Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Bilimsel Gelişmeler GüncelTıp Dr. Mustafa Çetiner Jenerik İlaç Tartışmasına Devam Bir önceki yazımda sözünü ettiğim jenerik ve orijinal ilaç tartışmasına, aldığım tepkileri göz önüne alarak bu hafta da devam etmek gerektiğini düşünüyorum. Bu konunun en hararetle tartışıldığı 2005 yılının ilk günlerinde Radikal gazetesinin başlıklarından biri şöyleydi. "Yerli şirketlerin, yabancı firmaların ilaç içeriklerini 'çalması' baş ağrıtıyor. ABD, Ankara'yı uyardı". Aslında, ucuz veya jenerik ilaç sorunu bize yansıtıldığı gibi çok sıra dışı bir "hırsızlık" sorunu değildir, sadece ülkemizde tartışılan bir sorun ise hiç değildir. Örneğin, son ABD Başkanlık seçimleri öncesi başkan adayları olan Bush ve Kerry arasında "ucuz ilaç" sorunu önemli bir tartışma konusuydu. Kerry, ABD’de 40 milyon kişinin sağlık güvencesi olmadığını vurgulamış ve Kanada’dan ucuz ilaç ithalatına izin vereceğini açıklamıştı. Buna karşılık ilaç ithalatına büyük direnç gösteren bir çok Amerikan ilaç tekeli, söz konusu başkanlık seçiminde açıkça George W. Bush’u desteklemişti. Uluslararası büyük ilaç şirketlerinin orijinal molekülün geliştirilmesi amacıyla harcadıkları paranın maliyetlere yansımasının orijinal ilaç jenerik ilaç arasında ciddi bir maliyet farkı yarattığı ve orijinal molekülü geliştiren firmaların haksızlığa uğradığı iddiası tartışmanın taraflarından birinin temel dayanak noktasıdır. Hatta bu safta yer alan eski FDA başkanı McClellan, jenerik ilaç kullanımına sıcak yaklaşan Kanada ve Avrupa ülkelerini "bilime karşı olmakla, bilimin önünü kesmekle" suçlayacak kadar da ileri gitmişti. Bir bakış açısı ile McClellan haklıydı. "Kopyalayarak" bilimin gelişimine katkı sağlamak elbette ki düşünülemezdi. başka bir taksiye binseydi, bugün arkadaşım varolmayacaktı. Tahminlerimiz esnek olmalıdır: Ben, en başarılı insanların B planını iyi tasarlayanlar arasından çıktığını savunurum. Kaos teorisi, A’dan Z’ye tüm planlarla uğraşan bir bilim alanıdır. Bu bilim dalı, küçük değişikliklerin uzun vadede giderek daha büyük etkilere yol açtığı kararsız durumları açıklar. Doğallıkla bilim adamları dünyanın kaotik olduğunun her zaman farkındaydı, fakat son 30 yıla kadar çok azı bilimsel ortamların uzun vadede tahmin edilemez olduğunu biliyordu. Kaosu yaratan ortamların kompleks olması değil, kararsızlığıdır. Kaos kuramının kurucularından meteorolog Edward Lorenz, 1960 yılında Brezilya’daki bir kelebeğin kanat çırpmasının Teksas’da bir kasırgaya yol açabileceğini ileri sürmüştü. Lorenz’in burada işaret etmek istediği şuydu: Bizler hiç bir za man hava durumunu belirleyen faktörlerin tamamını bilemeyiz. Yapabileceğimiz tek şey önümüzdeki birkaç günün hava durumunu tahmin etmektir. Bilim adamları bugün diğer ortamların da hava durumu gibi kararsız olduğunu keşfetmiş bulunuyor. Bilgisayar modelleri, bilimde kaosun ne kadar yaygın olduğunu anlamamıza yardımcı oluyor. Örneğin Maryland Üniversitesi’ndeki grubumuz, bilim adamlarına kaos çeşitlerini pek çok durumun ortak spesifik olayını nasıl arayacaklarını öğretmeyi amaçlıyor. Fakat bu arada merak ediyorum, eğer bilim adamlarının tümü bu yaygın olayı gözden kaçırdıysa, biz bugün başka yaygın olayları da kaçırıyor olamaz mıyız? Belki de kaos bize bir şeyler söylemeye çalışıyor. Diğer 4 konuyu haftaya işleyeceğiz. Reyhan Oksay Kaynak: New Scientist, 17 Eylül 2005 DAHA İLGİNCİ VAR Tartışmanın diğer tarafında yer alanlar ise her ne olursa olsun "insan sağlığı" söz konusu olduğunda hep ondan yana tavır almak gerekir" iddiasındadır. Önceki yazımda Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütünün verilerini anmış ve Brezilya’da AIDS’e karşı jenerik ilaç üretiminden sonra ilaç fiyatlarının %82 oranında gerilediğinden, bir yıllık kombine tedavi maliyetinin 10.000 dolardan 300 dolara kadar düştüğünden söz etmiştim. Daha da ilginç olan, Brezilya’da bu rekabet sonucu önceden yıllık 10.000 dolar olan orijinal tedavi maliyetinin 7001000 dolara kadar gerilemiş olmasıdır. Bu rekabetin de katkısıyla Brezilya’da 19961999 yılları arasında AIDS’den ölümlerin sıklığı tam %51 oranında azalmıştır. Bu noktada belki de tartışılması gereken, sözü edilen araştırma geliştirme (ARGE) faaliyetleri için harcanan paraların ilaç maliyetlerini ne kadar arttırdığıdır. Benim de hocalığımı yapan ve ülkemizde konu ile ilgili en önemli otoriterlerden biri sayılması gereken Prof Dr Cankat Tolunay’ın, www.farmamedya.com sitesindeki yazılarına bakacak olursanız orijinal ilaç geliştiren firmaların ARGE harcamaları, 1990 yılında satışlarının %11’ini, 2000 yılında ise %14’ünü oluşturmaktadır. 67 MİLYAR DOLAR PAZARLAMAYA Yunan ve Roma dönemlerinde pişmiş toprak figürinler 6 Haziran 2007 tarihlerinde İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi’nde İ.Ö. 7. yy. ile İ.S. 4. yy. arasında Eskiçağ Doğu Akdeniz dünyasında üretilmiş Yunan ve Roma pişmiş toprak figürinler üzerine bir uluslararası toplantı düzenlendi.. Konferans 29. Uluslararası Kazı, Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu’ndan hemen sonra İzmir’de düzenlenecek. Son yıllardaki arkeolojik çalışmalarda gün ışığına çıkarılan pişmiş toprak figürinler ve çeşitli kolleksiyonlar üzerine yapılan yayınlar Batı Avrupa’da Yunan ve Roma koroplastik sanatı üzerine bilgilerimizi arttırdı. Bu konferans ise coğrafi alan olarak Doğu Akdeniz ve Anadolu üzerine yoğunlaşacak olup, daha çok daha önce yayımlanmamış kazı buluntuları ile koleksiyonların tanıtılmasına yönelik olacak. Başlıca konular, terrakotta figürinlerin üretim, dağıtım, ikonografi ve işlev sorunları olacak. Konferansa özellikle Türkiye çevresindeki komşu ülkelerden, mesela Yunanistan, Suriye gibi, katılımlar olacak. Bildiriler Türkçe, İngilizce, Almanca, Fransızca ya da İtalyanca dillerinde verilebilir; bildirilerin İngilizce olması tercih edilir. 1 Temmuz 2006 tarihine kadar <terracottas@deu.edu.tr> adresine ya da 0232.453 41 88 no’lu faks numarasına kalıtılm formu ve özet gönderilmeli. Web sitesi: web.deu.edu.tr/terracottas/ 2 Sayın Tolunay’ın yazdıkları, 2002 yılında ARGE için harcanan %14’lük paya karşılık pazarlama ve yönetim giderlerinin %31 olduğunu ortaya koymaktadır. Yani 217 milyar dolarlık satışın 67 milyar doları pazarlama ve idari giderlere harcanmaktadır. Başka çarpıcı rakamlarda var. Örneğin ilaç sanayinde çalışanların dağılımına bakıldığında ilk sırayı %39 ile pazarlama çalışanları almaktadır. ARGE çalışanlarının oranları ise giderek azalmaktadır. ABD’de, ilaç tanıtımıyla görevli 83.000 temsilcinin, 2000 yılı içinde hekimlere 60 milyon ziyaret yaptığı bilinmektedir. İlaç reklamının da yasal olduğu bu ülkede "hekiminize hatırlatın" diye sonlanan TV reklamlarına hemen her yayın kuşağında kolayca rastlanabilmektedir. Pepsi firmasının reklama harcadığı paranın yıllık 125 milyar dolar olduğu bir dönemde, Vioxx isimli ilaç için üretici firmanın reklam gideri 161 milyon dolara ulaşmıştır. Belki de, aşağıya alıntıladığım ve Dünya Tabipleri Birliği Genel Kurulu’nun 1989 yılında Hong Kong’da benimsediği temel ilke, başta hekimler olmak üzere konuyla ilgili herkesin esas duruşunu oluşturmalıdır. "Ulusal tabip birlikleri, hekimin hastanın tıbbi ve ekonomik durumuna en uygun ilacı reçete etme özgürlüğü ve sorumluluğunu sınırlayan herhangi bir eyleme karşı çıkmalıdır ". NOT: Bu konuyu burada sonlandırıyorum, konu hakkında daha ayrıntılı olarak bilgilenmek isteyenlerin farmamedya.com adresinde Prof. Dr. Cankat Tolunay’ın yazıları ile Sayın Şahin Artan’ın "Fikri Mülkiyet olarak "İlaç" isimli yazısını okumalarını salık veririm. cetiner.m@superonline.com 991/15 18 Mart 2006