28 Eylül 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ikanaliz dece çocuk doğurmaya yarayan kadın cinselliğine de eğildiği için, psikanaliz aynı zamanda bir "özgürlük harekâtını" temsil ediyordu. Dergi mutluluk hapları ve acil çözüm arayışları çağında "konuşma terapilerinin" işe yararlılığını sorgulayarak, Amerikan Psikanaliz Birliği'nin 5 bin kadar hastadan hiçbirini psikiyatr koltuğunda tedavi etmediğinden ve bu tür yöntemin sadece Hollywood filmlerinde kaldığından söz ediyordu. iz mi çözecek? PSİKANALÎZE SALDIRI Spiegel'e göre, Psikanaliz'in başansı Freud'un ölümünden sonra da sürdü. Nazi Almanya'sında suçlu gibi takip edilen öğrencileri, Birleşmiş Milletler'de pop yıldızları gibi karşılandıktan kısa bir süre sonra psikiyatr kliniklerinde önemli pozisyonlara geldiler. Freudcu paradigmalar her derde deva çözümler olarak sunuluyordu. Amerika'da ellili yıllarda psikanaliz uzmanlığı iyice yayıldığında, psikiyatrlar ruhun derinliklerine inmeye başladılar ve ruh bir obje haline geldi. Beyin, artık bilim için kalp veya karaciğer gibi "ulaşılır" hale gelmişti. Bununla birlikte "Rüya tanımının" buluşçusuna ait bilgiler sanki bir sis per FREUD'UN YENİDEN KEŞFİ Sinirbilimleri o zamandan bu yana büyük bir yol aldı. Bilim adamları artık, belleğin ve duyguların biyolojisini moleküler süreçlere kadar takip edebiliyorlar, beyin etkinlikleri elektriksel etkinlik motifleri olarak görüntülenebilmekte. Bilinç, nöronların sonsuz ateşlenişi, genlerin, proteinlerin ve uyarı maddelerinin karşılıklı etkileşimi, biyokimyanın, sosyalliğin ve kalıtsallığın toplamı olarak tanımlanabilmekte. Ancak insan tüm bunlan farklı bir şeklide yaşayarak görüntülerden, sözcüklerden ve duygulardan oluşan Freud'un hastalarını kabul ettiği ünlü divanı ve çalışma odası. tepki vermekte? Düşünceler ve duygular nerede oluşmakta? Solms, bu soruları günümüzdeki gelişkin göriintüleme teknikleriyle yanıtlayabiliyor. Felçli hastadaki bozukluğun nedeni, örneğin çekirdek spin tomografîsiyle, beyinde beyaz bir leke olarak görülmekte. "Freud da bizim bugiin gerçekleştirebildiklerimizi yapmaya çalışmıştı, ama o zamanlar bilgisayar tomografısi veya EEG gibi teknolojiler bulunmadığı için çalışmasını tamamlayamamıştı. Eserini yeniden gözden geçirerek, düzelterek ve eksikleri ilave ederek tamamlamaya çalışıyoruz" diyor Solms. rın nasıl ve ne şekilde ruhsal nedenlerle ilişkili olabileceğini sorma cesaretini göstermişti. Bu sorunun peşini bırakmayan Freud, nörotik semptomların anahtannı genelde seksüel olmak üzere eski deneyimlerde gizli olduğunu düşünüyordu ve aynı zamanda da ruhun herhangi bir şekilde beyin dokusunda temsil edildiğinden emindi. Freud, sinirlerin birbirine bağlanarak bir sinir ağı oluşturduğu fikrine ulaşan ilk bilim adamlanndan biriydi. Freud'un nevrotik hastalarında FindeSiecle" (Çağın sonu) histeri hastalığı görülüyordu. Örneğin belirgin tikJere ve spastik konuşma zorluğuna sahip bir hastası, fareler ve yılanlarla dolu halisünasyonlar görüyordu. İşte bu hastaların anlatımından yola çıkan Freud, rahatsızlıkların eskiden yaşanmış cinsel deneyimlere uzandığına inanmıştı; psikanaliz bastırılmış ve rahatsızlık verici bu anıların yeniden canlandırması halinde nevrozlara yardımcı olabilirdi. Freud böylece ilk kez bugüne kadar sa Ingiliz nöropsikolog Mark Solms hastasıyla. desi içinde gizlenmiş gibiydi. Psikanalizin yaygın teori yapısı deneysel olarak kanıtlamıyordu. Freud bile eleştirilere karşı çok duyarlıydı ve hatalarını kabul etmekte zorlanıyordu. Mesela, bağımlılık yapıcı etkisi ortaya çıktıktan sonra bile depresyonlu ve çalışma zorluğu çeken hastalara, kokain yazmaya devam etmiş ve psikanalizin tedavi edici etkilerini kontrol etme gereğini duymamıştı. Ve psikolog Hans Eysenck, 1952 yılında Londra'da psikanalizin, hastaların iyileşmesini bile engellediğini gösteren bir araştırma sununca, Freud'un yöntemine karşı bir nefret uyandı. Tıp Nobel ö'düllü Peter Medavvar ise biraz daha ileri giderek psikanalizi "yüzyılın en korkunç ahmak avlayıcısı" olarak açıklayınca Freudcu düşünceler itibarını yitirdi. Çok değil bundan iki yıl önce de Time dergisi Freudcu tedavi biçimine günümüzde artık ihtiyaç kalmadığını iddia ediyor ve "Freud, mesleğini geri kazanabilir mi" diye soruyordu (Time 20.01.2003, sayı 161, 3; "Can Freud Get His Job Back?"). ÖZGÜRLÜK HAREKÂTI O dönemin sinirbilimcileri, ölen histeri hastalarının beyninde organik bozuklar bulamadıkları için, hastaların semptomları "uydurduklarına" inanıyorlardı. Oysa Fransız nörolog Jean Martin Charot, histeriyi gerçek bir hastalık olarak tanımlamış ve bedensel semptomla anlatımları, dille tanımlamaya çalışmakta. Ancak beyin araştırmaları, "niçin memnun oluyorum", "neden bazı renkleri daha çok beğeniyorum" veya "neden kendimi suçlu hissediyorum" gibi soruları henüz yanıtlayamıyor. Ve işte bazı bilim adamları tam da bu noktada Freudcu fîkırlerin gerekliliğine inanıyorlar. Örneğin nöropsikolog Oliver Sacks, nöropsikolojiyi olağanüstü bulmasına rağmen, ruhu görmezden geliyor diyor. Ve Nobel ödüllü Eric Kandel, Freud'un eskizinin ruhun en açıklayıcı ve en akılcı görüntüsü olduğunu düşünüyor. Kandel'e göre aynı zamanda Goethe'yi ve toplama kamplarını yaratan insan aklını anlamının tek yöntemi bu. Frankfurt'daki Sigmund Freud Enstitüsü yöneticisi Marianne LeuzingerBohleber de psikanalizin biyolojiyle birleşrnesinde bir gelecek bekleyenlerden. Profesöre göre psikanaliz ve sinirbilimleri benzer sorunlarla meşgul. "Klinik gözlemlerden Yazının devamı arkada 952/1318 Haziran 2005
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle