Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
POLİTİK BİLİM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;hagoker@ttmail.com “Bencileyin düşünenler izimden yürüyeceklerse eğer, ben hep aranızda olacağım. O zaman ölüm nedir ki!” Frédéric JoliotCurie “Hep Aranızda Olacağım” “Başlık, Güney Gönenç’in üçüncü basımı yapılan kitabının adı. Güney Hoca bu güzel kitabında, Frédéric JoliotCurie’nin yaşam öyküsünü anlatıyor. Hoca’nın anlatımıyla, “Frédéric JoliotCurie yüzyılımızın en büyük fizikçilerinden biridir, nötron ve pozitronun bulunmasında önemli katkıları olmuş, yapay radyoaktifliği ve zincirleme tepkileşimi bularak, eşi Iréne’le birlikte, adını bilim tarihinin altın sayfalarına yazmıştır.” Iréne, bilim tarihinin yine unutulmaz adlarından Pierre Curie ve Marie Curie’nin kızlarıdır. Pierre ve Marie Curie 1903 Nobel Fizik Ödülü’nü almışlardır. Marie Curie, 1911 Nobel Kimya Ödülü’nü de kazanmıştır. Öyküsü anlatılan Frédéric Joliot, Marie Curie’nin asistanıdır. Marie Curie’nin aynı zamanda asistanı da olan kızı Iréne Curie’yle tanışıp yaşamlarını birleştirmeleri; daha sonra, Iréne’le birlikte, bilim dünyasında JoliotCurie’ler olarak tanınmalarını ve 1935 Nobel Kimya Ödülü’nü almalarını sağlayan ortak araştırmaları bu asistanlık süreciyle başlar. Güney Hoca, kitabında, Frédéric JoliotCurie’nin parlak bilim yaşamını anlatırken, onun buluşlarını açıklayabilmek ve bilim dünyasının dışından olanlarımıza da bunları anlatabilmek amacıyla, “atom yapısı, elektron, proton ve nötron ile radyoaktiflik, yapay radyoaktiflik, çekirdek bölünmesi ve atom enerjisi konularında temel bilgileri” de verir. Kitapta anlatılan, yalnızca Frédéric JoliotCurie’nin bilim yaşamı değildir. Onu hepimizin gözünde, örnek bir bilim adamı, “yüce bir insan” yapan, yaşamını bilime olduğu kadar, bilimin insanlık yararına kullanılmasına, özgürlüğe, yurduna ve barışa da adamış olmasındandır. Güney Hoca, o heyecan verici, sıcak üslubuyla Frédéric JoliotCurie’nin toplumsal mücâdelesini, barış mücâdelesini de bize anlatır. En iyisi sözü Hoca’ya bırakmak: “...JoliotCurie Nazi işgalinin acı dolu günlerini yaşamış, Nazilere karşı [Fransız] Direniş hareketine yalnızca katılmakla kalmamış, direniş örgütü Ulusal Cephe’nin genel başkanlığını, bu tehlikeli, sorumluluk isteyen, ama onurlu görevi son Nazi ülkeden temizleninceye kadar yiğitçe sürdürmüştür. Onu, savaş sonrasının yanmış, yıkılmış Fransa’sında nükleer enerji alanında kaybedilen değerli yılları aşma yolundaki insanüstü çabanın içinde görürüz. Ne var ki onun bu çabaları, bu kez de, soğuk savaşın dalgalarıyla karşı karşıya kalacaktır...” JoliotCurie soğuk savaş yıllarının adı hâfızalardan silinmeyecek bir barış savaşçısıdır. “Dünya Barış Hareketi’nin kuruluşuna öncülük etmiş, dokuz yıl Dünya barış Konseyi’nin genel başkanlığını yürütmüştür. Barış Hareketi’nin kuruluş ve gelişme yılları, JoliotCurie’nin yaşamıyla iç içedir...” Aslında Güney Hoca’nın kitabının da ilginç bir öyküsü vardır. Kitabın ilk basımı, bundan 25 yıl önce, 1983’te, “ülkenin çok koyu karanlık içinde olduğu bir dönemde” Bilim ve Sanat dergisini çıkaranlarca yapılmıştır. O dönemde Barış Derneği’nin başkan ve yöneticileri tutukludurlar. Öyküyü Güney Hoca’dan dinleyelim: “[Barış Derneği’nin tutuklu yöneticilerden] biri, bu kitabın yazılmasında önemli katkısı olan sevgili kardeşim Haluk Tosun [o da bir bilim adamıdır], bir tutukevinden öbürüne ‘sevk’ konumundaymış, şöyle anlatıyor durumu: ‘Ellerim arkadan kelepçeli, beton zeminde oturmuş, sol yanımda yorganım, torbam, sevk cemsesinin gelmesini bekliyorum... Bir er gelen postayı karşı duvarın dibine yığdı. Rastlantı olacak, en üstte senden gelen kitap paketi... Adım gibi eminim, içinde Hep Aranızda Olacağım var. Uzanıp almam olanaksız... İyi yüzlü bir er nişanladım, kardeş şu üstteki paketi hele bir aç, içindekini getir, bana göster, dedim.’...” Evet, 1980’li yılların karanlığında, içerdeki Barışçılar için bu kitap, Frédéric JoliotCurie’nin yaşam öyküsünden öte, bir büyük barış savaşçısının, Güney Hoca’nın eliyle yıllar öncesinden gönderdiği bir dayanışma mesajıydı da: “Bencileyin düşünenler izimden yürüyeceklerse eğer, ben hep aranızda olacağım. O zaman ölüm nedir ki!” Koç’ta moleküler biyoloji ve genetik bölümü açılıyor Koç Üniversitesi Rektörü Attila Aşkar 15. kuruluş yıldönümünde yaptığı açıklamada, “bilimin üretildiği, sorgulayan ve yaratıcı düşünebilen bireylerin yetiştirildiği bir eğitim kurumu olmaya” özen gösterdiklerini açıkladı. D CBT 1110/ 6 27 Haziran 2008 ünyada 1970 yılında 25 milyon insanın, bugün ise 130 milyon insanın üniversitede öğrenim gördüğününü, aynı dönemde Türkiye’de ise üniversite öğreniminin 10 katı gibi çok daha hızlı bir artış gösterdiğini, şu anda örgün eğitimde 2 milyona yakın öğrenci bulunduğunu” belirtti. Türk üniversitelerinin yılda ortalama 250 bin mezun verdiğine, 2020’li yıllarda bu sayının iki katına çıkabileceğine değindi. Aşkar, ileride zorunlu eğitimin 12 yıla çıkması ile bunun yükseköğrenime ilgiyi arttıracağını, üniversite öğrenci sayısının iki katı artarak 4 milyona ulaşabileceğini bildirdi. Aşkar, bu sayısal analizleri şöyle yorumladı: Üniversite sayısı ile üniversite öğrencisi hızla artıyor. Bu, yükseköğretimde de nitelikli akademisyen ihtiyacı anlamına geliyor. Yeni akademik kadroları yetiştirmek, yine öğretim üyelerimizin temel görevi içindedir. Bugünkü tempo ile devam edersek, 2023’e gelince toplam öğretim üyesi sayısı 32 binden 70 bine yükselecek. 2023’teki Türkiye’nin planladığı ise 90 bin. Bu da şimdiki standartlar da şu anlama geliyor: AB’nin en düşük ortalamalarını hedeflersek, öğretim üyesi sayımızın 150 bine çıkması gerekir. Yani ilave hocaları bulmanın tek çaresi yurtiçinde ciddi bir seferberliktir. Aşkar, Türkiye’de yükseköğrenim sektörünün ulusal ihtiyaca tam cevap veremediğini hatta Türkiye’nin dünyanın en çok üniversite öğrencisi ihraç eden ülkelerinden olduğunu, bu durumda, öğrenci değişim programları, özellikle Avrupa Birliği kapsamında olan programlar, Koç Üniversitesi Rektörü Atilla Aşkar sınırları aşmada önemli bir fırsat olacaktır dedi. Aşkar’a göre: *Bireylerin geniş bir vizyonla yetişmeleri artık bir gereklilik. Bu kuşak belki de biyolojik gelişmelerle 100 yaşına kadar sağlıklı yaşayacak ve bu sürenin 50 yılını çalışarak geçirecek. Bu süre içinde insanlar sadece iş değil meslek de değiştirecek. Dolayısıyla, iyi bir eğitimin uzun ömürlü olması ve meslek değişikliklerine izin verecek bir esneklik ve disiplin çeşitliliğine odaklanması gerekir. Artık amacımız, her dönem kendini yenileyebilecek potansiyelde ve donanımda profesyoneller yetiştirmek olmalı. * Üniversitemiz bünyesinde 20 lisans, 16 yüksek lisans ve 10 doktora programımız var. 2007 – 2008 eğitimöğretim yılında 3.817 öğrencimiz var. Lisans ve yüksek lisans programlarından toplam 3.929 mezun verdik. * Hemşirelik Yüksek Okulu’muz var. Lisans derecesi verdiğimiz bu dört yıllık program, VKV Amerikan Hastanesi ve benzeri kurumlarda uygulamalı klinik eğitim olanağı sağlamakta. * Geçen yıl arkeoloji ve sanat tarihi, felsefe ve tarşılaştırmalı İngiliz dili ve edebiyatı bölümlerini açtık, yenilikçiliğe önem veriyoruz. * 2008 – 2009 döneminde ise moleküler biyoloji ve genetik bölümünü açacağız ve bu bölüm Koç Üniversitesi’nin medikal alanda attığı ilk adımı olacak. Bu bölümü açmaktaki amacımız, temel biyoloji ve biyokimya birikimine sahip, moleküler biyoloji ve genetik altyapısıyla donatılmış, biyoteknoloji ve genetik mühendisliği alanında yetkin bireyler yetiştirmek. * Bir diğer yenilik: Önümüzdeki güz döneminde, finans yüksek lisans programı açı