25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

YERBİLİMLERİ Büyükçekmece ve Küçükçekmece koyları ve gölleri nasıl oluştu? Devebağırtan ve Beylikdüzü gibi deniz ve göl manzaralı, dolayısıyla yerleşim için çekici özelliklere sahip olan eski heyelan bölgelerinde, güvenli bir ortam yaratabilmek için heyelana karşı bilinçli önlemlerin alınması şart. Ayrıca, güçlü bir deprem etkisiyle heyelanların tetiklenmesi söz konusu... Bu koyların ve göllerin ve bölgede heyelanların ortak nedeni Marmara Denizi’ndeki su düzeyinin yakın jeolojik geçmişte birkaç kez, günümüzdekine göre en az 110 m. alçalmış olmasıdır. Esen Arpat, Boğaziçi Üniversitesi, B ir Marmara haritasına bakıldığında, İstanbul Boğazı ile Silivri arasında, az sayıdaki ufak tefek girinti çıkıntıları ile oldukça yumuşak bir görünüme sahip olan kıyı çizgisinde Büyükçekmece ve Küçükçekmece koyları çarpıcı zıtlıklar olarak dikkati çeker. Bu her iki koyun gerisinde, bu koylar ile bağlantılı birer gölün de yer alıyor olması, kıyı çizgisinin bu kesiminde, kıyının diğer kesimlerinden farklı jeolojik olayların meydana gelmiş olduğunu gösteriyor. Bu koylar ve göller, akarsular ile bağlantılıdır. Büyükçekmece gölüne Karasu, Küçükçekmece gölüne de Sazlıdere ve Ispartakule suyu dökülmektedir. Söz konusu göller ve koylar bu akarsuların doğrultularında uzanmakta, onların vadilerine yerleşmiş gibi gözükmektedirler. Gerçekte, öyledirler de. HALİÇ, GÜZEL BİR VADİ İstanbul’da akarsu vadisine yerleşmiş en ünlü deniz kütlesi, Haliç, günümüzdeki görünümüne yakışmayan diğer adı ile Altınboynuz’dur. Haliç’in, Alibeyköy ve Kâğıthane derelerinin deniz tarafından basılmış vadileri olduğu kolay canlandırılabilir. Bu iki derenin birleştikleri bölge ve birleşme noktasından sonra denize doğru devam eden vadi, günümüzde, ağız kesiminde derinliği 80m.’ye kadar ulaşan su kütlesi altında kalmıştır. Yani, deniz düzeyi 80m alçalsa, Alibeyköy ve Kâğıthane vadileri ile birleşen derin, güzel bir vadi ortaya çıkacaktır. Aslında, yukarıda "İstanbul’da akarsu vadisine yerleşmiş en ünlü deniz kütlesi Haliç’dir" derken İstanbul Boğazı’na haksızlık yapılmış ol maktadır. Çünkü, İstanbul Boğazı da deniz altında kalmış bir akarsu vadisidir. İstanbul Boğazında, bazı kesimleri sonradan bir ölçüde dolmuş olmakla birlikte, günümüzdeki deniz düzeyinden 110m. derinlikte, geçmişte deniz dışında kazılmış bir akarsu yatağı gömülüdür. Açıkca anlaşılacağı üzere o dönemde deniz düzeyi de 110m. dolayında alçalmış olmalıdır. Yakın jeolojik geçmişte, kabaca son 1 milyon yıl içinde, buzul dönemlerinde çok büyük miktarda su buz olarak tutulmuş olduğu için, Yerküre’de deniz düzeyi alçalmış; bir çok kez meydana gelen bu alçalmalar, bazı buzul dönemlerinde 120130 m.’lere ulaşmıştır. Bu alçalmaların Marmara Denizi’ni de etkilemiş olduğu çok sayıda araştırma ile ortaya kondu. Çok sayıda kanıt arasında, İstanbul Boğazının 110 m derinlikte, su dışında kazılmış CBT1018/14 22 Eylül 2006 noloji Bölgesi kuruluşuna da, proje öncülük etti. Üniversite ile anlaşma yapıldı ve proje start aldı.. işte bu kuruluş aşamalarında, Karadenizliler parayı bastırdılar... Ne kadar büyük ve hayırlı bir işe imza attıklarını, şüphesiz bilerek! Bir yıl sonra ortaklar 26’ya ve sermaye 1 milyona çıktı. Bir ay sonra, mart 2004’te temel atıldı. Eylül sonunda sermayesi 2.5 milyon oldu. 200’e gelince ürün pazarlama anlaşmaları, şirket katılımları ve sermaye 5 milyon YTL. Şimdi şirketin 53 ortağı var. Ortaklar servet bakımından irili ufaklı. Karadenizli ortaklardan birini genç yaşta kaybetmişler ve bir top lantı odasına hem resmini asıp hem de adını vermişler. Desteklerle, bu laboratuvar 6 milyon YTL civarında gerçekleşmiş. Avrupa’da 17 tane benzeri var. Ama Ortadoğu ve Orta Avrupa’da türünün tek örneği. Türkiye’nin kök hücre ihtiyacını karşılayacaklaır gibi, özellikle Pakistan’a kadar uzanan bölge ülkelerinden de şimdiden talepler almaya başlamışlar. İşte, ilaç ve cerrahi tedavi yöntemlerine, hastalıklı hücreye karşı sağlıklı hücre üretimi ile mücadelenin ülkemizde ciddi olarak eklenmesinin kısa öyküsü bu. Şirketin logosu da üç kan damlası. Adının ATİ olmasında, ortaklar arasında bulunan askerler öncülük etmiş. Yani "Gelecek".. Silahlı Kuvvetler adına araştırmalar yapan Türk Tıp. San. AŞ, projeyi görünce hemen ortak olmuş. Bu şirket ülkemizin en uyanık şirketlerinden biri! Gelecek gördüğü tıp, biyoteknoloji gibi şirketlere ortaklıklarıyla destek oluyor... Kapak fotoğrafında soldan sağa doğru ATİ’de görev alan, Prof. Murat Ertürk, Prof. Erdal Karaöz, Prof. Serdar Bedii Omay ve en sağda Genel Müdür Prof. Ercüment Ovalı görülüyor. Bu grup ATİ Teknoloji Bilim Kurulu Üyeleri ve tabii ki bazı diğer görevlere sahipler... Prof Ovalı, şimdilik 200 bin YTL ARGE bütçem var, diyor. "Bu önümüzdeki mart ayı sonuna kadar yetiyor. Sonrası için elimizde satılmamış çok değerli 10 hissemiz var.. Bunları semaye arttırarak da yüksek fiyatta satıp kendimize fon yaratabiliriz. Ama amacımız hemen araştırma projeleri ile ATİ’nin kendini finanse edecek bir kaynak yaratması.. Bu amaçla da ulusal çaplı bir porjeyi hemen devreye sokmak istiyoruz.." "Bilime standart geliyor, üniversitelerimizde projenin yüzde 80’i makinelere gider... o makine orada durur, başka kimseye de kullandırtmaz, kendine zimmetlidir. Komşu meslektaşı da aynı malzemeyi almak zorunda kalır... Artık biz geniş bir işbirliği dönemini başlatıyoruz.." 8 üniversitemizin destek verdiği ve işbirliği açıkladığı ATİ Teknoloji, kök hücre ve kan ürünleri, doku ve çeşitli aşı çalışmalarında ülkemizde yepyeni bir başlangıç yapıyor. Buradan çok ürün çıkacak, çok değerli makaleler de. Uzun zamandır istediğimiz böyle bir merkeze öncülük edenleri kutluyoruz. Şimdi çalışma ve üretme zamanı! Her şeye, ülkemizdeki bütün olumsuzluklara inat...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle