02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TartışmaEditöre Mektup olan son seviyede, sağlam bir danışman grubu, yeterince eğitilmiş çalışan ve istekli öğrenciler olduğunda üniversite bu konudaki amaçlarını kaleme alabilir. Misyonun yazılı olarak belirtmek üniversiteye dış dünyaya karşı zihinsel olarak destek sağlar. Anadolu'da unutulmuş yaşamları anımsama Nejat Akar'ın kaleme aldığı yaşamların en önemli ortak özelliği. bu insanların sadece mesleklerini yapmakla yetinmeyip ülke kalkmmasına ve insan gelişimine de katkıda bulunmaya çalışmalandır. Cumhuriyeti yükseltmeye çalışan kişilerin ve kurumların gitglde unutturulmaya çalışıldığı günümüzde bu yayınlann daha da anlam kazandığını düşünüyorum. Eren Eyüpoğlu yeni binanın giriş panolarını para almadan yapar. Demirağ 1981'de ölür (3). NASIL ORGANİZE OLMALIYIZ? Organizasyon ekseninin ilk seviyesi, çevresel yönetim sistemi kurulması ile başlar. Bu nokta da, katılan insanların bilgisine, isteğine ve üniversitenrn politikasına bağlıdır. Eğer üniversite araştırma, eğitim konuları içine toplum, insanlık ve doğanın birbiriyle olan ilişkilerini iyice yerleştirmek isteniyorsa sadece çevresel yönetim bunun için tek başına yeterli olmaz. Bunun için sürdürülebilir üniversitenin tartışılması, dillendirilmesi ve uygulanması gerekir. Bunun bir adım ilerisi ise üniversitenin sürdürebilir bir ağ içinde yer alması ya da çalışmasıdır. Bu ö'ncelikle tüm üniversite paydaşlarını, öğrenciler, öğretim üyeleri, diğer çalışanlar ve üniversite para kaynaklarını kapsar. Ayrıca sürdürülebilir üniversite ağı benzer yapı, özelliklere sahip ve benzer şekilde uluslararası sürdürülebilir kalkınmaya katkı yapmaya çalışanları da kapsamalıdır. İnternet sürdürülebilir üniversitenin sunumu, işbirliği ve çalışmaları için uygun bir platform olabilir. Böyle bir ağın kendini sürekli ve dinamik bir şekilde insanın temel ihtiyaçlarını ile doğal kaynakların verebildiği sonlu kaynakları arasındaki dengeleri araştıran sürdürülebilir toplum içinde yer alması elbette daha tercih edilir bir durum olacaktır. YILDIZ YALÇINLAR Nejat Akar'ın üçüncü kahramanı Yıldız Yalçınlar, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden cerrah ünvanı alan ilk kadın hekimdir. Yalçınlar 1930'da İzmir'de doğar, 1954'te Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni bitirir. 1958'de genel cerrahi uzmanı olur. 1960'ta kendi isteğiyle Iğdır Sağlık Merkezi operatörlüğüne atanır, burada iki yıl operatör ve başhekim olarak çalışır. Ankara'ya döndüğünde Cebeci'deki tıp fakültesinde çalışmaya başlar. 1965'te çocuk nöroşinürjisi uzmanı olur. Daha sonra Yüksek İhtisas Hastanesi'ne geçer. 1966'da İstanbul Haydarpaşa Nöroşirürji kliniğine naklen atanır. 1974'te Zürih'te Gazi Yaşargil'in yanında mikronöroşirürji çalışmaları yapar. Şişli Çocuk Hastanesi'nde yeni kurulan nöroşirürji kliniğinde şef yardımcısı olur. 1977'de Ankara Numune Hastanesi nöroşirürji kliniğine şef olarak atanır. 1993'te emekli olur. Sincan'da kendi adını taşıyan bir ilköğretim okulu yaptırır. Yıldız Yalçınlar'ın yaşam öyküsünün belki en ilginç bölümünün Iğdır'da bin bir yokluk ve güçlük içinde geçen yılları olduğu söylenebilir (4). Bütün bu yaşam öykülerinin beni çeken yönü ise bir yerinden mutlaka çocuklarla ilgili olmaları. Türkiye'de çocukluğun tarihini yazmaya soyunmuş bir olarak bu yaşam öyküleriyle ilgilenmem kaçınılmazdı. Nitekim Eckstein'in 4O'lı yıllarda Anadolu çocuklarına ilişkin gözlemlerinden büyük ölçüde yararlandım (5). Eckstein'ın La Turquie Kemaliste (1938) dergisinde kendi çektiği fotoğraflarla süsleyerek yayımladığı "Anadolu'da köy çocukları" yazısının bugün için bile önemli gözlemler içerdiğine inanıyorum. Nejat Akar'ın kaleme aldığı bu yaşamların en önemli ortak özelliği, bu insanların sadece mesleklerini yapmakla yetinmeyip ülke kalkmmasına ve insan gelişimine de katkıda bulunmaya çalışmalarıdır (yazarın bunları yayımlama çabasının nedeni de bu olsa gerek). Cumhuriyeti yükseltmeye çalışan kişilerin ve kurumların gitgide unutturulmaya çalışıldığı günümüzde bu yayınların daha da anlam kazandığını düşünüyorum. Prof. Dr. Bekir Onur [email protected] Ankara Üniversitesi Egitim Bilimleri Fakültesi 4 T ürk sosyal bilimler dünyasında anıların, yaşam öykülerinin yazılması, incelenmesi oldukça yakın zamanlara dayanır. Bu tür çalışmaların geçmişte "hayatı ve eserleri" tarzındaki incelemelerle edebiyatın bir alt dalı olarak görüldüğünü biliyoruz. Ancak bu incelemeler genellikle tezi, varsayımı, kuramsal arka planı olmayan betimsel çalışmalardı; yeni hiçbir şey getirmedikleri gibi, çoğu zaman da eskilerin tekran niteliğindeydiler. Günümüzde yaşam öykülerinin ve anıların hızla arttığını görüyoruz; ne var ki, bunlara yönelik incelemelerin aynı hızla arttığını söylemekten henüz uzağız. Tıp Fakültesi çocuk hastalıkları kliniğine profesör olarak atanır; sözleşmesinde, bir pedıatri ders kitabı yazma, öğrencilere olgunlaşma kursları açma, halkı aydınlatıcı konferanslar verme, doçent ve asistanlara ayda iki kez seminerler yapma gibi yükümlülükler de vardır. 1946'da Türkiye'den ayrılan Eckstein 1950'de Hamburg'da ölür d;2). BAHTİYAR DEMİRAĞ Albert Eckstein'in asistanları arasında iki ad çok önemli: Ihsan Doğramaa ve Bahtiyar Demirağ. 1910da Sivas'ta doğan Bahtiyar Demirağ 1935'te İstanbul Üniver SÜRDÜRÜLEMEZ DÛNYA DÜZENİ Üniversitelerin şimdiye kadar olan yaklaşımlarla, modellerle sürdürülebilir kalkınabilen bir dünya ya da sürdürülmesi mümkün olmayan dünya düzeninin sorununu nasıl aşacağı belli değildir, zira sorunun cevabı aslında kendi içinde zordur. Bu yüzden eski modeller, yaklaşımlar, varsayımlar değişmeli yepyeni yaklaşımlar sergilenmelidir. Bu da ancak radikal yaklaşımlarla, tamamen yeni organizasyonla mümkün olabilir. Böyle yeni bir yaklaşım veya organizasyon, internetin gücü sayesinde gerçekleştirilebilir. Boylece dünyanın her yerinde çok geniş ağlar, bir merkezde birbirine bağlanabilir ve resmi, resmi olmayan tüm bilgilere ulaşılabilir. Daha da önemlisi bu merkezin amacı, bilgilere sadece seçkinlerin değil herkesin ulaşabileceği ve bu dünyada yaşayan herkesin sürdürülebilir bir geleceğin mümkün, elzem ve farkında olmasını sağlamak olmalıdır. Bu şekilde sürdürülebilir bir geleceğe yönelmiş organizasyon için üniversite kelimesinden çok Sürveriste (sustainity=sustainable+university) kelimesi uygun düşer. 21. yüzyıldaki temel değişiklerden biri üniversiteden sürveristeye geçiş olacaktır. (*) Hans van VVeenen'in "Tovvards a Visıon of Sustainable University" (Internatıonal Joumal of Sustainability in Higher Education, 2000, pp.2034) başlıklı bu ılginç makalesinini özetleyen: Ord. Prof. Albert Eckstein'in Anadolu'da çektiği fotoğraflardan biri ALBERT ECKSTEİN Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı'nın bugünkü başkanı olan Prof.Dr. Nejat Akar tıp çevrelerinde hem moleküler genetik uzmanı, hem amatör mikro tarih yazarı olarak tanınır. Nejat Akar, Anadolu'da biri 1930'larda, diğeri 50'lerde, üçüncüsü 60 larda doktorluk yapmış üç kişinin yaşam öyküsünü yazdı. İlk öykünün kahramanı olan Albert Eckstein 1891'de Ulm'da doğar, 1923'te pediatri uzmanı, 1925'te doçent, 1926'da profesör, 1932'de ordinaryüs profesör olur. 1935'te Almanya'da işine son verilir. Türkiye'den aldığı davetle Ankara'ya gelir, Numune Hastanesi pediatri kliniğinde göreve başlar. Eckstein Türkiye'de kaldığı yıllarda (19351949) Anadolu'yu adım adım gezer, çocukların sağlık durumu hakkında raporlar yazar (bu raporlarda sadece tıbbi değil, aynı zamanda önemli sosyolojik, etnografik gözlemler de yer almaktadır). Daha da ilginç bir nokta, Eckstein'in bütün o Anadolu gezilerini fotoğraflarla belgelemesidir. Eckstein 1945'te Ankara sitesi Tıp Fakültesi'ni bitirir. 193839'da Almanya'da çocuk uzmanı olur. 1940'da İstanbul Tıp Fakültesi'nde, 1942'de Ankara Demiryolları Hastanesi'nde çalışır, 194245 yıllarında aynı hastanenin çocuk kliniğinde şef olur. 1946'da doçent olarak Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde göreve başlar. 1949'da Albert Eckstein'in Almanya'ya dönmesiyle kürsünün başına geçen Demirağ 1951'de profesör olur. Eckstein gibi Demirağ da yaptığı yayınlarda ve çalışmalarda sosyal pediatriye önem vermiştir. Bahtiyar Demirağ 1958'de kurulan "Milli Pediatri Derneği"nin kurucu üyeleri arasındadır (diğer adlar arasında İhsan Doğramacı, Ayhan Çavdar gibi bugün de tanınan ünlüler var). Bahtiyar Demirağ 1958'de gönüllü annelerle "Ankara Çocuk Bakım Derneği"nin kurulmasına da öncülük ediyor. Bu dernek ilk oyun odasının açılmasını sağlıyor, bir oyuncak kermesi (1978) yapıyor. Derneğin çalışmalarına birçok ünlü katılır, destek verir (aralarında Zerrin özer, Sezen Aksu, Erol Evgin, Sophia Loren de var). Bahtiyar Demirağ yeni hastane binasının yapımında inşaatın başından ayrılmaz. Bedri Rahmi ve * Kaynaklar (1) Akar, N. (2003). Anadolu'da Bir Çocuk Doktoru Ord.Prof.Dr. Albert Eckstein. Ankara. Feryal Matbacılık (bınncı baskı 1999). (2) Akar, N (2005). Prof. Albert Eckstein ile Anadolu'da Onbeş Yıl 19351950 Ankara: Ankara Üniversitesi Kültür ve Sanat Yayınları (3) Akar, N. (2005) Prof. Dr. Bahtiyar Demirağ Ankara: Kendi yayını (4) Akar, N (2005). Yıldızlğdır'da Bir Kadın Cerrah Op.Dr. Yıldız Yalçınlar. Ankara. Baran Ofset. (5) Onur, B (2005) Türkiye'de Çocukluğun Tarıhı. Ankara Imge Kıtabevı *" Banş Emre Ankara Üniv. Miihendislik Fak. Fizik Müh. Böl. [email protected] 964/21 10 Eylül 2005
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle