02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP Bilim ve din arasında bitmeyen kavga Prof. Dr. Atıl Bulu; İstanbul Teknik Üniversitesi; www2.itu.edu.tr/~bulu KAVGANIN TEMELLERİ Bilim ve din toplum yaşamının iki önemli olgusudur. Din, insanlığın düşünce tarihinin bilinen geçmişi boyunca insan yaşamını önemli şekilde etkilemiş ve şekillendirmiştir. Bilim ise Antik Yunan’da başlamıştır. Bilim tarihçilerince ilk bilim adamı olarak Archiemedes (M.Ö. 287212) kabul edilir. Din üç büyük eski uygarlık dilinden Yunancadaki anlamı korku ile karışık saygıdır. Latince “religio” kelimesi, Tanrı’ya karşı saygıyla karışık bir bağlılık duygusu ifade eder. Arapçada din kelimesinin üç anlamı vardır. Arabi ve İbrani dillerinden alınanı “hüküm” demektir. Arapçada din kelimesi “gelenek ve âdet” anlamında kullanılırdı. (Adıvar, s.30). Fransız düşünürü Ferdinand Buisson'a göre (1841 1932), “dinin bir cismi bir de manevi yanı vardır”. Dinin cismiyle manevi yönü A. Adıvar (18821955) Ferdinand Buisson a r a s ı n d a k i farkın daima (18411932) gözetilmesini önerir. Dinin cismi; kurumları, aşamaları, dogmaları (boş inanç) ve din binasının toplumsal yapısı vardır. Devleti dinle yönetme yandaşları, dinin cismine ait kurumları daima dünya işlerini düzenleme ve halkı boyun eğmeye sevk için kullandıklarından, en büyük önemi bu kısma vermişlerdir. Buisson dinin en çok bu kısmından korkar. Dinin manevi yönü ise doğaüstü şeylerin, en yüksek değerlerin sezgi ile bilinmesinden ibarettir. Buisson dini üç öğeye ayırarak tanımlıyor: (Adıvar, s. 33). 1. Düşünsel bakımdan gerek tarihi ve gerek kuramsal birtakım iman ve akidelerden (inanç), 2. Duygusal bakımdan ibadet, esrime, delilsiz ve ispatsız inanma ve dua gibi heyecandan, 3. İşlevsel bakımdan da kişinin, ailenin, toplumun, maddi ve manevi yönetimine uygulanabilen birtakım kurallardan oluşmaktadır. Bilim, gözlem yoluyla ve bu gözlem üzerine kurulmuş akıl yürütme ile önce dünya ile ilgili belirli olguları, sonra da bu olguları birbirine bağlayan yasaları bulgulama ve geleceğin önceden kestirilmesini olanaklı kılma girişimidir (tümevarım). Bilimin bu kuramsal görünümünün yanı sıra, rahatlık ve lüksü sağlayan bilimsel teknik de vardır. Bilimi toplum için önemli kılan bu bilimsel teknik yanıdır. (Russel, 1972, s. 6). neği, Güneş’in değilde Dünya’nın döndüğünü kanıtlayan Galileo'nun başına gelendir. Wilhelm Ostwald (18531932), Bilimler Felsefesi Üzerine Bir Çalışma adlı eserinde, bilimi şu şekilde tanımlamaktadır. “Tekrarlanmaya uygun olan gerçekliklerin bazı ayrıntıları bilinmekte olduğu için, gelecekteki gerçeklikleri de önceden bilmek ve görmek olanaklıdır. İşte bu önceden görüş ve bilişe, en genel anlamıyla bilim derler”. o da dine karşı saygısızlıkla suçlanmıştır. Copernicus (1473 1543), Göksel Cisimlerin Dönüşleri Üstüne adlı eserinde Güneş merkezli sistemi kanıtlamadan ileri sürmüştür. Astronomi biliminde ikinci büyük adımı atan Kepler (1571 1630) oldu. Kepler hiçbir zaman kiliseyle çatışmaya girmemiştir. Danimarka'lı Tycho Brahe'nin yıllar süren gözlem ve belgelerinden yararlanma olanağını bulmuştur. Gezegenlerin Güneş çevresinde bir elips çizerek döndüklerini ve Güneş’in odaklardan birinde bulunduğunu öne süren birinci yasası ile bir gezegeni Güneş’e birleştiren doğru parçası eşit zaman aralıklarında eşit alanlar tarar diyen ikinci yasasını Kepler 1609 yılında yayınlamıştır. Kepler üçüncü yasasını 1618’de yayınlar. Kepler'in üç yasasının bilim tarihinde başka ve daha büyük bir yeri vardır. Kepler'in yasaları Newton'un yerçekimi yasasının kanıtlanmasına olanak hazırlamışlardır. B. Russell (1872 1970) Réne Descartes (1596 1650) Réne Descartes (15961650), Felsefenin İlkeleri adlı eserinin önsözünde, bilimi ulu bir ağaca benzeterek, kökünün metafiziği, gövdesinin fiziği ve dallarının da öteki bilimleri temsil ettiğini yazmıştır. Bilimde her buluş yeni bir halka olup doğayı tanımadaki zincirin bir boşluğunu doldurmaktadır. Çeşitli düşünürler tarafından bilimin amacı şu şekilde verilmiştir. Francis Bacon, “Bilimin asıl amacı insan yaşamına yeni türetmeler ve zenginlikler vermekten ibarettir”. İngiliz filozofu Hobbes, “Bilginin amacı güçtür”. Auguste Comte, “Bilimin bütün amacı önceden görmektir; bilimden, önceden görmek gücü çıkar, bu güçten çalışma doğar”. (Adıvar, 1969). Ortaçağ düşüncesi ile çağdaş bilim düşüncesi arasındaki önemli fark otorite (yetke) sorunudur. Skolâstik düşüncenin savunucularına göre İncil, Katolik inancının dogmaları ve Aristoteles'in öğretileri her türlü kuşkunun üstündeydi. Özgün düşünce, olguların düşüncesi bile kurgusal düşüncenin değişmez sınırlarını aşmamalıydı. Her türlü doğa ile ilgili sorular, gözlemle değil, ama Aristoteles'in ya da Kutsal Kitabın söylediklerinden tümdengelim yoluyla çıkarılmalıydılar. (Russel, 1972). İslamda bilim ve felsefe, antik Yunan eserlerinin Arapçaya çevrilmesi ve eleştirilmesiyle başlamış ve hiç bir zaman kendisine özgü bir kişiliğe ulaşamadan uzlaştırıcılık ve eklemecilikle yetinmiştir. Tıp ve simyacılıkta bireysel çalışmalar olmuşsa da bir genellemeye ve yasalara (tümevarım) gidememiştir. Özetle, din ile bilim arasındaki çatışma, tümdengelimle tümevarım arasındaki çatışmadır. Bu çatışmadan Russel'ın yazdığı gibi “bilim her zaman yengiyle çıkmıştır”. Galileo (1564 1642) Kepler (1571 1630) BİLİMDİN ÇATIŞMALARI CBT1094/20 7 Mart 2008 Bilimle din arasında çatışmalar her zaman olmuştur. Bunlardan en sık yaşanmış olanı, kutsal kitaplardaki metinlerdeki doğa olgularına ait bulunan yargılara karşıdır. Bu gibi yargıların bilimsel gözlem sonucunda yanlışlıkları ortaya çıkınca, kutsal kitapların her sözcüğünün Tanrısal doğruluğuna inanan din adamları için büyük sorunlar ortaya çıkarmıştır. Bunun en bilinen ör GÖKLERDEKİ EGEMENLİK SAVAŞI Din ile bilim arasındaki ilk meydan savaşı, Güneş sisteminde Güneş’in mi yoksa Dünya’nın mı merkez olduğu konusundaki uzlaşmazlıktan çıkmıştır. Dünya’nın döndüğünü savunan ilk astronomi bilgini M.Ö. III. yüzyılda yaşayan Samos'lu Aristharkos'tur. Galileo gibi Galileo Galilei (1564 1642), gerek bulguları ile gerekse Engizisyonla çatışmayı göze almasıyla çağının en dikkate değer bilim adamıdır. Cisimlerin hareketlerini yöneten yasaların (dinamiğin) incelenmesi onunla başlamıştır. Pisa'daki eğri kulede yaptığı deneyle cisimlerin serbest düşme yasasını bulmuştur. Galileo Copernicus'un Güneş merkezli teorisini benimser ve teoriyi kanıtlamak için ilk kez teleskopu yapar. Ay’ın yüzeyinin kusursuz ve pürüzsüz değil, kayalıklı dağ ve vadilerle kaplı olduğu görülür. Geleneksel öğretinin gök cisimlerinin yediden fazla (Güneş, Ay ve beş gezegen) olamayacağı savı, Jüpiter gezegeninin çevresinde Kepler yasalarına göre dönen dört uydusunun saptanması ile bir anda geçerliliğini yitirir. Kilise adamları Galileo'nun Dünya’nın güneş çevresinde döndüğü iddiasının, kutsal kitabda yer alan Yeşu'nun Güneş'e hareketsiz durma emri yolundaki beyanlara ters düştüğüne dikkat çektiler. Engizisyon toplandı ve aldığı karar bilim tarihinde çok önemli bir belgedir. 1. Güneş’in evrenin merkezi olduğu ve yerinden hareket edemeyeceği düşüncesi saçmadır, felsefe bakımından asılsız, dine açıkça aykırı, kutsal Kitabada açıkça aykırıdır. 2. Dünya’nın evrenin merkezi olmadığı, günlük hareketle döndüğü saçmadır, felsefe bakımından asılsızdır, teoloji bakımından da imanda yanlış ve temelsizdir. Galileo 26 Şubat 1616 günü yargıçların buyruğunu yerine getirdi. Copernicus'un görüşlerini benimsemeyeceği, sözle ya da yazıyla öğretmeye kalkışmayacağı konusunda ant içerek söz verdi. Giardino Bruno'nun diri diri yakılmasının üzerinden 16 yıl geçmişti. 1632 yılında yayınladığı İki Büyük Yer Sistemi, Ptelomais ve Copernicus Sistemleri Üzerine Konuşmalar adlı eseri, bütünüyle Copernicus'a hak veren düşüncelerle kaplıy
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle