Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Evrim Kuramı Kompleks bir protein yapısını oluşturmaya yönelik mutasyonların aynı anda oluşmasi mümkün değildir. Bu kabul edilebilir bir varsayım. Ancak Danvin bambaşka bir fıkrin peşindeydi. Darvvin'in açıklamaları, nihai bir amaç gütmeyen, küçük, birikmiş değişikliklere dayanıyordu. Her aşama kendi özellikleri çerçevesinde yararlıydı. Biyologların bunların ardındaki nedenleri anlamamış olmasına rağmen... Ayrıca "eksiltilemez bütünlük" kavramının bir aldatmaca olduğuna ilişkin kanıtlar da söz konusu. Sözgelimi bakterilerin 40 proteinli kamçılarını ele alalım. Midede bulunan H.pylorînın kamçısında 33 protein bulunur. Bu da "eksiltilemez"in eksilmiş olduğu anlamına geliyor. Daha çarpıcı bir şeküde ifade etmek gerekirse, kamçı, proteinlerinin sayıca az olması tamamen farklı bir işlevi yaptıklarını gösteriyor. Benzer şekilde çenesiz balıkIar, kanın pıhtılaşmasını 10 yerine yalnızca 6 protein ile başarabiliyor. Miller'a göre doğal ayıklama daha önceki sistemleri yeni rollere alıştırarak gerçekleşir. Bugüne dek bakteri kamçısı üzerinde yapılan araştırmalar bu tezi doğruluyor. En önemlisi, AT sınanabilir öngörüler üretemiyor. Her şeyden önce, bilim adamları tasarımcının kimliği konusuna doğal ayıklamadan yararlanarak bir yanıt bulamıyor. doğal ayıklamanın bakteriyel kamçıda etkili olduğunu, ancak diğer moleküler yapılarda tasarımın izinin görülebileceğini iddia ederler. Bu da yeri geldiğinde tutarsız olduklarını gösteriyor. NCSE Başkanı Eugenie Scott, AT'nin doğaüstü güçlere olan tutkusundan dolayı bilimin kapsama alanı dışında tutulmaları gerektiğini belirtiyor. Kaldı ki "Tanrı yarattı" tezi hiçbir zaman çürütülemez. AT'NÎN DOĞAÜSTÜ GÜÇ TUTKUSU AT'nin en zayıf noktası budur. AT gündeminin altında, bilimsel yöntemin temelini tehdit eden bir unsur gizlidir. Discovery Institute üyelerinin 1999 yıhnda kaleme aldıkları "Wedge Strategy", bilimsel materyalizmin "yıkıcı" kültürel sonuçları hakkında bir yakınmadır. Burada ayrıca bunun "yok edici ahlaki, kültürel ve siyasi mirasını" yıkmaya yönelik 20 yıllık bir plandan söz edilmektedir. Stratejinin amacı, "materyalistik açıklamalann yerine, insanların ve doğanın Tann tarafından yaratıldığına ilişkin teistik inancın" yerleştirilmesi. Bu belgenin internette yayınlanmasmdan sonra gelen tepkiler üzerine bir açıklama yapmak zorunluluğunu duyan Discovery Institute, "Wedge Strategy yalnızca bağış toplamaya yönelik bir belgedir; fesat bir plan gibi algılanmamalıdır. Burada bizim yaptığımız bilimsel materyalizmin felsefesini sorgulamak, bilimi değil" diyerek kendilerini savunuyor. Ancak çok sayıda bilim adamı bilime doğaüstü güçleri katma girişiminin, bilime büyük zarar vereceğini düşünüyor. Reyhan Oksay AT ALDATMACASI AT savunucularının hemen hemen tümü inançlı Hıristiyanlar olmakla birlikte, kafalarında ne biçim bir tasarımcı olduğu konusunda açık konuşmaktan kaçınıyorlar. "Bunun nedeni tasarımcı olarak Tanrı'yı düşünmeleridir. Ancak Tanrı'nın adını ağızlarına alırlarsa, gerçek yüzleri meydana çıkacak" diye konuşan Kaliforni ya, Oakland'daki Bilim Eğitimi için Ulusal Merkez (NCSE) adındaki evrim yanlısı kuruluştan Nick Matzke, "AT'yi savunanlar bu şekilde davranarak, okullarda görüşlerinin öğretilmesine yasak getirilmesini engellemek istiyor. Ancak tasarımcının nasıl çalışması gerektiği konusunu üzeri kapalı bir şekilde geçiştirmeleri yüzünden AT kavramı bilimsel olarak sınanamıyor" diyor. İlke olarak bilimsel bir kuramın yan n Yaratılışcıların doğaüstü güç tutkusu, insanın yaradılışı tartışmasına olanak vermiyor lışlanabilir olması gerekir. Bir kuramı yıkacak kanıtların bulunabilmesi olasılığı hiçbir zaman akıldan çıkartılmamalıdır. Ancak bu ilke AT konusunda işlerliğini yitiriyor. Öyle ki AT taraftarları bakteriyel kamçının doğal ayıklamanın bir eseri olduğu konusunda ikna edilseler dahi, iddialarından vazgeçmezler. AT'ye göre doğada "tasarımın" izlerini bulabiliriz, ancak bu her yapının tasarım sonucu oluştuğu anlamına gelmez. Dolayısıyla tasarınıcılar Kaynak: New Scientist, 9 Temmuz DortKoşe aPirefH.Okkeş Senfonik Homurtusu" başlığı ile tanımlıyorlar. Yayın ilkelerine uyan herşeye ve herkese açık bir dergi bu; kayıtsız koşulsuz muhalifbir dergi olduğunu da vurgulamak gerek. Adeta Marko Paşa'nın devamı! Hiçbir kuruma, kuruluşa, şirkete filan bağlı olmadıkları için sathı mizah değil, hattı mizah yapabiliyorlar. "Peki, bu dergi nasıl oluyor da yayımlanabiliyor? Yoksa korsan mı çıkıyor?" diye soran okurlarımı duyar gibi oluyorum. Hayır, hayır... Yasal bir dergi bu, korsan hiç değil! Nasıl oluyorsa, bir bakıyorsun HOMUR bir sendikanın, örneğin Birleşik Metaliş Sendikası'nın dergisinin eki olarak çıkıyor. Sonra EğitimSen'den, istanbul Tabib Odası'ndan, hatta Nesin Vakfı'ndan bile çıkmışlığı var Homur'vn... "Peki, bu dergiyi nerden alacağım, nasıl bulaca Dünyanın en acaip mizah dergisi Yazılarıma ara verince uzun ve acayip bir tatil yaptığımı düşünen okurlarım elbette yanılmaktadırlar. Tatilimi bilimsel ve sanatsal etkinlikler ile bozuk para gibi harcadım. Yani, zamanımın çoğunu laboratuvarımda tükettim. (Sonuç? Sıfıra eksibir ama olsun!) Bir ara küçük bir kaçamak yapıp yamaç paraşütü ile uçtuğumu da itiraf edeyim. Haa, başka köşe kadılan gibi pilola yastıklanmış uçmadım; kendi başıma ama tam eğitilerek uçtum. Müthiş bir spor!.. Bayıldım ama herkese tavsiye etmem. Bu yazıyı okuyup homurdanan acayip okurlarım için bu mübarek cuma ertesi günü dünyanın en acayip mizah dergisi HOMUR'dan söz edeceğim. HOMUR dergisi yıllardır ortalıkta dolaşıp durur. Gün olur elimize geçer, gün gelir benim yazımı basarlar. Çok acayip bir dergi. Çok garip işleyen biryapısı var. Hazırlanışı çıkışı garip, basımı dağıtımı çok acayip... Örneğin, HOMURün ne zaman homurdanıp çıkacağı belli olmuyor. Kafasına göre veya günün anlam ve önemine göre çıkabiliyor. (Şu sıra, üç sayı birden çıkıyormuş.) Asla parayla "satılmıyor! Arkasında bırakın bir sermaye grubunu küçük bir A.Ş. bileyok. Bitek minik bir yayın kurulu var, Atay Bir t» Eytfll Klasitf Kenanardo'nun Şifresİ ütiiü »>»>«*» ıı nMiıııı ı • ifllllMl'M lllll IMHlİ 1*111 >lll ı!«^wi••,••!, ,7İ^T ssssssr* Sözer, Canol Kocagöz, Devrim Demiral, Dinçer Pilgir, Kemal Urgenç ile Cabbar beyefendiden oluşan. (Ben, Cabbar bey hariç, bu arkadaşlarla bir kaç kez takışmış pardontanışmıştım.) Tamam, HOMURün bir yayın kurulu var, varolmasına ama yayın kurulunun yeri yurdu hiç lelli değil. Kahvelerde ama cafelerde değil ve çay bahçelerinde veya sokak aralarında hazırlıyorlar dergiyi. Kendilerini "Homurdananların 964/1& J0 Eylül 2006 sunuz demektir. Çünkü HOMUR'u herkes bulamaz; ancak ve ancak o gelip sizi buluri Dedim ya, dünyanın en acayip dergisinden söz ediyoruz. Bakın göreceksiniz, (gerçi ben göremem ama okurlarımın torunları illa ki görecektir) ilerde bu acayip mizah dergisi hakkında kimbilir ne acayip master ve doktora tezleri yazılacaktır. ğım?" diye soruyorsanız, yanıtı çokzor bir soru sormuş