Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
POLİTİK BİLİM Aykut Göker http://www.ınovasyon.org; hagoker@ttmail.com Prof. Dr. Oktar Türel, Makina Mühendisleri Odası'nın düzenlediği sanayi kongrelerine görüşleriyle epeyce katkıda bulunmuş bir bilim insanı olarak, 15 Şubat'ta “Mühendis ve Mimar Odaları” başlığıyla bu köşede yayımlanan yazıma tepki gelip gelmediğini sormuştu. Aşağıdaki mektup, sanıyorum, onun da ilgisini çekecek. Mühendis ve Mimar Odaları Hakkında Bir Mektup... 15 Şubat'ta yayımlanan “Mühendis ve Mimar Odaları” başlıklı yazımda TMMOB ve bağlı Odalarınca çok sayıda kongre v.b. etkinliğin düzenlendiğini anlatmış ve sonuçta şunu söylemiştim: “Belki basın organlarının pek azı bu etkinliklere hak ettikleri ölçüde yer veriyorlar; ama eğer, kamuoyu da ülkenin mühendis ve mimarlarının Odaları kanalıyla ne söylediğini pek az merak ediyor; daha da kötüsü, bu etkinlikler sonunda ortaya konan görüşler gazetelere yansımış olsa bile, bunlara artık boş veriyorsa; galiba bu noktada, Odalarımızın bir durum değerlendirmesi yapmaları gerekiyor. Hiç olmazsa Oda seçimleri sırasında uyanan ilgiyi Oda etkinlikleri sürecinde de diri tutabilmenin ve sonuçta, bütün bu emekler karşılığında dişe dokunur bir toplumsal etki yaratıp, örneğin, sanayimizin gidişatı konusundaki kamuoyunun duyarsızlığını kırabilmenin bir yolu olmalı...” Konuyla ilgili olarak, CBT'deki yazılarından da tanıdığınız Müfit Akyos'tan bir mektup aldım. Akyos, “...yazınızın son paragrafında belirttiğiniz haklı beklentinizden hareketle, TMMOB ve Makina Mühendisleri Odası'na uzun yıllar hizmet vermiş, 32 yıllık bir mühendis olarak görüşlerimi köşeniz üzerinden bir polemiğe neden olmamaya dikkat ederek paylaşmak istedim.” diyerek mektubuna başlıyor. Dile getirdiği ilk görüş ve önerisiyse şu: “TMMOB'nin 'kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşu' olması onu kamuya karşı sorumlu tutmakta ve doğaldır ki bu temel işlevini de üyeleri aracılığıyla hayata geçirebilmektedir. [Bu açıdan,] yazınızda belirtilen ... kongre v.b. etkinliklere katılan üye sayısının azlığının ve ilgisizliğinin nedenleri araştırılmalıdır. Bu araştırma TMMOB'nin üyeleri düzeyinde saygınlığı, kabul edilirliği ve temsiliyeti ile ilgili önemli ipuçlarını verebilir.” Daha sonra Akyos, TMMOB'nin “günümüzde 300.000'i aşan üye sayısının ülkemizdeki mühendislerin oldukça az bir bölümünü temsil ettiğini tahmin ederek ve bunun önemli bir örgütlenme sorunu olduğuna işaret ederek” üye sayısını ve örgütlülük düzeyini artırabilmek için şunları öneriyor: “Bilim ve teknolojinin üretim sürecinde temel girdi olarak etkinliğinin giderek arttığı bir dünyada mühendisin yerinin, işlevinin ve taleplerinin bilinmesi; ülkemizde yaşanan 'kuralsız liberal' dönemde en yüksek düzeyde sömürülenler arasında mühendislerin de yer alıyor olmasıyla ilgili bilimsel çalışmalar ve alan araştırmalarının yapılması; geçmişinden ve geleneğinden gelen deneyimle, katılımlı demokrasinin en hoşgörülü ve başarılı uygulama alanı olması gereken TMMOB'de, bunu gerçekleştirecek yeni araç, anlayış ve yapılanmalar üzerinde tartışılması ve uygulanması.” Mektubunun izleyen bölümlerinde Akyos şunları söylüyor: “Sıradan mühendislik bilgi ve uygulamalarının (buradaki 'sıradan' sözcüğü ülkemizdeki, bilinen, ortalama mühendislik düzeyi anlamındadır) ötesinde bilimteknolojisanayi arakesitlerindeki mühendislik ilgi alanlarının farkında olunarak yeni yaklaşımların, uygulamaların nitelikli 'platformu' olmak TMMOB'nin mühendislikmimarlık tabanına karşı temel görevidir. Yaşadığımız günlerin toplumsal sorumlulukları karşısında zorlanılsa da, TMMOB'nin, üyelerine karşı bu asli görevini ihmal etmeksizin yerine getirmesi için, yüksek nitelikli bilimsel faaliyetleri organize edecek, özendirecek, yaygınlaştıracak, bu alanda da kendisine mühendis dünyasında saygınlık ve otorite kazandıracak araçlar geliştirilebilir... Son yıllarda ivmelenen emperyalizmle ülkemizdeki gericiliğin işbirliğinden kaynaklanan tehlikeler, TMMOB ve benzer demokratik yapılanmalara olan gereksinimleri ve onlardan toplumsal beklentileri iyice arttırmaktadır. Bu görevin kitlesel olarak yerine getirilebilmesi için, TMMOB çatısı altında en geniş demokratik mühendis birlikteliğini sağlamak üzere, yönetimlerin demokrasi bilinçleri ve yaratıcılıklarından hareketle, mühendis tabanının nabzını 'doğru' tutabilecek yeni anlayış, yaklaşım ve araçların geliştirilmesine gerek olduğu düşüncesindeyim.” Akyos'a görüş ve önerilerini okuyucularımızla da paylaşmak istediği için teşekkür ederim. AB'de politika ve ekonomide, kadın yönetici oranı çok az AB Komisyonu'nun Mart ayında yayımladığı “Karar alma sürecinde erkekler ve kadınlar durum ve eğilim değerlendirmesi” adlı rapora göre, AB genelinde ulusal meclislerdeki kadın oranı 1997 yılında %16 iken 10 yıl içinde sadece %24'e ulaştı. Büyük şirketlerdeki yönetim kurulu üyeleri arasındaki kadın oranı ise sadece %10. Avrupa Parlamentosu'ndaki kadın oranı %31, üye ülkelerdeki hükümetlerde kadın bakan oranı ise %24. Burada kritik eşik yüzde 30 olarak kabul ediliyor, dolayısıyla oran bu eşiğin hayli altında. Dolayısıyla kadınların politika önemil sayılacak bir etkileme güçleri bulunmuyor. AB düzeyinde çalışanların %44'ünü kadınlar oluştururken, yönetim pozisyonlarının sadece %32'sinde kadınlar yer alıyor. Buna karşılık, daha küçük işletmelerde genel müdür, direktör ve yö netici konumundaki kadınların oranı 32'i buluyor. Türkiye'de ise çalışma oranı kadınlar için %26,1; erkekler için ise %74,4.. Ülkemizde yöneticilerin %7,8'ini kadınlar, %92,2'sini ise erkekler oluşturuyor. AB Komisyonu'nun fırsat eşitliğinden sorumlu üyesi Vladimir Spidla, karar alıcılar arasında kadın sayısındaki artışın çok az olduğunu, kadınerkek eşitliğinin iş dünyası için de önemli olduğunu, AB ekonomilerinin ellerindeki potansiyeli bütünüyle kullanmaları gerektiğini belirtti ve “eğer demokrasiye ve onun değerlerine inanıyorsak nüfusun yarısını oluşutran kadınların iktidar süreçlerine daha çok katılımı gerekmektedir” dedi. Rapora göre, küçük gelişmelere rağmen, AB ülkelerinde politika ve ekonomide yönetici pozisyonlarında kadınlar az temsil ediliyor, başka bir ifade ile kadınların buralarda dışlanmışlığı sürüyor. AB'de ortalama ARGE yüzde 1,86 E urostat'ın yayınladığı “Avrupa'da Bilim, Teknoloji ve Yenilikçilik” raporuna göre AB27'nin 2006 yılı ARGE harcamaları AB'nin toplam gayri safi milli hasılasının %1,86'ı kadar (210 milyar ) oldu. Bu rakam 2005 yılında %1,84; 2000 yılında ise %1,86 olarak gerçekleşmişti. ARGE harcamalarında önde yer alan üye ülkeler İsveç (%3,8); Finlandi ya (%3,45); Almanya (%2,51); Avusturya(%2,45) ve Danimarka (%2,43). 20002006 döneminde arge harcamalarında en fazla artış gösteren ülke Avusturya (%1,91%2,45) ve Estonya (%0,61%1,14) oldu. Almanya, Fransa ve İngiltere'nin toplam ARGE harcamaları AB27 toplamının %60'ını oluşturuyor. AB ve ARGE konusunda hatfaya daha geniş bir liste sunacağız. 19 yıl kullanılabilen şarj edilen piller T CBT1095/4 14 Mart 2008 ek kullanımlık ve çevre için çok büyük tehlike içeren piller yerine şarj edilebilen piller defalarca kullanılabiliyor. Modern nikelmetal hibrid şarjlı piller ve alkalin pillerin tüm avantajlarına sahip olan Eneloop, diğer şarjlı piller ve alkalin piller gibi, durduğu yerde pilin kendiliğinden boşalmasını da yeni teknoloji sayesinde minimuma indirerek şarj edildikten 12 ay sonra kullanılmadan saklanarak kapasitesinin %85'ini tam olarak muhafaza etme özelliğine sahip. Çok net olarak 1000 defa şarj edilebilme özelliği ile tek kullanımlık pilere göre büyük avantaja sahip olan Eneloop pili haftada bir defa şarj edip boşaltarak yaklaşık 19 yıl boyunca kullanılabiliyor. Bu şekilde uzun kullanımda sadece ekonomik bir çözüm olmakla kalmayıp 1000 adet atık pil ortaya çıkmasını da sağlayarak, çevrenin pil kirliliğine engel oluyor. Eneloop'un üreticisi Sanyo, çevreye duyarlılığıyla birçok ulusal pil toplama kuruluşunun aktif üyesi olup, pillerin toplanması, ayrıştırılması ve en iyi seviyede geri dönüşümlerinin gerçekleştirilmesi için sistem geliştirilmesine de katkıda bulunmakta.Eneloop, 2, 4, veya 8 li ambalajlarda AA(R6) kalem pil ve AAA(R03) modelleri ile iki ayrı çeşit pil olarak tüketiciye sunulacak. Ayrıca ekonomik 4 pilli şarj ve süratli 2 pilli şarj aletleri de bulunmakta.