Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Toplum ve İnsan lere teslim ediliyor. Bu zihniyeti sorumluluk sahibi hekimler de eleştiriyorlar. nolojisiyle daha iyi hale getirmek isteyeceklerini belirtmişler (Ferenschild & HaxSchoppenhorst 1998). bir çağ olacak 21. yüzyıl. Hastalık ve ölüm sebepleri, insanlann değeri açısindan gösterge olarak da kullanılabilir. Endüstri ülkelerinde her 5 çocuktan l'i alerji hastasıdır, sadece Almanya'da yılda 6 milyon çocuk alerji tedavisi görüyor. Gen teknolojisinin bu bağlamda yapacağı katkı bir hayli düşük olacak, çünkü bu çocukların %71'i çevre koşullarının sağlıksız oluşundan dolayı hastalanıyorlar (ap 1.7.97). Fakir ülkelerde ölümlerin temel nedeni enfeksiyon ve parazit hastahklandır. Her yıl 17 milyon can alıyor (WH0 1997). AlDS'in en hızlı geliştiği kıta Avrupa ve Amerika değil, tam tersine Asya'dır. 1994'te 1315 milyon HIV taşıyıcısından 2 milyonunun, AIDS sonucu öldüğü tahmin ediliyor. Fakir ülkelerde sağlık hizmetlerinden yararlanamayan insan oranı %23'tür. Bunun ne demek olduğu kıtada yaşayan ka'nın kırsal bölgelerinde Curanderalar yaşar. Amerikalı antropolog Oscar Lewis, Meksika'nın köylerinden birinde çoğu kadın olan Curanderalar üzerine bir araştırma yaptı. Bunlar fakfr hastaların tedavi umuduyla gittiği insanlardır. Paralı hastalar tedavi ücreti olarak 23 kat fazla para alan Magicolara başvururlar. İkisinin de sanatı "şov" yapmaktır. Curanderaların veya Magicoların prensibi aynıdır: Uyguladıkları yöntemlere duyulan güvenin sarsılmasına müsaade etmezler. Onlarla bizim hastamız arasındaki » fark gerçekten o kadar büyük müdür? Biz de gözü kapalı "tıbbi şovmenlere" güven duymuyor muyuz? Anlaşılan Placeboefekti, iktidar gücü sayesinde her yerde etkili olabiliyor (Harrison 1984) . RADİKAL BEKLENTİLER 21. yüzyılda tıp alanındaki düşüncelerde radikal değişimler meydana gelecek. Özellikle paralı ve parasız hasta arasında aynm ve uçurum daha da artacak. Schaeffer etal. (2000), bunu bir örnekle dile getirirken, olayı yerdikleri zannedilmesin, aksine destekliyorlar. Çünkü destekçilerin kendileri hekim olmadıkları gibi, Berlin Teknik Yüksek Okulu'ndan gençlerin katılmasıyla gerçekleştirilen bir projede yer alıyorlar. Hekimler söylemek istediklerini, galiba bu gençlere söyletiyor. Verdikleri örnek şöyle: Çağımızın hekitni bir aylık ömrü kalan 75 yaşındaki bir hastaya yatırım yapılıp yapılmayacağına karar veren kişi olacak. Geriye kalan yaşam süresiyle, uygulayacağı tedavi ve ilaç masraflarını karşılaştıracak. Tedavi, yaşlının ömrünü diyelim ki 6 ay uzatacak, ama uzayan ömür için yapılacak masrafın çok olduğu görüşü ön plana çıkarsa, o zaman tedaviden vazgeçilip hasta kaderiyle baş başa bırakılacak. İşin püf noktası, hastanın söz hakkına sahip olmamasıdır. Konuşan "para" olacak. Kısacası denilen şudur: Astan yüzünden pahalıya patlayacaksa, ya hasta olmayacaksın ya da cebinde paran olacak. Birkaç istisna hariç, tıpta ağırlığımızı koyduğumuz söylenemez. Şırıngasından makasına, pansuman bezinden röntgen cihazına kadar her şeyimiz ithal malıdır. Çocuklanmıza "Tiirk Malı Haftası" kutlatırken, bu malları üretebilecek zihniyete sahip olamadık. Uluslararası fuarlarda sadece doğamızı satabiliyoruz. Son yıllarda tekstilde ilerlediğimiz söyleniyor, ama tekstili işleyen makineler yine ithal malı. Dolayısıyla Türk mühendisi de sadece tıbbi cihazların pazarlamacılığına soyunabiliyor. DEMOKRASİ VE İNSAN DEĞERİ Sınıfsız toplum hiçbir zaman olmadı, gelecekte de herhalde olmayacak. Kaldı ki böyle bir toplumun, insana değer verdiği de çok şüpheli. Buna karşın insan değerini odak noktaya koyduğunu iddia eden demokrasi, sınıf farkını ortadan kaldırmadan da, bu yönde bir şeyler yapılabileceğini kanıtlamaya çahşıyor. Ancak sağlık sektöründeki gelişmelerin, bu girişimleri baltalayan öbür yüzü, biz istesek de istemesek de ortada duruyor. Gen teknolojisiyle çocuğunun yeteneklerini geliştirme rüyasını gören Hintlilerden biri ki bunun bir istisna olmadığı söyleniyor baldırından alınan bir cilt parçasını hekimlerden birine 50 Avro karşılığında satmış, bir başkası ise 4000 Avro'ya ŞOKE EDEN SÖZLER Berlinli Doktorlar Odası Başkanı Ellis Huber'in yaptığı açıklama kamuoyunda şok etkisi yarattı: Her 5 doktordan l'nin, sağlıklı insanlara tedavi uyguladığını, bunun yılda 20 ile 40 milyar DM zarara yol açtığını belirtti. IKK Başkanı (bir hastalık sigortası) Johannes Beckmann da onu destekledi ve sistemi kötüye kullanan hekimlere engel olunabilse, yılda en az 20 milyar Mark tasarruf edileceğini söyledi (dpa 23.10.1997) . Sistemi kötüye kullananları deşifre etmek, teknolojik açıdan zor bir şey değildir. Yeteneklerimizi değiştirebilecek olanlar da, bunu gayet iyi biliyorlar, ama deşifre etme teknolojisinin devreye girmesine engel olanlar yine kendileridir. Dünyada her şeyin bir fiyatı, sadece insanın "değeri" olduğunu söyleyen Kant, yaşıyor olsaydı bu tezini herhalde çekmecesine koyar, kimsenin görmesine izin vermezdi. O, insana değer veren zihniyetin geçerli olmasını arzu ediyordu. Fakat sağlık sektöründeki gelişmeler, insana fıyat biçen zihniyetin artık yerleştiğini gösteriyor. Dipnotlar Schaeffer, F.. Stoltenberg, O., Zaedovv, J. (2000): Medizin und Cesundheit, in: Vision 2020. . Die vernetzte Gesellschaft 2 Ferenschild, S. & HaxSchoppenhorst, T. (1998): VVeltkursbuch Clobale Auswırkungen eines "Zukunftsfâhigen" Deutschlands. Hınvveise und Tips für unsere alltâgliches Mandeln. Basel, Boston, Berlin. 3ap 01.07.1997 4 Harrison, P. (1984): Die Zukunft der Drit , ten VVelt. "The Thırd VVorld Tomorrovv", Reinbek beı Hamburg. 5 dpa 23.10.1997 GEN VE YETENEK ARTTIRMA International Union of Biological Science (IUBS) 1993'te bir araştırma yaptırıp, insanlara şu soruyu sormuş: Gen teknolojisinin olanaklarıyla çocuğunuzun yeteneklerinin daha iyi olmasını ister miydiniz? Önce şunu hemen söyleyelim: Gen teknolojisi yetenekleri arttıramaz, eksiltemez. Bozuk genleri keşfedip, belki yerine yenilerini koyabilecek. Ancak "yetenek" sadece genetik bir faktör olarak göriilemez. Eğitim, öğretim, yaşam koşulları ve daha nice sosyal etken insanın gelişmesini teşvik eder veya frenlerken, laboratuvarda üretilebileceğini iddia etmek, insanı biyokimyasal bir varlığa indirgemekle eşanlama geliyor. IUBS'in sorusuna verilen yanıtlar da ilginç: Gen teknolojisinin imkânlarından yararlanma olanağına sahip ülkelerin insanlan, bu olanağa sahip olmayanlardan daha olumsuz cevaplar vermişler. Örneğin Amerikalıların %43'ü, Japonların ise sadece %26'sı soruya "evet" demiş. Buna karşın Hintlilerin %60'ı, Taylandlıların %80'i çocuklarının yeteneklerini gen tek bir gözünü satmak üzere başvuruda bulunmuş (Ferenschild & HaxSchoppenhorst 1998). Organların piyasası olduğu bilinen, ama önlenemeyen bir durum. Bunu kasaplar değil, hekimler yapıyor. Tabii ki her meslek kolunda iyilerin yanı sıra kötüler de var. Benim sözlerim, hekimliği kötüye kullananlara! Deniliyor ki, siyaset sadece yasal çerçeveyi hazırlasın, sağlık hizmetleri özelleştirilsin ve doktorlar yeni teknolojilere açık olsunlar (Schaeffer, Stoltenberg, Zaedow 2000). insan sayısıyla ölçülürse daha da iyi anlaşılır. Sadece Hindistan ve Çin, neredeyse dünyanın yarı nüfusunu kapsıyorlar. Evinde hâlâ içme suyu bulunmayanların oranı %31'dir ve %64'ünün hijyenik bir tuvaleti ve banyosu bile bulunmuyor (Ferenschild & HaxSchoppenhorst 1998). KOŞULLAR İYÎLEŞTİRİLMELİ Avrupa Birliği'ne üyelik için hazırlıklar devam ederken, insan yaşamı ve fiyaü üzerine daha detaylı düşünmemiz gerekiyor. Çünkü temel problem, sağlık sorunu değil, yaşam koşullarındaki olumsuzluklardır ve bunlardan ülkemizde yeterince var. Yatırım, tıbbi teknolojiye yapılmasın demiyorum, tam tersine o da gerekli, ama hastayı iyileştirmekten daha iyisi, yaşam koşullarının iyileştirilmesidir. Bütün kültürlerin hastalıklara, tedavilere ve hekimlik anlayışına, kendine özgü yaklaşım tarzları vardır. Latin Ameri YAŞAMA FİYAT BİÇMEK Böyle bir talebe olumlu bakmak, insanlann değerini fıyata indirgemekle aynı kapıya çıkar. Yüzde yüz özelleştirilmiş bir sağlık sektöründe, yaşam ve ölüm arasındaki kararı hekimler değil, para verecektir. Anlaşılan, insan yaşamına fıyat biçilen 961/19 20 Afiustos 2005