Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
NöroPsikanaliz si gerektiğine inanan beyin araştırmacısı Gerhard Roth ise "O"nun, "Ben"i tehdit etmediğini, sadece yönlendirdiğini savunmakta. Bilinçdışı, genel olarak yararlı bir danışma ona göre. Her saniye kafamıza, "buhu mu yoksa şunu mu yapsam" sorusu dolaşıyor. neyimler çocuk beyninde, biyokimyasal bağlantıları değiştiriyorlar. Sürekli daha fazla stres hormonu salgılanmakta ve bu da duyarlılığı arttırmakta. Yetişkinlik döneminde böylece en küçük stres hallerinde, normal bilgi akımını ve belleği bloke edebilen muazzam bir hormon salgısı yaşanmakta. İlk öpüşmemiz veya ilk karnemiz aklımıza geldiğinde, beyin bu otobiyografık deneyimleri iki parçadan birleştirmekte. Esas bilgiler hipokampüsten alınırken, bununla ilgili duygular amigdaladan alınmakta. Limbik sistemin tam da bu bölgelerinde stres hormonlarının reseptörleri bulunuyor. Beyindeki aşırı hormon salgısından hipokampüs ve amigdala da etkilendiğinde anılar bir araya getirilememekte. Markovvitsch, depresyon nedeniyle aşırı hormon salgısına bağlı olarak oluşan engeli bir hastasında saptamış. Reklam müdürü olan hasta, bu rahatsızhğı yüzünden önemli ölçüde bellek kaybına uğrayarak işini yapamaz hale gelmişti. Oysa travmatik deneyimlerde genelde sadece anıların ayrıntıları siliniyor ve geriye "bu çok korkunç bir şey" duygusu kalmakta. Diğer bir hastası örneğin, zararsız bir yangın görmüştü. Hastanın bir arkadaşı itfaiyeyi çağırmış ve yangın söndürülmüştü. İşte bu olaya şahit olan hasta ertesi sabah uyandığında yaşammın altı yılı belleğinden silinivermişti. Araştırmacı daha sonra hastanın çocukluğunda çok daha kötü bir yangın olayına şahit olduğunu öğrenince, basit yangınm, bu travmatik anıyı stres hormonlarıyla etkinleştirdiği sonucuna varmış. Limbik sinir hücrelerindeki reseptörlere kadar ulaşan hormon salgısı bilgi akımını altüst etmişti. ediyorlar. Yani bu bilginin sadece derinde bulunduğunu göstermekte. Bellek kaybı iyileşse bile sorun çözülmüş sayılmaz. Psikiyatr ve nörolojide acilen alternatif tedavi yöntemlerinin gerekli olduğunu düşünen Markovvitsch, kişilik bütünleşmesini dikkate alan bir tedavinin gerekliliğine inanırken, psikanalizden kuşkuluydu. Gerçi konuşma terapisinin yararlı olduğu vakalar vardı, ama özellikle de korkunç deneyimlerde, anıları kurcalamak yerine bunları unutup hastanın bugünkü yaşamında yoğunlaşmak daha yararlıydı. Dünden, bugüne psMMlzve sinirbilimleri 1873 Camillo Golgi, sinir hOcrelerini görünur kılan bir boyama yöntemi geliştirdi. Sigmund Freud Viyana'da tıp eğitimine başladı. Öğretmeni VVilhelm von Brücke, organizmaya, fizikselkimyasal güçlerden başka hiçbir kuvvetin etkili olmayacağı görüşüne sahipti. 1875 İlk kez beyin kabuğunun elektrik akımları kaydedildi. 1879 DOnyanın ilk psikoloji enstitusu Leipzig'de açıldı. 1882 Freud, tıp doktoru olarak hastanede çalışmaya başladı. 1885 Freud, Viyana Ûniversitesi'nde nöropatoloji eğitimi vermeye başladı. Paris'te Charcot'un yanında kalırken kokainle ilgilenmeye başladı. 1886 Freud 1887yılına dek bir çocuk hastonesinin nOrolojibölümünuyönetti. Sinir hastalıkları muayenehanesini açtı. Dinlenme kürleri ve hipnoz tedavilerine başladı ve bunlara paralel olarak psikanalizi geliştirdi. 1889 Sinir hücreleri bağımsız hücresel birimler olarak tanımlandı. 1895 Freud'un 'Bir Psikolojinin Eksizi' çalışmasıyla psişik fenomenleri doğabilimsel bir dile çevirme çabası başarısız oldu. 1897 Adrenalinin yalıtımından sonra beyin metabolizması araştırmalan başladı. 1920 Freud, 1900 tarihiyle 'ROya Tasvirleri'adlı çalışmasını yayımlıyor. 1914 Freud, psikanaliz birliğindeki destekleyicilerinden C.GJung ve AlfredAdlerden kopuyor. 1921 Asetilkolinle beyindeki ilk uyarı maddesi yalıtıldı. 1924 İlk EG (elektroensefalogram) 1929 Modern Nöroendokrinoloji kuruldu. 1933 Freud'un yazıları, nasyonal sosyalistler tarafmdan yakılıyor 1935 Alman Psikanaliz Birliği, Yahudi üyelerini birlikten çıkardı. Çok sayıda analizci göç ederek genelde ABD'ye yerleşti. Freud, British Royal Tıp Birliği, onursal üyesi oldu. 1937 Elektroşok tedavisi uygulanmaya başlandı 1938 Evi, SA tarafından aranan Freud, Londra'ya göçtü 1939 Freud, Londra'daki evinde öldu 1947 Neoanalizciler, Freud yanlıları veJung yanlılan psikoterapi enstitüsünü kurdular. Psikanaliz birliği parçalanmaya başladı. 1950'li yıllar Ruh hastalıkları için ilk ilaçlar geliştirildi ve kullanılmaya başlandı. Beyindeki uyarı maddeleri araştırılmaya başlandı. 1952 Psikolog Hans Eysenck, psikanalizin hastaların iyileşmesini engellediğini gösteren araştırmasını açıkladı. 1953REMuykusukeşfedildi 1957 Sinapslar keşfedildi 19601ı yıllar Psikanaliz, ABD'de psikiyatrda önemli pozisyonlara geldi. Şizofrenler de psikanalizle tedavi edilmeye başlandı. Oysa Freud buna hep karşı çıkmıştı. 1967 Dünyanın ilk nörobiyoloji enstitüsü Boston'da açıldı 1971 İlk bilgisayarlı tomografi 1974 Pozitron emisyon tomografisi (PET) beyindeki metabolizma süreçlerini görünür kıldı 1979 FilozofAdolf Grünbaum, Freuti'un ampirik temellere dayanan bilgilerini tartışmaya açtı 1984 Analizci Jeffrey Masson, Freud'un "baştan çıkarma teorisini" (Verführungstheorie) eleştirirken skandal yarattı.. Cinsel tacizi, bir fantezi ve çocuk cinselliği olarak tanımlarken, bir taciz kurbanını açıkladı. 199ffdan bu yana Geliştirilmiş görüntü teknikleriyle, psişik süreçlerle git gide daha fazla sinirsel örtüşmeler saptanıyor. 199O'lı yıllann sonu nöropsikanaliz kuruldu RUH, DOĞANIN PARÇASI Beynimiz, bilinçdışı kararlarını anne karnından itibaren edindiği bilinçdışı deneyimlerinden almakta. Bu görüşe katılmayan bilim adamlarından biri olan bebeklik dönemi araştırmacısı Daniel Stern, Freud tarafmdan ortaya atılan bebeğin oral, anal ve ödipal evreleriyle ilgili basamak modelini hatalı bulduğunu açıklamıştı birkaç yıl önce. Ayrıca Freud'un dürtü teorisi ve kadın belleği veya ruhu hakkındaki tahminleri de geçersiz sayılmakta. Etkisinin her insanda hissedilen bir ölüm dürtüsünün (tanatos) varlığı ise en çok kuşku duyulan fıkirlerinden biri. "Hiçbir görüntüleme yöntemi, penis görme arzusu veya "ben"i, "o"nu ve "üst beni" bulmaya yardımcı olamayacak" diyor Solms. Solms'un kaygısı da Freud'u haklı çıkarmak değil zaten. Önemli olan Freud'un kendisi değil, uğraşıydı. İnsan ruhunu doğanın bir parçası olarak araştıran Freud, insan ruhu için bilimsel bir dil ve yöntem bulmaya çalışmıştı. Ruhun bir tür topografısini ve temel oluşumlarını yaratmıştı ki bugüne kadar bundan daha iyisi üretilemedi, diyor Solms. Alman beyin araştırmacısı Hans Markowitsch, "savunma/karşı koyma" veya "bastırma" gibi psikanalist konseptlerle çok iyi açıklanabılen fenomenlerin nörobiyolojik açıklamalarını renkli beyin röntgenlerinde arıyor. Bilim adamı hiçbir yaralanma olmadan bellek kaybı yaşayan hastaları incelerken, nedenini bilmeden Sibirya'ya giden bir adamla tanışmış. Diğer bir hasta ise ekmek almak için dışan çıkıp oturduğu kentten bir başka şehre gitmişti. Markovvitsch bu tür hastaların kötü çocukluk deneyimleri yaşadığını min etmişti. BAŞA ÇIKABİLMEK İÇİN Fakat Mark Solms'un görüşü farklı. Araştırmacı şöyle bir örnek veriyor: Hastalarından biri kendisini asmaya çalışmıştı. Adam son yıllarda çok içiyordu. Annesi ve babası ölmüş, işini kaybetmişti. Ve tüm bunlar intihar girişiminden önce yaşanmıştı. Hasta bir müddet sonra tüm bu olayları unutmasına rağmen kendisini daha iyi hissetmemişti. Çünkü kendisini niye bu kadar çaresiz ve yalnız hissettiğini bir türlü kavrayamıyordu. İşte Solms, bu nedenle anılarımız, taşınması zor bile olsa onlara ihtiyacımız var diyor. Çünkü duygularımızın kaynağını bilmediğimiz zaman çözüm de üretemeyiz. Bu tür hastaların tümü, rahatsızlıkları yüzünden, en az bilincinde hiçbir sorun olmayan insanlar kadar sıkıntı çekiyorlar. Nörolojik bozuklukları olan hastalar çok ender olarak psikoterapi görüyorlar diyor bilim adamı. Oysa onlara göre gerçeklerle yüzleşmek anlamına gelen korkunç deneyimleriyle başa çıkabilmek için mutlaka kendilerine yardımcı olabilecek birine ihtiyaçları vardır. Nilgün Özbaşaran Dede Kaynaklar: Der Spiegel l&2005Time 20.1.03, 161/3 www.psychlaws.org www.geistodermaterie.de 952/1618 Haziran 2005 * ANILARA İHTÎYAÇ Bu olay psikanalistler için yeni bir bilgi değildi. Bastırılmış travmatik deneyimlerin merkezine kadar ulaşan bir anı, acil durum mekanizması olarak bellek kaybının yerini dolduruyordu. Oysa beyin araştırmacıları için bu, çocuk beyninden doğrudan doğruya günümüze ulaşan bir nörokimyasal fitildi, ki bu da yeni bir bilgi sayılırdı. Sinirbilimcilerine göre, psişik bellek kaybının tedavisi zor. Ama bu belki de terapi yöntemleriyle ilgili olabilir. Nöropsikologlar, semptomu sistematik bellek alıştırmalarıyla gidermeye çalışıyorlar. Analizciler ise bunu bilinçdışı bir mesaj olarak kabul saptamış. Ve bunu Freud da tah TRAVMA, BEYNİ DEĞİŞTİRİYOR Bu tür deneyimlerin niçin yaşam boyu etkili olduğuyla ilgili biyolojik bir açıklaması var Markovvitsch'in. Travmatik de