24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TÜRK BİLİMCİLER AYLAK BİLGİ Tahir M. Ceylan tmceylan@superonline.com Dr. Ali Babaoğlu ile uçan daire görmenin bugünün işi olmadığını XV.yy’da da benzer bir durumun ortaya çıktığını ve o gün için bunun ortaçağ karanlığına karşı majik (büyüsel) bir çözüm arzusundan kaynaklandığını konuştuk. Sanayi devrimi o dünyaya sonradan büyülü bir çözüm sunmuş ve yeni üretim ilişkileri derebeyliğin canına ot tıkamıştı. Türk bilim adamı Hotamışlıgil’den yeni bir buluş Harvard Üniversitesi Genetik ve Kompleks Hastalıklar Bölümü Başkanı Prof. Dr. Gökhan S. Hotamışlıgil, ekibiyle birlikte, besinlerin vücuda tahribat yapmasına engel olan ve karın içi yağlarında metabolik koruma görevi yapan yepyeni bir işlevi ve bu işlevi kontrol eden geni ortaya çıkardı. Büyüsel Çözüm İhtiyacı Şimdi de uçan daire görülüyor, önü tıkandığında toplumlar aynen tek tek insanlar gibi büyüye ihtiyaç duyuyorlar çünkü. Önü tıkanan her canlı aslında her hafta yapar bunu, tabiattaki mükemmel bir eser olarak patlıcan mesela filizlenip binlerce kat büyüyor, büyüyemediği noktada da çürüyor ve tohumunu döküp olağanüstü bir döndürmeyle ölüme çözüm buluyor: kendinden yeni bir patlıcan yaratıyor. Kadınlar da, kocaları aldatıp önü tıkandığında, falcıların, yatırların kapısından eksik olmaz. Dünya bu büyüsel çözümü her yandan arar bir yandan sunar bize: tekerlek yükler ağır gelmişken, penisilin mikroplar insanları kırıp geçirirken, rölativite teorisi Newton’un kesin ve değişmez fizik kuralları hayalgücünü sınırlamışken ortaya çıktılar. Şimdi dünya yeniden tıkandı, çok çok ama çok büyük bir insan grubu, ATM’lere kart sokup çıkarmayı, telefona alo demeyi, araba kullanmayı öğrenmeye çalışırken yaratılan hipnotik bir aurayla her şeyini kaybetti. İnsanlar tarla satıp, tarla sürmeye yarayan traktör aldılar, sonra da topraksız kalıp traktörü köyde taksi niyetine kullandılar. Kaybedilenler hiçbir koşulda geri alınamayacak. Şimdi herkes gökyüzüne bakıyor, kimisi uçan daire, kimisi Tanrı görmeye çalışıyor. Yine büyüsel bir çözüme ihtiyaç var. Peki çözüm olabilir mi? Evet olabilir, yeni bir Fleming ayrıksı düşüncelerle ortaya çıkıp dünyayı çoraklıktan kurtarabilir, dönüşüm için yeterince derebeyi var da sanki, hepsini anlamsız kılacak bir Voltaire eksik. Nasıl bir mucize? Bilmiyoruz, belki ama bu, bire on bin veren genetiğiyle oynanmış bir buğday cinsinin ya da genel olarak biyolojik dokularla, özel olarak da nöronlarla bilgi alışverişi yapabilecek sentetik bir bilgi deposunun keşfi olabilir, bilmiyoruz. Biyosentetik keşif öğrenme farklılıklarından kaynaklanan eşitsizliği, bilgisizliği ve okulları ortadan kaldırır. Örneğin makine mühendisliğinin tüm müfredatının bir yongayla beyne entegre edildiğini düşünelim, teknik üniversiteyi okumaya gerek kalacak mıdır? Ya da eğitim için askerlerin hazır kıta olmasına, milyonluk ordulara gerek bulunacak mıdır? Bugün internet ulaşımlı veritabanlarının binlerce ciltlik kütüphaneleri anlamsız hale getirmesi gibi bir durumdan bahsediyorum. Yarı mamul insanın hatta hayvanın gelişimiyle Londra borsasının başına pekala da biyosentetik bir maymun oturabilir, tabii bunu söylerken kesinlikle ormanda muz soymanın Londra’da adam soymayı kolaylaştıracağını kastetmiş değilim! Komik olduğumun farkındayım, ama mucizeler bana göre komediyle gelirler. Dünyanın öyle bir huyu vardır, sorunları dürüstlükle değil, hınzırlıkla çözer o; mesela kirlilik sorununu kirletmeyerek değil, kirletip sonra da atıkları temizleyen bir madde bularak halleder. Diyelim ki Fleming, Rokfor peynirini mayalayan küf mantarıyla karşılaşan mikropların felç olduğunu görmese, 1940’lardan bu yana penisilin olmayacak, aramızdaki bazı insanların geriye doğu üç kuşağı ve/veya onların oğulları dünyayı tanımıyor olacaktı. Rokfor peyniriyle mikropların bir bakteriyoloji profesörünün mutfağında yan yana gelmesiyle olanlara bakın! Dünya komikten öte sirk gibi bir yer sanki! Eskiden olduğundan daha da fazla, özellikle bu yüzyılda her şey efsunlaştırılabilir; asılan Saddam, kükreyen aslan, her şey.... Bunlar büyülü bir yaratı arzusunun prematür(ham) formlarıdır. Rollo May, yaratma sürecinde yaratıcının bir karşılaşma geçirmesinden bahseder. Ressamlar resmedecekleri nesneyle, bilimadamları çözecekleri sorunla, onları en içlerinden kavrayacak şekilde karşılaşırlar. Mesela Floransa’da Michelangelo’nun Davut heykeliyle karşılaşmadan evvel hiç kimse, o güne kadar gördüğü erkekleri aslında görmemiştir ve kendi etleri içinde bu kadar güzel bir erkeğin yerleşik olduğunu düşünmemiştir herhalde! Floransa erkeklerde zayıflamaya kadınlarda aşka neden oluyor, tavsiye ederim. İnsan Davut’a anlam veren şey, heykel Davut orada! Sanat ve bilimadamları nesnesiyle ya da çözeceği sorunla karşılaşmadan yaratısını gerçekleştiremez. Dünyanın sorunu bilimadamına karşılaşma verebilecek büyüklüğe ulaştı, yani bir Davut var ortada, iş onun heykelini yapmaya kaldı. Çözüm yakındır. www.crsm.net Ç ok yemek, uzun vadede insan sağlığını olumsuz etkiliyor. Aşırı vücut yağının, hatta yanlış beslenmenin, bağışıklık sistemini olumsuz etkileyerek ensülin direncine, tip 2 diyabete ve kalp hastalığına yol açtığı biliniyor. Öte yandan vücudun, her kahvaltı, öğle yemeği, akşam yemeği ve ara öğünü takip eden besin saldırısının ardından oluşan bağışıklık tepkisini ve enflamasyonu (iltihaplanmayı) önlemesi ve sağlıklı bir dengeyi muhafaza etmesi gerekiyor. Harvard Üniversitesi Genetik ve Kompleks Hastalıklar Bölümü Başkanı Prof. Dr. Gökhan S. Hotamışlıgil tarafından yürütülen araştırmalar, yemeklerden sonra normal metabolik ve bağışıklık aktivitesini koordine eden bir koruyucu faktörü ortaya çıkardı. STAMP2 adı verilen molekül, en fazla, karın içi yağında üretiliyor. Burada, yemek yendikten sonra artıyor ve öğün aralarında düşüyor. Bu molekül, yağ hücrelerine besin saldırısıyla başa çıkmada yardımcı oluyor ve besinlerin vücutta tahribat yapan etkilerini ortadan kaldırıyor. Bu heyecan verici çalışma, 4 Mayıs’ta dünyanın en önde gelen bilimsel dergilerinden biri olan Cell’de yayımlanarak bilim dünyasına duyuruldu. SAĞLIKLI DİYETİN SIRRI STAMP2 STAMP2’nin yokluğunda, görünürde zararsız olan düzenli bir diyet bile hastalıklara yol açabiliyor ve fazla kilolu ya da obez kişilerde görülen tahribatın ve rahatsızlıkların ortaya çıkmasına seBulunan gen, bep oluyor. Söz konusu rahatsızlıkobezite, lar, kan şekerinin ve kan yağ düzeydiyabet ve lerinin yükselmesi, ensülin direnci, karaciğerde yağlanma ve karın içi enflamasyon yağlarının artması şeklinde kendini arasındaki gösteriyor. ilişkileri açığa Metabolik sendrom olarak da biçıkaran linen bu değişiklikler, kalp hastalığı, tip 2 diyabet ve kanser dahil pek çok araştırmaları hastalık riskini artırıyor. Araştırmadestekliyor cılar ayrıca, STAMP2 olmadığında, ya da normal kapasitede çalışmadığında, bağışıklık hücrelerinin, organları çevreleyen karın içi yağını istila ettiğini ve insanlarda obezite komplikasyonlarını tetiklediğine inanılan, düşük seviyeli kronik enflamasyona ve strese yol açtığını da buldular. Araştırmalar, STAMP2 molekülü sağlıklı çalışan deneklerde, aynı günlük normal sınırlar içinde alınan besinlere karşı bu tür bir reaksiyon gelişmediğini ve sağlıklı bir metabolik dengenin korunduğunu gösteriyor. Böylece, aldığımız gıdaların vücudumuzdaki moleküler adresi ortaya çıkarılmış oluyor ve insanlarda obezite komplikasyonlarını teşvik ettiğine inanılan düşük seviyeli kronik enflamasyona dair bazı yeni kanıtlar, öngörüler ve düşünce sistemleri ortaya çıkıyor. CBT 1051 / 10 11 Mayıs 2007
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle