24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

da büyük bir risk de aldık: Bir pilot binbaşımız, yeni sistemleri denemek için ilk kez helikoptere bindi ve helikopter büyük bir başarıyla görevini yaptı. Burada hem bizim ürettiğimiz sisteme güvenimiz hem de binbaşının Türk mühendislerine güveni söz konusuydu... Bu denemeden yüzakı ile çıktık”. 4 ve F16 uçaklarında olduğu gibi, görev bilgisayarları yazılımlarında değişikliklerin yapılması umudunu dile getirdi! İNSANSIZ UÇAKLAR SS Müsteşarı, Irak’taki son müdahalede askerlerin insansız, uzaktan kumandalı küçük uçakları kullandığını, bu uçakların gözetleme ve bilgi toplamada başarılı olduklarını belirterek, Genel Kurmay’ın “onları evlerinde gözetliyoruz” şeklinde sözlerinin arkasında da, insansız uçaklar bulunduğuna, insansız uçakların elde ettikleri görüntü ve bilgilerin de anında Komuta Kontrol karargâhında izlendiğine işaret etti: “Mangalara birer tane veriliyor, bu uçakları askerler omuzlarında taşıyabiliyor ve uçaklar omuzdan uçuruluyor. 40 kadar insansız uçak teslim edildi.” Bu uçaklar Kale Baykar tarafından üretildi. Biraz daha büyük üst versiyonu olan taktik amaçlı insansız uçaklar da Vestel ve Kale Baykar tarafından geliştiriliyor, sonbaharda test uçuşlarına başlanılacak. TAI tarafından geliştirilen üçüncü tip insansız uçakların kanat açıklığı 19 metre olacak, yüksek irtifada uçacak ve yerden görünmeyecekler. Bu uçaklar çok gelişmiş kameralara sahip olacak. Murad Bayar, Kara Kuvvetleri’nin elinde 30 40 yıllık 4 bin kadar tank olduğunu ve bunların kısmen modernizasyonunun yapıldığını, ancak uzun tartışmalardan sonra yeni tank üretimi projesi için çalışmaların başlatıldığını açıkladı. Bayar, zırhından silahlarına ve bütün aksamına kadar tankın üretilmesinin çok zor ve büyük bilgi ve deneyim içerdiğini, sadece prototipi ARGE’sinin 500 milyon dolara çıkacağını belirtti. Yeni savunma silahlarının kullanılmaya başlanmasıyla, askerin deneyim kazanma süreci başlıyor ve onlardan gelen “şöyle olsun, bu da olsun” gibi önerilerin tasarım ve üretim süreçlerine aktarılıyor. Bu arada güdümlü füzeler de gündemde. Roketsan’ın güdümlü füzelerden ilkini başarıyla denediğini belirtti ve tanksavar silahları da geliştirmeyi hedefler arasında gösterdi. YÜKSEK HIZLI HÜCUM BOTLAR Bayar’a göre, Deniz Kuvvetleri için de başarılı projeler gerçekleştiriliyor. Bütün suüstü filoların sistemleri yenileniyor ve savaş gemilerinin elektronik haberleşme modernizasyonu konusunda büyük adımlar atıldı. Sahil Güvenlik Komutanlığı 6070 knot hız yapabilen, dünyanın en hızlı hücumbotlarına sahip ve bunlardan hızlı hareket halinde bile isabetli atışlar yapılabiliyor. Bayar burada YoncaOnuk şirketinin başarılı kombozit hücumbotları tasarım ve üretimine gönderme yaptı ve dünyanın bu hem büyük hem de 70 knota varan yüksek hızlı hücumbotlarından çok sayıda deniz kuvvetlerine katıldığını belirtti. Söz konusu botlardan ABD Deniz Kuvvetlerine de teklif edildiği gibi Pakistan, Malezya ve Gürcistan için de üretimi sürüyor. Milli Gemi (MİLGEM) projesi çerçevesinde, gelişmiş sonar ve manyetik ve kolay farkedilmeyen özellikli savaş gemilerinin üretimi için de çalışmalar başlandı. Savunma silahlarının geliştirilmesinde, bu silahları kullanan askerlerinsubayların aktardıkları deneyimlerin çok önemli olduğunu, onların bilgi ve deneyimleriyle savunma silahlarının tasarlandığını belirten Bayar, savaşan ülkelerin yeni konseptler geliştirilmesinde öne çıktıklarını belirtti ve örnek olarak İsrail ve ABD’yi anımsattı. Almanya’nın ise son iki dünya savaşından kazandığı deneyimleriyle, silah sistemlerinde yenilikçi gücünü sürdürdüğünü vurguladı. SSM, Skorsky helikopterleri gibi silah sistemlerinin de modernizasyonunu yapıyor. gerekiyor. Savunma sanayi ana yüklenici şirketler arasında, ülkenin bilim ve teknolojiden sorumlu kurumları arasında eşgüdümde sorunlar ve eksiklikler olduğu konusunda yöneltilen bir soruya da, eşgüdümün çok daha iyi yönetilmesinin şart olduğu, yanıtını verdi. Sanayi politikalarının ve bu politikaların gerçekleştirilmesi için ARGE çalışmalarının önemine değindi ve “bu süreçte bilginin oluştuğu adresleri dikkatle izliyor ve üretim sürecinde de bunu adı adresiyle belirtiyoruz ve üretimin nerelerde yapılması konusunda da aktif davranıyoruz” dedi. Aselsan’ı muhafazakâr ancak projesini gerçekleştiren, sonuç alan bir şirket olarak tanımladı. Havelsan, TAİ, Roketsan şirketlerinin de kısa süreler içinde önlerine konan hedeflere ulaşmada önemli başarılar ve önemli cirolara ulaştığını anımsattı. TAİ’deki %49 yabancı hisseyi 29 milyon dolara satın alarak, şimdi ulusal savunma sanayinin hedefleri doğrultusunda içini doldurduklarını ve bu şirketin önemli ve büyük bir havacılık üretim şirketi haline dönüşeceğinin altını çizdi. Bayar, ABD’de çalıştığı dönemde incelediği Boeing şirketi örneğini anlattı: “Boeing artık fiili üretim yapan bir şirket değil. Sadece ana tasarımını yapıyor ve bütün parçalarını da dışarıda uzmanlaşmış şirketlere yaptırıyor. Boeing, 40 bin alt şirketle çalışıyor. Böyle bir şirkette ana konu üretim tesisi, fabrika yönetim ve süreçleri değil, bu kırk bin parçanın bir üretim bandında bir araya getirilmesi ve örneğin bir günde tamamlanıp hangardan uçak olarak çıkmasının optimum yönetim koşullarının yaratılması...” Bayar, yönelttiğimiz “Savunma sanayinde Türkiye için yakın bir gelecek hedefi olarak ne düşünüyorsunuz?” sorusuna şu yanıtı verdi: 4 Milyar Dolarlık bir üretim kapasitesine ulaşılması ve 1 Milyar Dolarlık bir dış satış... SSM ve SİLAHLI KUVVETLER Murad Bayar, Türk Silahlı Kuvvetleri ile iyi bir diyalog içinde bulunduklarını belirterek, şu düşünceleri paylaştı: “Biz TSK’nin ihtiyaçlarını karşılamak için varız. Ordu, her zaman en iyisine sahip olmak istiyor. Bu açıdan bakıldığında, ve çıtayı en üstte tuttuklarında, gerekli savunma silahının tedariki önemlidir onlar için. Siz onların bu ihtiyaçlarını karşılarken, savunma sistemlerinin ülke içinde yerli yerli geliştirilmesi ve üretilmesi, ve savunma sanayinin dışa bağımlılıktan kurtularak en üst düzey kalitede yerli olarak geliştirilmesi için de çaba sarfediyoruz... Şu esnada SSM olarak ülke içinde 600 milyon YTL’lik bir ARGE’yi döndürüyoruz. Amacımız bunu şüphesiz artırmak, bu potansiyel adım adım artıyor, ama öte yandan TSK’nın acil ihtiyaçlarını da satın almalarla karşılamak zorundayız. ARGE’nin her zaman bir “gerçekleşememe riski” var, ama bunu göze almak zorundayız. En sonunda, Savunma Sanayi’nin büyümesi ve en ileri teknolojileri ülke içinde üretir hale gelmesi, ülkemizin hem çeşitli bağımlılıklardan kurtulması hem yetenekli ve nitelikli iş gücümüze ülke içinde iş alanları yaratılması ve ülkemizde iş kapasitesinin geliştirilmesi açısından son derece önem taşımaktadır.” PAZARLIKLARIN PERDE ARKASI Bayar, son helikopter alımlarında ABD ve İtalya ile sürdürülen ilginç pazarlıkların perde arkasından örnekler verdi: “Biz üretici şirketlere ‘bize helikopterleri sadece uçan gövde olarak teslim edin. Bilgisayar yazılımlarını, silah sistemlerini vb hepsini biz yerleştirmek istiyoruz’ önerisini yaptık ve alım tercihinde bunu şart koştuk. Fakat Amerikalı şirketler bunu kabul etmedi; bunun üzerine İtalyan A129 helikopterlerinin üretimi için anlaştık. Bütün haklarını aldık, lisansları da bize ait olacak. Ve silah sistemlerini tamamen biz tasarımlayacağız.” F35 projesinde ise, ABD’nin orijinal görev bilgisayarlarının ve yazılımlarının kullanılmasının bu aşamada planlandığını ifade etti. Savunma Sanayi uzmanları, bu yazılımların, görev bilgisayarlarının, uçakları ABD’nin saptadığı dostdüşman ayrımına göre yönlendirdiğini, bunun da, örneğin bir “dost” saldırısında uçakların görev yapmayabileceği olgusuna dikkat çekiyor. Bayar, projenin ileri aşamalarında, uygun koşullarda F SAVUNMA ŞİRKETLERİ Bayar, savunma sanayi şirketleri olarak Aselsan, Roketsan, Havelsan’ın artık yeteneklerini kanıtladıklarını, uzmanlaşmış şirketlerin ortaya çıktığını, pek çok kobinin silah sistemlerinin belirli kısımlarını üretmede uzmanlaşmaya başladıklarını ve bunu teşvik ettiklerini dile getirdi: “Politika olarak, yüklenici ana şirketlere, projenin yüzde 20 ile 70 arasında bölümlerinin mutlaka alt yüklenicilere, uzmanlaşmış kobilere verilmesini şart koşmaya başladık. Örneğin pilot eğitim simülatörleri üretiminde yüzde 70 alt yüklenici olarak çalışan 19 kobi var”. Burada amaç, savunma sanayinin gelişmesini ve ARGE’yi teşvik etmek, uzman şirketler yaratmak, ARGE’yi tabana yaymak... Bayar bu arada ODTÜ Teknopark’ın çok başarılı yönetildiğini ve savunma sanayi şirketlerinin yarısının da burada çalıştıklarını sözlerine ekledi. Bayar’a göre, yüksek teknolojiye sahip ürünler üretebilmek için, ülke araştırma altyapısını bütünüyle kullanmak CBT 1108/ 7 13 Haziran 2008
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle