Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Keops Piramidi ve Ankara 15 yılda başkentte opera binası mı, kültür merkezleri mi, Big Ben mi, kapalı atletizm salonu mu, geniş yeşil alanlar mı (Hyde Park, Central Park gibi), Türkiye kütüphanesi mi, müze mi yapıldı? İnsanların kentte yaşam ve çalışmalarını kolaylaştıracak toplu taşım mı yapıldı? Yayalar ve bisikletliler için yollar mı yapıldı? Dr. İsmail Kılınç K eops piramidi 4500 yıl önce yapılan dünyanın yedi harikasından biri. Bugün hâlâ ayakta ve turistlerin gözbebeği olduğu gibi, arkeologların, mimarların da gözbebeği. Her yıl milyonlarca insanın akınına uğruyor. Firavun Keops kendisine bir piramit, mezar yaptırmak ister. Yer olarak Gizeh’i seçer. Çünkü, zemin sağlamdır ve bundan önce yapılan kimi piramitler, yanlış yer seçimi nedeniyle kum fırtınaları nedeniyle kaybolurlar. Yapımı 20 yıl sürer. Yapımı bittikten 3 yıl sonra 40 yaşında ölür ve buraya gizli bölümler yapılarak gömülür. 25 000 kişi çalışmıştır bu dev yapıda. Nil’in taşkın suları nedeniyle dört ay tarlaları sular altında kalan köylüler tarlalarında çalışamayınca bu yapıda görev alırlar. Bunlar için piramit yanında bir kent kurulur. Piramitteki her taş bloğunun ağırlığı 1.5 tondur. Taş ocağından her taş bloğu 3 dakikada getirilir ve rampalar sayesinde sırayla dizilir. Her yıl toplam nüfusun üçte biri inşaatta çalışır. Sonuçta, tüm mimarlık teknikleri, yapı ve eşgüdüm, lojistik açısından örnek olan 137 metre yükseklikte bir yapı ortaya çıkar. Keops piramidi ile Ankara arasında ne gibi bir ilgi var diyeceksiniz? Ankara’da 15 yıldır görev yapan bir kişi ve kadrosu var. Keops ise 20 yılda tamamlanan dev bir yapı. Peki 15 yılda Ankara’da neler yapıldı? Dünyanın yedi harikasından biri değil de, 700, 7000, 70 000 harikasından biri mi yapıldı? Ya da neler yapılabilirdi? Keops piramidinde mimari, estetik, lojistik, insani kaygılar var, hem de 4500 yıl önce. Ankara’da bu tür kaygılar mı var? Kentin değişen simgesinde de belli olan ‘grafik canavarı’ örneği kentleşememe çabaları var. ‘Avrupa Başkenti’ne doğru’ diyenlerin ne Ankara’yı ne de başkenti anladıklarında kuşku var. 15 yılda en kolay yapılan ya da elde edilen RANT’tır. Elde edilmiştir de. İmar planlarını değiştirmek 15 yıl değil, 15 dakika alır. 15 yılda kaldırımları 5 kez yapar, sökersiniz. ’Kentsel Dönüşüm Projesi’ adı altında da gizemli bir dünyaya adım atarsınız. İş yaptığınız sanılır. On beş yılda gıda ve kömür paketleri dağıtır, sadaka ekonomisi yaratır, insanları bağımlı kılarsınız. On beş yılda başkentte opera binası mı, kültür merkezleri mi, Big Ben mi, kapalı atletizm salonu mu, geniş yeşil alanlar mı (Hyde Park, Central Park gibi), Türkiye kütüphanesi mi, müze mi yapıldı? İnsanların kentte yaşam ve çalışmalarını kolaylaştıracak toplu taşım mı yapıldı? Yayalar ve bisikletliler için yollar mı yapıldı? Engelli, yaşlı vatandaşlarımıza yollarda ve otobüslerde önlemler mi alındı? Hava kirliliğine karşı önlem mi alındı? Spor için ne gibi tesisler yapıldı? Sokaklar düzenlenip park yerleri mi yapıldı? NELER YAPILABİLİRDİ? Biz altüst geçit sığdırdık 15 yıla ve hâlâ bitmedi. Kent içinde 50 km. olan hız sınırını ulaşımı kolaylaştırmak içinEsenboğa’dan Çankaya’ya durmadan gelmek düşüncesi kaç kişi getirmek düşüncesi değil 100 km’ye çıkardık. Yayaları unuttuk, kazalara mahkum ettik. Üç tane ithal ağaç diktik, ikisini kuruttuk. Sanatın içine tüküren anlayışla varolan bir kültür merkezini (!) mezbeleye çevirdik. Fıskiyeli havuzlar kentin estetiği oldu. Kent planlaması diye bir kavram duydunuz mu? Kentsel bütün, çevre gözetilmeden, gelecek öngörülmeden 15 yıldır kazma vurup duruyoruz. Halk sağlığı gözetilmeden (kirlilik, su gibi), kentin geleceği ve gereksinmeleri düşünülmeden milyarlarca dolar harcayabiliyoruz. Örneğin, Atatürk bulvarında, Kuğulu Park civarında çözüm getirmeyen, ama rant sağlayan geçitler yapılmadan önce almaşık yollar düşünülemez miydi? Kızılay’dan Oran’a gidecek, oradan GOP tarafına dönüp dolaşacak bir tramvay hattı yapılamaz mıydı? Gökkuşağı gibi arabesk estetik düşüncesiyle milyarlar cebimizden çıkarken ve gömülürken b a ş k e n t Avrupalı oldu. Ankara’nın merkezinde hâlâ kaldırımları yapamadık. Güven park yap boz tahtasına döndü. Şimdi eski Ankara’yı yine kentsel dönüşümlerlerantsal dönüşüm düzenliyoruz. Bu kaçıncı düzenleme? Hâlâ sokakların nasıl asfaltlanacağını öğrenemedik, mazgalların nasıl yapılacağını ve nereye koyulması gerektiğini öğrenemedik. Onun için yağmurda ve karda oluşan yapay göller içinde araba kullanıyor ve yürüyoruz. Önemli olan 15 yıl yönetmek değil, nasıl yönettiğin ve ne yaptığındır halk için. TÜBA: Ulusal İklim Eylem Planı 29 Mayıs 2008’de Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) tarafından düzenlenen “Türkiye Bağlamında İklim Değişikliği ve Etik Sorunlar” konulu panel toplantısında yapılan özet saptamalar... 1 NELER YAPILIYOR? Bilimsel çalışmalar, atmosferdeki sera gazı yoğunlaşmasının belirli bir seviyede sabitlenebilmesi için, 2050 yılı itibariyle küresel salımların, şimdiki düzeyinin yaklaşık Hazırlanacak eylem planı kapsamında aşağıdaki hu CBT 1108 / 21 13 Haziran 2008 958 yılından bu yana yapılan çalışmalar insan etkinliklerinin küresel iklim değişikliğine neden olduğunu bilimsel olarak kanıtlamıştır. Atmosfere salınan sera gazlarının neden olduğu bu değişikliğin, tüm ekosistemleri, biyolojik çeşitliliği, tarımsal faaliyetleri su kaynaklarını ve gıda güvenliğini, deniz ve kıyı ekosistemlerini ve ormancılığı, olumsuz yönde etkileyerek, gezegenimizdeki temel yaşam destek sistemlerini tehdit altına aldığı bilinmektedir. Bu nedenle günümüzde artık iklim değişikliğiyle mücadele Birleşmiş Milletler tarafından önemli bir güvenlik sorunu olarak ele alınmakta. İklim güvenliğini temin edebilmek için uluslararası düzeyde bilimsel ve diplomatik çalışmalar son 15 yılda hızlandı ve bu olgu uluslararası toplumun en önemli gündem maddelerinden birisi haline geldi. Bu amaçla Birleşmiş Milletler’in koordinasyonunda hazırlanan İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Kyoto Protokolü, 2012 yılına dek ülkelerin sera gazı emisyonlarını azaltmak amacıyla alınacak tedbirleri içermektedir. %25 altında olması gerektiğini, bunun için de elektrik enerjisi üretim sektörünün, 2050 yılı itibariyle, %6075 oranında karbondan arındırılmasına gereksinme duyulduğunu ortaya koymaktadır. Öte yandan, her 1 ton CO2 in dünya ekonomisi için 85 ABD Doları zarara yol açtığı, önlem almak için yapılacak harcama ederinin 1 ton için 25 ABD Doları olduğu, önlem alınmazsa küresel ekonominin %20’sine dek ulaşan zararlar olacağı hesaplanmıştır. Dünyayı düşük karbon politikasına çekerek elde edilecek kazanımın 2,5 trilyon ABD Doları olacağı, 2050’ye dek CO2 yoğunluğunu 450550 milyon partikül madde (ppm) aralığında tutmak için alınacak önlemlerin maliyetinin, şu anda dünya ekonomilerinin ürettiği toplam gelirin sadece %1’ine ulaştığı ve önlem alınmazsa maliyetin dünya gelirinin %3.5’i olacağı bilinmektedir. 2012 yılında bitecek olan Kyoto Protokolünün yerini alacak uluslararası hukuki yükümlülüklerin müzakereleri 20082009 döneminde tamamlanacak. Türkiye ULUSAL İKLİM EYLEM PLANI’nı hazırlayarak uygulamaya sokması da zorunludur. Bunun için bilim camiası, özel sektör, sivil toplum kuruluşları ve kamu kurumlarının ortak bir platformda bir araya gelmesi yararlı olacaktır. suslara özel önem verilmesi yararlı görülmektedir: • İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu, bilimsel çalışmalarla politika hazırlama çalışmalarını bütünleştirecek bir kurumsal yapı oluşturularak güçlendirilmelidir. • 2012 yılından sonrası için müzakere stratejisi oluşturmada belirleyici olabilecek Kyoto Protokolü esneklik mekanizmalarına dair “yapılabilirlik etütleri” hazırlanmalı. • Türkiye’nin sera gazı salımlarını azaltabilmesine yönelik “teknoloji gereksinmesi analizi” ivedilikle tamamlanmalı. • Farklı senaryolara göre enerji yoğunluğunu azaltmanın fayda/ maliyet analizleri yapılmalı. Bu bağlamda “Ulusal Enerji Stratejisi” ve buna dayalı “Yenilenebilir Enerji Stratejisi ve Eylem Planı” hazırlanmalı. • İklim değişikliğinin Türkiye’nin hangi bölgelerini ve hangi sektörlerini nasıl etkileyeceği yönünde risk analizi çalışmaları yapılmalı. • Karbondioksiti gideren, düşük karbonlu ve yenilikçi teknolojilerin desteklenmesi, geliştirilmesi amacıyla “Temiz Teknoloji Merkezi” kurulması planlanmalı. • Türkiye, AB’nin 2012 sonrası düzenlemelere ilişkin politikalarını yakından izleyerek bunları yönlendirebilecek diplomatik girişimleri gerçekleştirmeli. • Üniversitelere ve bilimsel araştırma kuruluşlarına iklim değişikliği konusundaki araştırmalara öncelikli bir yer verebilmeleri için gerekli mali teşvik ve kaynakları sağlayacak düzenlemeler yapılmalı...