25 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Hukuk Bilimi Hâkimler Yasası'ndaki değişiklikler ve bitmeyen yargı bağımsızlığı tartışmas Hâkimler Yasası'nda yapılan son değişikliklerin güncelleştirdiği tartışma ve eleştirilerin temelinde, yargıçlan memurlaştıran 12 Eylül yö'netiminin ürünii siyasal güç ağırlıklı yargı düzeninin etkisi söz konusudur. Büyiik bir bölümii anayasadan kaynaklanan bu düzen değişmedikçe, yargı içinden çıkılmaz sorunlarla karşı karşıya kalacaktır. Çetin Aşçıoğlu* lenmektedir. İşte bu gereksinimin önemli bir bölümü meslekte üç yılını doldurmuş ve otuz beş yaşını doldurmamış avukatlardan kendi aralarında yazılı sınav ve mülakatta (görüşme) başanlı olanlarla doldurulacaktır. Bu durumun açıklayacağım nedenlerle sakıncalı olduğunu düşünüyorum: Yargıç ve avukatlık özellikle meslek kimliği açısından işin özünde bir bi• rinden ayrı çalışma alanlandır. Yansızlık, yargıç kimliğinin özünü oluştururken; avukat, hakkını savunduğu kimsenin vekili olarak olaylara at gözlüğüyle bakmak ve yanlı olmak zorundadır. Ayrıca akçalı getiri peşinde olmayan "solicitor" diye adlandırılan avukatlar. İşte İngiliz yargıçlan bu ikinci tip avukatlar yani solicitorlar (silistir) arasından seçilmektedir. Bir süre önce barristerlere (barristir) de kâğıt üzerinde tanınan olanağın avukatlık mesleğini onore etmek için verildiği söylenmektedir. AB ülkelerindeki bu düzenin nedeninin, açıkladığımız kimlik sorunu olduğunu düşünüyorıım. egemen olduğu görünüm ve izlenimi veren bir kurul önünde sınav verecek olan yargıç adayı, politik kadro ve yollardan yardım umarak yargıç kimliğini daha işin başında olumsuz duruma getirecektir ve de getirmektedir. RÎSK AZALTILMALI Kuşkusuz avukatlık mesleği yargının olmazsa olmaz koşuludur. Avukatlar arasında üst düzeyde bilgili ve etik değerlere saygılı kişileri de göz ardı edemeyiz. Buna karşın yargıç kimliğine sahip olmayan yargıçları da. Ancak yargıdaki boşluğu avukatlıktan geçişle doldurmak, yarınlarda yargı sorunlarını daha da büyütecektir. Bu yöntem yeğlenecekse yaş sınırı 28 düşürülerek ve eğitim süresi uzatılarak risk azaltılmalıdır. Kaldı ki, abartılı olarak ileri sürülen yargıç açığının önemli bir bölümünü yargıç ve savcı dağılımını yeniden gözden geçirilerek ve de üst mahkemelerinin kuruluşunu en az beş yıl ertelemekle olanaklıdır. Yeni düzenlemede (m.3/son) adli yaradaylarından iki yıllık eğitiminin bir yılını avukatlık mesleğinden geçirenlerden altı aylık eğitiminin üç ayını tamamlayanlar kendi istekleri de gözetilerek yargıçlığa veya savcılığa atanacak biçimde Adalet Bakanlığı'nca ayrılacaktır. Burada eleştirilecek ilk sorun yargıç ya da savcı ayrımının politik bir alana bırakılmasıdır. Yargıda politik kadrolaşma heveslilerine bir kapı daha aralanmış olacaktır. Her ne nedenle olursa olsun eğitim süresinin kısaltılması sakıncahdır. Hukuk fakültesini bitirmiş olmak ya da bir süre avukatlık yapmak, yargıçlık için yeterli değildir. Eğitim süresi ve koşullannı yeğnileştirmek (hafif) çözüm değildir. Çağdaş hukuk, doğru ve güvenli (adil) bir yargılama için yargıç kimliğini oluşturacak yargıç güvencelerini önerir ve arar. Oysa ülkemizde yargıç kimliği memurlaştınlmıştır. Bu düzende yargının sağlıklı çalışması ve etik değerleri göz ardı etmemesi olanaksızdır. Sayın Cumhurbaşkam'nın yasayı kısmen de olsa geri göndermesinin yargı sorununu temelden çözmek için bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Politikacı (ayrım yapmadan) iki dnrumu göz ardı etmemelidir: Birincisi yargıda kadrolaşma kimseye yarar sağlamaz; ikincisi yargı sorunları yangından mal kaçırır gibi apar topar çıkarılacak yasalarla günübirliğine çözülemez. Tüm iyi niyetle bilim ve usun gösterdiği yolda yargıda yeniden yapılanmaya bugün başlansa ancak on yılda çağdaş bir yargı düzeni kurulabilir; bu da biline. 'Yargıtay Onursal Üyesi cetinaĞPmail koc.net (l)Oktay Ekşi Hurriyet 06.07.2005 1 961 Anayasası'nda yer alan yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesiyle ilgili kurum ve kurallarla, "yargıç kimliği"nin oluşturulması amaç edinilmişti. Ancak hukuk ve yargıç eğitiminin yetersizliği ve yargıçların önemli bir bölümünde yargıç etiği konusunda bilinç eksikliği giderek yargıdan haklı sızlanmaları gündeme getirdi. 1981 yılına gelindiğinde; 12 Eylül yönetimi, akılcı ve bilimsel önlemler yerine, yargı bağımsızlığının kötüye kullanıldığı gerekçesiyle, Yüksek Hâkimler Kurulu'nun görevini sonlandırarak yerine Adalet Bakanlığı ağırlıklı şimdiki yargı düzenini kurdu. Koca koca yargıçlar, askeri yönetimin korkusuyla susarken güvencesiz bir yargıç olarak, Milliyet gazetesinde (21 Mayıs 1981) yayımlanan yazımda: "Yargıdaki aksamalar, yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencelerinden kaynaklanmamaktadır, bunların yokluğu bir yana, tartışılması bile sorunları büyütecektir..." düşünce açıklamasıyla yeni yargı düzenini eleştirdim. Aradan geçen 24 yıl, beni haklı çıkarırcasına, yargı bağımsızlığı ve sorunları gündemden hiç düşmedi; beklenilenin tersine yargı bağımsızlığı hep tartışıldı ve yargı çoğun doğru ve güvenli (adil) yargılama yapmanın koşullannı yerine getiremedi. İşte Hâkimler Yasası'nda yapılan son değişikliklerin güncelleştirdiği tartışma ve eleştirilerin temelinde, yargıçları memurlaştıran 12 Eylül yönetiminin ürünü siyasal güç ağırlıklı yargı düzeninin etkisi söz konusudur. Büyük bir bölümü anayasadan kaynaklanan bu düzen değişmedikçe yargı içinden çıkılmaz sorunlarla karşı karşıya kalacaktır. Bu bağlamda TBMM'nin kabul ettiği ve Cumhurbaşkam'nın bir kere daha incelenmek üzere geri gönderdiği yasada, yargı bağımsızlığı ve yargıç kimliğini tartışılır duruma getiren durumları ele alarak düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum: BAKANIN BUYRUKLARINA BAĞLI 1 Avukatlar da yargıçlar gibi hukuk fat/"kültelerinde eğitim alırlar. Ancak yargıçların önüne gelen iş sayısı avukatlara göre en az dört beş kat fazladır; iş çokluğu bilgi beceri ve deneyim kazandırır. Diğer yandan avukat, müvekkilinin çıkarı doğrultusunda düşünmek ve çalışmak zorunda olmasına karşm, yargıç çatışan görüşler arasında akıl yürüterek buyruk oluşturur; karar verme durumu yargıca ayrıca önemli kazanımlar sağlar. Bu nedenler; yargıcın bilgi düzeyi, yeterli olmasa da, çoğun avukatlara göre daha üst düzeydedir. Kaldı ki ülkemizde avukatlık kimliğini kazandıktan sonra yargıçlığa geçenlerin çoğunun başarı durumları oldukça düşük düzeyde kalmıştır. Avukatlıktan yargıçlığa geçiş, V/"*çok sınırlı olarak, Hâkimler Ve Savcılar Yüksek Kurulu'nca (HSYK) yapılıyordu. Yeni düzenlemede, bu yetki nasıl yapılacağı belli olmayan kendi aralarında yapılan yazılı sınav ve mülakat (görüşme) ile Adalet Bakanlığı'na bırakılmaktadır. Bu düzenlemeyle HSYK'nin yetkisi tamamen politik güce devredilmiştir. 1 Mülakat denilen sözlü görüşmeyle vl~seçme, yargı gibi son derece duyarlı bir alanda, "yansız olan ve bu görünümü veren kurullar" önünde yapıldığında yararlı olabilir! Sayın Adalet Bakanı, "mülakatın var olan bir kurum olduğunu (doğrudur) ve bakanlıkta çalışan üst dereceli yargıçlarca yapıldığını bu nedenle kuşku duyulmaması" gerektiğini savunmaktadır. Oysa bu kişiler, yargıç adı taşısalar da, politik yeğlemelerle görev üstlendikleri gibi büyük ölçüde bakanın buyruklarına bağlıdırlar; ne denli yansız olsalar da "verdikleri görünüm" yansızlıklarını tartışılır durumda bırakır. Kaldı ki, işbaşındaki politik güç, diğer dönemlere göre, kamu kadrolarını yeterlilik ve uygunluk (liyakat) ölçüsüne göre değil, içten bağlılığa (sadakat) göre doldurma konusunda çok kötü bir sicile sahip olduğu yaygın bir kanıdır . Diğer yandan politik yeğlemelerin a SAKINCALI DURUMLAR Ülkemizde Yargıtay ile yerel mahkemeler arasında "üst mahkemeler" (istinaO 2007 yılının haziran ayında işlemeye başlayacaktır. Bu nedenle üç bin civarında yargıç ve savcıya gereksinim olduğu söy avukatlık, mesleki yaşamını sürdürebilmek için akçalı (parasal) sorunlarla iç içe olan bir meslek dalıdır. Mesleğinde 45 yılını doldurmuş bir avukat, bunların etkisiyle avukat kimliğini kazanır. Doğal olan bu durum kesinlikle eleştirilemez ve kınanamaz. Eleştirilmesi gereken durum, ülkemizde avukatlığın çeşitli nedenlerle etik açısından büyük yaralar almış ve güven yitiren bir duruma gelmiş olmasıdır. Almanya'da hukuk uzmanlığını kazanmış (en az altı yıl) kişilerin öğrenimlerinin başan derecelerine ve toplam puan sıralamasına göre doğrudan yargıç atamaları yapılmaktadır. Fransa'da ise yargıç olabilmek için yargıç akademisini bitirmek gerekir; AB ülkelerinde, İngiltere ayrık avukatlıktan yargıçlığa geçiş söz konusu değildir. İngiltere'de ise iki tip avukatlık söz konusudur: Yargı ve yönetsel alanda hak arayanlarla bire bir ilişki kurarak eylemli olarak duruşmalara ve yargılamalara katılan ve akçalı ağırlıklı alanda çalışan "barrister" diye anılan avukatlar ile barristerlere bilgi üreten, kariyere önem veren dava takip etmeyen, duruşmalara girmeyen 959/196 Ağustos 2005
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle