22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Tartışma meye çalışmalı, zaranmıza işleyeceği kurallardan yasalar ve anlaşmalardan imkân verdiğince kaçınmaya, bunlar geciktirmeye, çevresinden dolanılmaya çalışmalıdır. Çevre ULUSAL YARAR NEYİ GEREKTİRİYORSA, ONU... Bence, İşte Ulusal Stratejinin felsefesinin belkemiğiŞimdi sözlerimi bitirmeden, "Ulusal Yarar neyi gerektiriyorsa, onu" felsefesinin, doğaya ve evrime uygunluğu konusunda bir kaç söz söyleyerek konuşmamı bitiriyorum. Evrimsel süreçte canlılar çok pragmatik davranır. Yüzbinlerce canlı kendi gelişme süreçlerinde, kendilerinin çevreye daha iyi uyumunu sağlayacak, dolayısıyla hayatta kalma mücadelesinde bir adım daha öne çıkartacak biyolojik "alet edevat" geliştirip duruyor. Evrim, tamamen budur. İşin ilginci, bu biyolojik alet ve edevat, veya organ, doku, molekül, özellik vs, evrim ortak havuzunda, bütün canlılar tarafından da kullanıhr. Bir canlının geliştirdiği biyolojik aleti, bir bakmışsınız, diğer canlılardan pekçoğu almış ve kullanmaktadır. Başka canlılarda evrimleşen binlerce biyolojik özellik vardır. Her canlı kendi gelişimini destekleyecek doku veya organı bulduğunda alarak, kendine uydurur ve kendisi için işlevsel kılar.. Denizlerin geleceği iç karartıcı Okyanus diplerinden çıkanlan çökelti özleri havaküreye yayılan yaklaşık 4500 gigatonluk karbonun korkunç küresel ısınmaya yol açtığını ve sonuçta okyanuslarda meydana gelen asitlenmenin 100 bin yıldan uzun bir süre etkili olduğunu ortaya koyuyor. Ui beş milyon yıl önce yeryüzünün hızla ısınmaya başlamasıyla birlikte okyanuslardaki asit düzeyi de giderek arttı ve diplerde yaşayan canlılar yığınlar halinde yok olmaya başladı. Bu duruma öncelikle çevreye yayılan büyük miktarlarda karbon gazlarının neden olduğu sanılsa da, kimse gaz yayılımının ne miktarda olduğu konusunda kesin bir bilgiye sahip değildi. Dahası, okyanuslarda yüksek asit düzeyinin ne kadarlık bir süre boyunca etkisini sürdürdüğü de tam olarak bilinmemekteydi. Şimdi okyanus diplerinden çıkanlan çökelti özleri havaküreye yayılan yaklaşık 4500 gigatonluk karbo , E sin olarak bilinmemekle birlikte, gazın hızla oksitleşip karbon diokside dönüşerek okyanuslara karışmış olması gerektiğine inanılıyor. 4 KİLOMETRE DERİNLİK Bunun okyanuslar üzerindeki etkisini anlamak amacıyla, Kaliforniya Üniversitesi'nden James Zachos ve arkadaşları Güney Atlantik'in derinliklerinden çökelti örnekleri topladılar. Normal koşullarda ölü organizma kabukları denizin dibinde birikip bol miktarda karbonat içeren tortulara dönüşürler. Ancak derinlik ve basıncın yeterli olduğu durumlarda, kalsiyum karbonat suda eriyip geriye yalnızca kil kalır. Günümüz okyanuslarında bu süreç yaklaşık 4 kilometre derinlikte meydana gelir. Ne var ki, daha asitli okyanuslarda kabukların sığ sularda erimiş olmaları gerekir. Farklı derinlikler ve noktalardan topladığı kil örneklerini inceleyen Zachos ve arkadaşları orada yaşayan deniz canlılarının kabuklarının yalnızca 2 kilometre derinlikte çözüldüğüne tanık oldular. Okyanuslardaki asit derecesi bu düzeye topu topu 10 bin yılda ulaşmaktaydı. Daha da önemlisi, nötrleşme süreci karadaki asit silisitli kayaların havanın etkisiyle değişime uğramasına bağlı olduğundan, deniz sularının normale dönmesi 100 bin yılı aşkın bir süreyi gerektirmekteydi. YAPTAKÇILIK VE EVRİM Evrimsel gelişme, bir yaptakçılık biçiminde sürmektedir. Bu deyim, Nobel Ödiillü Fransız biyolog François Jacop'a aittir. Biyolojik sistem doğuşundan beri küreseldir.. bilim, bu sistemin işleyiş mekanizmalarını ve kökenini araştırır.. Bilime göre, "bugün yaşayan her canlı organizma, üç milyar yıl boyunca ilerleyen kesintisiz bir zincirin son halkasını temsil eder." Bu anlamda bütün canlı varlıklar, tarihsel yapılardır. "Evrim yeniliklerini hiçlikten devşirmez, daha önce varolanlar üzerinde çalışır, bazen eski bir sistemi yeni bir işlevle donatmak üzere dönüştürür, bazen de daha karmaşık olanını yükseltmek için bir çok sistemi birleştirir." "Evrim, kısaca, çevresinde bulduğu herşeyden yararlanan bir yaptakçı gibi davranır. Topladığı bu nesneleri, koşullara uygun olarak kendisi için kullanır. "Bir kelebeği aslandan, bir tavuğu sinekten ya da bir solucanı balinadan ayıran şey, bunları oluşturan kimyasal öğelerdeki farklılıklar değildir.. Ya nedir? Bu kurucu öğelerin örgütlenme ve dağılımındaki farklardır" İnsan ile şempanzeyi ayıran, genlerde makromoleküllerin sıralanma farklılıklarıdır. Burada etken olan bazı düzenleyici genlerdeki değişikliklerdir. Bu nedenle de evrim, biraz da bizim uygarlık tarihimize benzer.. Evrimde de sürekli yükselişler ve inişler, varoluşlar ve yokoluşlar vardır, evrim böyle sürer... François Jacop'a göre evrim bir "Mümkünlerin Oyunu"dur. Dünyada bir çok ülke de bu mümkünlerin oyununu oynuyor., "Ulusal Strateji" de "mümkünlerin oyunu" kurallarına dayanmalı, toplumsal ve uygarlık havuzundan kendine yararlı olacak ne varsa alma ve kullanma yeteneğinde olmalıdır. (*) Bu konuşma, Türk Mühendisler Derneği'nin 31 Mayıs 05 /Ankara TOBB binasında düzenlediği, Dernek Başkanı Bülent Gürsoy, Aykut Göker, Prof. Dr. CHP Milletvekili Osman Çoşkunoğlu, Prof. Dr. Ramazan Aktaş. Prof. Dr. Haluk Geray'm katıldığı "Küreselleşme, Teknoloji ve Ulusal Strateji" başlıklı panelde yapıldı. Konuşmalar Türk Mühendisleh Derneği tarafından yakmda basılacak. Toplantı konuşmalarına tam metin olarak kural olarak yer vermiyoruz, ancak editör olarak bir ayrıcalıkta bulunuyor ve bu görüşleri tartışmaya açıyorum.. (**) François Jacop, "Mümkünlerin Oyunu", Kesit Yaymevi * nun korkunç küresel ısınmaya yol açtığını ve sonuçta okyunaslarda meydana gelen asitlenmenin 100 bin yıldan uzun bir süre etkili olduğunu ortaya koyuyor. Elde edilen bu veriler bir uyarı niteliği taşıdığı gibi, insanların önümüzdeki birkaç yüz yıl içinde çevreye ciddi miktarlarda karbon dioksit yaymaları durumunda benzer uzun erimli etkilerin yaşanabileceği yönünde kestirimleri ortaya koyan bilgisayar modellerini de destekliyor. DENGE Yî YENİDEN KURMAK Havadaki karbon dioksit ve nemle karışan asit silisit sonunda okyanuslara sızan ve asit düzeyini düşüren karbonatlara dönüşmekteydi. Ancak Zachos okyanusların normale dönüş süreci sırasında derinliklerde yaşayan karbonat kabuklu deniz canlılarının yeryüzü tarihinin en büyük kitlesel tükenişini yaşadıklarına dikkat çekiyor. Bulgular ısınmanın sera gazı yayılımının sanıldığının iki katı kadar olmasından ve buna bağlı olarak havaküreye fazladan yaklaşık 4500 gigaton karbonun kanşmasından kaynaklandığını da ortaya koyuyor. Bu miktar insanların önümüzdeki birkaç yüz yıl içinde bilinen fosil yakıt rezervlerini yakmak suretiyle çevreye yayabilecekleri miktarın çok da üzerinde değil. Karbon fazlasının doğal yollarla atılması için de 100 bin yıllık bir süre gerekiyor. Zachos dengesi bozulan sistemin eski durumuna gelebilmesi için bu denli uzun bir süre gerektiği düşüncesinin bile insanın aklını başına getirebileceğine inanıyor. KAYNAK: Nevv Scientist, 18.6.05 RitaUrgan * 10 YIL ÖNCE Paleosen dönemin sonlarıyla Eosen dönemin başlarında yaşanan sıradışı sıcaklık nöbeti ilk kez on yıl önce fark edildi. Ekvatorda deniz yüzeyi sıcaklıkları 5 derece, kutuplarda ise 9 derece kadar arttı. Karada herhangi bir canlı türü yok olmazken, denizin derinliklerinde yaşayan canlı türlerinin yığınlar halinde yok olması fosil kayıtlarına en kötü dönem olarak damgasını vurdu. Deniz diplerinden toplanan karbon izotoplarıyla ilgili ilk çözümlemeler ısınmanın 2000 gigatonun üzerinde karbonun havaküreye yayılması sonucunda ortaya çıktığı yönündeydi. Bilim insanları söz konusu karbonun okyanus diplerindeki metan hidrat atıklarından kaynaklandığına inanıyorlardı. Metan salınımını neyin tetiklediği ke959/186 Ağustos 2005
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle