Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ulusal finans kuruluşlarımıza bir öneri! Son birkaç yıldan beri hızlanarak süren, ilaç fabrikalarımızın adeta bir furya halinde peş peşe satılıyor olması, hiç normal ve kabul edilebilir değil. Bir yerli ilaç firmasının, ulusal finans kuruluşlarımızca satın alınması ve “ülkede kalması” bir çok bakımdan gerekli. Nedenlerine gelince... Uzm. Dr. Sami Erken, seren@novagenix.com Ç ok değil, on ay kadar önce Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji dergisinde yayımlanan bir yazımda (1), ilaç sanayimizi ve ilaçta stratej ik hedeflerimizi irdelerken, ülkemizde de bazı yerli ilaç fabrikalarının yabancı sermaye tarafından satın alınmakta olduğunu ve bu satın almaların sürecek gibi gözüktüğünü belirtmiş ve eklemiştim: “Yaklaşık yüz yılda büyük emek ile yaratılan yerli ilaç sanayimizin yabancı ülkelere ait ilaç firmalarına ya da finans kuruluşlarına geçiyor olması yerli sanayimizin geleceği açısından tehditkâr süreçtir.” O dönemde önemli ve köklü iki yerli ilaç şirketimiz yabancı kuruluşlara devredilmişti. Oysa aradan geçen bir yıldan az zamanda, biri ülkemizin “simge” ve öncü ilaç firması olmak üzere, üç orta ve büyük ölçekli yerli ilaç firması daha dışarıya satıldı. İlaç (ve aşı*) her ülke, özellikle de bizim gibi jeopolitik riskleri her zaman yüksek, üstelik uluslararası ortamlardaki siyasal, ekonomik, askeri ve tarihsel konularda genellikle “yalnız” olan bir ülke için, çok büyük öneme sahiptir. Son birkaç yıldan beri hızlanarak süren, ilaç fabrikalarımız dahil tüm ulusal değer ve zenginliklerimizin adeta bir furya halinde peş peşe satılıyor olması ise, hiç normal ve kabul edilebilir değildir. Bu nedenle, aşağıdaki bazı saptama ve önerilerimi tüm ulusal finans kuruluşlarımızın (bankalarımızın) bilgi ve değerlendirmelerine sunuyorum: YAŞAMSAL BİR KONU Yakın tarihteki sayısız örnekler ile de doğrulandığı üzere, savaş ve benzeri olağanüstü hallerde ilaç gereksinimini mutlaka (ve öz kaynaklardan) karşılayabilmek yaşamsaldır. Bu nedenle, küreselleşen ve serbest pazar kurallarının sürdüğü bir dünyada da olsak, öz değerlerimiz olan ilaç firmalarından en azından birinin, bu satış sürecinde ulusal özellikler, yapılanmalar ve öncelikler sergileyen finans kuruluşlarımız tarafından satın alınması için olanak ve yetenekler zorlanmalı, gerekirse birleştirilmelidir. Hâlâ “yerli” niteliklerini koruyan diğer bazı çok önemli ilaç firmalarının da dışa satışı için görüşmeler yapıldığı duyumları geliyor. Bu nedenle, satış görüşmelerine başlayan, nitelik ve nicelik olarak önemli üretimpazarlama kapasitesine sahip, ARGE yapma becerisi ve geleneği olan bir yerli ilaç firmasının, ulusal finans kuruluşlarımızca satın alınması ve “ülkede kalması” bir çok bakımdan gereklidir. Bu bağlamda; 1. Yüksek üretim kapasitesine ve ürün çeşitliliğine sahip “yüzde yüz yerli” bir ilaç firması, ülkemiz için olası olumsuz koşullarda her zaman için bir emniyet işlevi görecektir. 2. Satın alınacak ilaç firmasının ilaç pazarındaki geleceği ona talip finans kuruluşları tarafından doğallıkla sorgulanacaktır. Ancak, 6.6 milyar dolarlık hacmi ile (İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası, 2006 verileri) Türkiye ilaç pazarı (2), salt “finansal” gerekçelerle bile yatırım için göz ardı edilemeyecek bir alandır. Ayrıca, finans sektöründe başarısını kanıtlamış öz kuruluşlarımızın sahibi olduğu bir ilaç firması, sürekli ve yoğun ARGE yatırımı yapıldığında elbette, güncel bilimsel bilgi ve teknolojiden geri kalmayacak; dış pazarlara da kolaylıkla açılabilecektir. Çünkü, satılan ilaç firmalarının bazılarının yeterli ARGE yatırımı yap(a)madığı, bunun sonucunda teknolojisinin geri kalarak zamanla pazarda küçüleceği belki de yok olacağı kaygısıyla elden çıkarıldığı da ileri sürülmektedir. Gerçektende, özellikle biyoteknolojik ürünler (örn. bazı hormonlar, kan ürünleri, aşılar) konusunda ülke olarak çok daha önemli gecikmelerimiz var ve dış dünya ile de ara her geçen gün açılıyor. Ülkemiz varoldukça hep ve tam “ulusal” kalacak ilaç firmaları da mutlaka olmalıdır. Dahası, böylesi firma veya kurumlarda ilaç geliştirmenin her aşaması (özgün etkin madde sentezi, preklinik denemeler, klinik denemeler, üretim süreci) ile ilgili ARGE çalışmalarının yapılması belki bugün için çok uzak değerlendirilse de, başlanması ve başarılması ülkemiz için artık stratejik bir zorunluluktur. Öte yandan, tıp yanında diğer bilim ve teknoloji alanlarında da elbette benzer önemli isteklerimiz, düşlerimiz ve hedeflerimiz olmalı; bunları da mutlaka gerçekleştirmeliyiz. Aksi halde, orta ve uzak gelecekte, dünyaya sunabileceğimiz tek şey; eşsiz kıyılarımızı kesintisiz bir beton hat olarak sarmalayan ve yabancı turiste hizmette kusur etmeyen gösterişli, konforlu ama ucuz oteller olacak... Kaynaklar: 1. Eren, S. İlaçta stratejik hedefler. CBT, 04.08.2006, Sayı: 1011, s. 8 2. http://www.ieis.org.tr *: Bebeklik ve çocukluk döneminde uygulanacak aşılar ile tüm popülasyona yapılan diğer aşılar (hepatit B, kuduz, grip, vb.) düşünüldüğünde, ülkemizin yıllık aşı gereksinimi yüzmilyonlarca doza ulaşıyor. Oysa, ülkemizde bugün tek bir doz aşı bile üretilmemekte artık! Herhangi bir ithal aşının ortalama ücretini asgari 2030 YTL olarak kabul ettiğimizde, aşı dışalımı için her yıl ödediğimiz dövizin büyüklüğü ve ürkütücülüğü kolaylıkla görülebilir. Öte yandan, aşı üretimi için modern tesislerin oluşturulması, deneyim elde edilmesi ve üretilen aşının uygunluğunun kanıtlanması ilaçla kıyaslandığında daha güç, pahalı ve zaman gerektirdiğinden, bu alandaki çalışmalara hemen yarın başlanılmalıdır! AB'ye doğrudan yatırımlar arttı 2006 yılı rakamlarına göre AB27'ye gelen doğrudan yabancı yatırım miktarı %42 artarak 2005'teki 95milyar Avro'luk seviyeden 135 milyar Avro'ya çıktı. AB27 toplamının AB dışında dünyaya yaptığı doğrudan yatırım ise %35 artarak 2005'teki 236milyar Avro'luk seviyeden 183milyar Avro'ya çıktı. 2006 yılında AB27'nin ABD'de yaptığı yatırımların tutarı 71milyar Avro; Kanada'ya yaptığı yatırımlar 22 milyar Avro'ya ulaştı. Bu rakamlar 2005 yılında sırasıyla 37 ve 13 milyar Avro olarak gerçekleşmişti. 2006'da ABD'nin AB27'ye yaptığı doğrudan yatırım ise 48 milyar Avro; Kanada'nın yatırımı 5 milyar Avro tutarında; 2005 yılında bu rakamlar sırasıyla 19 ve 7 milyar Avro idi. AB üyesi ülkeler arasında AB dışına en fazla doğrudan yatırım gerçekleştiren ülkeler Fransa (39 milyar Avro); Almanya (31 milyar Avro) ve Lüksemburg (27 milyar Avro). Tüm dünyadan en fazla doğrudan yatırım alan AB ülkeleri ise İngiltere (56milyar Avro); Lüksemburg (20 milyar Avro) ve Almanya (15 milyar Avro). Lüksemburg'un doğrudan yatırımlar alanında bu kadar etkin olması ve önemli bir pay alması ağırlıklı olarak bu ülkede gösterilen finansal aracılık faaliyetlerinden kaynaklanıyor. AB içine doğrudan yatırım yapan AB ülkeleri arasında ilk sıralarda İspanya (60 milyar Avro); İngiltere (57milyar Avro) ve Fransa (48milyar Avro) yer aldıKaynak, ayrıntılı tablo ve bilgi: http://europa.eu/rapid/pressReleasesAction.do?reference=STAT/07/70&format=HTML&aged=0&language=EN&guiLanguage=en İNNOVA'nın yeni hedefleri Bankacılık, finans, kamu, yerel yönetimler, edevlet, telekomünikasyon üretim ve hizmet gibi değişik sektör kuruluşlarına verim artışı, maliyet tasarrufu ve rekabetavantajı sağlayan İnnova Bilişim Çözümleri AŞ, yurt dışı pazarlarda daha aktif olabilmek için çalışmalarına hız verdi. Şirket, daha önce iş yaptığı Hollanda, Rusya Federasyonu veYunanistan pazarından sonra, Kafkasya, Orta Doğu bölgesi ve Balkan ülkelerini dış pazarda kendine yeni hedef olarak seçti. İnnova Bilişim Genel Müdürü Aydın Ersöz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türk bilişim teknolojileri (BT) pazarının toplam büyümesinin sıfır olduğu 20002004 yılların arasında bile şirketin yüzde 68 büyüdüğünü belirtt, bu başarıyı, yazılım ve öteki bilgi teknolojisi alanlarında iyi eğitim almış bir kadroya borçlu olduklarını söyledi. Mühendislik kuruluşlarından Anel'in, 2005 yılında İnnova'nın yeni ortağı olmasıyla şirketin daha güçlü bir yapıya kavuştuğunu anlatan Aydın Ersöz, yurt içinde kendini kanıtlayan şirketin, bugüne kadar Rusya Federasyonu, Yunanistan ve Hollanda gibi ülkelerde çalışmaları olduğunu ve önümüzdeki süreçte yurt dışına açılma çalışmalarına hız verdiğini kaydetti ve “Ciromuzun yüzde 10'luk bölümünü yurt dışından sağlıyorduk. Umuyoruz ki, 2007'de bu oran daha da artacak bu bizim için stratejik bir hedef'' diye konuştu. ''Ziraat Bankası'nın internette güvenli alışverişi destekleyecek sanal pos ihalesini aldık. Akbank, Garanti Bankası gibi büyük finans kuruluşlarının kiosk projeleri üzerinde yoğunlaştık. Türk Telekom, müşteri ilişkileri ve faturalandırma konusunda bir modernizasyon üzerinde çalışıyor. Siemens'in gerçekleştirdiği bu büyük projede alt yüklenici görevimiz var. Daha önce yazılım altyapısında uygulama ürettiğimiz Türk Telekom ileyeni yazılım geliştirme projelerinde de hizmet veriyoruz.'' CBT 1056/7 15 Haziran 2007