Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TIP VE EVRİM Klinikçiler, bedenin evriminden habersiz! Evrimsel biyoloji bir temel bilim olarak kabul edilmeli. Geleceğin klinik uzmanları, vücudun neden belli zaaflar gösterdiğine dair evrimsel açıklamalardan genellikle habersiz yetişiyor.Mesela öksürük, ateş ve ishalin doğal seçilim sonucu ortaya çıkmış işlevli tepkiler olduğu giderek daha fazla kabul görmekte. Randolph M. Nesse, Stephen C. Stearns, Gilbert S. Omenn** S cience dergisi 2005 yılının son sayısında "Yılın Önemli Gelişmesi" değerlendirmesinde ilk sırayı evrim araştırmalarına verdi. Derginin bu tercihi, evrimin tüm yaşambilimleri alanlarının canlı temeli olduğunu doğruluyor. Nitekim bugün, evrim kuramının bulaşıcı hastalık ve genetiğe katkısı herkesçe kabul edilmekte. Tıp ise evrimsel araştırmaların potansiyelinin şimdilik sınırlı ölçüde kullanıldığı bir alan. Oysa ki evrimsel biyoloji, genellikle (diğer temel bilimler gibi) tıbbi araştırmalara ham bilgi sunan, bazen ise doğrudan klinik uygulamaların yolunu açan keşifleriyle, tıp açısından çok zengin bir beslenme alanı. Kısacası sağlıkçıların evrimsel düşünceyi özümsemesi, hem biyomedikal araştırmacıların hem de klinik uzmanların sağlık sorunlarına taze ışık altında bakmalarını, yeni ve anlamlı sorular sormalarını sağlayacaktır. Anatomi, fizyoloji, biyokimya ve embriyoloji gibi alanların aksine evrimsel biyoloji tıp açısından temel bilimler arasında daha kabul edilmiş değil. Geleceğin klinik uzmanları, vücudun neden belli zaaflar gösterdiğine dair evrimsel açıklamalardan genellikle habersiz yetişiyorlar. Hastalıkların böcek, iğne veya hastane aracılığıyla bulaşmasının, hastalığın daha öldürücü biçimlere evrilmesine yol açtığını gösteren kanıtlara rağmen, mikroplar ve konukları arasında bir "doğal denge"nin var olduğu yönünde, yanlış [ve evrimci bakış açısına açıkça ters (çevirenin notu)] bir varsayım halen hüküm sürüyor. Bir diğer örnek olarak, öksürük, ateş ve ishalin doğal seçilim sonucu ortaya çıkmış işlevli tepkiler olduğu giderek daha fazla kabul görmekte. Ancak bu tepkileri bastırmanın hangi koşullarda güvenilir olacağını belirlemek için, doğal seçilimin bu savunma tepkilerini hangi koşullarda ortaya çıkardığı ve evrim sürecinde ne gibi bir denge noktasının [örneğin ateşin vücudun savunmasını kolaylaştırması ile yüksek ateşin organlarda yarattığı kalıcı zarar arasındaki dengenin (ç.n.)] bulunduğu hususlarının iyice anlaşılması gerekiyor. benzer şekilde hastalıklara karşı korunma sağladıkları tahmin edilmektedir. Acaba insanın modern çevre koşullarının hangi unsurları hastalığa yol açmakta, bir başka deyişle, insan vücudunun milyonlarca yıldır uyum sağladığı ortam ile zıtlık taşımaktadır? İşte bunun cevabını bulmamız gerekiyor. Örneğin doğum kontrolünün yaygın olduğu kültürlerde kadınlar arasında yükselen göğüs kanseri oranları hormon etkisine atfedilmiştir; bu kadınlar doğum kontrolü olmayan kültürlerdeki kadınlardan dört kat daha fazla adet görmektedir. Başka araştırmalar gece ışığa maruz kalma ile yine göğüs kanseri riski arasında bağlantı kurmaktadır: Tümör gelişimini önleyici etkisi olan bir hormon olan melatonin normal koşullarda geceleyin salgılanırken, gece maruz kalınan ışık bu salgıyı önlemektedir. Evrim kısırlık gibi problemlere de ışık tutabilmektedir. Örneğin dişinin taşıdığı oositlerin %99.99’unun harcanmasına yol açan süreç muhtemelen yaygın genetik bozukluklara karşı koruma sağladığı için evrim sürecinde seçilmiştir. Keza tekrarlanan ani düşükler, enfeksiyon kaynaklı bebek ölümlerine yatkınlığa yol açan kimi gen bileşimleri taşıyan bebeklere "yatırım yapmamaya" [hastalıklı olma ihtimali yüksek bebeğin hiç doğmamasını sağlayarak, annenin kaynaklarını bir sonraki çocuğuna saklamasına (ç.n.)] yönelik bir doğal seçilim sonucu ortaya çıkmış olabilir. TEMEL BİLİM Bu ve benzeri örnekler, tıp açısından evrimsel biyolojinin bir temel bilim olarak kabul edilmesi gerektiğini açıkça gösteriyor. O halde evrimsel biyolojiden hastalıklara karşı mücadelede azami ölçüde faydalanmak için ne yapılmalı? Bu soruya üç öneriyle cevap vereceğiz. Birincisi, tıp fakültelerinde bitirme sınavlarında evrim ile ilgili sorulara yer verilmelidir; böylece fakülte müfredatlarında tıpla ilgili temel bilim eğitiminin yeterince yer alması sağlanmış olur. İkincisi, biyomedikal araştırmaları finanse eden kurumların evrim alanında uzmanlıkları temin edilmelidir. Üçüncüsü, yaşambilimleriyle ilgili tüm lise, üniversite ve lisans üstü derslerine evrim konusu yedirilmelidir. Bu üç değişiklik, hem biyomedikal araştırmacıların hem de klinik uzmanlarının temel bir hakikati anlamalarına yardımcı olacaktır: Ne insan vücudu ne de patojenler mükemmel bir tasarım ürünü değildir, aksine, tüm organizmalar evrim süreci içinde dinamik biçimde şekillenen, bir çok zıt gücün etkileşimi altında doğan dengelerin ve tavizlerin izlerini taşıyan, özel zaaflar barındıran sistemlerdir. Evrimsel biyolojiye borçlu olduğumuz bu bakış açısı, cevapları insan sağlığının iyileştirilmesini sağlayacak yeni soruların mutlaka önünü açacaktır. * Bu yazı 24 Şubat 2006 tarihli Science dergisinde başyazı olarak yayınlanmıştır. Yazının bir kopyası aynı zamanda www.EvolutionAndMedicine.org adresinde de bulunabilir. Yazının orijinalinde bulunan kaynakçaları yer darlığından koyamadık. ** Randolph M. Nesse Michigan Üniversitesi’nde (ABD) psikiyatri ve psikoloji profesörüdür, evrim ve tıp alanında çalışmaktadır. Stephen C. Stearns Yale Üniversitesi’nde (ABD) ekoloji ve evrimsel biyoloji profesörüdür ve evrimsel biyoloji alanında çalışmaktadır. Gilbert S. Omenn Amerikan Bilimde İlerleme Derneği’nin (AAAS) başkanı ve Michigan Üniversitesi’nde (ABD) tıp ve genetik profesörüdür, kanser proteomu araştırmaları, biyoinformatik ve bilim politikası alanlarında çalışmaktadır. SIRT AĞRILARI Evrim, sırt ağrıları gibi bugünün insanının muzdarip olduğu pek çok anatomik bozukluğun kaynağına ışık tutuyor [dik yürüyüşe evrimsel olarak kısa bir zaman diliminde ayak uydurmuş olmamız, bel kemiğinin bu duruşa uyum sağlaması için yeterince zaman bırakmamıştır (ç.n.)]. Biyokimya kitaplarında bilirubin metabolizması yıllardır yer alagelse de, bu pigmentin vücutta niye üretildiğinin evrimsel açıklaması, özel olarak bu kimyasalın serbest radikallere karşı etkisi, daha yeni keşfedilmiştir. Farmakolojide sitokrom P450 genlerinin bireyler arasında yakından tanınıyorsa da, bu çeşitliliğin besinle alınan toksinleri zararsızlaştırmayla ilgili evrimsel kökenleri daha yeni anlaşılmaya başlanmıştır. Fizyolojiden bir örnek ise dölütte besin stresidir: Bu stres vücudu besin yetersizliğine karşı koruyan, doğal seçilim sonucu ortaya çıkmış bir fizyolojik hale geçişi tetiklemektedir. Lakin bu korunma özelliğini taşıyan bireyler [yoğun enerji içeren ve yüz binlerce yıldır atalarımızın aşina olduğu günlük besinlerinden farklı olan (ç.n.)] modern diyetlerle beslendiklerinde, atalarımız için yararlı olan nitelik geri tepmekte, aşırı şişmanlık, yüksek tansiyon ve şeker hastalığı gibi ölümcül sendromlar ortaya çıkmaktadır. Moleküler biyoloji araştırmalarından çıkan çarpıcı sonuçlar, çeşitli genetik hastalıklardan sorumlu evrimsel etmenlere işaret ediyor. Bunun en iyi bilinen örneği sıtmaya karşı direnç sağlayan orak hücresi anemisidir. Başka genetik bozuklukların da DOĞUM KANALI NEDEN Oysa ki doğum kanalının darlığından, yirmi yaş dişi sorununa, manikdepresyona veya yaşlanmaya neden olan genlere kadar sayısız sağlık sorununun kökeni, tümüyle evrimsel geçmişimizde kazılıdır. Hem klinik hem de temel bilimler araştırmalarında karşımıza çıkan bu gibi ciddi sorunları çözmek açısından evrimsel biyolojinin anahtar rolü giderek belirginleşiyor. Örneğin antibiyotiklere dirençli bakterilerin evrimi yaygın olarak tanınıyor, ancak yüz milyonlarca yıldır bakteriler arasında süregelen çekişmenin, bakterilerin kimyasal silahlarını ve direnç etkenlerini nasıl belirlemiş olduğunun bugün pek az kişi farkında. CBT 1006/8 30 Haziran 2006 Çeviren: Mehmet Somel (Üniversite Konseyleri Derneği üyesi; MPIEVA, Leipzig, Almanya) somel@eva.mpg.de