Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
PolitikBilim 'Bilgi Toplumu Stratejisı 2 YenidoğanSağlık Âykut Göker Ana hatlarını Dünya Bankası'nın belirlediği, Mart, 1993 tarih ve "Turkey: Informtics and Economic Modernization' başlıklı Ana Plan ile "enformasyona dayalı bir ekonomi tesis edilmesinin" istendiğine ve Plan'ın harfi harfine uygulanmasına çalışıldığına değınmiştim. Örneğin, 'özel sektörün geliştirilmesi' için gereken enformasyon ve telekomünikasyon teknolojileri ile bu teknolojilere dayalı mal ve hızmetler, Plân 'da öngörüldüğü gibi, "uluslararası rekabete açık pazar politikalanyia" temin ediliyor. 0 kadar kı, kamu kurumları için yazılım temin inde bile, izlediğimiz ulusalbır strateji yok; her şey serbest. Oysa, 'Açık Kaynak Kod Platformu'adlı sivil girişimin sitesinde denıyor ki: "Bilgi toplumuna giden yolda ulaşımdan savunmaya, üretimden dağıtıma, eğitimden sağlığa, ticareüen kamu yönetimine, iletişimden eğlenceye yaşamın tüm boyutlannı düzenleyen akıllı cihaz ve sistemlerin önemli bir bileşeni yazılımdır. Açık kaynak kod yazılımlar, adı üstünde, kaynak kodlan herkesin incelemesine ve kullanımına açık yazılımlardır. Bu tür yazılımlann ayırt edicı özelliği kullanıcıya yazılımı değiştirme özgiirlüğü sağlamasıdır. Açık kaynak kod yazıl'ımlar, ücretsiz, uyarlanabilir, sağlam, hızlı vegüvenlidir Açık kaynak kod dünyası, yeni bir yazılım üretme biçimi, yeni iş modelleri sunmaktadır. Dünyanın her tarafından bilışim uzmanlarınca ımeceyöntemi ile endüstri standartlannda geliştirilen açık kaynak kod yazılımları, insanlığın ortakmalıdır" Ve ekleniyor: 'Açık kaynak kod yazılımlar, heralanda çözumlersunarak, yazılım tekellerine karşı tüketiciye seçenekler sunmaktadır. Almanya, Ispanya, Meksika, Brezilya, Çin, Kore, Hindistangibibirçokülke, kamu kurumlarında açık kaynak kod yazılımlannın kullanımını şimdiden benimsemiş ve bilgi toplumu stratejilerinin bir parçası yapmışlardır." Aslında, bizım devletimiz de, kamu kurumlarının yurttaşlarla, iş âlemiyle ve birbırleriyle olan ilişkilerinin elektronik ortama aktarılması, yani, kamu hizmetlerinin enformasyon ve telekomünikasyon teknolojileri kullanılarak, elektronik ortamda sunulabilmesi ve bu hizmetlere rahatça erişilebilmesi içın, diğerleri gibi, 'edevlet'i (egovernment) kurmaya uğraşıyor. Bu aynı zamanda, söz konusu Plin'da öngörülen, 'kamunun daha iyiyönetimi' için de gerekli; ve devletimiz, yazılımın önemli payının olduğu bu sistemi kurmak için çok da para harcıyor. Ama, "Almanya'nın, Kore'ninyaptığınıyapmadığı ve yerli katkı payının artmasını sağlayacak, 'açık kaynak kod tabanlı yazılım'yönünde bir tercihte bulunmadığı için, bizim devletimizin yazılıma harcadığı para daha çokyabancı tekellereyarıyor. Mâdem kipara harcanıyor, bunun ülkemdeki yazılım geliştirme yeteneğinin artmasına da katkısı olsun", diye düşü'nemezsiniz; sonra, maazallah, Plan'ı hedefinden saptırır ve o hangi özelsektörse, onun gelişmesini de engellersiniz. Yine Plan'da öngörüldüğü gibi, 'enformasyon ve telekomünikasyon hizmetlerinde gelişme sağlanabilmesi' için komünikasyon sektöründe uygulanan 'liberalizasyon' politikası uyarınca, biliyorsunuz, telekomünikasyon hizmetleri ile televizyon ve radyo yayınlarındaki 'devletmonopolü'kaldırıldı; sektör için bağımsız bir düzenleyici kurum (Telekomünikasyon Kurumu) kuruldu (Ocak, 2000), Türk Telekom (TT) ise, katma değerli hizmetlerden başlanarak, adım adım özelleştirildi. TTnin özelleştirilmesinde atılan son adım, %55 hissesinin, Telecom Italia ile birlikte hareket eden Saudi Oger tirmasına satılması oldu (1 Temmuz 2005). Plan'da öngörülen "enlormasyona dayalı ekonominin ihtiyaçlarına yanıt verecek insan sermayesinin oluşturulması" içinse, herhade tarkındasınız, okullarımızın Wgisayar[lı]laştırılması'yolunda önemli çabalar sarf ediliyor; Plân'ın dediği şekilde satın almalaryapılıyor... Eğitimin içeriği ne oluyor, diye düşünmeyin; çünkü, kafanızdan geçenler en azından bu Plan'da öngörülmüş değil Ama, Plan'da öngörülen, "eğitim için özel sektör kaynaklarını harekete geçirme" konusunda elhak son derece başarılı uygulamalar, adeta kendiliğinden oluyor. Örneğin, bolmiktarda vakıt' üniversitesıkuruluyor... Şimdi, sorumuzu yineleyelim: Gördüğünüz gibi, Plan'ın harfi harfine uygulanmasına çalışılıyor. Peki, bütün bu çabaların sonunda, "enformasyona dayalı bir ekonomi tesis etmiş"; buradan hareketle de "enformasyon toplumuna dönüşmüş" olacak mıyız? Yanıtı iki hafta sonraya kaldı... httpJAm/.inovasyon.org Gerçek suçlu kim? Serratia Marcescens mi? Gelişmiş ülkeler ile bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin hastane enfeksiyonları sıklığı arasındaki farkı, verilen bakımın kalitesi oluşturur. Bu farkız kapatmak için yenidoğan ünitelerinde çalışan personel ve hemşire sayısı arttırmakşartfır.. lleri ülkelerde bir hemşire, bir veya iki yenidoğan yoğun bakım bebeğine hizmet verir. Türkiye'de, şartlann görece iyi olduğunu bildiğim Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Yenidoğan Yoğun Bakım Servisi'nde bu oran 3 veya 4 hastaya bir hemşire, ancak ülkemizdeki birçok yenidoğan ünitesinde bu oran 10 hastaya 1 hemşire şeklindedir.. Mehmet Vural (*) merika Birleşik Devletleri'nin 35. Başkanı John Pitzgerald Kennedy ve eşi Jacqueline'nin, kızları Caroline ve erkek çocukları John F. Kennedy Jr. dan sonra 1963 yılında bir erkek çocukları doğar. Adını Patric Bouvier koyarlar. Ancak bebek prematüre (erken doğum) olarak doğmuştur ve maalesef 2 gün sonra ölür. İşte Kennedy ailesi için çok trajik olan bu ölümden sonra Amerika'da erken doğan, yani prematüre bebeklerin hastahklarına olan ilgi daha da artar ve araştırmalara daha da fazla kaynak ayrılmaya başlanır. bullenilen böylesine küçük yenidoğanların günümüzde kaybedilmeleri durumunda aileler bunun "hesabını" sorup açıklama istemekte. Bu durum, biz yenidoğan uzmanlannı üzmemekte, aksine mutlu etmektedir. Halkımıza senelerdir vermeye çalışüğımız mesajın, yani bu bebeklerin kaybedilmelerinin bir "kader" olmadığının, yavaş yavaş anlaşılmaya başlandığını göstermektedir. Geçen haftalarda, Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi ve diğer üniversite ve devlet hastahanelerinde prematüre yenidoğan bebeklerin bir hastane enfeksiyonu ile kaybedilmeleri konuyu bir kez daha gündeme getirdi. Bu tür bebeklere bakım verilen servisler, yoğun bakım üniteleridir ve dünyadaki benzeri gibi hastane enfeksiyonlarına açıktır. Hastane enfeksiyonları, hastanede kalış sırasında kazanılan mikroorganizmaların neden olduğu enfeksiyonlardır. Yenidoğan ünitelerinde rastlanma hızları % 6 ile 25 arasında değişir. Tabii burada akla gelecek ilk soru: neden bazı ünitelerde yüz yenidoğanın 6'sında böyle bir problemle karşılaşılırken, diğer ünitelerde yüz yenidoğanın 25'inde bu problem ortaya çıkıyor? Bu fark, servislerin hastane enfeksiyonlarından korunmak için aldığı, daha doğrusu mevcut sağlık politikalan çerçevesinde alabildiği önlemlerle yakından ilgilidir. A YA BİZİM DEVLETİMİZ? Genel olarak Amerika ve Avrupa'da perina EH, EĞİTİMİMİZDEBİLGİSAYAR(U)LAŞTIRILIYOR.... tal (doğum öncesi ve sonrasını içeren dönem) ve neonatal (doğum sonrası) sağlığa önem verilmesi 1970'lerden sonra başlamıştır diyebiliriz. Çok yüksek teknolojinin kullanıldığı yenidoğan üniteleri ülkemizde 1980'lerde kurulmaya başlandıysa da, gerçek anlamda yenidoğan yoğun bakım hizmetinin verilmesi 1990'ların başlarından itibaren gerçekleşmiştir. Buna rağmen ülkemizde gelişim çok hızlı oldu, yenidoğan bebeklere verilen hizmet kalitesi giderek arttı. 1980'lerde 2000 gr. altında doğum ağırlığı olan bebeklere, "yaşamaz" gözüyle bakılırken artık 1000 gramın altındaki bebekler bile yaşatılabilmektedir. HANGİ ÖNLEMLER? Bu önlemleri şöyle sıralayabiliriz: 1. tzolasyon: Yani, hastalığın saptanmasından sonra bu hastalığın yayılmasını önlemek için gerekli girişimlerin yapılması. Hastalığın yayılması direkt temas ile; hastanın mikroplarının var olduğu objeleri elleyerek endirekt temas ile; veya havadan bulaşma yolu ile olur. Onun için bu tür hastalar servisin özel ve ayrı bir bölümünde takip ve tedavi edilmeli ve mümkünse bu hastalar için tek bir hemşire görevlendirilmeli ve bu hemşire başka hiçbir hastaya hizmet vermemelidir. 2. El hyyeni: Yoğun bakım hasta takibinde HALK SORUYOR Böyle küçük doğum tartılı, erken doğan yenidoğanların yaşama şansı arttıkça, ailelerin de bu konuyla ilgili hekimlerden beklentileri çoğalmaktadır. Daha önceleri ölümü "kader" olarak ka