22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TıpPlastik Cerrahi GönüldenBilime Ahmet Inam le uzun vadeli bağışıklığı basürma, ölümcül enfeksiyonlara ve kansere yakalanma riskini arttırır. 0 zaman her nakil hastası için doktorların terazinin iki tarafına koyup ölçmesi gereken, naklin reddi ve erken ölüm olasıhğına karşı, yeni bir organın gerekliliği olmalıdır. kilde açılıp kapatılamayabilir. Düzinelerce atneliyattan sonra bile, bir çok kusurlu hasta tüpler yardımıyla beslenmek zorunda kalır. Çoğu zaman bir maskeyi andıran estetik sonuç ise öyle bir umutsuzluğa yol açabilir ki, nadiren de olsa bu, bazılarının evlerini terk etmelerine neden olur. Kronik depresyon rastlanmadık bir şey değildir. "Yüz naklinden sözedince, insanlar, sizin kendini beğenmişlikten, kibirden sözettiğinizi sanıyor. Sanıyorlar ki sağlıklı biri ortalıkta başkasının yüzüyle dolaşacak. Oysa biz bunu travmatize olmuş hastalar için cerrahi açıdan ileri bir adım olarak kabul ediyoruz," diyor Siemionovv. En azından, Kentucky, Louisville Üniversitesi cerrahlarının, ülkelerindeki ilk el naklini gerçekleştirdikleri 1999 yılından beri, bu gelişmenin teorik olarak başarısından sözedilebilir. Bu ameliyatın aynısı şimdiye dek 24 kez tekrarlandı, ve bu deneyim Siemionovv gibi cerrahlara hayal edilemeyeni düşünme cesaretinieleştirmenlerin ifadesiyle, aşırı güvenini verdi. ETtKÇİLERİN İTİRAZLARI Siemionovv'un ekibi, laboratuvar fareleri üzerinde yapılan bir dizi yeni ve farklı deneylerde, arka bacak nakillerinde uzun vadeli ilaç kullanımını 7 güne düşürmeyi başardı. Eğer benzer sonuçlara insanlarda da ulaşılabilinirse ki bu henüz gerçekleşmemiştir, bu gelişme nakilleri çok daha fazla sayıda hasta içinbuna yüz kusurlarına sahip olanlar da dahil, mümkün kılacaktır. Birçok tıp etikçisi, özellikle hayat kurtaran değil de, hayatı değiştiren böyle bir gelişmenin karşısında yanıtlanmamış çok sayıda soru olduğuna inanıyor. Eğer yeni yüz vücut tarafından reddedilirse, Akademisyen yüzleri, salt toplumsal, ekonomik saptamalar ve çözümlemelerle görülemez. 0 yüzlerin ardında, her insan yüzünde olduğu gibi dünyalar vardır. Bilgiyle uğraşan insanların tuhaf dünyaları. Yüzlerinin ardındaki akademisyenler hep ilgimi çekmiştir. Çok ilginçyaşamları olduğu için değil; çoğunun çok "sıkıcı'yaşamları olduğuna tanık olmuşumdur. Ruhlarındaki hareketsizlik, atalet, şişirilmiş egolarıyla birleşince, ortaya dıştan bakınca ilginç ama tekdüze biryaşam çıkarıverir. Kimilerinin araştırdıkları alanla ilgili iç heyecanları sö'nmediği için, bu tekdüzelik içten gelen ışıkla renklenir gibi olur. Bu rengi çevresine yansıtabilenlerden gelen iç sıcakltğını duyargibi olursunuz, yansıtamayanlar ise "sıkıcı insan" görüntüsü verirler. Akademisyen yaşamı, bilgiyle uğraşan, işi bilgi olan insanların bir kurum içinde sürdürdükleri yaşamdır. Bu kurum, bizim gibi ülkelerde, genellikle üniversitelerdir. Bilgiyi aktarması, araştırması, yorumlaması beklenen bu insanların kaçının akademisyen olma sorumluluğu ve duyarlılığı taşıdığı, taşıyanların ise kaçının bu güçlerini gelişlirmeye çalıştığını sorup durmuşumdur. Bir bölüğünü çok kısa çözümlemelerle, biraz da karikatürize ederek anlatıp durmaktayım. Onların yüzlerine tanıklıkyapma ödevini verdim kendime. Birilerinın yüzlerinin ardındaki akademisyenleri yazması gerekiyordu. Kişisel çekişmelerin geliştirici olmayan sürtüşmelerin ötesinde, bilgiyle yaşayan, yaşamaları gereken insanlar olarak, lanıklıklarının yapılması gerekiyordu. Elbette ben de kırkyıldır öğrenci ve hoca olarak bu topluluğun içinde olduğum için, kendimi de sorgulamam; çuvaldızı yüreğimin, beynimin, vicdanımın yumuşak karınlardan esirgememem, tanık olma namusu açısından bir zorunluluktu. Başarabildim mi, sanmıyorum. Bilgiyle ilişkileri açısından karşıma çıkan akademisyenleri sınıflayarak anlatmayı deneyeceğim. Her sınıflama, belli bir bakış açısından yapılabilir, elbette kaba kalır, bir çok incelikleri, "ara sınıfları" göz önüne almadığı için. Bu sınıflama dışında belli bir "ad'altında akademisyenleri daha somut özellikleriyle aynca anlatmayı deniyorum, deneyeceğim. Bilgiyle yaşadığının, bilgi üretimi, yorumu gerçekleştirdiğinin tarkında olup, bunun sorumluluğunu içselleştirmiş; bilgiyle olmuş, oluşmuş, bilgi olmuş akademisyen ilk öbeği oluşturuyor. Kendini alanının sorunlarına adamış, bilgikürenin can verici havasını soluyan, ömür boyu sürecek bilgi aşkıyla yanan yiğit insanlardır. Bilgiyi içlerinde yaşarlar, yoğunlaştırırlar, ararlar. Bilgi onlarda aşktır. ikinci öbek ise oldukça kapsamlı bir öbektir. Bilgiyle iç ilişkiye giremeyen, girme gereği duymayan, butür bir ilişkisorununukendilerinedertedinmeyen insanlardır. Çokazı, bilgiyle içsel ilişkiye giremediğinin, girmek istemediğinin ayırdındadır. Ayırdında olanların çoğu bu durumu önemsemezler. Onlar için akademisyenlik bir "iş'tir, bir "meslek'tir, birekmek kapısıdır. İşlerini iyiyaptığını düşünenlerin içi rahattır. Terfi etmek için gerekeni yapmış, merdivenleri başarıyla çıkmışlardır. Bilmem ne kadar yayınları, onlar üzerine yapılmış atıfları vardır. "Aşk da ne oluyormuş?" diye sorarlar. Görevlerini yapmışlar, laboratuvarlannın kapılarını büyük bir keyifle kapatmışladır. Bu büyük öbeğin de ikiye aynlabileceğini söyleyebiliriz. Bir bölüğü işlerini belli çıkarlar adına yürütmektedirler. Elbette, bilgi toplumsal, ekonomik boyutlarda çıkardan ayrılamaz. Yalnız bu öbektekiler bilgiyi değil de, bilgiyle kazanacakları toplumsalekonomik konumları düşünürler. Bilgi alanının, onun insanla ilgisini içlerinde duymazlar. Bu çıkar ardında koşan "bilgiyle dıştan buluşanlar'ın bir öbeği ortalama biryeteneğe sahip oldukları halde çok hırslıdırlar. Bu hırs onları, akademik kurumlarda öne çıkarır, yönetici olurlar, ticarete atılırlar, siyasetle uğraşırlar. Bilgiyle içlerinde duymadıkları, alanının sorunlarına yaratıcı biçimde yaklaşamadıkları için, akademik hayatı bir araç olarak kullanırlar, sıçrama tahtası yaparlar. Bir diğer bölüğü ise bilgiyle kuramadıklan içsel bağı, zekâlarıyla kapatmaya çalışırlar. Yetenekleri olduğu için alanlarında araştırma yapabilir, özgün katkılarda bulunabilirler. Zekâları önde, içsel bağ kuramamanın yarattığı eksiklikleri arkada yaşarlar. Hırslı olanları öne çıkar; olmayanları, yaşama, boşveren, kimi kez nihilist gözlüklerle bakarlar; çıkışı, araştırma alanlarının dışında ararlar; atyarışı oynarlar, müzikle uğraşırlar, içlerindeki boşluğu kapatmaya çalışırlar. Bilgiyle içsel bağ kuramadıkları halde çıkar ardında gitmeyen bir diğer öbekteki akademisyenler, bilgiyi, bir varolma alanı olarak seçerler, elbette ayırdında olmadan. Bu insanlar, akademik yaşamın dışında nefes alamazlar. Çalışırlar, yazarlar, yayınlarlar, araştırırlar, bir karınca içgüdüsüyle. Vasatzekâda olanları daha çok çalışır, çifte eksikliklerini kapatmak için: içsel bağ kurmada ve alanındaki yetenek özüründen dolayı. Zeki olanları işlerini yalnızca keyif aldıkları için yaptıklarını söylerler, bilginin toplumsal, ahlâksal, kültürel boyutları onları taziaca ilgılendirmez. Böylesi ilgilerin, işini gereği gibi yapamayan doyumsuz veyeteneksiz akademisyenlerin uğraşı alanına girdiğini düşünürler. Bilginin insan için ifade ettiği anlam değiştikçe akademisyen tipleri de değişecektir. Bu değişen akademik anlam dünyasından, yüzlerinin ardındaki akademisyenlerin karikatürünü çizmeyi sürdüreceğim. Yüzlerinin Ardındaki Akademisyenler ÇUVALDIZKENDİME NASIL YAPILACAK? "Hiç feci bir yüz kusuru olan birini gördünüz mü? Bazen kendimi hastanın gözlerine bakmak için zorluyorum. Biz toplumsal hayvanlarız ve yüzümüz biz insanlar için önemlidir,"diyor Louisville Üniversitesi plastik cerrahi Dr. John Barker. Gerçekleştirmesi zor bir iş olması nedeniyle yüz naklinin bazı tıbbi kaygılar yarattığı bir gerçek. Yapılacak olan bir dizi ameliyatta, belki de birden fazla ameliyathanede etkin bir şekilde, dönüşümlü olarak çalışacak uzman ekiplerine ihtiyaç duyulacağını belirtiyor Siemionovv. Nakli yapılacak olan yüz kadavradan çıkarılacak, kas dokusu hariç, üstderiyle beraber büyük oranda alttaki yağlar, sinirler ve damarlar da çıkarılmış olacak. Cerahlar hastanın kusurlu yüz dokusunu da çıkaracaklar, ve daha sonra kıskaçla uçları kenetlenmiş olan damarlar ve sinirler, tekrar naklin yapılacağı yüze bağlanacak. Bu işlemlerin gerçekleşmesi belki de en az 15 saati bulacak. Sonraki aylar çok daha ızdırap verici geçebilir. Organ nakli olmuş hastalar, kendi bağışıklık sistemlerini bastırmak ve vücudun nakledilmiş olan organı reddini önlemek için, bir ömür boyu ilaç kullanmak zorunda kalırlar. İlaçlar pahalıdır. Maliyeti ayda 1000 doları bulur ve ilaç kullanımı her zaman işe yaramaz. Ama işe yarasa bi hastanın beklentileri ne olacak? Alıcının görüntüsünün vericiye benzemesi durumunda, bunun, her iki tarafın ailelerinin üzerindeki psikolojik etkileri ne olacak? "Bu düşüncenin üzerinde biraz daha durulmalı. "Kesin olarak bildiğimiz, bu iki sorudan herhangi birine yanıt veremeyeceğimiz ya da artıların eksilerden daha ağır basıp basmayacağı,"diyor etik ve bilim politikası profesörü Karen Maschke ve ekliyor: "Bilimin fazlası yanıltıcıdır. İnsanlar yeni tedavilerle tamamen iyileşeceklerine ve hayatlarının yeniden eskisi gibi olacağına inanırlar hep, ama bu genellikle böyle olmaz." Siemionovv, yüz kusurlu hastaların öncelikle riskleri dikkate alarak etki altına alınmamaları gerektiğini söylüyor ve şu soruyu soruyor: "Normal insanlar yüzü gözü yanmış insanlar adına nasıl karar verebilirler? Bu adil değil." Kaynak: International Herald Tribune, 27.07.2005, Michael Mason Türkçesi: Serpil Aksoy menos l@ttnet.net.tr BİLGİNİN ANLAMIVE İNSAN 964/T1'10Eylül2005
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle