26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ZÜMRÜTTEN AKİSLER A. M. Celal Şengör krater bulunmakta. NASA’nın Mars Reconnaissance Orbiter ve Mars Global Surveyor sondalarıyla yapılan ölçümler sayesinde şimdi bu soru aydınlanıyor gibi. Veriler Borealis çukurluğunun yuvarlak değil elips biçiminde olduğunu göstermekte. Ayrıca ikinci bir dış halkaya ait bir iz de var diyor NASA’ya ait Jet Propulsion Laboratuvarı’ndan Bruce Banerdt. Bu iz büyük bir çarpışmanın ardından oluşan bir krater için karakteristiktir. 8500 kilometreden uzun olan dev elips, Mars’ın güney yarımküresindeki Hellas Çukurluğu’ndan dört misli büyük. Bu kadar büyük bir kraterin açılabilmesi için hesaplara göre 3,9 milyar yıl önce çarpan gökcisminin 2000 km. çapında olması gerekiyor yani Plüton’dan daha büyük. Bu ilginç sonuç Mars’ın erken tarihi için büyük bir önem taşımanın ötesinde dünyamızın gelişimi içinde önemli. Beş aydır YÖK’ün, dinci gazetelerin ve imzasız mektuplar gönderenlerin iftiraları sonucu ben ve bazı meslekdaşlarım hakkında açtığı soruşturmaların konularına bakıyorum: 1) Özel bir şirkette çalışıp para almak, 2) Üniversitede muntazam bulunmamak, 3) İzinsiz yurtdışına çıkmak YÖK ve AKP’nin Getirdiği Sivil Demokrasi Bazen üniversitede oturup bunları konuşup gülüşüyoruz. Şimdi isterseniz konuları tek tek ele alalım: 1) Özel bir şirkette çalışıp para almak. Bahsi geçen şirket de bir aile şirketi. Söylenenlerin ise topu yalan! Amma gelgelelim ben zengin bir ailenin çocuğuyum. Benden önce üçdört neslin kazandıkları var. Ben de bunları ailemin de onayıyla en çok bilim için harcıyorum. Sırf kendim harcamakla kalmıyorum, çevremdekilerin ve bilhassa öğrencilerimin de bilim yapmalarını mümkün kılacak ortamları oluşturmakta kullanıyorum. Kullanmaya da devam edeceğim. 2) Üniversitede muntazam bulunmamak. Üniversiteyi tapu dairesi sananlar, profesörlerin her gün orada bulunmaları gerektiğini zannedebilirler. Halbuki bu böyle değildir. Bizlerin ulusal ve uluslararası toplantıları var, davetli konuşmacı olarak çağırıldığımız konferanslar var, arazi çalışmalarımız var, bazen sadece bilgi toplamak için yurtdışındaki kuruluşlara yaptığımız ziyaretler var, bazen toplumdan uzak oturup düşünmemiz gereken zamanlar bile var. Vs. vs., tabii bilimden nasibini almamış, hayatında hiç düşünme ihtiyacı bile olmamış zavallılar bunları bilmezler. Gördüklerini de anlamazlar. Sanırlar ki biz keyif için dolaşıyoruz. 3) İzinsiz yurtdışına çıkmak. Yukarıda saydığım nedenlerden ötürü yurtdışına çıkarken her üniversite mensubu üniversitesini bilgilendirmek ve izin almak zorundadır. Ben bunu bugüne kadar aksatmadan yaptım: Hem yazılı hem sözlü olarak. Yukarıda saydıklarım sonucu elde ettiklerim ise ortada. Herkes uluslararası atıf endeksine giderek benim her yıl yaptığım yayınları ve atıflarımı öğrenebilir. Atıf endeksine girmeyen kitaplarımı ise books in print’de aynı kolaylıkla görebilir. Örnek: Geçtiğimiz akademik yılda ben iki kitap (biri Amerika Jeoloji Cemiyeti tarafından basılıyor) üç de uluslararası makale yazmışım ki bu makalelerden biri 4° formatında bir dergide 47 sayfa işgal ediyor. Üstelik iki kitabın konusu birbirinden tamamen ayrı olduğu gibi, makalelerin üçü de jeoloji içinde ama birbiriyle hiç alakası olmayan konularda. Bunlara Türkiye ve dışında yazdığım popüler bilimsel yazılar dahil değildir. Yayımlanmış tebliğ özetlerim de dahil değildir. Bu işleri yapan bir kişinin bilim dışında bir iş yapmaya vakti kalır mı kalmaz mı, bir düşünün. Ama şimdiki YÖK yönetimi bir yolunu bulup beni üniversiteden atmaya kararlı. Tabii ben bunu dünyadaki meslekdaşlarıma duyurdum ve hemen başta MIT olmak üzere pek çok üniversite bana yazarak «bize gelsene» demeye başladı, hattâ MIT bir form göndererek, «gelmek istesen de istemesen de şunu bir doldurup gönderiver, ne olur ne olmaz» dedi. Bana bu kadar nezaket gösteren dostlarımı kırmamak için gerçekten de formu doldurup gönderdim, ama kendilerine Türkiye’den bir yere gitmek kararında olmadığımı anlattım. «Ben» dedim, «evet, bilim insanıyım. Ama ondan önce Türk’üm ve vatansever, milliyetçi bir Türk’üm. Benim milliyetçiliğim Atatürk’ün tanımladığı milliyetçiliktir, yani hümanisttir, yurtta sulh cihanda sulh prensibini kendine şi’ar edinmiştir. Türkiye kadar önemli bir yerin kafası ortaçağda kalmışların eline geçmesine, ne ulusum ne de insanlık adına seyirci kalabilirim. Bu benim bilim insanı olarak da sorumluluğumdur. Gerçi gericilikle, yobazlıkla, akılsızlık ve cehaletle mücadele evrenseldir ve bu Türkiye dışından da sürdürülebilir. Ama şu anda ben vatanımı terk etmek niyetinde değilim. Üstelik, üzerimde Türk ordusu üniformasıyla etmiş olduğum yemin, bana böyle bir davranışı men eder.» Dostlarım bunu anlayışla karşıladılar, ama Türkiye’nin üniversitelerinin ne ellere düştüğünü görüp hayret ettiklerini de gizlemediler. Bu yazı, AKP yönetiminin Türkiye’ye getirdiği «sivil demokratik» anlayışı öve öve bitiremeyenlere ithaf olunur! leştiren dev bir çarpışmanın bir kanıtını ortaya koydu. Nature dergisinde yayımlanan sonuçlara göre Mars’a çarpan gökcismi Plüton’dan daha büyüktü. Astronomlar on yıllardan bu yana Mars’ın kuzey ve güney yarımküresinin niçin bu kadar farklı olduğunu bulmaya çalışıyorlar. Güney yarımküre, kraterlerle kaplı yüksek bir düzlemden oluşurken, kuzey yarımküresi güneş sisteminin en düz bölgesi. Mesela üç ila dört kilometre derinde yer alan Borealis çukurluğunda çok az ANTİBİYOTİK ÜRETİMİNDEN SORUMLU MOLEKÜLER MEKANİZMA Alman bilim insanları, bakterilerin aralarında önemli antibiyotik ve fungisitlerin de bulunduğu önemli peptitleri ürettikleri moleküler bir mekanizmanın yapısını çözdü. Science dergisinde yayımlanan yazıya göre moleküller tarafından oluşturulan platform üzerinde, aminoasitler zincirler halinde birleştirilmekte. Bu mekanizmanın aydınlatılması yeni ilaçların üretiminde yardımcı olacak diyor Marburg Üniversitesi profesörü LarsOliver. Peptitler, uzun zincirli proteinlerin aksine aminoasitlerlerden oluşan kısa zincirlerdir. Mikroorganizmalar peptitleri, proteinlere kıyasla çok daha çeşitli yapılarda üretebiliyor. Ve peptitler çeşitli biyolojik fonksiyonları yerine getirdikleri için yeni etki maddelerinin gelişimi için önemlidir. Bu tek hücreliler peptit sentezini, kısaca NRPS (Ribozom dışı peptit sentetazlar) olarak adlandırılan uzmanlaşmış enzim kompleksleriyle üretiyorlar. Bunlar birimsel yapıları sayesinde üzerinde aminoasitlerden peptit üretilen yürüyen bantlar gibi işlemekte. Enzimin her birimi belli başlı bir işlevi üstlenmekte. Marburg Üniversitesi araştırmacıları ve Mohamed A.Marahiel şimdi Surfactin antibiyotik üretiminin son aşamasını yerine getiren modülü inceledi. Bu modül halihazırdaki aminoasit zincirlerinin uzatılmasında gerekli olan dört alt birimden oluşmakta. Bu birimlerden ikisi bir tür montaj platformu gibi işliyor. Modüler enzimin yapısı birbirini takip eten katalitik adımların ne şekilde koordine edildiğini göstermekte. Bu tür peptit sentezinin avantajı, konvansiyonel olmayan aminoasitlerin de bedende bulunmayan protein maddelerinin yapıtaşları olarak kullanılabilmesine dayanıyor. Hazırlayan: Nilgün Özbaşaran Dede CBT 1113/ 5 18 Temmuz 2008
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle