Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BİLİM DÜNYASINDAN K I S A ÇİÇEKLERİN BÜYÜMESİNİN SIRRI Science dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre yapraklarda bulunan özel bir protein çiçeklerin büyümesinden sorumlu. FT proteini (Flowering Locus T) yeşil yapraklarda üretildikten sonra tüm bitkiye dağılıyor ve filiz ucunda çiçek tomurcuğunun gelişmesini sağlıyor diyor Köln MaxPlanck Enstitüsü’nden Laurent Corbesier. Yeni bulguyla birlikte, çiçek oluşumuyla ilgili uyarımın filiz uçlarında oluştuğu tahmini çürütülmüş oldu. Araştırmacılar model olarak kullandıkları Arabidopsis teresindeki FT proteinine flüoresanlı bir protein iliştirerek, mikroskop altında takip etmişler. Bitkilerin doğru zamanda yani ilkbaharda çiçek açmaları diğer proteinler tarafından organize edilmekte. Bitkiler yapraklarındaki moleküler ışık sensörleri sayesinde günlerin uzunluğunu ve mevsimleri ayırt edebiliyorlar. Yapraklarda üretilen FT proteinin çiçeklerin büyümesinden sorumlu olduğu, genetik değişimden geçirilen bitkilerle kanıtlanmış. Bu bitkiler eksik gen yüzünden FT proteinini üretemiyorlar. Ancak değişimden geçirilen bitkilere FT proteini aşılandığında, protein tüm bitkide dağılıyor ve çiçek açtırıyor. Japon bilim adamları pirinç bitkileriyle gerçekleştirdikleri deneylerle aynı sonuçlara ulaşmışlar. Bununla birlikte çiçek açtıran tek uyarımın FT proteini olup olmadığı bilinmiyor henüz. H A B E R L E R veya kabarcık gibi semptomlarla kendini belli etmekte. Daha sonra ise etkisiz bir evreye giriyor. Bazen ise hiçbir belirti görülmemesine rağmen periyodik olarak tekrarlanmakta. Araştırmacıların amacı aslında akut bir uçuk hastalığının ne şekilde gizli bir enfeksiyona dönüştüğünü bulmaktı. Böylece araştırma sırasında gizli enfeksiyonun bugüne kadar bilinmeyen avantajları beraberinde getirdiği anlaşılmış. Bağışıklık sistemi, uyumakta olan enfeksiyonu, interferon gama sinyal hormonunun üretimini arttırarak kontrol ediyor. Bu hormon ise bağışıklık sistemindeki belli başlı hücrelerin, hastalık etkenlerine karşı etkinleşmesini sağlamakta. Uçuk virüsü taşıyan fareler, vebaya neden olan Yersinia pestis ve gıda zehirlenmesinden sorumlu Listeria monocytogenes bakterilerine bağlı enfeksiyonları, uçuk virüsü taşımayan farelere göre daha kolay atlatmışlar. Fakat uçuk enfeksiyonunun akut evresinde koruyucu etki saptanmamış. Bilim insanları, koruyucu mekanizmayı kesin olarak anlayabilmek için yeni araştırmalar yapmak istiyorlar. yüyen bebekler için bu yetenek, farklı dilleri birbirinden ayırt etmek ve öğrenmek için gerekli olduğu için kalıcı olmakta. BEBEKLER ANADİL VE YABANCI DİLİ AYIRT EDEBİLİYOR Bebekler henüz dört ila altı aylıkken bir insanın mimiklerine bakarak, yabancı dilde mi yoksa kendi anadillerinde mi konuştuğunu anlayabili yorlar. Science dergisinde yayımlanan haberde, bu yeteneğin sekiz aydan sonra kaybolduğu belirtilmekte. Ancak iki dille büyüyen çocuklarda bu yetenek daha uzun süre kalıcı oluyor. Konuşan bir kişinin yüz ifadesi, bebeğin konuşmayı öğrenmesi sırasında en dinamik ve en belirgin uyarı olarak biliniyorduysa da bunun farklı dillerin birbirinden ayırt edilmesinde yeterli olup olmadığı anlaşılamamıştı. Kanada'daki British Columbia Üniversitesi'nden Whitney Weikum ile çalışan uluslararası bir araştırma ekibi, dört, altı ve sekiz aylık bebeklere İngilizce veya Fransızca konuşan bir kişinin video görüntüsünü sessiz olarak izletmiş. Belli bir zaman sonra yine sessiz olarak aynı dillerde veya farklı dillerde videolar gösterilmiş. Bu şekilde dillerdeki farklılığın sadece dört ve altı aylık bebekler tarafından algılandığı anlaşılmış. Sekiz aylık bebeklerde bu yetenek yok oluyor. Bu bebekler, yetişirken sadece tek bir dil duydukları için diller arasındaki farkı anlama yeteneklerini yitiriyorlar diyor bilim insanları. Oysa iki dille bü YAZILIM PROGRAMLARI BİLGİSAYARLARIN HIZINA YETİŞEMİYOR Amerika'daki Purdue Üniversitesi'nde gerçekleştirilen bir atölye çalışması sırasında bilim insanları, özellikle de merkezi işlem birimlerine kısa veya uzun vadede yazılım programı bulunamayacağı konusunda uyardı. Merkezi işlem birimleri, algoritmaları aynı anda birden fazla merkezi birimle uyumlu, özel geliştirilmiş yazılım programlarıyla çalışıyor. Bu şekilde bu süper bilgisayarlarda örneğin dünya ikliminin tasarlanması gibi son derece karmaşık sorunlar ele alınabilmekte. Son aylarda artık “çok çekirdekli işlemciler” (“multiple core processors”) olarak adlandırılan işlemciler masaüstü ve dizüs Sağlık UÇUK, DİĞER HASTALIKLARDAN KORUYOR Amerikalı bilim insanlarının incelemelerine göre, örneğin uçuk virüsü taşıyan farelere veba daha yavaş bulaşıyor ve hayvanlar ender olarak ölüyor. Nature dergisinde yayımlanan yazıda, Washington Üniversitesi Tıp Okulu'ndan Herbert Virgin, sonuçların insanlar için de geçerli olup olmadığının kontrol edileceğini söylüyor. Dünya genelindeki tüm insanların %85'i uçuk virüsü (herpes) taşıyor. Ağız ve genital bölgede uçuklara, hatta EpsteinBarr hastalığına neden olan akut enfeksiyonlar genelde, ateş KAHVE GUT HASTALIĞI RİSKİNİ DÜŞÜRÜYOR Amerikalı bilim insanları her gün düzenli olarak içilen kahvenin, gut hastalığı riskini düşürdüğünü buldu. Günde en az dört fincan kahve içen erkeklerde, hiç içmeyenlere göre çok daha az gut hastalığı saptanmış. Sonuç 46.000 erkekle yapılan bir anket araştırmasıyla elde edilmiş. 14.000 erkek ve kadınla gerçekleştirilen diğer bir araştırmada bilim insanları benzer bir sonuca ulaşmış. Düzenli kahve tüketimi kandaki ürik asit seviyesini düşürmekte. Ürik asidin gut hastalığıyla sıkı sıkıya ilişkili olduğu biliniyor. British Columbia Üniversitesi bilim adamı Hyon Choi ile çalışan ekip ilk araştırmada gut hastalığı riski taşıyan 40 yaş üzeri erkeklerin beslenme alışkanlıklarını on iki yıl boyu izlemiş. Katılımcılar günde ortalama olarak ne kadar kahve, kafeinsiz kahve, çay veya diğer kafeinli içecek tükettiklerini açıklamışlar. Sonuçlara göre günde en az dört fincan kahve gut riskini %40, altı fincan ise %59 düşürmekte. Çay veya diğer kafeinli içeceklerin ise gut hastalığı üzerinde hiçbir etkisi bulunmamakta. Araştırma çerçevesinde ayrıca beden kitle endeksi, yüksek kan basıncı veya alkol tüketimi gibi risk faktörleri de değerlendirilmiş. Kahvenin olumlu etkisi bu faktörlerden bağımsız olarak işlemekte diyor araştırmacılar. İkinci bir araştırmada kadınların ve erkeklerin kan ve idrar özellikleri incelenince de benzer sonuçlar ortaya çıkmış. tü bilgisayarlarında da yerlerini almaya başladılar. Ne var ki bu gelişmeye bağlı hız artışı,bilgisayarlara tümüyle yansımıyor diyor Purdue Üniversitesi bilişimcisi Faisal Saied. Programcılar yeni çağa ayak uyduramadılar. Intel, AMD ve Sun gibi çip üreticileri öte yandan sempozyumda önümüzdeki yıllarda yüz merkezi birimli işlemcileri piyasaya sürmeye hazırlandıklarını açıkladılar. Yeni bilgisayarlardaki verimlerden yararlanılabilmesi için şimdi dünya genelindeki tüm bilişimciler harıl harıl yeni program dilleri üzerinde çalışıyor. SUYLA GELEN SAĞLIK Reaktif klor ve oksijen bileşimleriyle zenginleştirilmiş su, diğer klorlu dezenfeksiyon maddelerinin aksine, yalnızca mikroorganizmalara saldırırken, beden dokusuna zarar vermiyor. Ayrıca ciltteki kan dolaşımını hızlandırarak örneğin diyabet hastalarında geç kapanan yaraların bile daha hızlı iyileşmesini sağlıyor. Söz konusu madde dezenfeksiyon çözeltisi olarak “Dermacyn” markasıyla onaylandı, fakat tedavi edici etki halen klinik araştırmalarla kontrol edilmekte. “Şifalı suyun” üretiminde normal su ve yarı geçirgen bir zar içinde bulu CBT1056/4 15 Haziran 2007