20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

BEYİN ARAŞTIRMALARI Acaba beyninizi avuçlayabilir miyim? Sizin için önemli olan ya da hiç tanımadığınız birinin beynini ellerinizde tutsanız ne olurdu düşündünüz mü hiç? Avucunuzun içindeki beynin sahibinin 'rüyalarını, umutlarını, hayal kırıklıklarını hissedebilir miyim acaba ellerimle' diye geçti mi aklınızdan? Dr. Pınar Uysal Onganer, [email protected] CBT 1056/ 2 15 Haziran 2007 eknoloji ve buna bağlı olarak tıp öylesine ilerledi ki bugün hemen her organın nakli (transplantı) mümkün... beyin dışında. Sanırım beyin nakli için kimsenin gönüllü olmayacağını düşünmek yanlış olmaz. Çünkü beynimiz bizim kimliğimiz. Otobüste yanınızda oturandan, annenizden, en yakın arkadaşınızdan, yan komşunuzdan hatta ikiz kardeşinizden sizi ayıran şey, beyniniz. Peki bu farklılıklar beyninizin neresinde? Bu sorunun cevabı 21. yüzyılin belki de en önemli sorununu 'kimlik' bunalımını da beraberinde getiriyor. Bilgiye ulaşmak artık çok kolay, teknoloji hayatımızın daha önce olmadığı kadar içinde ve günden güne daha da çok istila etmekte içimize. Peki bu beynimizi nasıl etkiliyor? İnsan beyni dışarıdan gelen etkilere son derece açık ve hasNe kadar biribisas hatta bu dış etmenler beyinde kişiye özgü izler bırakıyor. Böylece rimizden farklı nöronlarımız kendi aralarında saolsak da; kızdece bize özgü bağlantılar kuruyor. gınlık, kıskançBu 'bireysellik' sonucu etrafılık, şehvet, hırs, mızdaki olaylara karşı kendi perspektifimizi geliştirip dünyayı buna kendini beğengöre yorumluyoruz. Bilgi beyni demişlik gibi bir ğiştirir bir diğer deyişle kelimeler takım duygulabeynimizi, beynimiz ise kelimelerimizi etkiler. rımız ortak. Beyin ile ilgili yaptığı televizHayvanlarda yon programları ile olduğu kadar agresiflik görükitapları ve bilimsel çalışmaları ile lüyor ama de tanınan Barones Susan Greenfield başkanı olduğu Royal Institukızgınlığa rasttion (Kraliyet Enstitüsü) ve The lanmıyor ya da European Dana Allience for the beslenmek için Brain (Avrupa Beyin Birliği) tarafından ortaklaşa düzenlenen topavlanma görülülantıda kimlik sorununu irdeledi. yor ama hırs Prof. Greenfield konuşmasına bize özgü... beyin ile ilgili bir minikurs ile başladı. Listenin en başında yer alan madde benlik idi. Benlikte meydana gelebilecek fonksiyon bozuklukları şizofreni, depresyon gibi sorunlara yol açabilir. Bellek ve görüntü de benliğimizin fonksiyonları arasındadır. Görüntünün alt fonksiyonu olarak renk ve hareket algılamayı sayabiliriz. Bu kısımda olabilecek problemlere örnek olarak ise Almanya'daki renkleri tanımlayabildiği halde şekilleri göremeyen hasta verilebilir. Ardından beynin bölgeleri, nöronal bağlantılar, iyon kanalları hakkında kısaca bilgi veren Prof Greenfield gecenin sorusunu sordu: Bu hiyararşi içinde sizin kimliğiniz nerede? T En karmaşık beyne sahip olan canlı ise insandır. Büyüdükçe beyin hücrelerimizin birbirleri ile oluşturduğu bağlantılar yani sinapslar da çoğalır. İşte sizi ikinizden bile farkı kılan bu nöronal plastisitedir (sinirsel elastikiyet). Nöronal plastisite, beynin bilgi edinmesinde ve bu bilgiyi ilişkili uyaranlara ve çevreye uygun şekilde yanıtlar vermesi esnasındaki temel süreçtir Kişiye özgün bir çeşit imza niteliği taşıyan nöronal plastisite ile ilgili yapılan bilimsel çalışmalardan birinde, profesyonel olarak piyano çalanlar ile hayatında hiç piyano çalmayanların beyinleri karşılaştırılmış. Ardından kontrol grup olarak alınan, daha önce piyano çalmamış kişilere beş gün boyunca piyano eksersizi yaptırılmış ve parmakları ile bir yüzeye vururlarken beyinleri yeniden fonksiyonel magnetik rezonans tekniği ile incelenmiş. Piyano dersi alan kontrol gruptakiler ile profesyonel olarak piyano çalanların beyinlerinin benzer bölgesinde aktivite tespit edilmiş. Bir diğer çalışma ise Londra'daki taksi şöförleri incelenerek yapılmış. Londra'da taksi şöförü olarak çalışabilmek için şehirdeki tüm cadde ve sokakları ezbere bilmek ve bunu geçilen sınav ile ispat etmek gerekiyor. Araştırmalar göstermiş ki, Londra taksi şöförlerinin beyinlerindeki hipokampus bölgesi (uzun süreli belleğin burada olduğu kabul edilir) toplumun diğer bireylerine göre daha büyük. Dahası, hipokampusün büyüklüğü ve taksi şöförünün yaşı, kaç yıldır bu işi yaptığı arasında da bağlantı kurulmuş. Prof. Susan Greenfield DUYARLILIK GELİŞİYOR Prof. Greenfield'in konuşmasına benlik (mind) ile devam etti. Daha doğduğumuz andan itibaren beynimiz gelişmeye başlar ve bu gelişme zamanla artar. Örneğin annemizin yüzünü tanır hâle geliriz ve bu yüz zamanla bize birşeyler ifade etmeye başlar. Neredeyse şimdi sahip olduğumuz kadar beyin hücresi ile doğuyoruz ama bu hücreler arasındaki bağlantılar bizim eğitimimiz, diğer insanlar ile olan iletişimimiz, okuduklarımız, gördüklerimiz ile farklılaşıp gelişiyor. Örneğin, beynin düşünme, hafıza ve dil bölümlerini etkileyen Alzheimer hastalığında beynin çocukluk haline döndüğüne dikkat çeken Prof. Greenfield bu denli hassas bir organ olan beynin ilaçlar, bağımlılık yapan maddeler ve hastalıklara karşı da kolayca incinebilir olduğu belirtti. Mesela baktığınız, güneşin yüzünü yarı gösterdiği, hafif kızıllığın gökyüzünü kapladığı fotoğrafının sabahın erken saatlerinde mi yoksa gün batarken mi çekildiğini nasıl anlarsınız? Prof. Greenfield'e göre teknoloji ile birlikte insanlık KARMAŞIKLAŞIYOR Canlıların beyinleri de evrimsel olarak karmaşıklaşır. Mesela akvaryumunuzdaki japon balıklarının 'bireysel' bir davranışı yoktur. Gidip yerine yenisini alsanız aradaki farkı siz bile ayırt edemezsiniz. ilk kez bu denli yeni etkileşimlere açık. Dünya yüzündeki değişik toplumlarda ve dinlerdeki insanlar elbette yaşadıkları topluma dair karekteristikler gösterirler. Ancak bir çalışma göstermiş ki, her ne kadar biribirimizden farklı olsak da; kızgınlık, kıskançlık, şehvet, hırs, kendini beğenmişlik gibi bir takım duygularımız ortak. Hayvanlarda agresiflik görülüyor ama kızgınlığa rastlanmıyor ya da beslenmek için avlanma görülüyor ama hırs bize özgü. O zaman insanı farklı kılan ne? Kullandığımız semboller kişiliğimizi ele veriyor. Davranışlarımız her ne kadar ait olduğumuz ya da ait olmak istediğimiz toplumun/kültürün sonucu olsa da bir miktar yukarıda sayılan özellikleri (ya da kusurları?) hepimiz taşıyoruz. Modern toplumda kimlik anlayışımız, etrafımızdaki objeler ve statü belirleyen bir dizi olay sonucu şekilleniyor. Profesör Greenfield bunu 'biri' senaryosu olarak adlandırıyor. Bir diğer seçenek ise köktendincilik, bu kısımda bireysellik toplum tarafından baskılanıyor ve bu kez karşımıza 'herhangi biri' senaryosu çıkıyor. Bir başkası ise teknolojinin hayatımızın her alanına müdahalesi ile bilgi bombardımanı sonrası gelişebilecek ya da çoktandır gelişmiş olan 'hiç kimse' senaryosu. Hepimiz biraz da olsa ilk iki senaryoya aşikâr olduğuna göre en iyisi 'hiç kimse' üzerinde durmalı. Bilim kurgu filmlerinde izlediklerimizin günlük hayatımıza çoktandır girdiğinin farkındasınızdır sanırım. Prof Greenfıed'in son kitabında da değindiği gibi yakında tahlil yapan tuvaletler, diş hekiminizi ziyaret etmeniz gerektiği alarmını veren diş fırçaları, sadece sizin sesiniz ile aktive olacak ev aletleri çok uzak değil.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle