24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

HABERLER POLİTİK BİLİM Aykut Göker http://www.ınovasyon.org Avrupa biyoteknoloji araştırmalarına yeterince yatırım yapmazsa, Avrupa gıda sanayii, ABD, Avustralya, Yeni Zelanda, Brezilya, Hindistan ve Çin'le rekabet edememek bir yana, ihtiyacı olan ama cahili olduğu bir teknolojiyi ithal etmek durumunda kalacaktır Aneltech Kalibrasyon Bölümü "Akredite Laboratuvar" oldu Türk Akreditasyon Kurumu’nun (TÜRKAK), akreditasyon sürecini tamamlayan Aneltech’in Kalibrasyon Bölümünde, "Elektriksel" ve "Boyutsal Kalibrasyon" konusunda iki ayrı laboratuvar var. neltech Kalibrasyon Bölümü, ülkemizde eşine az rastlanan yüksek maliyetli ölçü setleri ve deneyimli personeli ile Türkiye'nin sayılı laboratuvarları arasında gösteriliyor. Kuruluşu 25 yıl önce PTT Araştırma Laboratuvarına dayanan Kalibrasyon Bölümü, daha sonra AlcatelTeletaş Kalibrasyon Bölümü olarak çalıştı. Bu süre içinde ülkemizde kalibrasyon ölçümleri konusunda öncü konumda olan birim, 2003 yılında Aneltech bünyesine katıldı, başta telekomünikasyon piyasası olmak üzere, elektronik sektörüne de hizmet vermeye başladı. Elektriksel alanda 18 GHz'e kadar çıkabilen RF Ölçümleri, optik dalga boyu, güç ve zayıflatıcı ölçümleri, boyutsal alanda Lazer Interferometrik uzaklık ölçümleri Aneltech Kalibrasyon Bölümü’nün piyasada az bulunan yetenekleri arasında yer almaktadır. Akreditasyon süreci ile hizmetini dış piyasaya da açılmış olan Aneltech Kalibrasyon Bölümü, ilerleyen yıllarda akreditasyon kapsamını genişleterek, ulusal ve uluslararası alanda kalibrasyon konusunda söz sahibi olmayı hedefliyor. BiyoEkonominin Bilgi Tabanı (3) Biyoteknoloji ve yaşam bilimlerindeki gelişmelerin toplumlarda tedirginlik yarattığını ve kuşkuyla karşılandığını söylemiştim. Tedirginlik ya da kuşkunun nedeni, bu gelişmelere dayanan, örneğin tarım teknolojileriyle ilgili uygulamaları, toplumların, insan sağlığı ve çevre açısından risk taşıyan uygulamalar olarak algılamalarıdır. Diyebilirsiniz ki, bu araştırmaların ürünü olan teknolojiler gerçekten risk doğuruyorsa bu teknolojiler kullanılmasın; bu araştırmalar da durdurulsun. Avrupa için bu mümkün mü? Değilse, bu risk meselesi nasıl çözülecek? Avrupa Komisyonu'nca yaptırılan "Tarımsal Gıda Sanayileri ile Kırsal Ekonomilerin Rekabet Gücü ve Sürdürülebilirliğinde Bilginin Anahtar Rolü" konulu bir öngörü çalışmasının sonuç raporunda (2005) bu soruların yanıtları var. Rapor'da deniyor ki: "Avrupa Birliği'nin, kendi gıda sanayiinin uzun dönemdeki rekabet üstünlüğü için, biyoteknolojiye ve yaşam bilimlerindeki diğer ilerlemelere dayalı teknolojilere yatırım yapması yaşamsal önemdedir. Özellikle ABD, Avustralya, Yeni Zelanda, Brezilya, Hindistan ve Çin'de, bu teknolojilerin geliştirilmesi amacıyla yapılan yatırımların büyüklüğü, uluslararası rekabeti Avrupa'nın baş meselesi hâline getirmiştir." Raporda, daha sonra şu uyarının altı önemle çiziliyor: "Avrupa biyoteknoloji araştırmalarına yeterince yatırım yapmazsa, Avrupa gıda sanayii, ABD, Avustralya, Yeni Zelanda, Brezilya, Hindistan ve Çin'le rekabet edememek bir yana, ihtiyacı olan ama cahili olduğu bir teknolojiyi ithâl etmek durumunda kalacaktır." Kısacası, Avrupa, biyoteknoloji araştırmalarından vazgeçebilmek durumunda değil. Vazgeçmek bir yana, söz konusu teknolojik araştırmalara yeterince yatırım yapmazsa, Avrupa gıda sanayiinin rekabet gücü kalmayacak ve bir gün gelecek, neyi ithâl ettiğinin bile farkında olmayacak! O hâlde, Avrupa, bu risk meselesine çâre bulmak zorunda. Rapor'da öngörülen yol şu: "Kamuoyunun biyoteknoloji ile ilgili risk algılamaları konusunda uğraşılması gereken güncel mesele riskler değil, biyoteknoloji ve diğer, hızlı değişen teknolojilere eşlik eden belirsizliklerdir. Bu belirsizliklerin giderilmesinde finansmanı kamu kaynaklarından karşılanan araştırmalardan elde edilen bilgiler anahtar görevi görür. Bu görev, üniversitelerin ve devletin araştırma enstitülerinin biyoteknolojide oynayabileceği merkezî rolü çok açık bir biçimde gözler önüne sermektedir. Üniversiteler ve devletin araştırma enstitülerince üstlenilen stratejik araştırma programları için gerekli finansmanın kamu tarafından sağlanması belirsizliklerle uğraşmanın en etkin yoludur. Söz konusu rolün gerekleri özel şirketler ya da bu tür şirketlerin finansmanına dayanan araştırmalarla sağlanamaz." Bu önemli öngörünün satır aralarını dikkatle okursak şu söyleniyor: Biyoteknoloji araştırmaları sâdece şirketler tarafından yürütülürse, bu araştırmaların ana motifi kâr maksimizasyonu olacağı için, bu şirketler bilimsel belirsizlikleri gidermeye yeterince kaynak ayır[a]mazlar. Bu nedenle, sonuçta ortaya konan yeni bazı teknolojiler ya da ürünler belli riskler taşıyabilir. Ama, Avrupa'nın üniversiteleri ve kamu araştırma kurumları, toplum yararını gözeterek, bu stratejik araştırma boşluğunu doldurur ve belirsizlikleri gidererek, bu konuda toplumu da aydınlatırlarsa sorun çözülür. "Biyoekonomi" konusunu ele aldığım ilk yazımda demiştim ki: AB'nin Avrupa tarımının geleceği ile ilgili öngörüleri ve belirlediği stratejik hedefler, uymayı taahhüt ettiğimiz müktesebâtının ayrılmaz parçaları olmasına rağmen, nedense, uyum meselesinin bu yönü üzerinde hep daha az duruyoruz. Size, AB'nin, biyoekonomi kavramı çerçevesinde; ama, temelde tarımla ilgili olan gelecek öngörülerinden bir kesit sundum. Uyum ya da AB'ye girdikgirmedik meselesi bir yana, bu öngörülerden kendimiz için çıkarabileceğimiz ders hiç mi yok? Galiba var; ona da gelecek hafta değinip, konuyu noktalayalım. A Türk astrofizikçiler 1.1 milyon Avro’luk proje aldı AB 6. ÇP bünyesinde Türkiye çapında 7. en büyük proje "Nötron Yıldızlarının Astrofiziği" araştırmasının koordinatörlüğü Türkiye’de. 6. CBT 1031/6 22 Aralık 2006 Çerçeve Programı kapsamında AB Komisyonuna sunulmuş olan ve kısa adı ASTRONS olan Astophysics of Neutron Stars (Nötron Yıldızlarının Astrofiziği) adlı, 1.1 Milyon Avro bütçeli Marie CurieTransfer of Knowledge (ToK, Bilgi Aktarımı) projesi 1 Aralık 2006 tarihi itibarı ile imzalanarak yürürlüğe girdi. Projenin amaçları mevcut Xışını verileri kullanılarak detaylı tayf ve zamanlama analizi ile nötron yıldızlarının yapısının daha iyi anlaşılması, sonuçlar ışığında kuramsal modellerin geliştirilmesi ve sınanması ve Türkiye’de astrofizik uygulamalı Xışını detektörü geliştirilmesi ve bu alanda insan yetiştirilmesi olarak özetlenebilir. Proje kapsamında, astrofizik alanında tanınmış toplam 8 enstitüsü ile işbirliği yapılacak. Proje,Türkiye’de milyon avro ölçeğinde koordinatörlüğünü bir Türk Üniversitesinin yürüteceği ilk ToK projesi olacak. Proje, Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi, Astrofizik ve Uzay Forumu bünyesinden Prof. M. Ali Alpar, Dr. Ersin Göğüş, Dr. Emrah Kalemci ve Dr. Ünal Ertan tarafından geliştirildi. Projenin bilimsel etkinlikleri Prof. M. Ali Alpar ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nden Prof. Ümit Kızıloğlu önderliğinde yürütülecek. Sabancı Üniversitesi projenin tüm idari yönetiminden sorumlu olarak 9 ortaktan oluşan proje Konsorsiyumunun koordinatörlüğünü üstlenecek. Bu proje şimdiye kadar 6. Çerçeve programında tüm Avrupa çapında Bilgi Aktarımı Projeleri arasında bütçe olarak beşinci en büyük proje, ve astrofizik alanındaki en büyük proje. Türkiye çapında tüm 6. Çerçeve programı projeleri içinde bütçe olarak yedinci en büyük proje.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle