Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BİYOLOJİEVRİM GÜNCEL TIP Dr. Mustafa Çetiner cetiner.m@superonline.com Kök hücre, modern tıbbın en popüler konularından biridir. Toplumun da merak edip ilgi duyduğu bu konu, yazılı ve görsel medyada o kadar çok, farklı ve kimi zaman da gerçek dışı olmak üzere yer almaktadır ki, ilgi duyanların doğru bilgi edinmeleri güçleşmektedir. Kök hücre konusunun doğru anlaşılması için öncelikle ilgili tanımların doğru yapılmasına gereksinim vardır. Kök Hücre DOĞADAKİ tüm canlılar içinde kendi evrimine bizzat kendi çabalarıyla katkıda bulunan tek örnek insandır meyen bir yaşam tarzını sürdürmeye başlamış olmasıdır (Arsebük, 1999:41). Soğuktan korunmak için oluşturulan ilk kulübemsi yapılar bu döneme aittir. Homo sapiens türü insanın oluşturduğu ve yaklaşık 40.000 ile 11.500 yıl öncelerine ait olan endüstriler Üst Paleolitik olarak adlandırılır. Taş aletlerin yanında, daha önceki dönemlere kıyasla yoğun bir biçimde kemik, fildişi, geyik ile diğer bazı hayvanların boynuzlarından yararlanılmak suretiyle değişik amaçları için farklı aletler oluşturulması dikkati çeker. Artık her işe yarayan tek alet kavramı sona ermiş ve artık neredeyse her farklı işe yönelik yeni bir alet oluşturulmaya başlanmıştır. Bu dönem insanı hayvanları avlayabilmek için tuzaklar yapmış, hayvanların göç yolları üzerinde kamp yerleri oluşturmuş, akar su ve deniz kıyılarındaki su ürünlerinden de yararlanmıştır. Kemikten yapılma zıpkınların mevcudiyeti, Homo sapiens insanının bu dönemde sal/sandal türü araçlarla açık denize doğru açıldığı ve bazı iri balıkları da avladığına işaret etmektedir. Tinsel olması gereken mağara resimleri ve insan ile hayvan heykelcikleri de gene ilk defa bu dönemde ortaya çıkar. Görüldüğü gibi, 6.57 milyon yıl önceleri gerçekleştirmeye başladığı evrim sonucu insanın, ilk "insansı" aşamalardan başlayarak gerçek anlamda "insan" durumuna gelmesi uzun bir zaman sürecinin ürünüdür. Doğadaki tüm canlılar içinde kendi evrimine bizzat kendi çabalarıyla katkıda bulunan ve hatta yönlendiren tek örnek insandır. Ayrıca, insanın bugünkü bedensel durumunun evrimsel anlamda son aşama olmadığı, bunun gelecekte de değişeceğini ileri sürmek bir "kehânet" değildir. SEÇİLMİŞ KAYNAKÇA Arsebük, G., "İnsanın evrim süreci ve en eski kültürleri", (1999) TÜBAAR / Türkiye Bilimler Akademisi Arkeoloji Dergisi. 2: 3149. Arsebük, G., "Kim bu Neandertal’ler: Kökleri kurumuş (2003) uzak soydaşlarımız mı, küçümsenen ve reddedilen atalarımız mı, yoksa hiçbir şeyimiz mi?" (Derl. M.Özdoğan, H.Hauptmann, N. Başgelen), Köyden Kente Yakındoğu’da İlk Yerleşimler/ Ufuk Esin’e Armağan. Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, (s.2131). Arsuega, J.L., The Neanderthal’s Necklace. Four Walls (2002) Eight Windows, New York. Conroy, G.C., Reconstructing Human Origins – A Modern (1997) Synthesis. W.W.Norton and Comp., New York. Feder, K.L., The Past in Perspective An Introduction to (2003) Human Prehistory. McGrawHill, Boston. James, S.R., "Hominid Use of Fire in the Lower and (1989) Middle Pleistocene", Current Anthropology. 30/1: 126). Klein, R.G. – B.Edgar, The Dawn of Human Culture. (2002) John Wiley and Sons,Inc., New York. Kuhn, S.L., "Paleolithic Archaeology in Turkey", (2002) Evolutionary Anthropology. 11: 198210). Rice, P.C. – Moloney, N., Biological Anthropology and (2005) Prehistory Exploring Our Human Ancestry. Pearson, Boston. Stringer, C.B. – P.Andrews, "Genetic and fossil evidence (1988) for the origin of modern humans", Science, 239:12631268. Şenyürek, M.S., "T.T.K. adına yapılan Karain kazısında (1949) bulunan iki fosil dişe dair ön rapor", Belleten. 13/52: 83334. Thorne,A.G. – M.H.Wolpoff, "The multiregional (2003) evolution of humans", Scientific American, 226:2833. Wolpoff, M.H., Paleoanthropology. McGrawHill, Boston (1999) Massachusetts. CBT 1008/14 14 Temmuz 2006 Kök hücreler, bölünerek kendini yenileyebilen, karaciğer, kalp, kas hücreleri gibi özelleşmiş hücrelere dönüşebilen ve bu organları oluşturabilme kapasitesine sahip hücrelerdir. Medyada yer alış biçimiyle, kök hücre sözünden tek bir hücre anlaşılabilmektedir. Aslında kök hücrenin birden çok türü vardır. Kök hücre hiyerarşisinin en tepesindeki hücre, yani tüm hücrelerin kaynak aldığı hücreye totipotent kök hücre – sınırsız ve her yönde farklılaşabilen kök hücre adı verilmektedir. Bu hücreler insana ait tüm doku ve organların oluşumunu sağlayan hücrelerdir. Totipotent kök hücrenin dönüştüğü hücreye pluripotent kök hücre – birçok yönde farklılaşabilen kök hücre denir. Unipotent kök hücreler ise tek yönlü farklılaşma özelliği olan hücrelerdir. Embriyonik kök hücre, embriyo aşamasındaki totipotent kök hücrenin adıdır. Her türlü dokuya dönüşme yeteneği olan embriyonik kök hücrelerin laboratuvarlarda üretilerek çoğaltılması mümkün olabilmektedir. "Dolly" isimli koyunun 1997 yılında İngiltere’de klonlanması bunun bir örneğidir. Kan hücrelerinin üretiminden sorumlu olan kemik iliği kök hücreleri ise kemik iliğinde, az miktarda kanda ve bebek göbek kordonunda bulunan hücreler olup pluripotent kök hücre karakterindedir. Kemik iliği kök hücreleri uygun ortamlarda gelişip olgun kan hücrelerinin meydana gelmesini sağlarlar. Kemik iliği kök hücrelerinin elde edilmesi ötekilere göre çok daha kolay olup, kemik iliği kök hücre nakli uygulaması, lösemi, lenfoma gibi kanserlerin tedavisinde uzun yıllardan beri başarıyla kullanılmaktadır. Basitçe anlatmak gerekirse, bu tedavi biçiminde, hastalıklı ilik hücreleri çok yoğun kemoterapi ile ortadan kaldırılmakta ve bu arada yok olmuş olan kemik iliği kök hücreleri yerine uygun kemik iliği vericisinden toplanan kök hücreler, damar yolu ile hastaya aktarılmaktadır. Bu yeni kök hücreler, oldukça karmaşık faktörlerin etkisi ile kemik iliğine ulaşmakta ve hastanın kemoterapi sonucunda yok olan kök hücrelerinin yerini alıp kan yapımını yeniden başlatmaktadır. İlk kez doku grubu uygun kişilerden kemik iliği kök hücre nakli 1977 yılında Edward Donnall Thomas tarafından ABD’de gerçekleştirilmiş ve bu konudaki çalışmaları nedeniyle Dr Thomas’a 1990 yılında Nobel Tıp Ödülü verilmiştir. Yani kök hücre nakli aslında sanıldığı gibi çok kısa geçmişi olan bir uygulama değildir. Konunun yeniden güncel olmasını sağlayan ve sayıları son yıllarda artan araştırmaların esas amacı, hasar görmüş sinir, kalp kası benzeri hücrelerin kök hücre kullanılarak tamir edilmesini sağlamaktır. Bu çalışmalarda, genellikle elde edilmesi kolay olan kemik iliği kök hücreleri kullanılmaktadır. Kemik iliği kök hücrelerinin sinir, kas, kalp gibi dokuların onarımı ve dolayısıyla bunları ilgilendiren kronik hastalıkların tedavisinde kullanılma düşüncesinin temelinde, erişkin kemik iliği kök hücrelerinin sadece kan hücrelerine değil, karaciğer, kalp kas, yağ, kıkırdak, kemik ve damar cidarı (endotel) gibi başka hücrelere de dönüşebileceğinin anlaşılması yatmaktadır. Konuya ilgi duyanların bilmesi gereken, sadece bazı kan hastalıkları, kemik iliği kanserleri ve bazı organ tümörlerinin tedavisinde kullanılan kemik iliği nakli dışında hiçbir kök hücre çalışmasının henüz standart tedavi olmadığıdır. Bu çalışmalar günümüzdeki deneysel tedavi seçenekleridir. Bu konuda medyada çıkan mucize tedavi haberleri ne yazık ki, sadece hastaların beklentilerini artırmakta dolayısıyla büyük hayal kırıklıkları da yaratmaktadır.