24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Etiği”dir. Belli normlara tabi olan böyle bir müzakerede âkil iştirakçiler, görüşlerini diyalektik bir çerçeve içerisinde sunarlar. Sonunda ya ikna ederler ya da ikna olunurlar. Müzakereden çıkan karara herkesin uyması zorunludur. Böylelikle, iştirakçilerin gözetiminde, irrasyonel dürtülerin baskısından kurtulmuş olan akıl, bir tür bağımsızlığa kavuşarak, hedef ve amaç belirtir duruma gelir. Henüz uluslararası karar mekanizmalarında uygulanma şansını bulamadığından, teoride sağlam gibi görünen bu yöntemin verimliliği konusunda bir şey söylenemez. Tıbbi jeoloji, sağlık ve diğer tehlikeler Ülkemizde Tuzköy, Karain gibi yerleşimlerinde görülen erionit kaynaklı kanser olayları; Ezine (Çanakkale) İlçesi Geyikli/Hantepe sahilindeki doğal radyasyon; Emet (Kütahya) ilçe merkezindeki suların arsenikçe zenginliği; Isparta’daki ve Tendürek volkanı çevresindeki suların flor zenginliğinin neden olduğu diş hastalıkları, İç ve Doğu Anadolu’da iyot eksikliğinin tiroid bezlerine etkisi, asbest solunumunun neden olduğu kanserler, Çin’den ithal edilen granitlerin radyoaktivitesi gibi örnekler, tıbbi jeolojik risklerin yaygınlığını gösteriyor. Bahattin Murat Demir, Jeoloji MühendisiAfet İşleri Genel Müdürlüğü, bmuratdemir@gmail.com ORTADAKİ SORU Bu kadar söz söyledikten sonra asıl sorun, henüz dokunulmadan önümüzde duruyor: Birçok deliliklere yol açan irrasyonel doğamızı nasıl kontrol altına alabiliriz? Rasyonellikle bunun olmayacağını kısmen görmüş olduk. Acaba hamurumuzu oluşturan, kalıp tutmaz bu unsuru, yine kendi türünden olan irrasyonel yöntemlerle terbiye etmek daha mı doğru bir yoldur? Deli tarafımızın ıslahı için, akılsallık uğruna uzun zamandır terk ettiğimiz dinlere, dogmalara ve mitlere geri mi dönelim? Ancak, bilhassa Sami dinlerin yakın tarihimizde insanlığa ne tür zararlar verdiği, hâlâ hafızamızda canlıdır. Acaba evrensel hümanist değerlerden oluşan İnsan Hakları Beyannamesi’ndeki kodları, bir inanç sistemi haline getirebilir miyiz? Böylelikle insanın kendi değeri, tüm Acaba evrensel hümakutsallıkların üstüne çıkmış olur. Bir nist değerlerden oluşan insan, başka bir insanı, başka herhangi bir amaç için kullanmış veya harcamış İnsan Hakları olmaz. Beyannamesi’ndeki kodAma nasıl? ları, bir inanç sistemi İrrasyonel doğamızla uğraşmak çok nazik ve hassas bir konudur. haline getirebilir miyiz? Ondaki kötülük unsurunu yok edeBöylelikle insanın kendi yim derken, onu pasifleştirip iyilik değeri, tüm kutsallıkların yapmaktan da alıkoyabiliriz. Çünkü iyilik ve erdemlerin de kaynağı buraüstüne çıkmış olur. Bir dadır. Tüm teşebbüslerin ve macerainsan, başka bir insanı, ların menşei de irrasyonel doğamızbaşka herhangi bir amaç dır. İyiliğin rasyonel gerekçesi, kötüiçin kullanmış veya harlüğünkinden daha fazla değildir. Belki barışın da gerekçesi savaşınkincamış olmaz. Ama nasıl? den daha güçlü değildir. Kavga edenlerin neden kavga ettiklerini sorarsak, bizi ikna edecek kadar gerekçeleri vardır. Buna, tarihte geçmiş kahramanlara bakış şeklimiz de tanıktır. En çok gasp eden ve kan döken hemcinslerimizi kahraman ilan etmiyor muyuz? O zaman neden iyilik yapalım? Neden barış yerine savaş olmasın? İyiliğe, adalete ve barışa ta içimizden, kalbimizin derinliklerinden inanarak, bağlanarak mı? Ama nasıl? Bu erdemlere inanmayanları nasıl ikna edip inanır hale getireceğiz? İşte cevabını bulamadığımız soru budur! Acaba geleceğin filozofu, evine giderken, üzerinde, henüz ölmemiş, mutlu bir grup insanın resminin olduğu ve altında “EBEDİ BARIŞ” yazısının bulunduğu bir tabela görebilecek mi? E tkileşim, içinde yaşadığımız dünya ve toplum hakkında doğru fikirlere ulaşmamızı sağlayan diyalektik bir gerçekliktir. Doğayı kavramak, canlı ve cansız nesneler arasındaki etkileşim bağlarını ve dinamik ilişkiyi görmekle mümkün. Çağdaş bilimsel anlayış hava, su, yer ve canlı sistemlerinin birbirlerinden yalıtık olmadığını ve tüm sistemlerin “küresel bir üst sistemde” bütünleştiğini ortaya koymuştur. Yer sistemi, bir başka ifade ile jeolojik çevre, milyon yıllardır diğer sistemlerle etkileşim halindedir. Bu nedenle jeolojik parametreler, sadece jeolojik sorulara değil ekolojik sorulara da yanıt oluşturur. Bu yazıda, tıbbi jeolojinin genel karakteristiği ile ülkemizdeki tıbbi jeolojik etkilere, mevzuata ve uygulamalara ilişkin bazı örneklerden bahsedilecek. EKOSİSTEM VE TIBBİ JEOLOJİ Güneş Sisteminde Dünyamızı farklı kılan ekosistem, atmosfer (hava küre), biyosfer (canlı küre), hidrosfer (su küre) ve litosfer (kayaç küre) arasındaki karşılıklı etkileşmenin sonucunda gelişti. Afrika’da “öncü insanlara uygun koşulları yaratan” temel faktörün, Arap ve Afrika Plakalarının hareketi olduğu bu jeolojik sürecin “tüm canlılar için çevre koşullarını değiştirdiğine” ilişkin haber (1), gezegenimizin dinamik jeolojik yapısının ve iklim özellikleri ve yaşam ortamları arasındaki etkileşimin ne derece yaşamsal olabileceğini göstermekte. Kısaca, jeolojik çevre dediğimiz jeolojik süreçler ve oluşumlar, kimi zaman deprem, heyelan gibi riskler, kimi zaman da maden ve enerji kaynakları, yeraltısuları vb avantajlarla insan faaliyetleri üzerinde yıkıcı veya yapıcı etkide bulunur. Değişik ülkelerde rapor edilen sağlık sorunları ile (kanser, deri ve diş hastalıkları vb) volkanik patlamalar, heyelanlar sonucu gelişen tozlar, topraktaki selenyum, bakır, molibden ve iyot eksikliği, sulardaki arsenik varlığı gibi jeodinamik, minerolojik, hidrojeolojik, jeokimyasal parametreler arasında bağları gösteriyor. 1998 yılında International Union of Geological Sciences (IUGS) bünyesinde Tıbbi Jeoloji Çalışma Grubunun kurulması sonrasında adını daha çok duymaya başladığımız Tıbbi Devamı 22. sayfada Jeoloji (medical geology); jeolojik süreç ve malzemenin insan sağlığı, hayvan ve Kutsallaştırılmış saç2 Baştarafı 2. sayfadan başlanmış olan bir erkek baş örtme biçimidir. Bugünkü anlamıyla kadında tesettürün bir parçası olarak tercih edilen bu örtünme biçimi, bundan 400 yıl öncesine kadar Avrupa’da kullanılmaktaydı. Yukarıda anlatıldığı üzere, Avrupa’da kilise baskısıyla kullanılan ve kadının bir tek saç telinin dahi görülmesine engel olan bir örtünme biçimidir. Kadını farklılaştıran, ezen, aşağılayan, gelişmesini engelleyen bu örtü türünden zaman içinde, büyük mücadeleler sonunda terk edilmiştir. Aydınlanma eşiğinde kadın, dinsel gereklilikten çok, erkek egemen dayatmaların bir neticesi olan bu örtünme biçiminden uzaklaşarak başını açmıştır.Anadolu kadını ve erkeği dünyanın en büyük uygarlıklarını yaratmıştır. Anadolu kadınını erkekle eşit haklara sahip toplumsal statüsünün temelinde Hititlerin TanrıTanrıça kültü bulunmaktadır. Ayrıca idari sistemlerinde Kraliçelerin devlet yönetme haklarının olması önemli bir etki sağlamıştır. Önceki dönemlerde yüzünü kapatmamış ve daima gü CBT 1097 / 21 28 Mart 2008 neş gibi aydınlık saçmış olan Anadolu kadını Emevi ve Abbasi döneminde başlatılan asimilasyon sürecinden itibaren başı kara peçe ile kapatılarak ışıktan ve bilimden mahrum bırakılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde de Şeriat kuralları gereği çeşitli biçimlerde başı kapatılan kadın Cumhuriyet’in ilanını izleyen reformlarla onurunu, yurttaş kimliğini, çalışma ve eğitim haklarını ve siyasal haklarını kazanmıştır. Bugün ülkemizde halen güzelliği ve özellikleri korunan, tarihi izlerini taşıyan yöresel giysileri kullanan kadınların bulunması büyük bir kazançtır. Ayrıca doğal olarak yaşadığı iklim koşulları, yaptığı iş, ve çalıştığı alan nedeniyle başını örten kadınlar da bulunmaktadır. Bu örtünme biçimlerini Batıdan Doğuya dünyanın dört bir köşesinde izlemek mümkündür. Bunların var olması, hiçbir şekilde dini simge anlamını taşımamaktadır. Evrensel bilgiyi kazanmak üzere üniversite öğrenimi görmek isteyen genç beyinlerin başlarını özel bir biçimde bağlaması, size at gözlüklerini hatırlatmıyor mu? Türban, kadına ancak belirli sınırlar içinde özgürlük, var olma ve düşünme hakkını vermiyor mu? Demokratik hak olarak dillendirilen türban aslında bir hak mı yoksa yaşamı ve yaşam alanlarını kısıtlamanın bir biçimi midir? 21. yüzyılda, Cahiliye dönemini çok gerilerde bırakmış olan bugünün Türkiye’sinde eğitim olanaklarından erkeklerle eşit biçimde yararlanacak kızların, inanıyorum ki, bedenleri üzerinden politika yapan erkek egemen baskıları fark etmeleri çok zaman almayacaktır. İnsan, bilim ve düşünce özgürlüğünü içselleştirdiği ölçüde dogmatik düşünceyi farklı bir anlam içinde yorumlayabilmektedir. İnançlar, insanlık onuruna saygı ile bütünlendiğinde evrensel olgunluğa ulaşacaktır. KAYNAKÇA Araslı, A., İstanbul Osmanlı Mezartaşları Başı ve Başlıkları yayımlanmamış yüksek lisans tezi, İstanbul, 1979. Bruhn, W. ve Tilke, M., Kostümgeschichte in Bildern, Tübingen 1955. Caferoğlu, A., Çin Kaynaklarının Saç Ören Türkleri, VI. Türk Tarih Kongresi Ankara, 2026 Ekim 1961. Hottenroth, F., Handbuch der Deutschen Tracht, Stuttgart 1895. JeddingGesterling M. & Brutscher G., Die Frisur, München 1988 Koloğlu, O., İslamda Başlık, Ankara 1978. Köprülü, F., Les Orijines de L´Empire Ottoman, Paris, 1935. Loschek, I., Mode und Kostümlexikon, Stuttgart 1987. Loschek, I.., Mode, Verführung und Notwendigkeit, München 1991. Mazaheri A., So lebten die Muselmanen im Mittelalter, Baarn 1959. Süslü, Ö., Tasvirlere Göre Anadolu Selçuklu Kıyafetleri, Ankara 2007 Winter E.H., Hüte, Münchner Stadtmuseum vom 18. Jahrhundert bis 2000, München 2000. Bertelsmann Lexikon Verlag, Katalog, Europa & der Orient 8001900, Gütersloh/München 1989.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle