Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Öğrenim Modelleri 1.00 IİMlrılt Ojırndltr 114 kı;ı) Bafiruır Ögrencikr 17 kı«ı> Uzay Araştırmaları Venüs'de yaşam, atmosferinde! Venüs'te yaşamın olduğuna kesin gözle bakan birAlman jeologa göre olası yaşam alanı atmosfer. V 0.00 0 10 20 30 40 50 Sınıf Notu 60 70 80 90 100 Şekll2. Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü, 20022003 öğretim yılı aktif eğitim başarı dunımu. tartışılarak çözülmesine dayanır. Çözüm süreci; analiz, hipotez üretme, hipotez daraltma, sentez, uygulama şeklinde gerçekleşir. Sürecin her aşaması, tartışma ve beyin fırtınası ile yönlenir. Bu ortamın yaratılabilmesi için siireç, PDÖ oturumlarında gerçekleştirilir. Bu oturumlar, her birinde 8'er kişilik yuvarlak masanın bulunduğu ve tüm beyin fırtınasının bu masa etrafında gerçekleştiği PDÖ salonlarında yapılır. Resim1, Jeofızik Mühendisliği Bölümü'ndeki bir probleme dayalı öğrenim oturumu anını göstermektedir. Oturumlarda bir de eğitim yönlendiricisi yer alır. Bu bir öğretim üyesidir. Görevi, öğretmek değil, öğrencileri yerinde ve uygun açıklamalarla yönlendirmektir. Burada bilgi bir bütünsellik içinde ele alınır. Sistem, ayrıca, bu oturumların dışında bağımsız öğrenme saatleri, alan çalışmaları, laboratuvar ve özel tartışma oturumlarıyla desteklenir. Sistemin ölçümü ve değerlendirilmesi ise sürecin her yerinde olur. Bu amaçla hem süreç, hem eğitim yönlendiricisi hem de öğrenci ölçülür ve değerlendirilir. Ölçü birimi nıutlaktır. Bir başka deyişle, alınan not bir başka işlemle iyileştirilmeye tâbi tutulmaz. kate değer bir durumdur. Diğer iki bölümün başarı histogramlarına bakıldığında da aynı durumun geçerli olduğu görülmektedir [1]. Bunun bir başka anlamı, ekip çalışmalarında zamanzaman ekip başarı ortalamasının altında kalan gayretli bireylerin diğerleri tarafından koltuklanarak taşınması demektir. Bu, hiçbir zaman çalışmayanın hazmedilmesi anlamında alınmamalıdır. Zira, sistemin bağımsız öğrenme bileşeni, öğrenmede doyumsuz bireyler yetiştirerek, özel kapasiteli bireylerin bılimsel anlamda sivrilmelerini de sağlamaktadır. SONUÇ ve DEĞERLENDİRME Aktif eğitim; analizsentez yapmasını, tartışmasını bilen, mesleki becerileri gelişmiş, öğrenmeyi öğrenen meslek adamları ve bilim adamları yetiştirmektedir. Ayrıca, ekip çalışmasını özendiren bir öğrenim şeklidir. Bunca güzelliğin bedeli, akademisyen kadronun artan yüküyle karşılanmaktadır. Eğer, üniversitelerde yeni bir yapılanma ile araştırmacı ve öğretici akademisyen ayrımına gidilebilirse, hem herkes emeğinin karşılığını alacaktır hem de daha iyi ürünler çıkacaktır. Sistemi zorlayan ögelere gelince, ülkemizdeki dershaneye dayalı orta öğretim, temel bilimlerde zayıf öğrencı profıli sunduğundan mühendislik öğreniminin ilk yıllarında sorun yaratmaktadır. Bir de öğrencilerin böyle bir sistemle ilk kez karşılaşıyor olmaları, ilk zamaniarda, onları, sistem ile öğrencilik beklentileri arasında yer arayışına zorlamaktadır. Bu da ancak, sistemin ödün verilmeden tam olarak uygulanmasıyla mümkündür. * Y. Doç. Dr; Dokuz Eylül Üniv. Müh. Fakültesi, Jeofızik Müh. Böl. mehmet utku@deu. edu. tr Teşekkür Yazıda kulbnılan totoğrafı temin eden, DEÜ Mühendislik Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Boluımı öğretim elemanlarından Araş.Gör. Emre TİMUR'a teşekkür ederim. KAYNAKLAR | 1 | Akddcmık Genel Kurul T(iplantı.sı Kıüpçııiı, DEÛ Mühendislik Fakultoı lk'kdiılı«ı, 26 Aralık 20(0, İzmır, 74 vıyfa |2| MUSAL, B, (199K), Probleme Dayalı Oğrenım Yontemı, Hekim ve Yaşam, KasımAr.ılık 1998, 68. enüs'te organizmaların bulunabileceğine çok az araştırmacı inanır. Gezegenin atmosferi karbondioksit ve azottan oluşur. Üzerindekı hava basıncı dünyadakinden 90 misli yüksek dahası sıcaklık da 480 santigrat dereceyi bulur. Alman jeolog Dirk SchulzeMakuch ve El Paso'dai Texas Üniversitesi'ndeki meslektaşları buna rağmen Venüs'te yaşamın varolabileceğini düşünüyorlar. Araştırmacılar 2002 yılında Venüs'ün kükürtlü atmosferinde mikroorganizmaların yaşadığına dayanan bir teori sunmuştu. Atmosferdeki sıcaklık 5070 santigrat derece arasındaydı ve SchulzeMakuch ayrıca atmosferin, mikropların varlığı olmadan açıklanamayacağını da kanıtlamaya çalışmıştı. Bilim adamları şimdi bu teoriyle ilgili yeni bir yapıtaşı buldular. Bulutlardaki yaşamın varlığıyla ilgili karşıt görüşler güçlü UV ışınlarma dayanıyordu. Venüs, dünyadan farklı olarak koruyucu bir ozon tabakasına sahip değildir. SchulzeMakuch belli başlı kükürt moleküllerinin buna benzer koruyucu bir tabaka oluşturduğuna inanıyor. Araştırmacı, Astrobiology dergisinde sekiz kükürt atomundan oluşan Cycloocta kükürdünün UV ışınını soğurarak zararsız ışın olarak görünebilir alanda yeniden saldığmı söylüyor. Suyun bulunmayışı da bir sorun oluşturmuyor, Venüs mikropları hidrojen kükürt bileşimlerini soluyabilirler. Bilim adamları şimdi Venüs bulutlarındaki olası yaşamın araştınlması için Avrupa uzay ajansına bir öneri götürdüler. Buna göre gezegenin etrafına dolaşan bir sonda örnek alıp dünyaya getirebilecek. Yaşamı karanlık maddeye borçluyuz ünyada yaşamın doğmasında uzayın bazı temel özelliklerine borçluyuz, ama her şeyden önce evrenin genleşmesini hızlandıran karanlık maddeye. Sonuç, Uzay Teleskopu Bilimleri Enstitüsü'nden Mario Livio'ya ya aıt. Karanlık enerjinin tam olarak ne olduğu bilinmese de uzaydaki toplam enerjinin %73'ünü oluşturduğu artık kesin. Space.com haber ajansına konuşan Livio: "Eğer evrende on misli karanlık enerji olsaydı, ne galaksiler ne de canlılar gelişebilirdi" dedi. Astrofızikçinin görüşüne göre %73'lük oran mutlaka bir doğa sabitesi değıl. Eğer bu tahmin doğru ise, gerçekten de farklı oranda karanlık enerjıye sahip evrenlerin olduğu ve bunların sadece bazılarında yaşamın oluştuğu düşünülebilir. Livio, astrofızikçiklerin bugün içinde bulunduğu duru D YÛKSEK BAŞARI DEÜ Mühendislik Fakültesi'nde probleme dayalı öğrenimin ilk yılında başarı, önceki yıllara göre çok yüksektir. Fakat bu, halen Fakülte'nin istediği seviye değildir. Şekil2, adı geçen bölümlerden Jeofızik Mühendisliği Bölümü'nün 20022003 öğretim yılı sınıf geçme notlarıdır. Şekil2'deki koyu renkli sütunlar 2. sınıfa geçen öğrencilerin oranını gösterir, bu da %67'dir. Bu oran, matematik ve fıziğin ağır olduğu jeofızik öğreniminde oldukça yüksektir. Aynı başarı, Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümü'nde %73 olarak, Jeoloji Mühendisliği Bölümü'nde %71 olarak yakalanmıştır [1]. Şekil2'ye ve 3 bölümdeki oranlara bakılınca, aktif eğitimin öğrenimdeki çıtayı yükselttiği anlaşılmaktadır. Çünkü, Şekil2'deki sınıf tekrarı gerektiren orana ve not seviyesine bakıldığında ki bunların mutlak notlar olduğu da anımsanırsa, kalan %33'lük kesimde bile notlar 3059 arasındadır. Hatta, bunun %28'i 4059 arasmdadır. Yani, sınıfta 30'un altında not olmaması dik mu, 17.yy'da neden birbirine belli mesafelerde yer alan altı gezegenin bulunduğunu açılayabilmek için kitap yazmak zorunda kalan Johannes Kepler ile karşılaştırmakta. Hesaplar mükemmeldi fakat tamamen farklı koşullardan yola çıkmıştı diyor Livio. Kepler, yörüngelerin ve gezegen miktarının doğa sabitelerine dayandığını ve güneş sisteminde belli başlı koşulların bulunması nedeniyle de rastlantısal olarak oluşmadıkları düşüncesine varmıştı. Karanlık enerjinin evrenin yazgısını ne şekilde etkileyeceğini araştırmacılar henüz söylemiyorlar. Yeni sonuçlara göre Karanlık Enerji, galaksiden atom çekirdeğine kadar tüm maddeleri bir "Big Rip" ile dağıtmadan önce evren daha birkaç milyar yıl süreyle orta hızda genleşmeye devam edecek. 901/19 26 Haziran 2004