Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAĞLIKLI MUTLU YAŞAM renin zengin mahallelerde yaşayanlara göre 30 yıl kısa olduğunu ortaya koydu. Bütün bu çalışmalar ne yazık ki uzun yaşam için baskın öğenin genetik yapı mı yoksa çevresel koşullar mı olduğunu kesin olarak söyleyemiyor. Aralarında Chicago’daki Illinois Üniversitesi’nden S.Jay Olshansky’nin de bulunduğu bir grup bilim adamı, ağırlığın genlerde olduğunu söylüyor. Ancak bu kamptakiler bile çevrenin yaşam süresini etkilediğini kabul ediyor. İnsanlar yanlış gıdalarla besleniyor, yanlış sıvıları içiyor, sigara kullanıyor ve güneşe çıkıyor. Olshansky, "Bütün bunlar yaşam süremizi kısaltır" diyor. Boston Üniversitesi’nde New England Yüz Yaşındakiler Araştırması isimli çalışmayı yürüten Tom Perls, bu spektrumun diğer ucunu temsil ediyor. Perls’e göre uzun yaşam aile içinde yaygın gibi görünse de, çevresel faktörler bu etkinin yüzde 70’ini oluşturur. "Uzun yaşamın köklerinin aile içine uzanması, bu özelliğin genetik olduğunu göstermez" diye konuşan Perls, "Aile üyeleri çoğunlukla aynı çevresel koşullarda yaşar" diyor. Perls şu örneği veriyor: Kaliforniya’da kendilerine "Seventh Day Adventist" adını veren bir grubun ortalama yaşam süresi 88 yıldır. Bu süre ortalama bir ABD vatandaşının yaşam süresinden 10 yıl fazladır. Bu grup genetik olarak kendi içinde büyük çeşitlilik gösterir, çoğu vejetaryendir, sigara ve içki kullanmazlar, aile ve din bağları güçlüdür. Bütün bunlar uzun yaşam için uygun bir zemin oluşturur. Ne var ki ortak görüş fiziksel yaşam alanının, insanların davranışlarıyla oluşturduğu kişisel yaşam koşulları kadar önemli olmadığıdır. Radikal bir karar verip dünyanın en uzun ömürlü insanlarının yaşadığı Japonya’nın Okinawa Adası’na göç edebilirsiniz, ancak Okinawa’dakiler gibi yaşamaya çalışmanız daha doğrudur. Okinawa’daki yüz yaşındakileri inceleyen Bradley Willcox, "Uzun yaşam sonunda dört etmene dayanıyor: Diyet, egzersiz, pisikolojikruhsal etmenler ve sosyal etmenler" diyor. 4)KÖTÜ ALIŞKANLIKLARDAN YARAR SAĞLAMAK CBT 1004/14 16 Haziran 2006 manastırdaki çalışma, sağlıklı bir yaşlanmanın erdemli bir yaşam sürmekten geçtiğini gösteriyor. Bu da içki ve sigara içmemek, sağlıklı ve normal ölçülerde yemek yemek, sakin ve dengeli bir yaşam sürmek anlamına geliyor. Ancak bu kadar "temiz" bir yaşam sürmek herkesin harcı değil. Ayrıca 100 yaşına kadar yaşamak adına dünyanın tüm nimetlerinden el ayak çekmek ne gibi bir yarar sağlayabilir? Birkaç kötü alışkanlığınız olduğunu varsayım. Burada önemli olan bunlar arasında akıllı bir seçim yapmaktır. Bir kadeh şarabın yararlı olduğu iddiası artık popüler bilinç içinde kendine sağlam bir yer edindi. Bazılarına göre şarap, "Fransız paradoksu" adı veriler çelişkiyi işaret ediyor. Bu paradoksa göre Akdeniz popülasyonunda kalp krizi daha az görülüyor. Şarabın içinde meyve antioksidanları bulunsa da pek çok ham meyvenin içinde de bu kimyasal maddeler bulunuyor. Biranın da yararlı olduğu söyleniyor. Kaldı ki araştırma literatürü bunca bulgunun içinde biraz kaybolmuş gibi görünüyor. Kaldı ki konu üzerinde kuşkuların henüz giderilmemiş olduğu bir ortamda içki içmeme riskini göze almak ne denli doğrudur? Bir diğer kötü alışkanlık da uyku düşkünlüğüdür. Almanya’da Münih Üniversitesi’nden Till Roenneberg’in bulguları uykuyu sevenleri biraz rahatlatacak. Roenneberg’e göre vücut saatinizi parlak ışık ve sıkı bir disiplin ile yeniden ayarlamadıysanız, erken yatmak veya geç kalkmak gibi eğilimlerinizi doğal seyrine bırakmanızda yarar vardır, çünkü bu eğilimlere karşı çıkmak sağlığınızı olumsuz yönde etkileyebilir. Bir diğer kötü alışkanlık da çikolatadır. Flavonoid denilen bileşimleri içeren çikolata, son yapılan araştırmalara göre tansiyonu düşürür ve hatta inme riskini azaltır. Bazı araştırmalara göre çikolata vücudun nitrik oksit üretimini artırarak kan damarlarını genişletir ve arterleri rahatlatır. Bu da kan akışını artırır. Çikolata severler tüm çikolataların flavonoid içermediğini bilerek, siyah çikolatayı tercih etmelidir. Özetle neden keyif alırsanız alın, keyifli olmak sağlığınız için iyidir. Bu yalnızca stresi gidermekle kalmaz, hücrelerinizin "enkelitin" adı verilen doğal bir antibiyotiği salgılamasını sağ lar. Size keyif veren kötü alışkanlığınız ister çikolata, ister romantik bir ilişki olsun, önemli olan bu kötü alışkanlığın size keyif vermesidir. 5) BEYNİNİZİ ÇALIŞIR HALDE TUTUN Yüz yaşını aşan yaşlıların zihinsel sağlıklarının bu kadar iyi durumda olmasının nedeni, yaşamlarını fiziksel ve zihinsel faaliyetlerle doldurmalarıdır. Bu faaliyetler bahçe ile uğraşmak, bilmece çözmek, kitap okumak, yürüyüş yapmak, sohbet etmek ve yün örmek olabilir. 20’li yaşların ortalarında, muhakeme yürütme, uzamsal bilinç ve bellek açısından zihinsel becerilerimiz en üst noktaya ulaşır. Bu noktadan sonra her şey inişe geçer. Bu durumla baş etmenin en iyi yolu başlangıçta fazla kapasiteye sahip olmaktır. Birbiri ardına yapılan bilimsel çalışmalar, zeka, iyi bir eğitim, kitap okuma merakı, üst düzey görevlerde bulunmanın ileri yaşlarda ortaya çıkan zihinsel çöküşü yavaşlattığını ve azalttığını gösteriyor. Beyin araştırmalarıyla ilgilenen bilim adamları ve doktorlar bu duruma "bilişsel rezervcognitive reserve" diyor. Bugün bilişsel rezerv üzerinde en fazla araştırma yapılan konulardan biridir. Zihinsel kapasiteyi geliştirmek, bunamaya karşı bugün piyasalarda satılan ilaçlar kadar yarar sağlar. Daha da önemlisi, bilişsel egzersizlere başlamak için hiçbir zaman geç kalınmamasıdır. Zihinsel jimnastik –yeni kitaplar okumak, yeni şeyler öğrenmek, yeni insanlarla ilişki kurmak gibi her zaman gündemde kalmalıdır ve süreklilik kazanmalıdır. Son yapılan bir çalışma, egzersiz programlarına tabi tutulan yaşlı farelerin, hareketsiz farelere göre daha fazla ve daha hızlı yeni beyin hücreleri ürettiğini gösteriyor. Yüz yaşını aşan yaşlıların zihinsel sağlıklarının bu kadar iyi durumda olmasının nedeni, yaşamlarını fiziksel ve zihinsel faaliyetlerle doldurmalarıdır. Bu faaliyetler bahçe ile uğraşmak, bilmece çözmek, kitap okumak, yürüyüş yapmak, sohbet etmek ve yün örmek olabilir. Reyhan Oksay Kaynak: New Scientist, 3 Haziran 2006 Size keyif veren kötü alışkanlığınız ister çikolata, ister içki olsun, önemli olan bu kötü alışkanlığın size keyif vermesidir. Sağlıklı yaşlanma ile ilgili bugüne dek yapılmış en bilgilendirici çalışma Minnesota, Mankato’daki School Sisters of Notre Dame adlı manastırda kalan rahibeler üzerinde yapıldı. 10 rahibeden birinin yüz yaşının üzerinde olduğu bu