Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
GÖNÜLDEN BİLİME Ahmet İnam kaplanacak olan yüzeyin 1000 derece ısıya dayanıklı olmasının gerekliliğidir. Yani işlem daha düşük ısılarda gerçekleştirilebilseydi her türlü yüzeye elmas film kaplama olanağı bulunabilecekti. Dolayısı ile kaplanabilecek yüzeylerin türü kaliteli çelik ve seramik gibi malzemelerle sınırlıdır. BT : Ekibinizdeki Yrd. Doç. Dr. Michael Pitcher Amerika'da bu yöntemi denediklerini ancak Türkiye'deki yöntemden daha zor olan bir yöntem geliştirebildiklerini söylüyor. ODTÜ'de gerçekleştirilen yöntem tamamen yeni mi? LT: Michael'ın çalıştığı ekibin kullandığı yöntem kullanılan kimyasallar açısından pahalı ve tehlikelidir. Dolayısı ile bizim yöntemimiz özgündür, üniversitemiz bizim kişisel olanaklarımızla yalnızca bir yıl için koruma altına alabildiğimiz yöntemi koruma altına alabilmek için üçlü patente başvurmuştur. Gereken masraflar karşılanabileceğinden belirli bir süre için yöntem korunmuş olacaktır. Isıl işlemin daha düşük sıcaklıklarda yapılabilmesi sağlanabilirse bu yöntem her türlü yüzeyin kaplanmasında kullanılabilecek. BT : Şu an çalışmanızın laboratuvar aşamasında olduğunu söylüyorsunuz. Ürünün ısıya, aşınmaya ve kimyasallara dayanıklı yüzeyler oluşturma aşamasına geçirilmesi ne zaman gerçekleşebilir? LT: Ürünün kimyasallara karşı dayanıklılığının testi yalnızca belli bazı belgelerin elde bulundurulmasının öneminden ibarettir. Aşınmaya karşı dayanıklılık testleri üniversitemizin çeşitli birimlerinde rahatlıkla yapılabilir. Ancak kaplama yapılabilen yüzeyler çeşitlendirilemediği takdirde, akademik açıdan önemi büyük olmakla beraber, endüstriyel açıdan yalnızca birtakım özel çelik ve seramiklerin kaplanması söz konusu olabilecektir. Bu açıdan araştırmalarımızı geçtiğimiz bir yıl için fırınlama yönteminin geliştirilmesine ayırdık. BT: Buluşunuzu, ülkemize sağlayacağı katma değer açısından nasıl değerlendiriyorsunuz? Her türlü yüzeyin aşınmaya dayanıklı bir elmas filmle ucuza kaplanabilmesinin getireceği katma değeri hesap dahi edemiyorum. Her türlü kesici alet, dişçilerin kullandığı uçlar, tıraş bıçakları, her türlü imalat için kullanılan basit sac levhalar kaplama yapılabildiği taktirde ömürleri cok uzayacaktır. Tekniğin ve bilimin şu anda gündeminde olmayan sorunlara, arayışlara önem vermiyoruz. İnsan, bütünleşmiş, bütünleştirilmiş teknolojiyle daha kolay yönlendiriliyor, kullanılabiliyor. Teknoloji kendini planlayan, oluşturan insanları da yutuyor. Teknolojiyle İnsan Bir süredir yeni bir çağın içindeyiz. Teknoloji çağı daha önceki, örneğin efsanelerin, törelerin, dinin, aklın egemen olduğu çağlardan farklı. Teknik bilgi ve beceriler, yüzyıllarca insanın elinin altında olmuş. Beslenmesinde, sağlığında (tıp bilgileri olarak), kentleşmesinde, silah yapımında, doğadan yaşamına malzeme toplamada, enerji elde etmede yararlandığı kaynak olmuş. Şimdi, teknoloji, bu kullanılan, el altında tutulan, denetlenen, kendisinden farklı amaçlara ulaşmak için yararlanılan özelliğini yitirerek, kendi başına, çalışan amacı kendi içinde (autotelik), bir düzene dönüşmüş. Bu metaformoz, bu başkalaşım, henüz yeterince anlayamadığımız bir süreç olarak etkisini duyuruyor. Teknolojik düzenin iki temel özelliğini vurgulayabiliriz: Toplumu oluşturan kurumları, toplumsal yapının öğelerini bütünleştiriyor; biraraya getiriyor, bir yöne doğru çekiyor. Toplumsal, ekonomik, siyasal, ahlaksal, kültürel öğeler, içinde üretim süreçlerini, bilgileri, tasarım bilgi ve becerilerini, pazarlama, satış bileşenlerini taşıyan teknoloji tarafından ilişkilendiriliyor, yönlendiriliyor. Haberleşme ağı, alt yapısı, yönetim etkinliği ile düzenin parçaları arasında bağlantılar pekiştiriliyor. Teknoloji kendisi bir bütün oluşturuyor (Tıptaki çalışmaları da içine katarak!), bu bütün oluşturma gücüyle toplumsal yaşamın öğelerini belli bir biçimde bir araya getiriyor, onların işleyişine yön veriyor, geleceklerini hazırlıyor. Teknolojinin, ekonomik düzenle bütünleşmesi, kendi başına işleyen bir düzen oluşturması, teknolojinin denetlenmezliği konusunda düşünmemiz gereken sorunlar yaratıyor. Doğayı, yaşamımızı bir düzenleme, denetleme olan teknoloji, şimdi denetlenemez duruma mı gelmiştir? Yaşam gündemimizi o mu belirliyor? Onun sunduğu teknik olanakların ardında mıyız? Teknolojinin ardında mıyız? Onu yakalamak, ona erişmek mi amacımız? Peki ne adına? Yaşam değerlerimiz, örneğin insan hakları, demokrasi, eşitlik, özgürlük gibi kavramlarımız, bu düzen içinde ne anlam taşıyor! Bu düzen, bu çark kendisini sürdürmekten öte bir değere bağlanmış gibi görülmüyor. Teknoloji, sanki, farklı bir kılıkta ve mantıkta bir Hegelimsi Geist olarak ortaya çıkıyor. Kendi adımıza ya da “yüksek” tinsel (manevi) değerler adına yaptığımızı sandığımız eylemlerimizin, sahip olduğumuzu düşündüğümüz değerlerimizin teknolojik çarkın bir oyunu olup olmadığını bilememekle karşı karşıyayız. Hegelimsi bir hile (List der Vernunft !) ile mi karşı karşıyayız? Teknolojik Paranoya mı demeli böyle bir kaygıya ? Bilgisayar yapılıyor, üretiliyor. Enformasyon, bu teknik oluşturduğu dil, çerçeve, kalıp içinde oluşturulmaya başlanıyor! Abartılı bir örnekle: Uzay gemisi yapılıp, “haydi aya gidin” deniliyor! Aya gitme, amacımız olmadığı halde, uzay gemisi var diye gerçekleştiriliyor. Teknoloji önde gidiyor, biz kovalıyoruz onu. “Teknik olanaklarımız var” diye yapıyoruz yapacağımızı, teknolojinin sunduğu biçimde, onun yapabileceklerinin sınırları içinde dünyayla haberleşiyoruz, öğreniyoruz. Bilim, teknolojinin olanakları içinde çalışıyor, bu olanakları geliştirmeye çalışıyor; ölçme, deneylerle sınayabilme, teknolojinin sunduğu tezgahtan geçirerek bilgilerimizin meşruluğunu sağlamaya çalışma, insanı anlama çabalarımıza sinmiş: Toplum bilimleri, felsefe, sanat giderek “teknik”leşiyor. Ne demek bu teknikleşme? Ne aranıyorsa, o aranana nasıl ulaşılabileceğinin hesapları, planları yapılıyor. Ona ulaşılacak yollar döşeniyor, trafik ışıkları yerleştiriliyor. Hedef belirleniyor, güvenli gidiş için, bilgiler, beceriler geliştirilmeye çalışıyor. Bunun ne sakıncası var? Hedef darlığı yaratıyor. Teknik donanımımız yoksa araştırmaktan vazgeçiyoruz. Tekniğin ve bilimin şu anda gündeminde olmayan sorunlara, arayışlara önem vermiyoruz. İnsan, bütünleşmiş, bütünleştirilmiş teknolojiyle daha kolay yönlendiriliyor, kullanılabiliyor. Teknoloji kendini planlayan, oluşturan insanları da yutuyor. Onun uzağında olanlar, yoksullar, bir takım azınlıklar, bilgi anlayış düzeyi düşük topluluklar, toplumlar, teknolojiyi kullananlarca yönlendirilip, ele geçiriliyor. Teknolojik düzen, teknolojik Geist, şu kendini sürdürmeden gayri hedef tanımıyormuş gibi görünen teknolojik ruh, teknolojik tin, sorunları, bilgi üretimini, düşünme etkinliklerini kendisi belirliyor, içeriğini ve üslübunu! Benim bu yazıyı yazmam da böyle bir belirlenme sonucu çıkıyor ortaya. Bilimkurgu Öykü Yarışması Türkiye Bilişim Derneği'nin geleneksel Bilimkurgu Öykü Yarışması'nın dokuzuncusu başladı. Dernek insan, çevre, zaman, bilim ve teknoloji arasındaki ilişkileri inceleyen öykülerinizi bekliyor. TBD Bilişim Dergisi Bilimkurgu Öykü Yarışması'na son katılım tarihi 1 Ağustos 2007. Bu yıl yalnızca eposta yoluyla gelen öykülerin kabul edildiği yarışmanın sonuçları 5 Kasım 2007 tarihinde açıklanacak. Ödül töreninin 14 Kasım 2007'deki TBD Bilişim Haftası Etkinlikleri sırasında yapılacağı yarışmada birinci gelen yarışmacıya bir adet dizüstü bilgisayar, ikinci gelen yarışmacıya avuçiçi bilgisayar, üçüncü gelen yarışmacıya da dijital kamera verilecek. TBD Yönetim Kurulu üyeleri ile TBD Bilişim Dergisi Yayın Kurulu üyeleri dışında herkese açık olan yarışmaya katılacak olan öykülerin Türkçe yazılması ve daha önce herhangi bir yarışmada ödül almamış olması gerekiyor. Her yazarın tek bir öyküyle katılabileceği yarışmada seçici kurul Bülent Akkoç, Kaan Arslanoğlu, Necdet Kesmez, Prof. Dr. Cem Say ve Serdar Hamdi Semiz'den oluşuyor. Dereceye girecek öyküler TBD Bilişim Dergisi'nde yayımlanacak ve yapılacak bir seçime göre de kitaplaştırılacak. Daha önceki yarışmalarda dereceye giren öykülerden oluşan bir seçki 2005 yılında Remzi Kitapevi tarafından “Bilimkurgu Öyküleri” adıyla yayımlandı. Yarışmayla ilgili daha ayrınıtlı bilgi http://www.tbd.org.tr/ adresinden alınabilir. Bilgi: Tel: (312) 479 34 62, Faks (312) 479 34 67, eposta: tbdmerkez@tbd.org.tr ; Web: www.tbd.org.tr Yüzme yarışmasında iki profesör Kaliforniya Üniversitesinden uygulamalı matematikçi Alan Newell önceki hafta yapılan Boğaz geçişi yüzme yarışmasına, Boğaziçi Üniversitesi emekli öğretim üyesi ve matematik Profesörü Yılmaz Akyıldız ile birlikte katıldı ve her iki profesör de yaş kategorilerinde derece aldılar. Fotoğrafta Newel ve Akyıldız yarıştan sonra başarılarını kutluyor... CBT 1062 / 11 27 Temmuz 2007