Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
YAŞARGİL'E TBMM ONUR ÛDÜLÜ: k cesur kuşaklarına! Sekizincion altıncı asırlar arasında yaşamış olan Türk ve diğer İslam bilgelerinin küresel uygarlık evrimine katkılarını içeren, yıllardır üzerinde özenle çalıştığım başka bir kitabımı ise henüz yayımlamadım. Orta Asya, Kafkasya ve Anadolu'nun dinamik kültür tarihi konulu konferanslanm her yerde büyük ilgiyle karşılandı. Tezim Avrupa'nın Orta Asya, Kafkasya ve Anadolu kökenli olmasıdır. Mesleki alanda sinir sistemi ameliyatlarında mikrocerrahi tasarıtnlarım, yöntemlerim ve geliştirdiğim mikrocerrahi araçgereç her gün binlerce hastada meslektaşlarım tarafından başarıyla kullanılmaktadır. Ulvi bir sevgiden kaynaklanan bu küresel boyutlu katkılarım, beni okullarında yetiştiren devlet ve milletimizin insanlığa verdiği bir armağandır. Üç hafta evvel Dünya Nöroşirürji Akademisi, ilk altın onur ödülünü Fas kongresinde bana vermekle aynı zamanda egemen ulusumuzu da onurlandırmış oldu. Daha hassas araç gereç ve çok kapsamlı yöntemlerin uygulanmasına son onbeş yıl içerisinde başlandı. Önümüzdeki yıllarda bunlar daha olgunlaşacaklardır. BEYÎNDE 100 MİLYAR NÖRON İnsan beyni ortalama bin dörtyüzbinbeş yüz gram ağırlıktadır. Günde 100120 gram şeker ve kanımızın yüzde yirmi oksijeniyle beslenip 24 saatlik faaliyetini hiç durmadan .sürdürür. Her insan beyninde 10 ila 120 mikron büyüklüğünde, çeşitli şekil ve görevi olan 100 milyar nöron isimli ve 1 trilyon nöroglia isimli hücreler bulunmaktadır. Bu hücreler incecik ağlarla birbirlerine bağlıdırlar ve işlevleri çok boyutludur. Beynimizi ne kadar kullanırsak o kadar fazla yeni bağlantılar oluşuyor; bu olay yalnız gençlerde değil yaşhlarda bile gerçekleşmektedir. 1.1 trilyon nüfuslu muazzam beyin parlamentosundaki hücreler ve hücre grupları neredeyse ışık hızında birbirleriyle nasıl göriişüp, anlaşıyorlar, nasıl kesin karar alabiliyorlar, çoğunluk nasıl kazanılıyor henüz somut olarak belirlenebilmiş değil. İnsan beyni yanlış bir yaklaşımla bilgisayara benzetiliyor. Bilgisayarlar ikili sayı sistemiyle çalışırken, her nöronun 1015 bin bağ aracılığıyla, çok boyutlu çalışabildiği düşünüldüğünde karşımıza aklın alamayacağı sonsuz bir hesap çıkmaktadır. Bu hesap dışında bir de doğanın henüz açıklanamayan bir mantığı olduğunu da düşünmeliyiz. "Onur ödiilü", ulu önder ATATÜRK ve cesur yandaşlannın, metin halktmızın benzersiz irfan, irade ve azimle yarattıkları Laik Türkiye Cumhuriyeti Devrimine büyük katkıları olan sayısız şehit, gazi, kadın, erkek İlk Cumhuriyet Kuşaklarına da sunulmuş bir ödüldür. Din, dil, felsefe, sanat, teknoloji, matematik, bilim, spor, gelenek ve görenek konularında bireylerin, toplumların ve kurumların katkıları milli egemenliği pekiştirir. Insan beyni yanlış bir yaklaşımla bilgisayara benzetiliyor. Bilgisayarlar ikili sayı sistemiyle çalışırken, her nöronun 1015 bin bağ aracılığıyla çok boyutlu çalışabildiği düşünüldüğünde karşımıza aklın alamayacağı sonsuz bir hesap çıkmaktadır. Bu hesap dışında bir de doğanın henüz açıklanamayan bir mantığı olduğunu da düşünmeliyiz. Elektronik ata binebilenler anında tüm coğrafi, siyasi ve iklim engellerini aşıp istedikleri iletişimi kurabiliyorlar. Kütüphaneler, müzeler ve son haberler elimizin altında kullanıma hazır durmaktadır. Tüm küremizde yeni bir uygarlık çağına girildi. Yalnız biz değil, tüm insanlık ve tabiat tehlikeli bir geçit üzerindeyiz. Uygarlık çetrefil bir ahlak sınavı içersinde. Dünyada şu anda dört milyar insan çetin bir yaşam mücadelesi vermekte. Çok sayıda kadın ve çocuk ezici bağımlılıklarından sıyrılıp bir türlü özgürlüklerine kavuşamıyor. Belleğin, zekânın ve yeteneklerin daha güçlenmesi için tababetten mucizevi çareler bekleniyor. Vicdan sorunu nedense hep konu dışında kalmakta. Bilim, sanat, felsefe, tarih, tababet, dil ve din konularında "sona gelindi" kaygısıyla yazılan tek boyutlu hissiyat ve düşünceler içeren eserler, esasında kendi kendilerini sınırlandırmaktan ileri gidemiyorlar. Özgüvensizlikten kaynaklanan, "üstünlük" taslayan kültür savaşı vizyonları, kırık bir aynadakı çarpık görüntülerine bakarak kendilerine âşık olanların narsistliğini yansıtmaktadır. Ustünlükaşağılık komplekslerini tarihi bir geçiş sıkıntısı olarak algılayan genç kuşaklar beş kıtada boy göstermeye başladılar. Bakış açılarımız giderek küreselleşmektedir. Gençlerin düşünuş açıları ise evrensel boyutlardadır. Çağımızın düğümlenmiş gibi gözüken siyasal, ekonomik ve kültürel sorunları şu gerçekçi yaklaşımla aşılabilecektir:"Gereken kudret beynimizde mevcuttur." MİLLİ EGEMENLİĞİ PEKİŞTİRİR Bunları bildirmemin sebebi şudur: Bireyler ve kurumlar tarım, sanayi, ticaret, maliye, siyaset, hukuk, sağlık, eğitim, kültür, tnedya, turizm ve milli savunma sahalarındaki gayretleriyle milletlerini güçlendirirler. Din, dil, felsefe, sanat, teknoloji, matematik, bilim, spor, gelenek ve görenek konularında bireylerin, toplumların ve kurumların katkıları milli egemenliği pekiştirir. Gurbetteki hayatım tatilsiz, bayramsızseyransız, haftada yedi gün, bazen geceler de dahil hep hastanelerde çalışmakla geçti ve tıâlâ geçmektedir. İki yıl Almanya, elli yıl İsviçre, on bir yıl Amerika Birleşik Devletleri ve birkaç ay süreyle bulunduğum Asya ve Afrika hastaneleri benim için değeri biçilmez hayat okulları oldular. Sağlık sorunları nedeniyle sakat kalmak, yok olmak endişe ve korkuları, hastalığı yenmek ve aşmak ümitleri, hastaları, ailelerini, dostlarını, bakıcıları ve hekimleri koşulsuz birleştiren çok etkin ve ulvi bir kudrettir. Batı hastanelerinde görevlilerin büyük kısmı değişik ülkelerden kökenlidirler. Ortak kimlik, bilği, yeti, yetenek, sabırsebat, inançiman, sevgi ve şevkatle hastalara ve ailelerine yardım etmek öğeleriyle tanımlanır. Hastanelerde herkes eşittir. Küremizin bir gün bu özelliklere sahip bir ülke olabilmesi tüm insanlığın dileğidir. \ Gizemli olarak algıladığımız insan beyni, hem çok görkemli niteliklerde yaratıcılığa, hem de korkunç kötülüklere kaynak olabiliyor. İnsan beynindeki kötülüğe yenik düşme zaafıyeti bilim, sanat, felsefe ve din eğitimleriyle her zaman, her yerde, her birey ve grupta durdurulamıyor. Bazı bireyler ve büyükküçük gruplar zekâ ve eğitim nitelikleriyle bağdaşmayan içgüdülerine yenik düşebiliyorlar; akıl, vicdan ve ahlak sınırları kolayca aşılıveriyor; olumsuz olaylar bireylere, toplumlara ve küremize büyük zararlar veriyor. Bunlann nedenini ve nasılını bilimsel olarak açıklamakta zorlanıyoruz, fakat bu durum yakın gelecekte bilimsel yöntemlerle kesinlikle belirlenecektir. Küremizin yapısını ve işlevini açıklayabilen, Ay'a ve gezegenlere ulaşmayı becerebilen, makro ve mikro kosmosu inceleyebilen, on ikibin kuşaktan beri "tin ve us" kavramlarıyla çetin bir uğraşta bulunan insan beyni, kendisini somut bilinçlendirmeye ancak yüz elli yıl önce başlayabildi. İnsan beyninin yapısının, çok boyutlu, çok modüllü ve her an çok çabuk değişebilen çeşitli işlevlerinin nesnel araştırmaları için gereken araçgereç ve somut düşünceler .ancak temel bilimler, matematik ve teknolojinin evrimleri sayesinde geliştirilebildiler. BEYtN İKİLEMLERLE DOLU İnsan beyni ikilemlerle doludur. Nesnel araştırmalar son yıllarda büyük sayıda veriler kazandırdılar, fakat bileşik bir beyin kuramına henüz erişilemedi. Bilinenler kütüphaneler ve bilgisayarlar dolusu. Bilinmeyenlerin çok daha büyük boyutlarda olduklarını kavramak yeni araştırma planlarının hazırlanmasına yol açmaktadır. Spekülatif düşüncelerden kaçınıp bilim yolunda ilerlememiz gerekmektedir. Yüzyıl evvel dünyada birkaç yüz "neuroscientist=sinir sistemi bilimcisi sayılıyordu. Zamanımızda bir milyon neuroscientist ve yardımcıları modern laboratuvarlarda yoğun çalışma içerisindeler. Aralarında Türkiye kökenli bilimcilerin de bulunduğunu ve bazı konularda önderlik ettiklerini büyük kıvançla burada bildirmek isterim. Önümüzdeki yıllarda beyin bilimcilerin sayısının çok daha artması beklenmektedir. Hedef her birey ve toplumun evrensel üstün niteliklere kavuşmaları ve geleceğin korunmasıdır. Genç kuşaklara öğüdüm şudur: Beyninize güvenin, yılmadan çalışın, beyninizdeki cevher iyi işlenirse kendinize, milletinize, insanlığa, tüm varlıklara, küremize ve hatta evrenimize büyük değerler kazandırabilir. Sayın TBMM üyeleri, İlk Milli Egemenlik Onur Ödülü'nü bir beyin cerrahına vermekle uygarlık tarihinde insan beyninin önemini vurgulamış oldunuz. Türkiye Cumhuriyeti Devrimi Evlatlarının açtığı bu yol, milletimize ve insanlığa hayırh olsun. (13. 07. 2005) VİCDANLAR KONU DIŞI Son yüzelli yılda küresel siyasi, sosyal ve sosyoekonomik büyük sıkıntılara rağmen temel bilimler, matematik ve bilimsel teknoloji görkemli evrimler başardılar. Yepyeni zamanmekân ve işlevlik boyutları yaratıldı. Bilimler atto, nano ve femtometrik çaplar arasında mekik dokuyorlar. 961/11 «»Ağustos 2005