Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2006’nın bilim olayları Mİ O N O R T AS Plüton’a rütbei tenzil 2006’ın en şaşırtıcı bilim olaylarından biri, dünyanın önde gelen astronomlarının Plüton’un artık gezegen sınıfına dahil olmadığı kararına varmasıdır. Bu kolay bir karar değildi. Bu kararın alınmasına yol açan olaylar dizisi geçen yıl Xena adı verilen gökcisminin keşfi ile başladı. Xena’nın Plüton’dan büyük olması nedeniyle astronomlar yıllardır ilk kez bir gezegen daha bulduklarını sandılar. Bu yıl Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’da toplanan Uluslar arası Astronomi birliği ilk başta Xena, Ceres ve hatta Plüton’un uydusu Charon’u gezegen sınıfına dahil etmeye hazırlanıyordu. Birliğe göre bir gökcisminin gezegen sınıfına dahil edilmesi için • Yuvarlak olması • Güneşin çevresinde dönmesi • Komşularına oranla kütleçekimsel olarak başat olması gerekiyordu. Ne yazık ki Plüton, Charon, Xena ve Ceres bu üçüncü kriteri yerine getiremedikleri için cüce gezegen tanımlamasına mahkum oldular. Plüton’un dışlanmasına bazı bilim adamları şiddetli tepki gösterdiler. Bunların başında Colorado, Boulder’daki Southwest Araştırma Enstitüsü’nden Alan Stern geliyor. NASA’nın Plüton’a gönderdiği New Horizons (yeni Ufuklar) projesinin lideri olan Stern, birdenbire kendisini gezegen olmayan bir asteroitin keşif çalışmaları içinde buldu. Bu arada kamuoyu da yıllardır gezegen belledikleri bir gökcisminin rütbei tenzilinden pek de hoşnut değil. Ancak bir başka astronom grubu CDM’yi bütünüyle reddediyor. Bunlar gözlemlerini açıklarken, kütleçekim kuramını değiştiriyorlar. Bu görüşe göre kütleçekimsel alanın belirgin bir eşik değerini geçmesiyle ortaya çıkan hızlanma, kütleçekimini güçlendiriyor. Geçen yıl bu iki grup, Bullet kümesi konusunda yine birbirlerine ters düştüler. Bu çarpışmada kümelerin normal maddesinin yüzde 90’ı, aralarında gaz havuzcukları oluşturacak şekilde gaz çıkartır. Clowe’un ekibi gazı tükenmiş kümelerin arkalarındaki nesnelerden gelen ışığı nasıl eğdiklerini inceleyince, bunların içinde hala büyük miktarlarda görülmeyen madde olduğuna karar verdiler. Bunlara göre bu büyük miktarlardaki madde CDM olabilirdi. İlk bakışta bu iddia ile değiştirilmiş kütleçekimi kuramının ölümcül bir darbe aldığı düşünülse de, değiştirilmiş kütleçekimi kuramını geliştirenler, bazı kümelerin kütlelerinin nötrinolardan, başka bir deyişle sıcak kara maddeden oluşabileceğini ileri sürüyorlar. Sonuçta, taraflardan biri Bullet’ı, kütleçekimini güçlendiren yeni bir kuvvetten yararlanarak soğuk kara madde ile açıklamaya çalışırken, diğer taraf kütleçekimini değiştirmeye çabalıyor. Bu iki grubun mücadelesini izleyenler bu ikisinin her geçen gün biraz daha ateşkese yaklaştığını düşünüyor. Davranışlarımızdaki bu değişikliğin nedeni Nearderhal genomunun bir milyon baz çiftinin çözümlenmesinin bir sonucudur. Bir hücre çekirdeğinden eski bir DNA’nın çıkartılıp diziliminin tamamlanması birkaç yıl önce düşünülmesi bile olanaksız bir olaydı. Anvak geçen yıl son derece iyi korunmuş iki adet fosile ve ileri dizilim yöntemlerine bağlı olarak Homo Neanderthalis’in genomu gün ışığına çıktı. Şimdi artık bizim ortak atamızın 3.000 kişiden oluşan bir nüfusun içinde yaşadığını, Neanderthal ile aramazdaki kopuşun 60.000 yıl önce başladığı biliniyor. Bunu, 6 milyon yıl önce insanların şempanzelerden ayrıldığı dönem ile karşılaştırın. Göreceksiniz ki Neanderthal’lerle daha yakın akraba olduğumuz anlaşılıyor. Neanderthal’ler eskiden bizler gibi ölülerini gömüyorlardı. Oysa böyle bir şey şempanzelerde söz konusu bile değildir. Cebelitarık’ta ortaya çıkartılan eski eserler Neanderthal’lerin 28.000 yıl öncesine kadar hayatta olduklarını gösteriyor. Bu da Neanderthal’lerle bizlerin binyıllarca birlikte yaşadığımız anlamına geliyor. Neandrethaller artık aramızda değil; büyük bir olasılıkla binin nedeni değişen çevre koşullarına uyum sağlayamamaları. Bir başka çalışma da bazı Neanderthal’lerin açlıkla baş edemeyip ölülerini yediklerini gösteriyor. Evrimin önemli kayıp halkaları bulundu Kanada’nın Nunavut bölgesindeki ağaçsız, otsuz , topraksız Ellesmere Adası’nda sürdürülen kazılarda 375 milyon yaşında, pullu, yüzgeç ayaklı, düz kafalı, döner boyunlu Tiktaalik roseae adın verilen bir balık fosili bulundu. Inuit dilinde "büyük sığ su balığı" anlamına gelen Tiktaalik evrim tarihindeki önemli bir kayıp halkanın bulunması anlamına geliyor. Bu kayıp halka yüzen balıklarla karaya ilk çıkan hayvanlar arasındaki boşluktu. Chicago Üniversitesi’nden paleontolog Neil Shubin ve meslektaşı Philadelphia Doğa Bilimleri Akademisi’nden Ted Daeschler, uzun süren hesaplamalar sonucunda karaya ilk ayak basan hayvanın büyük bir olasılıkla bu bölgede bulunacağına karar vermişlerdi. 1.2 m ile 2.7 m uzunluğunda olan yaratığın yüzgeçleri, kol ve bacak kemiklerine benzer yapıda kemikler içerdiği için omuz, dirsek ve bilek kısımlarından oluşuyordu. Bu kemik yapısı sayesinde yaratık kafasını sudan çıkartıp oksijen soluyabiliyordu. Daeschler bu konuda şu açıklamayı yapıyor: "Kafatası sıkı sıkıya omuza bağlı değildi. Böyle bir yapıyı balıktan bekleyemezsiniz. Bize kalırsa bu yaratık sığ sularda yaşayıp, karada avlanabiliyordu." Hazırlayan: Reyhan Oksay OJİ L O T N O PALE Kara madde üzerinde kopartılan fırtına 2006 yılı Tucson’daki Arizona Üniversitesi’nden kara madde uzmanı Doug Clowe, Bullet Kümesi adını verdiği iki galaksinin çarpışmasını inceledikten sonra kara maddenin varlığına ilişkin kuşkularının tümüyle yok olduğunu bildirdi. Clowe ve ekibi, kara maddenin kütleye ve dolayısıyla evrenin küleçekimine ilave olduğuna inanıyor. Bu da galaksilerin nasıl oluştuğunu ve döndüğünü, galaksi kümelerinin dağılımını açıklıyor. Fizikçilerin pek çoğu kara maddenin soğuk kara madde (Cold Dark MatterCDM) şeklinde varolduğunu düşünüyor. Ancak bu konuda şimdiye dek somut bir kanıt ortaya konulmuş değil. Neanderthal’lere özür borçluyuz Biz insanlar, tarih boyunca ayırımcılıktan kurtulamıyoruz. Öyle ki bu ayırımcılığımızı yalnızca çağdaşlarımıza karşı değil, bugün izi bile kalmamış türlere karşı da uyguluyoruz. bizim kardeş türümüz olan Neanderthal’lere karşı yıllardır büyük haksızlık yaptığımızı düşünen bilim adamları, geçen yıl bunları yine aileye dahil etmeye karar verdiler. CBT1033/15 5 Ocak 2007 2006 BİLİM