22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kaçırılan 30 orkidenin öyküsü Bu makale Türkiye’den kaçak olarak sökülüp Amerika Birleşik Devletleri’ne kaçırılan 30 adet orkide yumrusunu, ülkemizin de taraf olduğu uluslararası sözleşmeler gereği, ABD’nin iade etme ve her türlü kolaylığı gösterme kararına karşın, nasıl becerip de geri alamadığımızın öyküsüdür. Prof. Dr. Yusuf Gemici, Ege Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü; yusuf.gemici@ege.edu.tr nekleri geri alabilir. YAKALANAN 30 ORKİDE Ülkemizde iyi niyetli çabalara ve önlemlere karşın, hâlâ yerli ve yabancı kişiler, yasak olduğunu bildikleri halde, birçok bitki ve hayvan türümüzü, ya da bunlara ait parçaları yurt dışına kaçırıyor. Nitekim, bir tarihte, kaçak olarak ABD’ye sokulan 30 kadar Orkide yumrusu yakalanarak koruma altına alındı. Sözleşme gereği, ABD, örnekleri ülkemize teslim etmek isteğini yazılı olarak Yönetim Mercii’ne bildirdi. Yönetim Mercii de Bilimsel Merci’yi yazılı olarak bilgilendirdi. Yönetim Mercii’nden gelen yazıda, "kargo giderleri için ödeneğin bulunmadığının" belirtilmesi dikkat çekicidir. Yazı tarafımıza ulaşınca, Ege Üniversitesi Botanik Bahçesi ve Herbaryum Araştırma ve Uygulama Merkezi olarak, bu yumruları koruma altına alabileceğimizi, o dönem sorun olan ve Türk Hava Yolları’na ödenmesi gereken kargo giderlerinin de (150 Amerikan Doları kadar) "Ege Üniversitesi Bilim ve Teknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi (EBİLTEM)" tarafından karşılanacağı bildirildi. Gerekli yazışmaları takiben, ABD’ndeki ilgili enstitüden, örnekler teslim alındığında doldurulacak formlar da tarafımıza gönderildi. Ama becerip de 30 adet Orkide yumrusunu (toplamı 100 gr’ı geçmez) ülkemize getiremedik. Artık konu zaman aşımına uğradığından, O Orkideler şimdilerde büyük olasılıkla ABD’de bir Botanik Bahçesi’nde çiçek açmışlardır ve eminim ki ülkemizi özlüyorlardır. Bizim de içersinde bulunduğumuz bir dizi ihmalkârlık sonucu Orkide yumruları Türkiye’ye getirilemedi. Sorun salt 30 adet Orkide yumrusunun ülkemize geri getirilmesi değildir. Önemli olan bu konuda gerekli duyarlılığı gösterememiş olmamızdır. Bu da kuşkusuz, ülkemizin biyolojik zenginliklerini koruma konusunda, onca güzel çabaya karşın, olumsuz bir izlenimin doğmasına yol açtı. Bu ülkede çok sayıda doğa bilimci doğal değerlerimizin korunması ve özellikle de yasadışı yollardan yurtdışına çıkarılmaması için yoğun gayret sarfediyor. Bu tür örneklerin çoğalması durumunda, doğal değerlerimizi koruma konusunda ne kadar başarılı olabileceğimiz, üzerinde düşünülmesi gereken önemli bir sorundur. Not. Makalede kullanılan fotoğraflar Doktora öğrencim Hasan Yıldırım tarafından çekilmiştir. Kullanmama izin verdiği için teşekkür ediyorum. ürkiye bitkileri üzerine çok sayıda eser verilmiş, önemli bir kısmı da popüler nitelikte olmak üzere sayısız yazı yazılmıştır. Artık herkes, kardelen (Galanthus), siklamen (Cyclamen) vb. soğanlı yumrulu bitkiler hakkında bilgi sahibidir. Dahası, soğanlı ya da yumrulu bitkilerimizin doğadan toplanıp, başta Hollanda olmak üzere, dış ülkelere satıldığı konusunda bilgi sahibi olmayanımız yok gibidir. Son yıllarda daha çok bitkisel çay olarak kullanılan tıbbi ve ekonomik doğal bitkilerimiz insanlarımızın büyük ilgisini çekmektedir. Ülkemizde doğadan sökülüp, ihracatı yapılan bitkiler içersinde soğanlı ya da yumrulu bitkilerimizin payı % 5 civarındadır. Bunlar belli ölçülerde kontrol altına da alınmıştır. Geri kalan % 95’inin ihracatı ise hâlâ önemli belirsizlikler taşımaktadır. T Ülkemiz doğa korumacılığına ilişkin uluslararası sözleşmelerin hemen tamamına imza attı. Ancak, ne yazık ki, farklı alanlardaki uluslararası sözleşmelerde olduğu gibi, bu sözleşmelere ilişkin de etkin uyum yasaları çıkarılamadı ve ulusal planlar geliştirilemedi. Bu makale bu durumun somut bir örneğini içermesi bakımından da önemlidir. Aşağıda anlatılan olayın hiçbir kurum ve kişi ile ilgisi yoktur. Bu bir anlayış sorunudur!.. TÜM ORKİDELER YASAK Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerden biri de, kısaca CITES (Convention on International Trade in Endangered Species of Wild Flora and Fauna) olarak bilinen "Nesli Tehlikede Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşme"dir (Türk Çevre Mevzuatı, TÇV Yayın No 134, Cilt 1, Sayfa 448 – 477, 1999, Ankara). Sözleşmenin sonunda, taraf olan devletlerin egemenlik hakları gözetilerek, korunması gereken yabani hayvan ve bitki türleri ile bunların parçaları listelendi. Bunların ithalatının yapılması yasaktır. Örneğin ülkemizdeki tüm Orchidaceae (Orkidegiller) ailesi üyeleri bu yasak kapsamına girmektedir. CITES Sözleşmesi’ne göre her üye ülkede bir Bilimsel, bir de Yönetim mercii mevcuttur. Bunlardan Bilimsel Mercii "Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK)"a bağlı çalışmaktadır ve danışma kurulu niteliğindedir. Yönetim Mercii ise "T. C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı"na bağlı "Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü (TÜGEM)"dür. Sözleşmenin VIII. Maddesi, "Taraflar işbu Sözleşme’nin hükümlerinin uygulanmasını ve türlerin işbu Sözleşme’ye aykırı şekilde konu olmasını yasaklamak üzere uygun tedbirleri alacaklardır" denilmektedir. Bu maddede özetle "kaçak olarak bir ülkeye sokulan türler, yakalanırlarsa, uygun bir birimde koruma altına alınır ve hangi ülkeden getirilmişlerse o ülkeye haber verilir" denilmektedir. Türlerin kaynağını oluşturan ülke, kargo giderleri kendisine ait olmak üzere o ör ÜLKEMİZDE 10 BİN TÜR BİTKİ Türkiye bitki çeşitliliği bakımından gerçekten son derece zengindir. • Tür sayımız (10 bin civarında), neredeyse tüm Avrupa’da yetişen bitki türü sayısına eşittir. • Bunların yaklaşık 1/3’nin sadece ülkemizde bulunması (yani sınırlı yayılış anlamına gelen endemik oluşu), gerek endemik, • gerekse endemik olmayan birçok relikt (eski jeolojik devirlerden kalma; bir bakıma yaşayan fosil) türün varlığı, • çok sayıda kültür bitkisinin atalarının bulunuşu ve ayrıca • her yıl ihracatından milyonlarca dolar kazandığımız tıbbi ve ekonomik bitki türlerinin çokluğu ve bolluğu, belki de en önemli doğal kaynağımızı oluşturmaktadır. İkinci Dünya Savaşı’nı takiben, belki de savaş psikolojisinin bir sonucu olarak, ülkeler uzlaşabilecekleri değerler aramaya başladı. Bunların başında da doğanın korunması yönündeki çabalar gelmektedir. Aradan geçen yarım yüzyılı aşkın sürede, Birleşmiş Milletler’in de katkılarıyla, çok sayıda sivil toplum kuruluşları oluştu, birçok uluslararası sözleşme hazırlandı ve üye ülkelerin tamamına yakını bu sözleşmeleri imzaladı. CBT1009/21 21 Temmuz 2006 TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle