkemiz tabloda verilen temel göstergelerin bir bölümünde ilk 1518 ülke içinde yer alırken, bazı göstergelerde 4090. sırada yer almaktadır. Göstergeler çok düşündürücü olup, olumlular yanında olumsuzları da bizi ilgilendirmeli, daha iyileştirmek için yöneticiler kadar her vatandaş çaba harcamalıdır. Yüzeysel bakınca ülkemiz son 50 yılda hızlı bir gelişim gösterdi. Ülkemizin her köşesine yollar, okullar açıldı, elektrik iletildi, telefon ve televizyon ulaştı. Her ilinde üniversite açıldı. Herkesin giyim kuşamı 50 yıl öncesine göre çok değişti, aç ve açık kalmadı. Parası olan dünyanın her köşesinde yetişen ürünleri yiyebiliyor, üretilen ürünleri alabiliyor, kam Tüm toplum olarak da ithal ürünlere çabuk alıştık. Fakir olsak da yabancı sigara tüketiyor, 2,0 yabancı ürünleri alıyoruz. İthalat 2,2 ve ihracat kalemleri incelendiğinde bu yapının oldukça dengesiz, üretenden daha çok tüketen ülke durumumuz halen devam ediyor. Ülkemizde lüks oteller, turistik merkezler çoğalmış, tüneller açılarak yolların kısaltıldığı iyi karayollarımız yapılmış, ülkemizin her köşesine konforlu otobüslerle ulaşılabilmekte, şehirlerimiz hızla büyümekte, büyük ve lüks konutlar yapılmakta, boğaz 4. geçişine en ileri “tüp geçit” ile kavuşmaktadır. Dünyanın en ileri ülkelerindeki büyük alışveriş merkezleri ülkemizde de açılmaktadır. Bu merkezlerde dünyanın her ülkesinde satılan ileri teknoloji ürünleri hatta gıda maddeleri satılmaktadır. Hastanelerimiz her tür ileri teknoloji aletleriyle donatılmış, hatta çağdaş donanımlı özel hastaneler her il ve büyük ilçe merkezlerinde çığ gibi artmaktadır. Halkımız tüketim ürünlerine alışmış ve tüketebilmektedir. Üretimimiz bilgi ve teknolojiye dayanmıyor. Gelişimine katkımız olmayan her şeyi tüketmek istiyoruz. İthalat kalemlerini incelediğimizde en basit araç gereçten en karmaşık tıbbi alete, bilimsel araştırmalarda kullandığımız en basit terazi ve göstergededektörden en karmaşık sistemlere kadar her şeyi ithal ettiğimizi şaşkınlıkla görebiliriz. Bu araçları, aletleri yapacak elemanlarımız, olanaklarımız yok mu? Pratik ağırlıklı mesleki eğitimi, işbaşında eğitimi geliştiremediğimiz gibi, okullarda da meslek elemanları yetiştiremedik. Mesleki teknik eğitim liseleri (MTL) niçin tercih edilmiyor? MTE’ler niçin gelişemedi ve öldürüldü sorusu da cevaplandırılmalıdır. Çok eski ve köklü tarihine, 85 yıldır büyük savaşa girmemesine rağmen sağlıklı kalkınmayı başaramadık. İyimser bakışla tarım toplumundan sanayi toplumuna geçtik. 50 yıl önce maden ve tarım ürünü satarken bugün ihracatımızın % 85’i sanayi ürünü oldu. Ancak ileri teknoloji ürünlerinin ihracatımızdaki payı % 1,4 ve dünyadaki payı % 0,02. Ülkemiz sanayii dış krizlerden çok etkileniyor. ÜRETT M ZDEN DAHA ÇOK TÜKET YORUZ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle