25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

MATEMATİK YAZOKULU BİLİM FELSEFESİ Şirince'de Aziz Nesin Matematik Okulu Prof. Ali Nesin ile Vakıf dostları, imece yöntemiyle, Selçuk'un Şirince köyüne 1 km uzaklıkta Nesin Vakfı için satın alınan 10 dönümlük zeytinlik arazide, sürekli bir matematik yaz okulu binası inşa ediyor. Ali Nesin (anesin@bilgi.edu.tr) “araziden” bildiriyor: Feyerabend'a Göre Bilim ve Devlet Paul Feyerabend, devletin bilimle olması gereken ilişkisi üzerine şunu söylemektedir; “Devlet ve kilisenin ayrılması, devlet ve bilimin ayrılmasıyla tamamlanmalıdır.” (1) Osman Bahadır bahadirosman@hotmail.com nce araziyi temizlendi, kuyu açılıp su çıkartıldı, elektrik getirildi. Şimdi de çadırlar hariç 55 kişiyi barındıracak bir yazokulu mekânı inşa ediyorlar. Vakıf eğer para bulabilirse, yaz okulu seneye 100 kişinin barınabileceği bir konaklama kapasitesine sahip olacak. “Nesin Vakfı çocukları, matematik yazokuluna katılacak olan Emel Altın ve Ali İlik, gönüllü Alp Beyarslan, oğlum ve marangoz, tesisatçı, damcı, camcı, taşçı, kâhya filan gibi daha başkaları, toplam 40 kişi kadarız şantiyede. Gözyaşartıcı bir imece örneği yaşanıyor. “Gece 11'e kadar devam eden hummalı bir çalışma temposu içindeyiz. Sürekli kan ter içindeyiz ve su tüketimimiz bölgede küçük bir kuraklık yaratacak düzeyde. Çünkü birkaç gün sonra Türkiye'nin dört bir yanından onlarca matematik öğrencisi gelecek ve altı haftayı aşan yoğun bir çalışmanın içine girecekler.. “Geceleri yorgunluktan oturduğumuz yere yığılsak da, iyi, doğru ve güzel bir iş yapmanın mutluluğuyla huzur içinde uyuyoruz. Mimarımız, birlikte birçok badirelerden geçtiğimiz kırk yıllık dostum Sevan Nişanyan. Yaratıcılıkta, sorun çözmede, pratik zekâda, hızlı karar almada, kısacası matematik dışında hiçbir konuda rakip tanımaz. “Ö F CBT 1062/8 27 Temmuz 2007 “Hemen arkamızda muhteşem bir çam ormanı var. Devletten yol almak için oranın da imarını çıkardık. İmarı, akıllılık edip “Matematiksel Bilimler Araştırma Merkezi” olarak çıkardığımızdan, orman da bizim oldu. “Dün gece sabaha karşı bir yaban domuzu sürüsü geçti ormanın içine kurduğum çadırımın hemen yanından. Homurdana homurdana koşu yorlardı. Galiba yerlerini almışız, pek mutlu bir ses değildi çıkardıkları. Biraz sonra da bir hayvancık uzun uzun ağladı, tilki ya da sansar olabilir, belli ki canı yanmış. Avcılar var civarda ve sabaha karşı çıkıyorlar ava. Akrep ve yılan nüfusu da az değil. Yılanlar zararsız, onlar bizden bizim onlardan korktuğumuzdan daha çok korkuyorlar. Akrepler de öldürmüyorlar ama çok can yakıyorlar. İki işçiyi soktular. Pek bir şey olmadı, hatta galiba isabet oldu, daha bir canla başla çalışmaya başladılar! Etrafta bir sürü at kafatası ve kemikleri var. Acaba kurtların ziyafet yeri miymiş burası? Ürkünç böcekler ve koca koca örümcekler de var ama ne biz onlara zarar veriyoruz ne de onlar bize. Barış içinde yaşayıp gidiyoruz. Bundan böyle yazokullarını burada yapacağız. Yazokulu dışında, seminer ya da çalıştay gibi toplantılar da organize edilebilir. Muhteşem bir doğa içinde ve taş evlerde... Bilim yapılmazsa şiir yazılır. www.matematikdunyasi.org adresimizde bu inşaat döneminin bol bol fotoğrafını bulabilirsiniz.” eyerabend, devletin kiliseden ayrılmasını bilimin sağlamış olduğunu unutmuş görünüyor. Bilimsel devrim ve ardından aydınlanma olmasaydı devlet kiliseden ayrılacak mıydı? Bugün bilim devletten ayrılsa (Batı'da), devlet kiliseyle yeniden bütünleşir mi, bütünleşmez mi? Feyerabend bilimi devletten uzaklaştırmakla, devlete neyi öneriyor? Feyerabend bu noktada kesin olarak suskundur. Hararetle bilimin ötelenmesini önerirken onun yerine başka bir şey teklif etmiyor. Ama onun büyüye, astrolojiye ve efsaneye olan sempatisini biliyoruz. Gerçekte o üstü kapalı bunu söylemek istiyor. İşte şu satırlarda bu gerçeği görüyoruz; “Şimdi bir Amerikalı istediği dini seçebilirken, onun okulda bilim yerine çocuklarına büyünün öğretilmesini talep etmesine hâlâ izin verilmiyor.” (2) “Fizik, astronomi, tarih öğrenilmelidir. Onların yerine büyü, astroloji veya efsaneler geçemez.” (3) (Burada Feyerabend eleştirdiği düşünceyi dile getiriyor. Bu nedenle bu cümleyi, “onların yerine büyü, astroloji veya efsaneler geçebilmelidir” diye okuyunuz.) Feyerabend, bilim ile demokrasi arasındaki ilişkiyi de anlayamamıştır. Bilim, gerçeği ortaya çıkarmakla ilgilenir, demokrasi ise insanlar arasındaki eşitlik problemiyle. Bir kimsenin elbette bilim yerine büyü “tekniklerini” öğrenmeyi isteme hakkı vardır. Buna kimse karışamaz. Ama bu “tekniklerin” öğretiminin üniversiteden istenmesinin ve beklenmesinin demokrasiyle hiçbir ilgisi yoktur. Üniversiteler, gerçeğin araştırıldığı ve öğrenildiği yerlerdir ve bunun için vardırlar. Demokratik üniversite demek, herkesin her şeyi talep etme hakkının olduğu üniversite değil, bilim yapmada demokratik bir ortamın bulunduğu üniversite demektir. Üniversitelerde büyücülük “tekniklerinin” öğretilmesini talep etmek, büyücülerin devleti yönetmesini talep etmektir. Feyerabend bunu öneriyor. “Devlet ve ideoloji, devlet ve kilise, devlet ve mit çok dikkatli bir biçimde birbirinden ayrılmıştır. Bununla birlikte devlet ve bilim yakından birlikte çalışırlar.” (4) Devletin bilimle ilişki kurması Feyerabend'ı çok rahatsız ediyor. Ama yukarıdaki sözleri söylerken Feyerabend gerçeği tamamen ters yüz etmektedir. Bugün devletler, bilimle mi, yoksa ideolojiyle mi hareket etmektedirler? Günümüzde bilim, çeşitli düzeylerde hemen tüm devletlerin yönetiminde etkilidir. Ama bu olgudan hareketle devletlerin bilimle yönetildiğini söyleyebilir miyiz? Tam tersine bugün bütün devletler esas olarak ideolojiyle yönetilmektedir. İdeolojinin devletten “çok dikkatli bir biçimde ayrıldığını” söyleyebilmek için, devletin hiçbir ayrım gözetmeksizin tüm vatandaşları için aynı şekilde davranması, tüm vatandaşlarının çıkarlarını aynı şekilde gözetmesi gerekir. İdeolojiden arınmış ya da ayrılmış devlet budur. Ama bugün yeryüzünde böyle bir devlet var mı? Devleti bilimden ayırmak değil, tam tersine tamamen bilimle donatmak gerekiyor. İnsanlığın her türlü sıkıntıdan kurtuluşu buradadır. Bilimin ve demokrasinin mutlak egemenliğindedir kurtuluş. Devlet, halkı bilim ve demokrasiyle yönetmeye başladığında gerçekten tüm insanların devleti olma vasfını kazanacaktır. Bilimin ve demokrasinin azlığı, baskıya, yoksulluğa ve karanlığa, bilimin ve demokrasinin çokluğu ise özgürlüğe, refaha ve aydınlığa götürür. Feyerabend, postmodernizmin dünyada ve ülkemizde etkili olmuş en tipik temsilcilerinden biridir. Ne yazık ki modernizmle pek fazla tanışamadan postmodernizmin tuzağına düşmüş ülkemiz düşünce hayatında önemli tahribata yol açmıştır. Pek demokratik görünüm altında, demokrasinin de varlık sebebi olan bilimin öneminin, değerinin ve nesnelliğinin küçümsenmesinde büyük bir rol üstlenmiştir. Ancak bilim ve bilim felsefesi, Feyerabend'ın saçmalıklarıyla baş edebilecek güce ve birikime sahiptir. (1)”Bilim ve Mit”, Bilim Tarihi Araştırmaları, Sayı 1, Güz 2005, s.129.; (2) A.g.m. s.130. (3) A.g.m. s.131. (4) A.g.m. s.131.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle