25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Bilim ve Düşünce Tarihi Duyuru Bilim ve Mefkure Köpruluzade Fuat Beyın Araştırmâları Derneği 2005 Proje Desteği, Beyin Araşürmalan derneği (BAD) Proje Destek Programı: Bu programın amacı Türkiye'de gerçekleştirilecek temel veya klinik nörobilim araştırma projelerine destek sağlamaktır. 1. BADAbdi İbrahim Proje Desteği 6.500 YTL 2. BADNovartis Proje Desteği 6.500 YTL 3. BADLundbeck Proje Desteği 6.500 YTL 4. BADPfizer Proje Desteği 6.500 YTL 5. BADBoehringer Mannheim Proje Desteği 5.000 YTL 6. BADAstra Zeneca Proje Desteği 3.000 YTL İH Seyahat ve Eğiü'm Burslan: Bu buraro amacı temel veya klinik nörobilim alanında yenl bir teknik öğrenmek veya bir çalışma yapmak amacıyla kısa süreli olarak yurtdışına gitmek isteyen genç araştırıcıları desteklemektir. 1. BADAbdi İbrahim Seyahat ve Eğitim Bursu 3.900 YTL 2. BADGen İlaç Seyahat ve Eğitim Bursu 3.000 YTL 3. BADAVyeth Seyahat ve Eğitim Bursu 2.000 YTL 4. BADJanssenCilag Seyahat ve Eğitim Bursu 1.000 YTL Yayın Teşvik Progranu: Bu programın amacı Türkiye'de temel veya klinik nörobilim alanında yüksek nitelikli araştırmalar yapan ve yayınlayan araştırıcıları desteklemektir. 1. BADAbdi İbrahim Yayın Teşviği 2.600 YTL 2. BADUCB Yayın Teşviği 1.600 YTL Proğramlar hakkında detaylı bilgi ve başvuru formlarına WWW.BAD.ORG.TR adresinden ulaşabilirsiniz. Bilim tutkusu bir toplumda ne kadar güçlenirse, toplum da o denli kuvvetli olur. tini idrak ettikten sonradır ki, hakimiyetini kendi eline aldı ve milliyet esaslarına dayanan bir milli devlet kurmayı başardı. Bu nedenle, memlekette modern bilimin gelişmesi ve ilerlemesi de ancak bundan sonra mümkün olabilecektir. İşte bu şekilde düşünülecek olursa Ziya'ya hak vermemek mümkün müdür? Türk milletinin, daha İslamiyet'ten önceki zamanlardan başlayarak bugüne kadar fıkir ve sanat alanlarında yaptığı işler, genellikle sanıldığından çok fazladır. Geçmişimize ait arkeoloji ve tarih araştırmalarının sürekli ilerlemesi sayesinde, İslamiyet'ten önce olsun, İslam medeniyeti çerçevesinde olsun Türk'ün fıkir ve sanat hayatına hiçbir zaman ilgisiz kalmadığı her gün daha kuvvetle anlaşılıyor. En azından 1200 yıldan beri Türklerin edebiyatı olduğu, Türk halk edebiyatının komşu kavimler üzerinde izler bıraktığı, İslam mimarisi dahilinde Türk mimarisinin bağımsız ve ç o k kuvvetli bir gelişim geçirdiği, İslam medeniyeverdiğini biliyoruz. Özellikle bugün, bilim ve onun uygulamasından ibaret olan teknik bütün hayatın yürüyüşüne hakim olmuş, maddi kuvvet manevi kuvvetin bir sonucu, adeta bir doğal ürünü olmuştur. Bilimde ve bilimin uygulamasında yani fikri ve manevi alanda hangi milletler daha çok ilerlemişse maddi kuvvet de onlardadır. Ve bugünkü genel hayat nîücadelesinde ancak manen kuvvetli olanlar kazanabiliyor. Genel hayatın bu açık doğrultusu karşısında, manevi kuvvetlere ve değerlere yani bilime ve sanata artık eskisi gibi ilgisiz kalamayız. efkureciliğin (ülkücülüğün) belki en önde gelen bir temsilcisi olarak tanıdığım Ziya Gökalp'in bir değerlendirmesini daima hatırlarım. Bir gün, kalabahk bir toplulukta, bizde bilim hayatının gelişmediğinden, gerçek anlamıyla alimlerimizin bulunmadığından söz edildiği bir sırada, merhum demişti ki; "Bunun başlıca nedeni milli mefkureden (idealden, ülküden) yoksunluktur. Bir defa ruhlarımızda bu ateş yansın, onun ışığı memleketin muhtaç olduğu alimleri de yetiştirecektir." Ziya, bazı karşıtlarının haksız olarak iddia ettikleri gibi, herhangi bir meseleyi yalnız bir cepheden görmekle yetinen basit bir adam değildi. Yalnız, çevre üzerinde kuvvetle etkili olmak ve etrafındakilerin inancını daima takviye etmek isteyen her aydınlatıcı gibi, matematiksel bir kesinlikle hükümlerini verir, muhataplarında yeni bir inanç uyandırmak isterdi. Ortaçağ zihniyetini yıkmak ve Osmanlılık kavramına saplanıp kalan softalara ve züppelere karşı tepki göstermek için memleketteki bütün fenalıkları, bütün yoksullukları milli mefkureden yoksun oluşumuza atfederdi. İşte o gün, çoğunluğu kozmopolitlerle medreselilerden oluşan toplulukta o tür bir dil kullanmasının başlıca nedeni de buydu. Yoksa çok geniş bilgisi ve çok kişisel görüşleriyle cidden bir harika olan bu büyük düşünürün, toplumsal gelişimin her türlü nedenlerini layıkıyla kavramamış olması asla düşünülemez. M TOPLUMSAL KUVVETİN ÖLÇÜSÜ, BİLİMİN DERECESİDİR Okullar, üniversiteler, laboratuvarlar, kütüphaneler ve diğer her türlü bilim ve kültür kurumları, bugünkü ilerlemeye göre, birer milli savunma kurumlarından başka bir şey değildir ve milletlerin maddi kuvvetleri de her şeyden önce bu manevi kuvvetlerin derecesiyle ölçülüyor. Bu ihtiyacı çok derinden duyan ve bu gerçeği pek iyi anlayan Cumhuriyet yönetimi, memlekette kültür düzeyini yükseltmek, ihtiyaç duyduğumuz bilim kurumlarını hızla kurmak, bunları yaşatacak maddi ve manevi araçları sağlamak için her gün daha artan bir gayretle çalışıyor. Bu çalışmanın başarıyla ve hızla sonuçlanması, ürün vermesi için gençliğin fıkir hareketleriyle yakından ilgili olması ve bu tür manevi değerlere karşı kuvvetli bir ilgi, derin bir ihtiras duyması lazımdır. İnsani ihtirasların şüphesiz en asili olan bu bilim ihtirası, yani gerçek ve fazilet aşkı bir toplumda ne kadar kuvvetlenirse, toplum da maddi ve manevi bakımdan o kadar kuvvetli olur. Bununla birlikte, aralıksız emek, fedakarlık, alçakgönüllülük ve samimiyet gibi çok insani esaslara dayanan bilim ve uzmanlık hayatına atılmak için, büyük bir iradeye ve özellikle milli ve insani bir mefkureye sahip olmak zorunludur. Memleketin milli mefkureden yoksun olduğu zamanlarda, aramızda bu tür insanların yetişmemesini doğal görebilirdik. Fakat şimdi, bu milli ihtiyacın bir an önce tatminine mecburuz. Kalplerinde milli mefkurenin kutsal ateşi yanan gençler, sınırda nöbet bekleyen askerin ruhundaki fedakarlık hisleriyle görevlerine sarıldıkları zaman, muhtaç olduğumuz bilim adamlarına kavuşabileceğiz. Hayat, Sayı 54, 8 Aralık 1927, Cüt III, s.2122., Ankara. ÜMMET BİLİNCİ ORTAÇAĞA AİTTİR İyi düşünülecek olursa, Ziya'nın değerlendirmesinde her halde bir gerçek payı bulmamak mümkün değildir. Heniiz milliyet duygusunu duymayarak sadece ümmet vicdanına, ümmet bilincine sahip olan sosyal bir topluluk tamamıyla ortaçağa ait bir oluşumdur. Böyle bir oluşum içinde serbest düşüncenin yeri yoktur ki, orada modern anlamıyla bilim var olabilsin. Son zamanlara kadar memleketimizde bilim ve alim denilince, sadece dini nitelikte medrese bilgilerinin ve medrese adamlarının hatıra gelmesi, müsbet bilimlerin hiçbir yerinin olmaması buna bir kanıt değil midir? Daha birkaç yıl öncesine gelinceye kadar, Şeyhiilislamlık kurumu karşısında serbest düşünmeye ve bu serbest düşünceleri açıklamaya imkan var mıydı? Bu durumda ve bu zihniyette bulunan bir memlekette modern bilim düşüncesinin gelişmesine imkan olamayacağı adeta bir aksiyomdur. Türk milleti ancak kendi milliye Fuat Köprülü (18901966) îevket Akpınar "Huzursuz iacak Sendromu" Parkinson hastalığı Derneği, 1113 Mayıs 2006 tarihinde Ankara'da Il.Hareket Bozuklukları Sempozyumunu gerçekleştirecek. Şevket Akpınar'ın onuruna yapılacak toplanüda uluslararası katılımla LDopa bazında Huzursuz Bacak Sendromu ve Parkinson hastalığı tartışılacak. Sempozyum Başkanı Jale Yazıcı, salon düzenlenmesi için, katılımı düşünenlerin en kısa sürede kongre organizasyonuna haber vermelerini diliyor. (0312440 9758) (valor@valor.com.tr) Sheraton'da yapılacak kongerede dil Türkçe ve yabancı dil çevirisi var. Bilimsel sekteterya:Haşmet Hanağası, hastemt@yahoo.com tinin oluşumunda Türklerin büyük ve canlı bir rolü olduğu adeta aksiyom hükmüne girmiştir. Ancak, bütün bunlara rağmen, dünya tarihinin genel yürüyüşü üzerinde Türklerin maddi bakımdan, bu manevi rolle karşılaştırılamayacak kadar büyük bir etkisi olduğunu unutmamalıyız. Türk'ün maddi ve manevi alanlardaki bu etkilerini karşılaştırınca ulaştığımız sonuç şudur; tarihin hiçbir döneminde manevi kuvvetimiz maddi kuvvetimizle orantılı olmamıştır. Fikir ve sanat alanında kendisini gösteren manevi kuvvetimiz, her zaman siyaset ve askerlik alanında kendini gösteren maddi kuvvetimizden çok aşağıda kalmış, onunla eşit sayılabilecek bir mertebeye asla yükselmemiştir. Burada bu olayın nedenlerini analize kalkışacak değiliz. Sonuçlarına gelince, son asırlara kadar Türk'ün maddi kuvveti için o kadar zararlı olmayan bu dengesizliğin, iki asırdan beri çok elim sonuçlar ÜnerTan'ınTÜBA Konferans Ünertan sendromu: İnsan ruhunun evrimine ilişkin yeni bir teori. Konferans: Prof. Dr. Üner Tan. 26 Aralık Pazartesi Saat: 18.30 Türkiye Bilimler Akademisi İstanbul Ofısi İTÜ Eski Maden Fakültesi Yabancı Diller yüksek Okulu'nda, Maçka İstanbul. «ralı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle