24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

BİLGİSAYAR TEKNOLOJİSİ POLİTİK BİLİM Aykut Göker http://www.ınovasyon.org İlham aldığımız ülkelerin bilim, teknoloji, inovasyon politikalarındaki öncelikler zamanla değişecek; ulusal inovasyon sistemlerinde de bu değişiklikleri hayata geçirmeye yönelik uyarlamalar olacaktır. Bunları hemen ezberimize almadan önce kendi durumumuzu iyi değerlendirmeliyiz. Terde hepatit B virüsü bulundu Dr. Selda Bereket Yücel, Celal Bayar Üniversitesi’nde yakın temas sporlarında hepatit B’nin bulaşma risklerini araştırdı ve güreşçilerin terinde hepatit B virüs DNA’ları buldu. Bu durumda virüsün ter yoluyla da bulaşabileceği olasılığını dikkate alan bilim ekibi, yakın temas sporlarında hepatit taramalarına yer verilmesini öneriyor. Omurgayı Güçlendirmek Bizden önde koşanların bilim, teknoloji, inovasyon politikalarında ve bunlarla ilintili elkitaplarında gözüken yeni terimlerin onların zaman içinde değişen önceliklerini yansıttığına değinmiştim. ARGE’de zâten iyi durumda olan ülkelerin başka alanlardaki eksikliklerini öne çıkarıp o alanlara yüklenmelerinden daha doğal ne olabilir? İsterseniz, bir süre önce söz ettiğim ülke stratejilerine bir de bu açıdan göz atalım. Örneğin, Birleşik Krallık’ın 2004–2014 yıllarını kapsayan Bilim ve İnovasyon Yatırım Çerçevesi’nde ülkenin ulusal hedefini belirleyen aşağıdaki paragrafı, özellikle de son cümlesini, birlikte okuyalım: "Ülke için umut verici bir gelecek yaratabilmenin anahtarı Britanya'da inovasyondur. Birleşik Krallık ekonomisinin, gelecek on yıl içinde üretkenliği ve istihdamı artırarak büyümeyi başarabilmesi için, bilgiye geçmişte olduğundan çok daha güçlü biçimde yatırım yapması ve bu bilgiyi, iş dünyasında ve kamu hizmetlerinde, daha etkin biçimde inovasyona dönüştürmesi şarttır. Hükumetin, özel sektördeki ve kâra yönelik olmayan sektörlerdeki ortaklarıyla paylaştığı büyük emel, Birleşik Krallık'ın, sâdece öne çıkan bilimsel ve teknolojik keşifleriyle değil, aynı zamanda, bu bilgiyi yeni ürün ve hizmetlere dönüştürmede bir dünya lideri olarak da, küresel ekonomide kilit konumunda bir bilgi merkezi olmasıdır." Bu paragraftan, Birleşik Krallık’ın bundan böyle “bilimsel ve teknolojik keşifleri” bir yana bırakıp sâdece “bu bilgiyi yeni ürün ve hizmetlere dönüştürme” ile uğraşacağı anlamı çıkarılabilir mi? İsveç’in 2005’te yürürlüğe koyduğu “Yenilikçi İsveç: Yenilenme yoluyla büyüme için bir strateji”sinde yer alan şu ibâreler değişen öncelikler meselesini ne güzel anlatıyor: “İsveç’in iyi bir başlama noktası var... Bugün bilgiye dayalı ekonomideki başarısı ve uluslararasılaşmadan sağladığı yarar açısından İsveç kadar iyi durumda olan pek az ülke vardır. İş şartları, inovasyon ve büyüme potansiyeliyle ilgili önde gelen uluslararası araştırmalarda İsveç ya ilk sıradadır ya da dünyanın en iyileri arasındadır... Ama şartlar değişmektedir; onun için giderek gücümüzü belli noktalarda toplamamız ve İsveç’in gelecekte zayıf düşme ihtimalinin olduğu alanları desteklememiz gereklidir...” Peki, buradan kalkıp, bilgiye dayalı ekonomide başarılı olan İsveç’in bilginin başlıca kaynağı olan ARGE faaliyetlerini arka plâna attığı söylenebilir mi? Finlandiya’nın 2007–2011 yıllarını kapsayan “Bilim, Teknoloji, İnovasyon” başlıklı ulusal strateji belgesine bakıldığında da, “inovasyon sisteminin bir bütün olarak işlevselliğini ve sistemin kendini yenileyebilme yeteneğini artırmak” ya da “araştırma sonuçlarının uygulamaya geçmesini ve ticarîleştirilmesini teşvik” gibi meselelere büyük bir önem verildiği görülür. Ama aynı belgede, GSYİH’sından ARGE’ye ayırdığı payın yüksekliği açısından önde olan Finlandiya’nın bu payı on yılın sonunda %4’e çıkarmayı hedeflediğini de görürüz. Yine ARGE’de çok iyi durumda olan Almanya’nın izlediği “Almanya için Yüksek Teknoloji Stratejisi”nde de “...Doğa bilimlerinden beşerî bilimlere, küçük startup'lardan erişkin KOBİ'lere, her kesimde, yeteneğimizi güçlendirmek istiyoruz. 2020'ye gelindiğinde, Almanya'yı dünyanın araştırmaya en fazla dost olan ülkesi hâline dönüştürmeyi başarmış olacağız.” denmektedir. Bu arada, "İrlanda, 2013'te uluslararası arenada araştırmasının mükemmelliğiyle anılan bir ülke olacak” diyen bir küçük ülkeyi de unutmayalım. Sözün kısası, ilham aldığımız ülkelerin bilim, teknoloji, inovasyon politikalarındaki öncelikler tabiî ki zamanla değişecek; ulusal inovasyon sistemlerinde de bu değişiklikleri hayata geçirmeye yönelik uyarlamalar olacaktır. Bunları hemen ezberimize almadan önce kendi durumumuzu iyi değerlendirmeliyiz. Bizim ulusal inovasyon sistemimizin bilim ve teknoloji ile çatılması gereken omurgası çürük; bu omurgayı hızla güçlendirmemiz gerektiğini unutmayalım. M CBT 1045/6 30 Mart 2007 anisa Celal Bayar Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Selda Bereket Yücel’in, yaşları 1830 arasında değişen 70 Olimpiyat güreşçisinin katılımıyla gerçekleştirdiği çalışmada, sporcuların terinde hepatit B virüsünün (HBV) DNA parçaları bulundu.. British Journal of Sports Medicine isimli dergide yayımlanan çalışma, terin HBV’nin bulaşmasında rol oynayabileceğini ortaya çıkarttı. Hepatit B hastalığına yakalanan yetişkinlerin %5’inde ciddi, kronik bir enfeksiyon meydana gelir. Enfeksiyon yaşam boyu devam eder ve siroz ve karaciğer kanseri gibi ağır karaciğer sorunlarına yol açar. Hastalık korunmasız cinsel ilişki ve virüs bulaşmış kan ile temas sonucu geçer. Yakın temas sporlarında kanayan yaralardan ve müköz membran salgılarından hepatit B virüsünün bulaşabileceği biliniyordu, fakat bugüne dek terin virüs taşıyıp taşımadığı konusunda ciddi bir çalışma yapılmamıştı. Dr. S. Bereket Yücel’in gerçekleştirdiği söz konusu çalışma işte bu açıdan büyük önem taşıyor. Araştırmada 70 erkek Olimpiyat güreşçisinin 9’unun (%13) kanında hepatit B virüsü görüldü. Ancak bunların gizli, örtülü (occult) enfeksiyonlar olduğu düşünüldü, çünkü virüse karşı herhangi bir antikor oluşmamıştı. Kan testleri pozitif çıkan 9 katılımcının 8’inin terinde hepatit B virüsü DNA’sı saptandı. Dr.Yücel bu sonuçu şöyle değerlendiriyor:“Bu çalışma Olimpiyat güreşçiliğinde gizli HBV görülme sıklığının, tahminlerin üzerinde olduğunu gösteriyor ve HBV’in ter ile de bulaşma riskinin olduğu görülüyor.” Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden gastroenterolog Doç. Dr. Neşe İmeryüz, ter yoluyla hepatit B virüsünün bulaşması olasılığının, terde tespit edilen viral parçacıkların miktarına bağlı olduğunu söyleyerek, bu konuda ileri araştırmaların yapılmasını gerekli görüyor. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden gastroenterolog Prof. Dr. Hakan Bozkaya, temas sporlarında hepatit B bulaşma riski bulunduğunu kabul etmekle birlikte, bunun ter yoluyla olmayacağını söylüyor. Dr.Bozkaya görüşlerini şöyle dile getiriyor.“Güreş gibi zedeleyici karşılaşmalarda sporcuların vücutlarında sıyrıklar olur ve virüs terden değil bu sıyrıklardan geçebilir. Virüsün terden geçebilmesi için çok özel koşullar gerekir. Örneğin sıyrıklar gibi. Hepatit B virüsü, cildin ve iç dokuların bütünlüğü bozulmadıkça bulaşmaz. Ancak biz bu bozulmayı gözle göremeyebiliriz.Sonuç olarak hepatit B’nin zedeleyici bir temas olmadan terden geçmesi imkansızdır” diyor Araştırmayı yürüten ekip, bu sonuçlardan hareketle, spor organizasyonlarının HBV testlerine ilişkin uygulamalarında şu değişiklikleri yapmalarını öneriyor: “Temas sporlarını yöneten uluslararası federasyonlar, sporcu muayenelerinde hepatit B taramasının da eklenmesi ve tarama sonuçları negatif ise aşılama önerilmesi konusunu tartışmaya açmalıdır.” Derleyen: Reyhan Oksay
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle