Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP Cumhurbaşkanı seçiminin ilk iki oylaması 1982 Anayasası, Cumhurbaşkanı seçimini düzenlerken; 1961 Anayasası uygulamasından yola çıktı. Gerçi 1961 Anayasası da, Cumhurbaşkanı seçiminin ilk iki oylamasında nitelikli çoğunluk aramıştı (m.95). Ama yine de, son çözümlemede, salt çoğunluğu yeter görmüştü. Buna karşın, 1980 Mart’ından Eylül’üne dek salt çoğunluk sağlanamadığından Cumhurbaşkanı seçilememişti. Rahmi Kumaş, Hukukçu mesi koşul olarak ön görülmüş olmasıdır. 1982 Anayasası döneminde, Cumhurbaşkanı seçiminde yapılan ilk iki oylamada Genel Kurulda üye tamsayısının üçte ikisi milletvekili bulunma koşulu Ahmet Necdet Sezer ile Süleyman Demirel’de sağlanmıştı. Ancak Turgut Özal’da bu sağlanmamıştı. O zaman, Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) ile Doğru Yol Partisi (DYP) Cumhurbaşkanlığı oylamalarına katılmamışlardı. O süreçte de, Özal’ın Cumhurbaşkanı seçiminin Anayasaya uygun olmadığını ileri sürenler olmuştu. (Refah Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan, 27 Ekim 1989 günlü Cumhuriyet Sayfa 8 ve Milli Gazete sayfa 1). Hukukçular buna gereken ilgiyi ne yazık ki göstermemişlerdi. Anayasa Mahkemesi’ne gitme yetkisi olan tek kuruluş SHP’nin Genel Başkanı Erdal İnönü "Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk iki turunda üçte iki çoğunluk bulunmamasının anayasanın ruhuna aykırı olduğunu, ancak buna rağmen hukuki açıdan Anayasa Mahkemesine iptal davası açmanın olanaksız olduğunu" söyleyerek (29 Ekim 1989 günlü Cumhuriyet) bu süreci kesmişti. Necmettin Erbakan’ın bu görüşü demokratik anayasa hukukuna bir katkı niteliğindedir. Nitekin Mesut Yılmaz Başkanlığındaki AnaYol hükümetinin güven oyu alma işlemini iptal ettirmesi de bu yönde bir başarısıdır. Şimdi Erbakan’ın 18 yıl önceki görüşünü dile getirmemesi ya unutkanlığındandır ya da AKP iktidarına minnet borcundan. Öyle ya, AKP korumasıyla Hazine paralarını zimmetine geçirmesinin karşılığı olan hapisi yatmaktan kurtulmuş oldu. Eğer o zaman Erdal İnönü, Anayasa Mahkemesi’ne Cumhurbaşkanlığı seçimini taşısaydı, bugün bu tartışmaları yapmaz olurduk. 982 Anayasası, 1961 Anayasasından bir adım daha ileri giderek dördüncü oylamaya, üçüncü oylamada en çok oy alan iki adayı bırakmıştır. Ama TBMM Başkanının seçiminde olduğu gibi, dördüncü oylamada en çok oy alanı seçilmiş saymamıştır. Bu anayasa koyucunun, Cumhurbaşkanına verdiği önemi gösterir. Gerçi TBMM Başkanı seçiminde de ilk iki oylamada üye tamsayısının üçte iki oyunun alınması öngörülmüştür başkan olmak için. 1982 Anayasası döneminde Necmettin Karaduman, Yıldırım Akbulut, Kaya Erdem, Hüsamettin Cindoruk, İsmet Sezgin, Mustafa Kalemli, Hikmet Çetin, Ömer İzgi ve Bülent Arınç TBMM Başkanı seçilirken ilk iki oylamada, üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu arandığı görülmedi. Daha doğrusu bu koşul yalnız, başkan seçiminde adaya üçte iki oy çıkmadı diye alınarak üçüncü oylamayla, yani salt çoğunlukla başkan seçimine geçildi. Turgut Özal’ın Gerçekte TBMM Başkanı seçimi seçiminde Eroylamalarının ilk ikisinde de Genel dal İnönü "Cum Kurulda üye tamsayısının üçte ikisi milletvekili bulunması koşulu aranahurbaşkanlığı caktır. Bugüne dek, bunun dile getiseçimlerinin ilk rilmemesi, yapılanın Anayasaya uyiki turunda üçte gunluğunu göstermez. Nasılsa Meclis Başkanı seçilecektir, 276 oy alan seiki çoğunluk çilir diye üçte iki koşulu titizlikle yebulunmaması rine getirilmedi. Üçüncü oylamada anayasanın ru276 oy alan Meclis Başkanı seçilir oldu. huna aykırıdır, 1 rüşsünler ve adayın üzerinde üçte iki çoğunluk sağlanmazsa salt çoğunlukla yetinilsin. Anayasa koyucunun, Cumhurbaşkanı olacak kişi için saydığı nitelikler kırk yaşını doldurmak, yüksek öğrenimli olmak, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olmak ve seçim sırasında Cumhurbaşkanı olmamak nasıl bağlayıcı ise; cumhurbaşkanı seçiminde de ilk iki oylamada oylamaya katılan milletvekilleri sayısının üye tamsayısının üçte ikisi olması da bağlayıcı bir kuraldır. Nasıl ki birinci oylama ile ikinci oylama arasında en az üç gün süre geçmesi bağlayıcı ise, bu da bağlayıcıdır. Eğer, TBMM birinci oylama ile ikinci oylama arasına üç gün koymayıp aynı gün ya da ertesi gün oylama yaptığı taktirde bu işlem Anayasa Mahkemesi’nde nasıl bozulmayı gerektirirse, üçte iki çoğunluğun ilk iki oylamada bulunmaması da öyle bozulacaktır. Anayasanın biçim (usul, şekil) için öngördüğü düzenlemeler de, anayasanın temel ilkelerindendir. 367 OY ZORUNLUĞU Anayasanın 96. maddesinde toplantı yetersayısında öngörülen, üye tamsayısının en az üçte biri yani 184 milletvekilinin Genel Kurulda bulunması zorunluğu, tüm toplantılar için geçerli değildir. Çünkü maddenin başında "Anayasada, başkaca bir hüküm yoksa..." yazmaktadır. Bu demektir ki, TBMM toplantılarının açılması için, en az 184 milletvekili aranması durumu, bazı durumlarda yeterli olmayacaktır. Ancak, her toplantıda en az 184 milletvekili bulunacak ki toplantı açılabilsin. Ama sözgelimi, anayasa değişikliği görüşmelerinde, Meclis 184 milletvekili varken görüşmelere başlasa bile, yapılan oylamada 184 oy çıkması, bu işlemi geçersiz kılmaktadır. Çünkü anayasa değişiklik önerisinin kabulünde, 330 oy çıkmazsa yapılan oylamalar geçersiz olacaktır. (Anayasa m. 171/1 son tümce, İçtüzük m.94/1 ve 2) Demek ki bir anayasa değişikliği görüşülürken, 184 milletvekili ile Genel Kurul çalışmaya başlamış olsa bile, yapılacak oylamada 330 oy çıkmamışsa anayasa değişikliği önerisi rededilmiş olacaktır. Bunun gibi Cumhurbaşkanlığı seçiminde de 184 milletvekili ile oylamaya başlansa bile, anayasa değişikliği oylamasında olduğu gibi, sonuçta 367 milletvekilinin oy kullanmadığı ortaya çıkarsa, yapılan birinci ya da ikinci oylama geçersiz olmaktadır. Nasıl ki anayasa değişikliği oylamasında 330 oy almayan öneri rededilmiş sayılıyor, ya da oylamada 329 milletvekili bulunmuşsa değişiklik istemi rededilmiş oluyor; Cumhurbaşkanı seçiminde de ilk iki oylamada sözgelimi 366 milletvekilinin oylamaya katıldığı saptanırsa bu oylama işlemleri geçersiz olacaktır. Doğaldır ki, sandıktan 366 milletvekilinin oyu çıkarsa oturum yasaldır. Çünkü oy kullanmayan Meclis Başkanı ile Genel Kurulda 367 milletvekili olduğu anlaşılacaktır. Ancak 366 milletvekili bir kişiye ilk iki oylamada Cumhurbaşkanı oyu verse de, üçüncü oylamaya geçilecektir. Nedeni de Cumhurbaşkanı olmak için 367 oyun, ilk iki oylamada bir kişide birleş ÖZÜNE UYGUN Demek oluyor ki Anayasada, Cumhurbaşkanı seçimi için öngörülen ilk iki oylamada, adayın 367 oy alması ile ilgili oylama "iki oylama yapılmış oldu" diye geçiştirilecek sıradan bir düzenleme değildir. Konu, Cumhurbaşkanlığı gibi önemli bir sorun olduğundan TBMM’de uzlaşmayı öngörmektedir. Bu bakımdan Sayın Sabih Kanadoğlu’nun yorumu, anayasanın özüne uygundur. Bu yorum, kesinlikle zorlama değildir. Zorlama olan, "iki oylama oldu, üçte iki çoğunluk sağlanamadı; üçüncü oylamada salt çoğunluk yeter" anlayışıdır. Çünkü bu anlayış benimsenirse, ilk iki oylama, oylama oynaması olarak algılanmış olacaktır ki, bu da anayasanın ciddiyeti ile kesinlikle bağdaşamaz. Kaldı ki 1989 Kasımında da bu tartışmalar yaşandı. Demek ki Cumhurbaşkanı seçiminde, ilk iki oylamada 367 milletvekilinin Genel Kurulda bulunması zorunluğu görüşünü ilk ileri süren Sabih Kanadoğlu değildir; Necmettin Erbakan’dır. Bu sorun 1989 Kasımında da tartışıldı. Ancak Erdal İnönü’nün buna yanaşmaması sorunun Anayasa Mahkemesi’ne gitmesini önledi. Böylece Erdal İnönü, Turgut Özal’ı koruyarak; 1993’te de Süleyman Demirel’i isteyerek Cumhurbaşkanı yapmış oldu. Şimdi ise Deniz Baykal, CHP Genel Başkanı olarak bu oyuna gelmeyecektir. Nitekim bu konudaki dirençli tutumunun oyunları bozacağı anlaşıldığından, egemen çevreler rahatsız olmaktadır. 1989’da Baykal SHP Genel Sekreteriydi, bugünse CHP Genel Başkanı. İkisi arasındaki ayrımın sınavını vermek durumundadır. ancak buna rağmen hukuki açıdan Anayasa Mahkemesine iptal davası açmak olanaksızdır" demişti! HUKUKÇULAR İKİ BÖLÜNDÜ Cumhurbaşkanı seçiminde de, bu "üye tamsayısının üçte ikisinin Genel Kurulda bulunması" zorunluğu aranacak mıdır? Ülkede hukukçular, ikiye bölündü. Kimilerine göre üye tamsayısının üçte ikisi olan 367 milletvekilinin oylamada bulunması önemli değildir. İlk iki oylama usulen yapılır; üçüncü oylamaya geçilir. Radikal gazetesi bu görüşlere yer veriyor. Bu iki oylama düzenlemesi Cumhurbaşkanlığı oylamasını oyun olarak görenler için kolayca savuşturulacak bir engel olarak görülüyor demektir ki,bunu anayasanın özüyle bağdaştırma olanağı yoktur. Cumhurbaşkanı seçiminde ilk iki oylama gerçekten, savuşturulabilecek türden sıradan bir oylama mıdır? Eğer ilk iki oylamada 367 milletvekilinin genel kurulda bulunması ana koşul olarak öngörülmeseydi, anayasakoyucu, "cumhurbaşkanı adayı üye tamsayısının salt çoğunluğunu aldığında cumhurbaşkanı" olur derdi. Oysa bu yaklaşımı, iki oylamadan sonra benimsemektedir. Bunun anlamı yok mudur? Üstelik, bu iki oylama "en az üçer gün ara ile yapılacak", dediğine göre bu 367 oy koşulu çok önemli demektir. İstenmiştir ki TBMM üyeleri aralarında, yaklaşık on gün gö CBT 1039 / 22 16 Şubat 2007