Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
kitap iktisadi gerçekler 1990 ile karşılaştırıldığında 2000 yılında bu lige bir alt ligden katılan yalnızca 3 ülke dikkat çekiyor: 31. iken 19. sıraya yükselen G. Kore, 37. iken 21. sıraya yükselen Singapur ve 34. iken 25.sıraya yükselen İspanya. Bu ligin ilk sıralarında Kuzey Avrupa ülkeleri dikkat çekiyor ve ilk beşteki en önemli değişiklik ise 1990 yılında 6. sırada olan Finlandiya’nın, 2000 yılında 2. sıraya yükselmiş olması. (26–50) arasındaki ülkelerin oluşturduğu "Potansiyel Liderler" ligine 1990’dan 2000’e bir alt ligden katılan ülke sayısı ise yalnızca dört; 53. sıradaki Portekiz 35. sıraya, 57. sıradaki Şili 41. sıraya, 52. sıradaki Uruguay 43. sıraya ve 63. sıradaki Birleşik Arap Emirlikleri 49. sıraya yükselmiş. Türkiye ise üçüncü lig, yani "Geç Gelenler" liginde 1990’da 75. iken, 2000’de ancak 65. sıraya gelebilmiş durumda. Ancak hâlâ Malta, Kazakistan, Panama, Katar, Ekvador ve Güney Afrika gibi ülkelerin arkasından bakmaya devam ediyor. likçiliğe" giden ve öğrenme olgusunun çok önem taşıdığı uzun ve zahmetli yolun önü kesiliyor. Böylelikle ülkede gelecekte "yerli patent" miktarını artıracak "ArGe iklimi"nin oluşumu imkânsızlaşıyor. • Zamanında G. Kore gibi bazı Doğu Asya ülkelerinin yapmış olduğu, devletin orkestrasyonunda sanayide "seçici teşvik ve sübvansiyon uygulanması" aracı elinizden alınıyor ve sınaî araştırmalar ile rekabet öncesi geliştirme faaliyetlerine yönelik yatırımlara serbestçe destek verilmesine izin veriliyor. Ki bu da, merkez ülkelerinin çok daha etkin kullanabileceği bir teşvik kapısı aslında. Bu bahsettiklerim "teknoloji yaratımı" ile ilişkili endeksleri belirleyen göstergelere yansıyacak hususlardan yalnızca bir kaçı. FİNANS PİYASALARINDA (SAKLI) DÜZEN IMF DAYATMALARI 2. IMFWB’nin getirdiği "Yapısal Uyum Po litikaları"nın dayatmalarıyla: • Faiz dışı gelir fazlası yaratma ve borç ödeme adına, bütçeden ArCo Teknolojik Endeksine göre, 162 ülke teknoeğitime ve ArGe’ye yeterince lojik yetenekleri açısından dört grup altında sıkaynak ayıramayan, ulusal bir eğinıflandırılıyor: (1–25) arası "Lider Ülkeler", tim politikası olmayan, • Sanayi ve altyapı alanında (26–50) arası "Potansiyel Liderler", (51–111) arası özelleştirme rüzgârına kapılmış; "Geç Gelenler" ve (112–162) arası "Marjinaller" enformasyontelekomünikasyon altyapısına yönelik gerekli teknoolarak niteleniyor. Güney Kore, İspanya ve Sinlojik yatırımlar konusunda ipleri gapur, lider ülkeler arasına katılmayı başardı.. yabancılara teslim etmiş, • Elektrik ve diğer enerjiyle ilgili altyapı sektörlerinde özelleştirme süreci nedeniyle yaTÜRKİYE HAVANDA SU DÖVER tırımları aksatan, kısaca tüm bu alanlarda Sonuç olarak, Türkiye açısından teknoloji IMF’den icazetli uygulamalar yapan siyasi iraendekslerini belirleyen göstergelerin zayıflığındelerden, "beşeri yeteneklerin gelişimi" ve dan kaynaklanan iç karartıcı tabloya bakıp da, "teknolojik altyapı" ile ilişkili endeksleri belirkestirmeden, bahsi geçen göstergeleri güçlenleyen göstergeleri etkilemesi konusunda öncü dirmeye yönelik politika önerilerinde bulunolmalarını beklemek hayalcilik oluyor. mak, kanımca havanda su dövmekten öteye • Kısa vadeli yaklaşımlarla içdış borcun gitmiyor. döndürülmesine kitlenmiş ve bu bağlamda "fiÖncelikle mevcut küresel sistemin dayatnanssermaye"den medet umup, yapısal uyarlamalarından kurtulmak ve daha sonra da etkin ma adına ülkeyi "küresel sermayenin talan alaçalışacak bir "ulusal yenilik sistemi" doğrultunına" döndürmüş "IMF politikaları"nın esiri sisunda bu sorunların çözülmesi iradesini ortaya yasi iradelerden, uzun dönemli planlı kalkınma koymak gerekiyor. Yoksa bahis konusu gösterstratejisi doğrultusunda bilim, teknoloji ve sageleri güçlendirme konusunda başarıya ulaşnayi politikalarıyla eklemleşmiş "ulusal bir iktimak mümkün değil. WTO, IMF ve WB’nin sat politikası" tesis edip, hayata geçirmelerini küresel nitelikli hukuki ve kurumsal dayatmabeklemek ise en hafifinden "safdillik" olmuyor larını birebir kabul ettiğinizde, ne mi oluyor? mu? 1) WTO’nun getirdiği "TRIPS" ve "Süb i Jeffrey James & Henny Romijn, "The Determinants Of Technological Capability: A CrossCountry Analyvansiyonlar ve Telafi Edici Önemler Anlaşma sis", Oxford Development Studies, Vol. 25 Issue 2, Jun97, sı" gibi düzenlemelerle: ss.189–208 •Teknoloji yetenek birikiminin uyarlamacı ii Sanjaya Lall, "Technologıcal Capabilities In Emerve taklitçi aşamasında olan Türkiye gibi gelişging Asia", Oxford Development Studies, , Vol. 26 Issue mekte olan ülkelerde, "küresel patent koruma2, Jun98, ss.213–244 iii Daniele Archibugi & Alberto Coco, "A New Indisı" adına yerel teknoloji geliştirme ve öğrenme cator of Technological Capabilities for Developed and faaliyetlerinin önü kesiliyor. Dev çokuluslu şirDeveloping Countries (ArCo)", Science and Technology ketler vasıtasıyla gelen yabancı patentler ilaç Policy Research (SPRU), Paper No: 11, Jan. 2004 gibi kritik sanayilerdeki rekabet gücünü zayıflaiv Bu konuda daha ayrıntılı bir çalışma için bkz; Alkan Soyak, ‘Ulusaldan Uluslarüstüne’ İktisadi Planlama tıyor. "Doğu Asya" deneyimleri gösteriyor ki, ve Türkiye Deneyimi, İstanbul: Der Yayınları, Genişletilhiçbir yeni sanayileşen ülke tepeden inme "yemiş 2. Baskı, Mayıs 2006 nilikçi" olmamıştır. Dolayısıyla "taklitten yeni Yüzyılın en iyi matematikçilerinden Benoit Mandelbrot, "Finans Piyasalarında (saklı) Düzen" kitabında, finans piyasalarının fraktal sistemler olduğunu ve içlerinde düzenli bir hareket barındırdığını ifade ediyor. 19 Ekim 1987’de Dow Jones Sanayi Endeksi 508 puan gerileyerek yüzde 23 değer kaybetti. Modern finans modellerine göre, böyle bir hareketin gerçekleşme olasılığı 10 üzeri 50’den daha azdı. Aynı modellere göre, Dow Jones'da bir yıl sonra ağustos ayı içinde yaşanan üç büyük düşüşün –yüzde 3.5, 4.4 ve 6.8 gerçekleşme olasılığı 500 milyar günde birdi. Temmuz 2002'de yedi işlem gününde yaşanan üç keskin düşüşte olasılık tam 4 trilyonda birdi. Finans piyasalarında sarsıntı yaşandıktan sonra, bunun sebeplerini açıklamak mümkün. Nitekim son dönemde Türkiye’de faizkurborsa üçlemesinde yaşanan sarsıntı için, yabancı yatırımcıların gelişmekte olan piyasalardan çıkması temel neden olarak gösteriliyor. Yukarıdaki düşüşlerin her biri de Asya krizi gibi dışsal şoklarla açıklanmıştı. Peki ama bu tip sarsıntılar, gerçekten "beklenmedik" hareketler mi? Piyasalardaki gerçek riski ölçmek mümkün değil mi? Fraktal geometrinin kurucusu Benoit B. Mandelbrot’a göre, bu "multifraktal" bir analizle mümkün. "Finans Piyasalarında (saklı) Düzen" (Güncel Yayıncılık, Haziran 2006) kitabında, gerçek fiyat hareketlerini modellemeyi nasıl başardığını anlatıyor. Bunu yaparken de, modern finans teorisini temelden sarsan eleştirilerde bulunuyor. Mandelbrot’a göre, "Amazon ormanlarında kanat çırpan bir kelebeğin yarattığı esinti, Güney Amerika'da bir kasırgaya neden olabilir." Yani doğada, "göz ardı edilebilecek kadar küçük etki" diye bir şey yoktur. Ekonomide de öyle… Modelleme sırasında göz ardı edilen her küçük değişim, büyük sapmalara yol açabilir. Ama dünyadaki her hareketi kaydetmek mümkün olmadığı için, modellemeler yapılırken, her davranışın birbirine benzer olduğu, her etkinin tek bir tepkiyi doğurduğu "mükemmel dünya" varsayımı kullanılır. YANLIŞ BİLDİKLERİMİZ Mandelbrot’a göre, piyasalar sanıldığı gibi "rastgele" yürümez, onların kısa vadeli olduğu gibi "uzun vadeli bir belleği" de vardır. Yani, Türkiye'de 1994 ve 2001 krizlerinin etkileri finans piyasalarında bugün hâlâ kendini gösteriyor. İkincisi piyasaların kendi "işlem zamanları" vardır, seans sırasında saat işlem yoğunluğuna orantılı biçimde esner. Daha da önemlisi bu "zaman genleşmesini" piyasa modeline yerleştirmek mümkündür. Üçüncüsü piyasalar, çan eğrisine uygun hareket etmez. Mevcut modellerin öngördüğünden çok daha büyük değişimler sıklıkla görülür. Gerçek hisse senedi fiyatlarında, grafikler "şişman kuyruklar" oluşturur. Financial Times gazetesinden "Dünya çapında yayınlanmış en yenilikçi ekonomi ve işletme kitabı" ödülünü alan Mandelbrot, okura bir uyarıda da bulunuyor: "Bu kitap sizi zengin etmeyecektir. Sadece sizi daha bilgili kılacaktır. Bir de fakirleşmenizi engelleyecektir." CBT1006/21 30 Haziran 2006