13 Haziran 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GÖNÜLDEN BİLİME Ahmet İnam Kuraklıklar artıyor. 1947’den beri İspanya, ilk kez 2005 yılında en kurak zamanını yaşadı. Kuraklık aynı zamanda Fransa’nın güneyini, Magreb ülkelerini, Balkanları ve Türkiye’yi de etkisi altına aldı. "Ben, mühendis olarak etik kurallara uyarım; ama eve gidince de karımı döverim veya dostlarımla olan ilişkide borç alırım, ödemem, milleti dolandırırım. Sana ne!" Mühendisin Yaşamı, Mühendisin Etiği "Bu etik, galiba felsefecilerin bildiği, bizim de aklımızın ermediği tuhaf bir şeydir. Onun için, biz fazla konuşamayız" gibi bir çekince görüyorum, mühendis arkadaşların tavırlarında. Belki dürüstlük adına doğru olabilir, ama dikkatli bir eleştirel tavırla,bunda o kadar da çekinecek bir şey olmadığını düşünüyorum. Mühendisliğin içindeki etik problemleri mühendisler çözecekler; çünkü bu, onların hayatıdır. Mühendislerin kendi yaşama istiklallerine kavuşması sorunudur. Elbette felsefecileri dinlemekle birlikte, sorun felsefecilere bırakılmayacak denli önemlidir. Bir mühendislik etiği problemi demek, mühendis gibi yaşamanın, mühendis gibi var olmanın, mühendis olarak bu dünyada yaşayıp göçüp gitmenin, mühendis olarak geriye bir şeyler bırakmanın sorumluluğundan başka bir şey değildir. İsterseniz felsefe okuyun, isterseniz bir sürü teori okuyun, onun da desteği olabilir; ama çok somut bir şey olduğunu da unutmayın. "Ben, mühendis olarak etik kurallara uyarım; ama eve gidince de karımı döverim veya dostlarımla olan ilişkide borç alırım, ödemem, milleti dolandırırım. Sana ne! Bu benim özel hayatım. Mühendislik olarak etik kurallarına uyuyorum, ama insan olarak uymak durumunda değilim." Bu anlamda etikten vâreste, etik dışı bir özel hayat olamaz. Evinde karısını döven veya aldığı borcu kişisel olarak ödemeyen bir insanın, mesleğinde ahlaklı olduğunu söyleyemeyiz. insan bir bütündür, dolayısıyla etik de bir bütündür. Onun için, mühendislik etiği gibi bir etik, genel olarak insan olma etiğiyle birleşmiş bir şeydir. Onun için, sorun hepinizin sorunudur. Sadece uzmanların, felsefecilerin, etikçilerin veya son zamanlarda uygulamalı etikçilerinin sorunu falan değil; "Nasıl bir dünyada yaşayacağız, nasıl bir insan olarak yaşayacağız" sorunudur. Bu konuda herkes düşünebilir; hele mühendis, donanımı gereği daha iyi düşünebilir. Bizi bekleyen asıl sorun, mühendisin dünyaya bakışı ve hayatı algılayışında yapılması gerekli değişiklik. Mühendisten beklenenle, mühendisin hayattan beklediği konusunda tartışmalar yapmak lazım. Mühendislik etiği tartışmaları sonunda, "Mühendis kimdir, nedir, ne işe yarar, bu dünyada görevi nedir?" sorusuna geliyor. Burada da idealist ve biraz hayalci olmak gerek. Çok fazla gerçekçi olmak adına, "Bu düzenin meselesidir. Bana ne, ben bir şey yapamam, ben bir garip mühendisim" dememek gerek. Ne demek garip mühendisim? Garip mühendisler bir araya gelirler, garip mühendisler bir arada konuşurlar, garip mühendisler sürünürler, sürünürler, belki bu kuşaklar boyu sürebilir; ama garip mühendislerin gördükleri ve eleştirdikleri dünya konusunda attıkları kıvılcımlar birikir, birikir, bir ateş olabilir. Neden böyle düşünmüyoruz? "Ben mühendisim, dünyayı değiştirebilirim" düşüncesi de çok hayalci görünmekle birlikte, mühendis zaten aldığı eğitimle, gerçekle hayali ayırt edebildiği için zararlı değildir. Mühendis sözünün Batı dillerinde kökeninde olan "yaratıcı"lık vardır. Mühendis kökenine yakıştığı sürece hem bu düzenle ilgili sorunları görüp, ona göre örgütlenebilir, harekete geçebilir hem de kendi mesleğindeki çirkinlikleri fark edebilir. Mühendislik mesleğindeki ahlaksızlıklar çirkinlikler, çoğunlukla düzenin çirkinlikleridir. Benzer çirkinlikler tıpta da vardır ve diğer meslek erbabı için de, öğretmenler için de, akademik hayat için de söyleyebileceğimiz çirkinliklerdir. Dolayısıyla, ahlakın bir yaşama problemi olduğunu, insan gibi insan olabilme problemi olduğunu ve çok somut bir problem olduğunu söyleyebiliriz. Bu problemi çözebilmek için hangi ilkelerden yola çıkmak gerek, nasıl bir dünya ve insan tasarımı yapmak lazım? Onun için, ütopyalara ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Ütopyalar, bizim tasarılarımız, öngördüğümüz, gerçekleştirmek istediğimiz hayallerimizdir. Elbette hayallerimiz olacaktır; çünkü dünyayı hayallerimiz kadar değiştirebiliriz. Eğer hayallerimizi ortadan kaldırırsak ve daraltırsak, güzel bir dünya kurabilme şansımız hiç kalmaz. Onun için, dünyayı değiştirme çabası ve atılımında olan mühendislerin sayısını çoğaltmak ve mühendis odalarının, mühendis örgütlerinin bu işi üstlenmesinden yana olduğumu söylüyorum. KARADENİZ TÜRKİYE l algler kıyılarımızı ele geçirdi. 1930’larda doğu Akdeniz’de görülmeye başlayan caulerpa racemosa cinsi algler artık bu bölgeye tamamen yerleşti. Biologların lessepsienler olarak sınıflandırdıkları caulerpa racemosalar Süveyş Kanalı’ndan geçerek Akdeniz’e ulaşmışlardı. değişimler Öte yandan 15 yıldır doğu Akdeniz’deki türlerin, hızla artan su sıcaklığı ile batıya doğru kaydığı görülmekte. Buna rağmen halen Büyük Mavi tropikal bölgelerden gelen balıklar, kabuklu deniz canlıları ve algler tarafından topyekün bir istilaya uğramadı. Coğrafi konumundaki kapalılık tropik deniz canlılarının buraya girmesini engelledi. 20.yüzyılda ise Hint Okyanusu ve Pasifik Okyanusu kökenli 300’e yakın tür Akdeniz’e yerleşmişti. 21. yüzyıla geldiğimizde ise Cebelitarık Boğazı’nı ve Süveyş Kanalı’nı aşamayan canlılar Akdeniz’e geçemiyor ve Akdeniz coğrafi konumu sayesinde kendini bu yeni türlerden koruyor. CBT 1018/9 22 Eylül 2006
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle