01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ülkemizde dördüncü gen keşfi: Asırlardır Yarık elayak yapısal bozukluğu ayıplanıyor, Yeni doğmuş bebeklerin hemen parmakları sayılır eksik var mı diye. Ancak el ve ayakların bütünlüğünü sağlayan karmaşık gelişimsel mekanizmalarda küçük bir hata, ciddi yapısal bozukluklara neden olabilir. Prof Aslı Tolun ve arkadaşları bu genetik bozukluğun özel bir genini buldular ve bir ilki gerçekleştirdiler Dr. Sibel Uğur İşeri ama çocuklar bile yapıyor 18.yy’a kadar ne tıp ne de pedagoji literatüründe önemli bir yeri olan mastürbasyon, Aydınlanma devriyle birlikte filozofların, doktorların ve pedagogların ilgi alanı haline geliyor. Immanuel Kant’a göre mastürbasyon intihardan bile kötüydü... T üm doğumsal elayak bozukluklarının yaklaşık %15’ini oluşturan YarıkEl/Ayak Yapısal Bozukluğu (SplitHand/Foot Malformation, SHFM) ya da yaygın kullanımıyla ektrodaktili, gelişimsel bir bozukluktur. El ve ayaklarda ortadan başlayarak bir veya birden fazla parmağın eksik veya tam gelişmemiş olması söz konusudur (Şekil 1). Bu durum kişiden kişiye çok farklılık gösterir, hatta aynı kişinin el ve ayaklarının her biri farklı şekilde etkilenebilir. En tipik formu, orta üç parmak eksikliğine baş ve küçük parmağın aralarında derin bir yarıkla eşlik ettiği yengeç kıskacına benzer görüntüdür. Bu alışılmamış fenotip tarihte bazı kültürlerde kutsal sayılmış, hatta 4. yüzyıla ait bir Peru hükümdarının mezarına yengeç görünümlü bir insan figürü resmedilmiştir (Şekil 2). AKRABA EVLİLİKLERİ Resim 1. Normal el (üst) ve sadece 3 parmağın Ülkemizde ne yazık bulunduğu SHFM eli (alt). Resim Duijf ve arka ki halen yaygın olan akdaşlarından (2003) değiştirildi. raba evlilikleri birçok ge CBT 1113/ 8 18 Temmuz 2008 netik hastalığın kaynağıdır. Bu durum şimdiye kadar baskın geçişle gözlenmiş olan SHFM’nin çekinik bir türünün çok geniş bir ailede ortaya çıkmasına neden oldu. İncelediğimiz 33 kişilik bu ailede tümü akraba evliliği sonucu doğmuş olan bireylerin 12’sinde, yapısal ayak bozukluğu gözlendi, bunların bazılarında el bozukluğu da görüldü. Ailesel ve belirli bir genetik modele bağlı olan hastalıklar için uygulanan yaklaşım genom ölçeğinde bağlantı analizi yapmak ve anlamlı bölgeleri ayrıntılı olarak haritalayarak aday gen incelemelerini gerçekleştirmektir. Genetik bağlantı analizi, genomda belirli bir hastalıkla ilişkilenen genleri içeren bölgeleri tespit etmek için kullanılır. Genetik belirteçlerle yapılan genotiplendirme ve aile içinde alel dağılımının hastalıkla takip Resim 2. Peru hükümdarının mezarında bulunan edilmesi, hastalık bölgesinin ha bu yengeç görünümlü insan figürü 2002 yılında ritalanmasına olanak sağlar. Peru’da pullara resmedildi. Resim Elliott ve arkaSon yıllarda genotiplendir daşlarından (2005) alındı. me tekniklerinde yaşanan gelişmeler ve yoğun belirteç haritalarının varlığı bu tarz çalışmaların önünü açtı. Genetik bağlantı çalışmalarından elde edilen sonuçların istatistiksel değerlendirmesi bilgisayar destekli lod skor analizi ile yapılmaktadır. Biz de bu ailede yaptığımız bağlantı analizi sonucunda kromozom 12q13.11q13’te 1.71 milyon baz uzunluğunda yeni bir SHFM bölgesi tespit ettik. Kromozom 12’de tanımladığımız gen bölgesinde 51 adet gen bulunmaktaydı. Ön çalışma olarak bu genleri genetik veri bankaları üzerinden detaylı olarak inceledik ve bu genler arasında yer alan WNT10b genini en uygun aday olarak seçtik. WNT10b el ve ayakların gelişim safhasında kritik önemi olan ve fetal uzuvların ucunda bir dizi sinyal hücre grubundan oluşan apikal ektodermal kutbunda ifade edilir. Ayrıca bu genin kemik gelişimini ve yoğunluğunu düzenlemede rol aldığı biliniyor. Gerçekten de mutasyon analizi sonucu WNT10b geninde homozigot olarak seyreden p.R332W mutasyonunu bulduk. İlginç olan, bu mutasyonun yüzde yüz etkin olmaması ve el ve ayakları normal, asemptomatik bir aile bireyinde de bulunmasıydı. Aslında şimdiye kadar tamımlanan neredeyse tüm ailesel SHFM vakalarında düşük gen etkinliği bildirilmiş basit kalıtım kurallarına göre, bu gelişimsel bozukluğu taşıması gereken kişilerin yaklaşık yüzde otuzunda bu durum gözlenmedi. Yine de bu bireyin gerçekten el ve ayaklarının etkilenmediğini göstermek için birçok kez bu bireyden radyolojik muayene talep ettik. Dr. Aslı Tolun ile birlikte ailenin bulunduğu kente gittik. Tüm analizlerin sonucunda, bu bireyde klasik SHFM fenotipinin olmadığına ikna olduk. Bu bireyde WNT10b bozukluğuyla uyumlu olabilecek sadece düşük kemik yoğunluğu bulgusu vardı. Sonuç olarak bu çalışma WNT10b gen mutasyonunun el ve ayak gelişimini etkilediğini ve SHFM fenotipinin çekinik bir mutasyonla ilişkilendirilebileceğini gösteren bilim dünyasındaki ilk çalışma olarak kaydedildi. Ülkemizde gerçekleşmiş çalışmalarla bulunmuş dördüncü hastalık genidir. Makalemiz Human Molecular Genetics dergisinde de yayımlandı. Kaynaklar: P. H. G. Duijf, H. Bokhoven ve H. G. Brunner, 2003, “Pathogenesis of SplitHand/SplitFoot Malformation”, Human Molecular Genetics, 12: 5160. A. M. Elliott, J. A. Evans ve A. E. Chudley, 2005, “Split Hand Foot Malformation (SHFM)”, Clinical Genetics, 68: 501505. S. A. Uğur ve A. Tolun, 2008, “Homozygous WNT10b Mutation and Complex Inheritance in Split Hand Foot Malformation”, Human Molecular Genetics, doi: 10.1093/hmg/ddn164, Mayıs. M astürbasyon, yani kişinin kendi kendine cinsel doyuma ulaşması tarih boyu hep utanılacak bir davranış olarak kabul edilmişti. Aslında konu bugün bile hâlâ tabu sayılmakta. Oysa istatistiksel araştırmalara göre mastürbasyon ergenliğin başlangıcında birçok insanın hayatına girmekte. Hatta bazen ilk çocukluk dönemlerinde bile bu davranış görülebiliyor. Mastürbasyon konusuyla ilgilenen Sigmund Freud kendi kendini tatminin ilk gençlik yıllarında çok doğal olduğunu hatta küçük çocukların kendi cinselliklerini keşfetmeleri açısından da gerekli olduğunu söylemişti. Ancak daha önceki tarihlerde özellikle de 18.yy’ın başlarında konu filozoflar, pedagoglar ve doktorlar tarafından ele alınmaya başladığında adeta büyük bir ahlaksızlık olarak değerlendiriliyordu. Bu düşünce ilk olarak İngiltere’de 17121716 yıllarında yayımlanan “Onania” kitabıyla alevlenmişti. John Marten’ın anonim olarak yayımlanan bu eseri müthiş bir başarı yakalamış, kısa bir sürede diğer Avrupa dillerine çevrilmiş ve onuncu baskısında da nihayet Amerika’ya kadar ulaşmıştı. Mastürbasyon konusunu “Solitary Sex” adlı kitabında enine boyuna irdeleyen İstanbul doğumlu Amerikalı kültür ve bilim tarihçisi Thomas Laqueur, Die Zeit (17/2008) gazetesinde yayımlayan söyleşisinde, Marten’ın bu “ahlaksızlık” konusunda uyarmakla kalmayıp bu kötü alışkanlıktan kurtulmanın reçetesini de sunduğuna dikkat çekmekte. Mastürbasyonun toplum içinde büyük bir histeri yaratması biraz da Marten’ın tıp otoritesi tarafından desteklenmesi sayesinde olmuştu. Kimi doktorlar mastürbasyonu ciddi bir tehlike olarak görüyor ve tüberküloz, çiçek, epilepsi ve bunlar gibi tehlikeli hastalıklardan sorumlu tutuyorlardı. Tabii insanlar bu açıklamalara uzun bir süre inandılar, diyor Laqueur. Hatta 19 yy’ın hastalık raporlarında çok sayıda ölüm nedeni mastürbasyona bağlanıyordu. Mastürbasyon birçokları arasında günah sayılıyordu, ama en başta Katolik kilisesi olmak üzere insanın kendi kendini tatmin etmesi diğer dinlerde de yasaklanmıştı. Katolik kilisesi mastürbasyonu daha çok tek kişilik bir zevk olduğu için yasaklarken, Yahudilik spermanın boşa gitmesini günah sayıyordu. İslam dininde mastürbasyon genel anlamda “haram” sayılsa da eşli ilişkinin mümkün olmadığı ya da nefse hakim olamama gibi durumlarda “caiz” kabul
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle