27 Haziran 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

YAZILIM POLİTİK BİLİM Aykut Göker http://www.ınovasyon.org Tabiî var; girin TÜBİTAK web sitesine, hem de ana sayfasında kocaman yazıyor: Vizyon 2023. Peki, bu strateji uygulamada mı? Türkiye’nin Bilim ve Teknoloji Politikası Var mı? Bilim ve teknolojide ülke olarak yetkinlik kazanmak ya da bu alanlardaki yetkinliklerimizi geliştirmek için izlediğimiz belli bir stratejimiz, politikamız var mı? Bu sorunun yanıtını bulmak için doğal olarak hükümetlerin icraatına bakılır; ama, ondan önce, izlenen stratejiye ilişkin bir yerlerde yazılı bir şey var mı; bir strateji belgesi var mı, bu aranır. Aslında, son bir iki yıldır, bu tür arayışlara verilen standart yanıt şu: Tabiî var; girin TÜBİTAK web sitesine, hem de ana sayfasında kocaman yazıyor: Vizyon 2023. Gerçekten de, sözü edilen sayfadaki ‘Vizyon 2023’ ibâresinin üzerine tıkladığımızda açılan sayfada "Vizyon 2023 Projesi / Ulusal Bilim ve Teknoloji Politikaları / Strateji Belgesi (Versiyon 19) > [19.11.2004]" ifadesini görürüz. Aslında bu belge ve önerilen stratejiden bu köşede ben de çok söz ettim. Bu strateji, anımsanacağı gibi, bilim ve teknolojiye egemen olabilmek ve bu egemenliği ekonomik ve toplumsal faydaya dönüştürebilmede, yani, kendimize mâl ettiğimiz bilimsel ve teknolojik bulgulardan hareketle yeni ürün ve hizmetler, yeni üretim ve dağıtım yöntemleri, yeni sistemler yaratabilmede yetkinlik kazanmak için, Vizyon 2023 Teknoloji Öngörü Çalışması sonucunda belirlenmiş stratejik öneme sahip teknoloji alanlarına odaklanmayı temel alan bir yol izlenmesiydi. Buradaki ‘odaklanma’dan kasıt: ARGE için ayrılacak kamu finansman kaynaklarının kullanılmasında önceliğin öngörülen stratejik teknoloji alanlarına ve bu alanları destekleyecek bilimsel araştırmalara verilmesiydi; Araştırmacıların, üniversitelerin ve diğer araştırma kurumlarının bu alanlarda araştırma yapmaya; sanayi kuruluşlarının da, yine bu alanlarda sınaî araştırmaya ve ortak, rekabet öncesi ürün, sistem ve yöntem geliştirme faaliyetlerine yönelmelerinin ve bu bağlamda üniversiteyle işbirliği yapmalarının özendirilmeleriydi; ve Beyin gücümüzün geliştirilmesine ilişkin plânlamanın, özellikle de, üniversitelerdeki öğretim ve araştırma programları ile doktora ve doktora sonrası burs programlarının bu teknoloji ve bilim alanları gözetilerek yapılmasıydı. Bir başka deyişle, odaklanmadan kasıt, öngörülen stratejik teknoloji alanları esas alınarak Avrupa Araştırma Alanı ile bütünleşebilecek Türkiye Araştırma Alanı’nın yaratılabilmesiydi. Stratejinin ikinci ayağı, odaklanılan teknoloji alanlarında işbirliği ağlarının oluşturulmasıydı. İşbirliği ağları, araştırma faaliyetini yürütenler ile araştırma sonuçlarını ekonomik ve toplumsal faydaya dönüştürecek olanları kurumsal olarak ve kişiler düzeyinde bir araya getirmeyi sağlayan yapılardı. Ancak, taraflar arasında eşgüdümün sağlanması, bu işbirliğini kolaylaştıracak ortam ve kurumların geliştirilmesi kamunun yükümlülüğündeydi. Dolayısıyla, işbirliği ağları, üniversite ve araştırma kurumları ile sanayici ve diğer üretici kesimlerin ilgili kamu kurumları ile birlikte yer aldığı üçlü bir sarmal yapı olarak düşünülmeliydi. Ayrıca, ARGE ve yenilik faaliyetlerine finansman desteği sağlayan kuruluşlar da bu iş birliği ağlarının doğal unsurlarıydı. Üçüncü ayak ise, odaklanma sürecinin sistemik bir bütünlük içinde yönetilmesiydi. Bilim, teknoloji ve yenilik üretmede yetkinleşmek için uygulanacak politikalar, ancak, eğitimden vergi politikalarına, sanayiden yatırım politikalarına kadar ülkenin diğer politikalarıyla bütünlük içinde hayata geçirilebilirdi. Bu da konuyla ilgili bütün faaliyetlerin belli bir model çerçevesinde birbirini tamamlayacak biçimde yönetilmesini ve ilgili bütün unsurlar arasında gerekli eşgüdümün sağlanmasını kapsardı. TÜBİTAK’ın, bir anlamda devletimizin bir web sitesinde duran strateji buydu. Peki, bu strateji uygulamada mı? Sorunun yanıtını bulmak için bakılacak sağlam bir kaynak var: 13 Mayıs 2006 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Dokuzuncu Kalkınma Plânı Stratejisi (20072013). Bu stratejiyi de birlikte inceleyeceğiz. Sürdürülebilir kalkınma için Yazılım Stratejisi Yazılım Sanayicileri Derneği YASAD, "Türkiye Yazılım Stratejisi" raporunu açıkladı. Türkiye için sürdürülebilir kalkınmanın yolu, YASAD Araştırma Raporu’nda Ulusal Yazılım Sanayisinin geliştirilmesi fikrini bir model öneri ile ortaya koydu azılım Sanayicileri Derneği YASAD’ın açıkladığı rapor, yazılım sektörünü, Türkiye için sürdürülebilir kalkınma yolunun bir unsuru olarak görüyor ve ciddi bir stratejinin kabul edilip uygulanması halinde, ülkeyi 20 yıl içinde dünyanın en çok yazılım üreten ilk 10 ülkesi arasında görüyor ve yıllık 2 milyar dolarlık yazılım ihracatını ve ülkemizin ihracatçı sektörleri arasında ilk beşe girmeyi hedef olarak koyuyor.. Ulusal Yazılım Sanayiini Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınması için yeni bir fırsat olarak gören YASAD raporunu, farklı ülkelerde ve akademik kurumsal danışmanlık yapan Dr. Fuat Alican hazırladı. Araştırma raporu, teknoloji, bilişim ve yazılımın ülkelerin kalkınmasıyla bağlantısını inceliyor. Yazılım sektörünün gelişmesini etkileyen yerel ve küresel zorluklara dikkat çekiyor, Türkiye bilişim stratejisine ilişkin öneriler sunuyor, özellikle yazılım KOBİ’lerinin başarısına katkıda bulunacak önemli bir kaynak niteliği taşıyor... Yazılım sektörüne genel bir bakışla başlayan araştırma, ekonominin dinamikleri içinde yazılımın önemine dikkat çekiyor. Küresel ve yerel alanlarda yazılım sektörünün eğilim, analiz ve yorumlarına yer veriyor, Türkiye’nin yazılımdaki mevcut ve ideal yerini belirleyerek, sektör için alternatif modeller sunuyor. Y YOK OLMA TEHLİKESİ Dr. Fuat Alican araştırmasında ikaz ediyor: ‘‘Türkiye yazılım sektörü, gelişmiş ülkelerinkinden, hatta orta derecede gelişmiş bazı ülkelerinkinden bile geri kalmıştır. Küçük ve orta ölçekli işletmelerinden bir kısmı yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır’’. YASAD araştırmasında yerli ve yabancı yazılım firmaları, devlet, eğitim kurumları, yazılım ve diğer teknolojik dernek ve kuruluşları, finansman ve hukuk kurumları temsilcileriyle derinlemesine görüşmeler yapıldı. Özellikle ABD’ye yazılım ihracatı yapan son yılların başarılı ülkeleri arasında gösterilen Hindistan, ‘‘Türkiye yazılım sektörü, gelişİrlanda ve İsrail ile miş ülkelerinkinden, hatta orta bunlara rakip olarak derecede gelişmiş bazı ülkeleortaya çıkan, ancak daha farklı bir biçimde rinkinden bile geri kalmıştır.” CBT 1006/6 30 Haziran 2006
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle