Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
FİZİK ZÜMRÜTTEN AKİSLER A.M. Celal Şengör Israrla üzerinde durduğum akademik kalite, üniversitelerin düzeyi, eğitimin yönetimi, yalnız eğitimciler için değil, hepimiz için yaşamsal önemdedir. Bilgi ve Görgü Lüks Değil Yaşamsal Bir Gereksinimdir İTİCİ KUVVETLE bir arada tutunan atom çifti. Atomlarda yeni bir birleşme durumu Birbirlerini iterek bir arada kalıyorlar: Fizikçiler karşılıklı çekim olmadan da sağlam atom çiftlerinin oluşabileceğini buldu. Hatta üçgen biçiminde birleşmeler bile mümkün. vusturyalı bilim adamları, atomlarda yeni bir birleşme durumu keşfettiler. Bir ışık kafesinde çiftler halinde tutulan atomlar, sırf birbirlerini ittikleri için bir arada kalabiliyorlar deniyor Nature dergisinde. İki atomun repulsif olarak (itici kuvvetle) çift halinde birleşmesi daha önceleri hesaplanmıştı. Ancak Johannes Hecker Denschlag yönetimindeki ekip şimdi ilk olarak bu durumun izlenmesine olanak veren bir deney gerçekleştirebildi. Araştırmacılar bu amaçta rubidyum atomlarını neredeyse mutlak sıfır noktasına (273 derece) yakın bir ısıya kadar soğutmuşlar. BoseEinstein yoğuşumu olarak bilinen bu uç durumda çok sayıda parçacık tek bir "süper atom" olarak davranarak aynı fiziksel özellikler kazanıyorlar. Fizikçiler BoseEinstein yoğuşumunun etrafına, üst üste binen lazer ışınlarıyla elde ettikleri üçboyutlu, optik bir kafes yerleştirmişler. KAFES iki lazer ışınının arayüzüyle oluşmakta. İki atomun bir ara mekânda bulunduğu her yerde itici kuvvetle birleşen çiftler oluştu diye açıklıyor bilim adamları. Atomlar birbirlerini itmelerine rağmen, birbirlerini engelledikleri için kafesi terk edemiyorlar. Çünkü bunun için atomların başka bir duruma geçmeleri gerekir ki bu da BoseEinstein yoğuşumunda mümkün değil. Bu şekilde moleküle çok benzeyen ve kuvvetli bir şekilde bağlanan bir sistem oluşmakta diye açıklıyor Hecker Denschlag, repulsif çiftleşmeyi. Çiftler diğer atomlarla çarpıştıkları zaman bile bir arada kalmışlar. Science dergisindeki yazıyı hazırlayan bilim adamı deneyin bir kuantum bilgisayarının geliştirilmesinde kullanılabileceğini söylüyor: "Bundan sonraki optik kafes ve soğuk atomla gerçekleştirilen araştırmalarda hep itici kuvvetle bağlanan atomlarla karşı karşıya kalacağız. Bir kafeste üç veya daha fazla atomun bu ender birleşme şekliyle bir araya gelmeleri de mümkün." A CBT 1009/5 21 Temmuz 2006 Askerî havacılık hakkında yenilikleri oğlumdan ve Hava Kuvvetlerindeki dostlarımdan muntazaman öğrenebiliyorum da, sivil havacılık hakkında bana sormadan bilgi verecek kaynağım olmadığı için Hürriyet gazetesinde Uğur Cebeci'nin sayfasını izlerdim. 25 Haziran Pazar günü Cevdet eve bir sürü gazete getirmiş; ben de Uğur Bey'in sayfasına bir göz atarak THY'de edilen korkunç zararı ve bunun tamamen işbilmezlikten kaynaklandığını okudum. AKP THY'ye el attığından beri, ben başka hiçbir uçuş bulamamak gibi bir zorunluluk olmadıkça zaten asla THY ile uçmuyorum. Sebebi basit: Gene Uğur Bey'in sayfasında THY teknik personelinin "Biz sorumluluğu artık kabul etmiyoruz" şeklinde bir beyanlarını okuduydum. Tekzip edilmeyen böyle bir beyana muhatap olan bir şirketin uçan herhangi bir vasıtasına binilmez. Eski bir uçucu olarak biliyorum ki havacılıkta ilk ve en önemli şart emniyettir. Uçak en emin vâsıtadır: Gerektiği gibi bakar, gerektiği gibi kullanırsanız. Bir filonun bakımından sorumlu insanlar "Biz artık sorumluluk kabul etmiyoruz" gibi korkunç bir beyanda bulunurlarsa, o filonun hiçbir uçağının uçurulmaması gerekir. Bu arada bir sürü tecrübeli kabin personelinin tek kalemde emekli edildiği haberi de tüylerimi diken diken etti. Normal zamanda çayınızı, kahvenizi, içkinizi getiren o kabin görevlileri, bir tehlike halinde emniyet görevlisi olurlar. Bunların yetişmesi de zaman alır. Ama bilgisiz yönetici bunları bilemez. Ben de böylelerinin yönetimine teslim edildiği âşikâr olan THY ile uçmam. Ama AKP hükumetinin bilgisizler ataması bir burada değil ki! TRT Genel Müdür Vekili’nin de dil bilmeyen bir imam olduğunu dile getirmiştim. Sayın vekil beni arayarak haberin doğru olmadığını söyledi. Ben de derhal bir özür dileme yazısı yayımlayacağımı söyleyerek "yani imam değilsiniz?" diye sordum. "Efendim, ben bir ay imamlık yaptım, ama..." "Yani haberin bu kısmı doğru" dedim. "Ama, hocam," diye devam etti Sayın Genel Müdür Vekili, "ben sonra yüksek tahsil yaptım." "Tebrik ederim," dedim. "İngilizceniz de var?" "Tabiî!" "O zaman" dedim, konuşmayı bu sefer İngilizce sürdürerek, "biraz lâflayalım da ben de özür dileyeyim yarın". Heyhat, Vekilin ağzından tek bir İngilizce kelime duymak nasib olmadı. Israrla tekrarladım sorumu, o ise bana ısrarla Türkçe olarak bugüne kadar bulunduğu mevkileri saymayı tercih etti. Geçen gün de TRT Daire Başkanı, kültürümüzde domuz olmadığını beyan ediverdi. Beyefendi biraz bekleyebilseydi, bu önemli beyanını oniki hayvanlı Türk takviminin domuz yılında yapmış olacaktı. TRT gibi halkın kültürü üzerinde etkili bir kurumun daire müdürü kendi ulusunun kültüründen bîhaber! Onun için Sayın Başbakan televizyonda belirip "Biz mevkilere ehil olanları getirdik" diye ahkâm kestiği zaman evde kahkahadan yerlere yuvarlanıyoruz. Türkiye eğer uygar, müreffeh, saygın bir ülke olarak dünyada yer almak niyetindeyse, bu kahkaha tufanlarına neden olanlardan bir an önce kurtulmak zorundadır. Onun için politikacının değerlendirilmesine onun görgüsü ve tahsili girer. Oy veren halkımız, oyunu görgülü, bilgili, iyi yerlerde, adam gibi tahsil görmüş kişilere vermek zorundadır. İşte bu nedenle bu sütunda ısrarla üzerinde durduğum akademik kalite, üniversitelerin düzeyi, eğitimin yönetimi, yalnız eğitimciler için değil, hepimiz için yaşamsal önemdedir. Bu yazıyı yazdığım 25 Haziran günü Türkiye AKP hükümeti yönetiminde tamamen bilgi ve görgü eksikliği nedeniyle pek fecî bir geleceğe doğru ilerlemesine devam etmekteydi. Bunu durdurmak şimdi her Türk vatandaşının ilk ve en önemli ödevidir.