20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TIPARAŞTIRMALARI Bilim, kanseri ‘kökünden’ kazıyacak! Kanserin bir kök hücre hastalığı olduğu anlaşılmasından sonra araştırmaların yönü değişti. Bilim insanları artık başarılı bir şekilde tedavi edilen kanserin niçin tekrarladığını biliyorlar. Kanser tedavisinde kullanılan ilaçlar kanser kök hücrelerini etkilemiyor. Fakat Amerika'da şu sıralar kanser kök hücrelerini uykudan uyandırıp yeni tümör oluşturma yetisini yok eden yeni bir ilaç deneniyor Kuduz: Yılda 80 bin ölü ve 8 milyon kişiye aşı! 8 Eylül 2007 tarihinde, 2006 yılında özellikle İskoçya kökenli bazı veterinerlerin öncülüğünde kurulmuş Kuduz Kontrol Birliği girişimiyle, ilk kez Dünya Kuduz Günü gerçekleştirilecek. Dr. C. Mehmet Hendekli [email protected] anser, çağımızın en korkulan hastalığı. Nitekim tıp dünyasının tüm çabalarına rağmen kanserin kesin tedavisi bir türlü bulunamadı. Bununla birlikte uzmanlar daha etkili tedavilere umut verecek yeni bulgular elde ediyorlar. Mesela Toronto Üniversitesi onkoloji uzmanı John Dick, 1997 yılında kanser kök hücrelerini keşfederek, kanser araştırmaları için yepyeni bir bakış açısı sundu. Araştırmacı, akut myeloid lösemi hastalarından almış olduğu kanser hücrelerini farelere aşılayınca, hayvanlardan yalnızca birkaç tanesi hastalanmıştı. Böylece tüm lösemi hücrelerinin değil saKanserin yeni tümör dece bazılarının yeni tümör oluşturacak durumda olduğu anlaşıloluşturma yetisi dı. yokediliyor. Lösemi hastalığında kanda Araştırmacılar, löseçok sayıda türleşmiş kan hücresimi, beyin, boyun, nin bulunduğu ama buna karşın çok az kanser kök hücresinin bameme, akciğer, rındığını tahmin eden Dick, daha prostat, mide, deri sonra bu tür kök hücreleri yalıtve pankreans maya ve kısmen de sınıflandırmaya başardı. Araştırmacının bu kanserlerinde aynı bulgusundan sonra uzmanlaşmış bağlantıyı gördükyüzey proteinleri sayesinde löselerine inanıyorlar. mideki kanser kök hücreleri teşhis edilebilir hale geldi. Bir tümör artık türleşmiş hücrelerin bir kümesi değil, kanser kök hücrelerinden oluşan bir “organ” olarak kabul edilmekte. Dick'in buluşundan sonra özellikle de Amerika'da ve Kanada'da bu konudaki araştırmalara ağırlık veren çok sayıda uzmanın sonuçları da kanserin bir kök hücre hastalığı olarak görülmesini söyleyen hipotezi destekledi. Bu yeni bulgu tümör hastalıklarının daha iyi anlaşılmasında önemli olmasının dışında kanserle savaşımda yeni yolların bulunmasında da yardımcı olabilirdi. K az sayıda kanser kök hücrelerinden meydana geliyordu. Diğer araştırmacılar, lösemi, beyin, boyun, meme, akciğer, prostat, mide, deri ve pankreas kanserlerinde de aynı bağlantıyı gördüklerine inanıyorlar. Ve liste daha da uzuyor. Mesela Canser Cell dergisinde, kemik kanserinin de (Ewing sarkomu) kötü huylu kök hücre rezervi tarafından beslendiklerinden söz edilmekte. KÖK HÜCRE TEORİSİ Kök hücre teorisi, başarılı geçen bir tedavinin ardından kanserin niçin tekrarladığını açıklıyor ve bilim insanları artık kanser kök hücrelerinin halihazırdaki ilaçlarla niçin tedavi edilemediğini öğrendiler. Sitostatik ilaçlar bir yerde genelde çoğalan hücreleri bozuyorlar ama, kanser kök hücreleri bu kadar çok çoğalmak yerine zamanlarının çoğunu “uykuda” geçiriyorlar. Ayrıca kemoterapik zehirleri düzenli olarak hücreden pompalayan taşıyıcı proteinler de üretiyorlar. Kanser kök hücrelerinin ikinci bir özelliğini Jeremy Rich, Nature dergisinde (Glioma stem cells promote radioresistance by preferential activation of the DNA damage response) açıkladı. Rich ve ekibi beyin tümörlerindeki kanser kök hücrelerini, ayıkladıktan sonra radyoaktif olarak ışınlamış. Radyoaktif hücreler farelere aşılandığında, hayvanlarda, ışınlanmayanlarla aynı oranda tehlikeli tümörler oluşmuş. Araştırmacılar ışın direncini, bozuk bir kontrol mekanizmasına bağlıyorlar. Anlaşıldığı üzere kanser kök hücreleri normal hücrelerin aksine, kalıtımları ışınlardan çok fazla zarar gördüğünde “intihar etme” yetisini yitirmişler. Peki bu kanser kök hücrelerinin kökeni nereye uzanıyor? Bunların genetik mutasyon nedeniyle öncü kanser hücrelerine dönüşen normal kök hücrelerinden ya da olgunlaşmış hücrelerden gelişmiş oldukları düşünülebilir. Fakat uzmanlar en azından kanser kök hücrelerinin, normal beden hücrelerinden farklı olarak özel bir işaret taşıdıklaStanford Üniversitesi'nden Micheal Clarke rını biliyorlar. Clarke ile birlikte çalışan araştırmacılar meme dokusundaki sağlıklı hücreleri ve kanser kök hücrelerini karşılaştırınca ikinci hücre türünde 186 genin çok önemli bir rol üstlendiğini görmüşler. Daha sonra Hollanda'da gerçekleştirilen araştırmalarla, bu işaretin teşhisi sonucunda hastalık seyrinin takip edilebildiği anlaşılmış. Tümörlerinde bu gen motifi bulunan hastalar, daha az yaşıyorlar. Bu sonuç öte yandan akciğer, prostat ve beyin tümörü (medulloblastom) için de geçerli. C IŞIN DENEYİ YENİ TEŞHİS YÖNTEMLERİ Araştırmacılar bundan sonra kanser kök hücrelerini teşhis edecek yöntemleri geliştirdiler. Stanford Üniversitesi'nden Micheal Clarke ve çalışma arkadaşı Piero Dalerba, kalın bağırsak tümörlerinden, kanser kök hücrelerini ne şekilde elde ettiklerini Proceedings of the National Academy dergisinde anlatıyorlar. İki araştırmacı ileri derecede kanser hastalarından aldıkları tümör dokusunu parçalayarak, hücreleri ayıklamış. Bunlar daha sonra hücreleri farklı yüzey proteinlerine göre sınıflandıran bir alete yerleştirilmiş. Böylece bir kapta bildik kanser hücreleri toplanmış. Tümör kitlesinin %90'ı oluşturan bu hücreler yaşlı ve olgundur. Bu tür 10.000 hücre farelere aşılandığında tümör oluşmamış. Diğer kapta bulunan kanser kök hücreleri kanser kitlesinin çok küçük bir kısmını oluşturuyordu ama buna karşın son derece canlı ve tehlikeliydiler. Sadece 200 tanesi bile farelere aşılandığında tümörler büyümüş. Bu tümörler çok sayıda olgunlaşmış kanser hücreleri ve Değişime uğramış kanser hücresi İlaç kanser kök hücreleri üzerinde etkili olabilirse, kanser tedavi edilebilecek www.pharmazeutischezeitung.de, www.promannhamburg.de, www.sciencenews.org, http://content.nejm.org, der Spiegel 24/2007 CBT 1062/13 27 Temmuz 2007 CBT 1062/12 27 Temmuz 2007 Kanser kök hücreleri vasküler niş olarak bilinen damarların kenarında barınıyor. Medulloblastom taşıyan farelerle gerçekleştirilen deneyler, bunların endotel hücreleri tarafından uyarı maddeleriyle beslendiklerini göstermiş. Araştırmacılar bu bağlantıyı kestiklerinde hücreler yeni tümör Kanser kök hücreleri (üstteki resim) normal kök hücrelerine çok benziyor. oluşturma yetisini yitirmişler. Son yıllarda gerçekleştirilen birçok araştırma, birçok kanser türünün kök İkinci bir tedavi olanağını Rich ışın deneyleriy hücrelerine uzandığı şeklinde sonuçlandı le keşfetti. Araştırmacı kanser kök hücrelerini, bomesi gerekmekte. zuk kontrol mekanizmasını yeniden çalışır duruma getiBu alanda yol alan Baltimore John Hopkins Tıp ren bir ilaçla tedavi edince hücrelerdeki ışın dirençliği Okulu bilim adamı William Matsui, iki klinik araştırkaybolmuş. Bununla birlikte bu araştırmalar etkili bir mada 30'u aşkın kanser hastasıyla çalışıyor. Amaç kantedavinin geliştirilmesi için atılan ilk adımlar henüz. ser kök hücrelerine hedefe uygun bir şekilde “saldırNitekim kanserin iyileştirilmesi için hangi aşamada mak”. olursa olsun, tüm tümör hücrelerinin etkisiz hale getirilHastalar arasında iki kronik miyeloid lösemi hastası da bulunuyor. İki kadın hasBir kök hücre hastalığı olarak kanser nasıl yenilecek? taya şu sıralar son derece etkili olan Imatinib etki maddesi verilmekte. Fakat doktor başarının uzun vadeli olmayacağından enDamarların yakınındişeli. Çünkü bugüne kadarki deneyimler, daki nişlerde ilacın lösemiyi tamamen iyileştirmediğini Bildik kemoterapi barınan kanser kök veya ışın terapisi göstermiş. hücrelerinden (mavi) kanser hücKanser kök hücreleri bu ilaçtan etkilenreleri (kırmızı) medikleri için iki hastaya ayrıca Interferon büyüyor. Bunlar ise olarak adlandırılan ikinci bir ilaç verilecek. Kanser kök hücrelerinden tümörü oluşturuyor. Tümörün ana kütlesi Araştırmacılar bu ilacın, kanser kök hücregenelde birkaç ay veya birkaç bozuluyor ama, kanser yıl sonra yeni bir tümör lerini “uykudan” uyandırarak olgunlaştırakök hücreleri sağlam oluşuyor cağına inanıyorlar. Ve bu şekilde yeni tükalıyor mör oluşturma yetilerini yitirecekler. Yeni ilacın ne derece etkili olacağı en erken önüDeneme aşamasında Kanser kök hücresi müzdeki yıl belli olacak. olan ilaç Derleyen Nilgün Özbaşaran Dede BT'de çıkan kuduz hastalığına yönelik yazılarımda da belirttiğim üzere, yaklaşık dört bin yıldır bilinen, ilk kuduz aşısı uygulamasının üzerinden 100 yıldan fazla zaman geçen, ancak birçok gizemi henüz çözülemeyen kuduzdan her yıl, bildirilmeyen vakalar da dahil edildiğinde, yaklaşık 80,000 insan acı veren bir sonla hayatını kaybetmekte, 8 milyonun üzerinde kişi aşı tedavisi görmektedir. Bu ölümlerin hemen hemen hepsi genellikle gelişmekte olan ülkelerde görülüyor, kurbanların çoğunu da çocuklar oluşturuyor. Örneğin, Hindistan'da yılda yaklaşık 30,000 kişi; her 15 dakikada bir insan kuduzdan ölmekte. Dünya genelinde her gün 15 yaşın altında 100'den fazla çocuk gene bu hastalıktan hayatını kaybetmekte. İşte Dünya Kuduz Günü ile, hep birlikte dünya genelinde kuduz hastalığının en kısa zamanda tarihe gömülmesi amacıyla hedeflenenler: • Öncelikle insan kuduzunun alınacak çeşitli önlemler ile tamamen ortadan kaldırılması, • Geniş çaplı evcil hayvan aşılama kampanyalarının yürütülmesi, • Başta nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan türler olmak üzere, vahşi hayvanlarda kuduzun yayılmasının önlenmesi, • Halkın ve sağlık görevlilerinin kuduz konusunda aydınlatılması, • Epidemiyolojik gözlemlerin iyileştirilmesi, • Virüsle temas sonrası kişilere uygulanması gereken PEP (postexposure prophylaxis) tedavisinin en optimum ve hızlı şekilde aktarımı, • Kuduzun yol açtığı mali yüklerin optimizasyonu Kaldı ki, kuduz virüsünün yavaş bir hızla da olsa sürekli evrim geçirmesi, tedavide kullanılan aşıların da aynı paralellikte geliştirilmesini gerektiriyor. hayvan kuduzu vakalarının dağılımı görülmekte. Bu yıllar arasında toplam 1,405 hayvan kuduzu vakası bildirildi, ancak insan kuduzu vakası sıfır olarak rapor edildi. Aynı dönem için yarasa vakaları da sıfır olarak bildirildi. Oysa, aynı dönemlerde Türkiye'de bulunduğum çoğu tatil amaçlı kısa sürelerde dahi sadece basına yansıyan birkaç insan kuduzu vakası olduğunu bilirim. 21 Ekim 2004 Sabah gazetesinin internet sayısından alınma, yarasa ısırması sonucu kuduz olup hayatını kaybetmiş bir vatandaşın haber edildiği bir ekran görüntüsü sunuyorum. Sekil 1: 20002006 yıllarında Türkiye geneli toplam hayvan kuduzu dağılımı ESKİ TİP AŞILAR 1970'lerin sonunda kuduzun önleyici tedavisinde günümüzde uygulanan modern hücre kültürü aşısı bulunmuş olmasına rağmen, Türkiye'de 1996 yılına kadar ilkel tip 1911 yılı icadı nöral doku aşısı olan, koruyuculuğu düşük, raf ömrü kısa, uygulaması çok daha zahmetli ve uzun süren, daha fazla doz gerektiren, yüksek oranda myelin proteini içeren yetişkin hayvan beyni dokusu ihtivası nedeniyle ağır nörolojik komplikasyonlar yaratabilen Semple tipi kuduz aşısı kullanıldı. 19871996 yılları arasında ise, tedaviye gelen hastalara ithal aşı isteyip istemedikleri sorulup, ancak hücre kültürü aşısının masrafını ödeyebilen hastalara bu modern aşı uygulandı. Kuduz profilaktik tedavisinin önemli bir bileşeni olan pasif aşılama için gerekli HRIG (human rabies immune globuline) Türkiye'de bulunmaz. Antiserum, vücudun her neresinde olursa olsun her türlü ısırık, derin tırmalama ve kuduz hayvan salyasının mukus yüzeyle teması durumlarında mutlaka uygulanması gerekirken, Türkiye'de sadece baş veya başa yakın ısırıklarda, o da eğer bulunursa elbette daha ucuz ve komplikasyon yaratabilen eşdeğer antiserum olarak uygulanır. Her nasılsa 2006 sonunda Türkiye'de Kuduz Hastalığını Kontrol için Teknik Yardım başlıklı biraz da AB'nin (Avrupa Birliği) iteklemesiyle ve AB destekli bir proje ve ihale başlatıldıysa da, sonucunu ancak ileride görebileceğiz. Halbuki evcil hayvanların tamamının aşılanması için etkili bir kontrol sistemi oluşturulması ve vahşi hayvanlar için başarısı başka ülkelerde görülmüş oral aşılama projelerinin uygulanması, ille de AB gibi bir makamın itelemesine gerek olmadan da yıllar öncesinden iyi niyetle gerçekleştirilebilirdi. Özetle, 8 Eylül 2007'de ilki gerçekleştirilecek olan bu önemli etkinliği, Türkiye'deki yetkililerin de fırsat olarak görmelerini, kuduzun kökünü tamamen kazıma niyetlerini göstermelerini dilerim. TÜRKİYE'DE KUDUZ Bir Hindistan veya Çin kadar olmasa da, Türkiye de hâlâ insan hayvan kuduzunun olduğu bir ülke. Her ülke kendi sağlık gereksinimleri doğrultusunda öncelikli hedefleri ve alanları saptamalı ve bunlara yönelik akılcı stratejileri belirlemelidir. Bu hedefler geniş coğrafyaya yayılmış ülkeler için bölgelere göre de farklılıklar gösterebilir. Ancak Türkiye gerçeğine dikkatli bir bakış attığımızda, genel anlamda enfeksiyon hastalıklarının ve bunların içinde kuduz hastalığının gayet açık bir şekilde öncelikli konu olarak ele alınması gerektiğini görürüz. Ülkede kuduzla savaş konusunda bugüne kadar ne yazık ki akılcı ve etkili politikalar uygulanamadı. İnsan kuduzundan ölümlerde özellikle 80'li yıllara oranla önemli azalmalar olsa da Türkiye'deki insan kuduzu vakaları tıbbi bir utançtır, ve gayet iyi bilinmektedir ki, ancak buzdağının su üstünde kalan kısımları WHO'ya (Dünya Sağlık Örgütü) rapor edilmektedir. Hayvan kuduzu açısından, ülkede hem klasik şehir kuduzu (canine rabies), hem de raporlarda gözüktüğü kadar az olmayan vahşi hayat kuduzu (sylvatic rabies) vardır. Sayfadaki haritada, yetkililerin Dünya Sağlık Örgütü Kuduz Gözlem ve Araştırma İşbirliği Merkezi'ne bildirdiği, 20002006 yılları arasında Türkiye genelinde meydana gelmiş yarasa hariç her türlü evcil ve vahşi TIPARAŞTIRMALARI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle