24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GÖNÜLDEN BİLİME Ahmet İnam İlk olarak Türkiye’de felsefe anlayışı nasıl sorusuyla söyleşiye başlamak anlamlı olur diye düşünüyorum. Us Atölyesiyle Bir Söyleşi Türk insanının pragmatik eğilimleri yüksek. Felsefeye gerekçelerini pek de iyi temellendiremediği bir saygısı varsa da, ondan beklentileri de var. Yaşamındaki sorunları çözsün istiyor. Onu daha akıllı, daha güçlü yapsın. Salt anlamak yetmiyor ona, “anlayacağım da ne olacak ?” sorusunu soruyor. Felsefeyi içinde bulundukları toplulukta bir konum elde etmek için kullanan, felsefe amatörleri var. Felsefeden anladıklarını göstererek önemsenmek istiyorlar. Onlara çıkarabileceğimiz bir şapkamız her zaman bulunur. Onlar, felsefeyle ilgilenme kaygıları ne olrsa olsun dünyayı kuşatan felsefe kürenin adsız taşıyacılarıdır. Akademik eğilimleri olan ya da yazıp çizen bir bölük entelektüel tayfa içinse felsefe, bilgiçlik yapıp, kendi sığ bakışlarını gizleyebilecekleri üfürme alanı durumunda. Siyasal bilimciler, sosyologlar arasında özellikle Frankofon felsefe üzerinden entellektüel rant elde etme çabası var, çoğu kez bilinçsizce de olsa. Elbette felsefeyi kendi yaşam biçimleri içinde kişilkleriyle iletişime sokan saygın insanlar da var bu topraklarda. Eleştirme gücü olan, özgül bakış sahibi insanlar. Çoğunluğu ile görüşlerim uyuşmasa da onlara hep saygı duydum. İyi ki varlar. 2) Türkiye’deki felsefe algısının oluşmasında üniversitelerin rolü nedir? Akademisyen felsefeciler nasıl bir yol izlemeli? Üniversitelerde çoğunlukla felsefeye önem verildiğini görebiliriz. Bu önem vermede pragmatik kafalı rektör arkadaşlarımızın ilginç buluşları var. Örneğin, lutfedip benimle konuşan sayın rektörlerden biri şöyle diyebiliyor: “Ahmetciğim, biliyorsun ben felsefenin bu çağda ne denli önemli olduğunu anlamış, kendi mesleğinde ondan çok yararlanmış biri olarak, felsefe derslerini özellikle mühendislik ve tıp öğrencilerine birinci sınıfta mecburi ders olarak koydum, felsefe okusunlar ki zihinleri açılsın... Düşün bir, felsefe bilmeyen bir hekim, kendi teknik bilgileri içine sıkışmış, daracık açıdan baktığı insana nasıl yararlı olabilir ha? Her üniversiteye felsefe lâzım. Dünya çapında üniversite olmamız, uluslararası saygınlık kazanmamız için.” Bunun için ne yapıyor? Yorgun, bıkkın, deneyimsiz bir felsefe hocasını yüz, iki yüz kişilik amfilere sokup, ondan felsefenin “ışığını” öğrencilere saçmasını istiyor. Durum felsefe açısından daha da ironik hâle geliyor: Açılan felsefe bölümlerinde, bölüm sözcüğündeki ilk harf düşüyor.”Felsefe Bölümü” yazısını bu üniversitelerde b harfini düşürerek okuyabiliriz. Felsefenin üniversitelerde, toplumlarda yer edebilmesi tavır değişkliği gerektirir. Felsefeyi yaşayan, felsefede üreten, felsefeyle dönüşen, arayan insanların eğitim yaptığı, yaşadığı ortamlarda felsefe tohumunun filizlenme olasılığı vardır. Akademisyenlerin nasıl olması gerektiğini söylemek, ben zaman zaman bu saygısızlığı yapsam da, edepsizliktir. Kendisi gibi olmalı fesefe öğretmeni. Kendi özgüllüğüyle, varsa özgünlüğü içinde. Bunu edepsiz bir felsefeci söylediği için sözlerime kulak asmayabilir ya da sözlerimi bir totoloji ya da “ağır” bir paradoks olarak görebilir. Ne yapalım, görsün, o da öyle biri demek ki. Derdimi anlayan en az bir kişi olabilir umuduyla söylüyorum bu sözleri. 3) Felsefe bağlamında sivil toplum kuruluşları felsefi düşüncenin gelişiminde yeterince etkililer mi? Dernekler, topluluklar felsefe ateşini söndürmemeye çalışıyorlar. İki bin beşyüz yıllık birikimiyle felsefe, en eski hakikat yolculuklarından biri. Bu topraklardan hayat bulmuş; Anadolu bu konumuyla henüz filiz açmamış tohumların olduğu bir toprak, burada yurt tutan insanlar bu tohumların üzerinde yaşıyorlar. Üniversite dışında yürütülen felsefe etkinlikleri bu açıdan çok önemli: Onların arayışıyla tohumlar filiz verebilir. Türkiye’de akademik yaşamın türlü kalıpları var; kalıp dışı arayış, yeterli bir donanımla beslendiğinde felsefe yolculuğunu daha heyacanlı hâle getirebilir. 4) Son kitabınızın ismi neden Deneyen Felsefe? Nasıl olur da denemez felsefe? Deneme hem bir yaşantı (Erlebnis) hem de Montaigne çizgisini de kucaklayacak bir anlatım biçimidir. Fenomenoloji, Husserl’in çarpıcı deyişleriyle bakıldığında, sürekli yeniden başlamayıı gerektiren, denemeyi gerektiren bir felsefece arayıştır. Ben fenomenolojiden geliyorum. Edebiyattan da. Edebiyatın deneme sokağında oturuyorum. 5) Kitabınızda bazı kesimlerin "felsefenin ayağa düşürmesinden" yakındığını yazıyorsunuz, us atölyesi olarak üstümüze alınalım mı ? Bu sözün yıllardır sevgiyle, heyecanla yürüttüğünüz arayışlarla bir ilgisi yok. Siz felsefeyi hayata taşımaya çabalıyorsunuz. “Ayağa düşürme” bana meslektaşlarımın eleştirisidir. Ben alınmadığıma göre siz neden alınacaksınız ki? Prof. Dr. Nazlı Başak, Prof. Dr. Ayşe Soysal ve Brown Üniversitesi rektörü Ruth J. Simmons Amerikan Üniversitesi’nden genetik çalışmalara destek Suna ve İnan Kıraç Vakfı desteği ile Boğaziçi Üniversitesi’nde 1997 yılında kurulan Nörodejenerasyon Araştırma Laborutuvarı’na (NDAL) bir destek de ABD’nin en saygın üniversitelerinden biri olan Brown Üniversitesi’nden geldi. Prof.Dr. Nazlı Başak yönetiminde moleküler boyutta yürütülen çalışmalar, bundan böyle Brown Üniversitesi’nin desteği ile daha ileri bir düzeyde sürdürülecek. Reyhan Oksay ki üniversite arasında kurulan işbirliği vesilesiyle bir araya gelen Brown Üniversitesi Rektörü Ruth J.Simmons ve Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.Ayşe Soysal, yaptıkları konuşmalarda gerek bilgi paylaşımı, gerekse öğrenci mübadelesi şeklinde gerçekleşecek olan işbirliğinden bilimin kazançlı çıkacağını umduklarını belirttiler. NDAL’ın yöneticisi Prof. Dr. Nazlı Başak, Brown Üniversitesi’nin desteğinin başlangıçta nörodejeneratif hastalıklarla ilgili çalışmalarla sınırlı olduğunu, ancak zaman içinde tek bir tür hastalığın mekanizmasına odaklanabileceğini söylüyor. Ancak Başak’a göre şimdilik anahtar kelime nörodejenerasyon. Ayrıca bu desteğin belirli bir süreyi kapsamadığını, olumlu gelişmeler olduğu sürece devam edeceğine dikkat çekiyor. Öğrenci alışverişi konusunda Prof. Başak şu bilgileri veriyor: “Öğrenci alışverişinde öncelik bizimkilerde olacak ama, oradan da daha ileri seviyede postdoc ya da grup lideri, fikir teatisi, brainstorming, deney planlama ve özellikle ortak projelere başvuru için gelebilecekler tabi ki. Bizden gidenler 3 ayrı seviyede olacak: 1. Biyolojiyi bitiren 4. sınıf öğrencileri doktora için 45 yıllığına full bursla yollanacak. 2. Bizde doktora yapan, ya da postdoc olan öğrenci birkaç aylığına, haftalığına, oraya gidip belirli ileri teknikleri öğrenecek. 3. Grup liderleri plan yapmak, fikir üretmek ve ortak projeler yazmak için Brown ya da BÜ’de bir araya gelecekler, proje bunu da destekliyor.” İ NDAL’NIN KURULUŞ NEDENİ Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümünde nörodejenerasyon ile ilgili araştırmalar 1997 yılında başladı. Çalışmalar Boğaziçi Üniversitesi Araştırma Fonu, TÜBİTAK, ve Beyin Araştırmaları Derneği olanakları ile sürdürüldü. Bugün nörodejeneratif hastalıklarda genetik tanı ve genetik araştırma yapabilen Türkiye’deki başlıca referans merkezi olan laboratuvar, birçok nöroloji kliniği ile yoğun işbirliği içinde. Bu aşamada, Suna ve İnan Kıraç Vakfı böyle bir projenin Türkiye için önemini görerek, Boğaziçi Üniversitesi’nde bir ileri araştırma laboratuvarı kurulmasını destekledi. Tam donanımlı bir araştırma laboratuvarı ve yardımcı ünitelerden oluşan birime Suna ve İnan Kıraç Vakfı – Nörodejenerasyon Araştırma Laboratuvarı (NDAL) adı verildi. Laboratuvarda bugüne kadar deneyim kazanılmış olan nörodejeneratif hastalıklara yol açan moleküler mekanizmaların üzerinde odaklanılıyor. Gen anlatımı motiflerinin ve DNA’daki mutasyonların, sağlık ve hastalıkta toplumlardüzeyinde neden olduğu fenotipik çeşitliliği anlamak günümüzde giderek önem kazanıyor. Bu özelliklerin tanımlanmasıyla, insan biyolojisi daha iyi yorumlanabilecek, hastalık riskleri öngörülebilecek ve hastalık tedavisinde daha donanımlı olmanın yolu açılacak. Kısaca NDAL’ın kuruluş amacı, önde gelen uluslararası laboratuvarlarla üst düzeyde işbirliği olan bir araştırma birimi oluşturmak ve gerçek anlamda bir ‘Mükemmeliyet Merkezi’ olmaktır. CBT 1108/ 11 13 Haziran 2008
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle