Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
AylakBilgi Arkeoloji TahirM. Ceylan Hayvan Ruhu Yeryüzünün her kilometrekaresinde irili ufaklı cenkler devam etse de, hiç biri açık bir savaşa dönmüş değil henüz, ama dönmesi yalnızca birzaman meselesi. insanlar işlerini kaybediyor, sosyal güvenceler daralıyor ya da zaten bir grup insan sosyal güvence nedir bunu bile bilmiyor. Yeryüzünde beş yüz milyon liranın üzerinde para kazanan sadece sekizyüz milyon kişi kalmışken, dünyanın en zengin ikiyilz kişisinin kazancı, en fakir iki buçuk milyar kişinin toplam kazancına eşit durumda. J.G.Frazer, Hıristiyanlıktaki ritüellerin çoğunun bitki ruhlarına tapınmaktan geldiğini, harman zamanı yapılan dualann buna bir örnek teşkil ettlğinisuyler, en eski "din" olanparaya tapmakta da, insanın hayvan tarafında kalmış ruhunun eseridir. Bitkiler uyumla, hayvanlar güçle yaşar çünkü. Krezüs paraya tapmıştı, fakat Lidya ovasındaki savaşta Pers develeri onun uzun mızraklılarını kaçırınca kendiniçıkıp kalede yakmıştı. Krezüs ruhunun hayvan tarafına tapmış ve çok inat bir hayvan grubunca bedeni ortadan kaldırılmıştı. Dünya nüfusu altı milyarı aştı. 2040yılında oniki milyarı bulacak ve bu böyle devam edecek, tabii ki edebilirse! Insanlar kalabalıklaştıkça vasıfsızlaştılar. Dünyanın neredeyse %70'ien basit elektronik işlemden habersiz ve bütün insanların yüzde altmışı henüz telefonun zırrrr diyen sesini bile duymuş değil. Halbuki karmaşık işlemler sonrası ulaşılması gereken bilgi o kadar arttı ki... Sermaye vasıfsız insana ihtiyaç duymuyor, onun işi vasıflılarla artık, yarın onlara da gereksinimi kalmayacak ama. llk uygarlıklar, eski Mısır ve Babil'de olduğu gibisu başlarında, deltalarda ortaya çıkmıştı, şimdi ise uygarlığın en alengirli türevi sermaye, okyanus gibi büyük bir suyun kenarında "New York Stock Bcchange" diye Grek tapınağını andıran bir binadan dünyaya egemen durumda. Herkes bilir, bir canlı kendine yetmiyorsa, başkasına yem olarak işe yarar. Ölenin böylece, b'lene kadar yedikleri ziyan olmaz, onun gövdesinden başkasına geçer. Tabiat sanıldığından daha cimridir! Bu iri canlılar için daha da böyledir. Yaban öküzleri, geyik ve filler, azıcık zafiyet gösterdiğinde derhal kemiklerine kadar yenilir. Karıncaların mesela, sırtındaki küçük biryaradan koca filiyiyip bitirdiğini bilir misiniz?Ama küçük bir sincap, kuytuda yarasını sarıp yaşama her zaman devam edebilir. Bugün vasıtsız insan yığınlan, sermaye için kendini besleyemeyen ve derhal yem olması gereken iri gövdeli bir "mahluk" durumundadır. Sermaye ile açlar arasında büyük savaş çıkacaktır, belki savaşa bile gerek duyulmayacaklır, büyük gerilimler savaşla çözülmez çünkü; Irak Ordusu gibi tek kurşun atmadan, üç milyar kişi günün birinde toptan ellerini havaya kaldıracaktır belki de ve bu durum dünyanın göreceği en büyük toplu teslimiyet olacaktır. Bir ihtimal savaşta sermayeyi Amerika, açları Çin temsil edecektir. Savaşın sonunda dünya nüfusu muhtemelen yarıya inecek, kalanlar köleleşecektir. Kölelik yasallaşınca, kölelerin kölelikten kurtulması imkansızdır. 1856'da Amerika'da Dred Scott davasında anayasa mahkemesi kölelerin özgürlükleri için dava açamayacaklarına karar vermişti, aynen akıl hastasının tedaviyi bitirmeye karar verememesi gibi. Troya Savaşfna katılan Doğu Karadenizliler! Homeros'un anlattığı Troya savaşında Anadolu'nun dö'rt bucağından düzenli ordular Troya'nın yanında savaşmaya gelmişlerdi. Bunlar arasında Troya'yı, yani Anadolu'yu savunmak için gelen Doğu Karadeniz halkı da vardı. Bugünkü Doğu Karadenizliler, 3200 yıl önce Çanakkale Boğazı'nın Ege girişinde yer alan Troya'yı savunan ataları gibi, 1915'teki Çanakkale Savaşı'nda Anadolu'yu savunmuşlardı. Sinan Kılıç (*) omeros ve Ksnephon'da Doğu Karadeniz: İzmirlı ozan Homeros'un "Alizonlar" diye madencilikle uğraşan bir halktan söz etmesinden bu yana, bu memleketin yeri konusu tartışılmaktadır (bu konudaki en eski tarttşmalar için bakınız: Strabon, Geographika XII. 3. 20 vd.). Homeros Alizonlar'ın gümüşün yurdu ALYBE'den geldiklerini söylüyor (Homeros, II. 857). Öyleyse ALYBE ülkenin, ALİZON ise halkın adıdır. Homeros'dan 300 yıl sonra, İ.Ö. 401 yılında İran kralı Artakserkses'in kardeşi Kyros, tahtı ele geçirmek için büyük bir orduyla Doğu seferine çıkmıştı. Bu yolculuk Batı Anadolu'da Sardes'den başlayıp Güney Mezopotamya'daki Kunaksa'ya kadar sürmüştü. Burada yapılan meydan savaşında Kyros öldü, ordusundan sağ kalanlar anayurtlanna dönmek için yeniden yollara düştüler. Atinalı yazar KSENOPHON, Kyros'un bu seferine katılmış ve tum gördüklerinı bir savaş muhabiri gibi ayrıntısıyla not etmişti. "Onbinlerin Dönüşü" (ANABASIS) diye bilinen bu kitap, ordunun geçtiği ülkeler ve halklarıyla ilgili çeşitli bilgiler içermektedir. Bu ülkelerden birisi de Anadolu'nun Doğu Karadeniz bölgesindeki KHALYB Ülkesi'dır. Homeros'un "ALYBE" dediği ülkenin aynı yer olup olmadığı kesin olarak bilinnıemekle beraber, iki ad arasındaki benzerlik daha önce de bazı araştırmacıların ilgisini çekmişti. Örneğin Gürcü araştırmacılar bu adları Kholkis halkıyla özdeşleştirmekte, Kolchetililer'in tarihte Troyalılarla aynı sosyal orientasyona sahip olduklarını ve politik bakımdan Yunanlılar'a karşı olduklarını yazmaktadır (Kauchcisvili 1948, 365372). KALABAUKLAŞMA=VASIFSIZLAŞMA H DOĞU KARADENİZ'ÎN MADENCİLERİ Homeros bu ülke için "gümüşün memleketi" diyerek bir ipucu da veriyor (Homeros, II. 857). Doğu Karadeniz bölgesindeki gümüş, demır ve bakır madenlerinin en eski çağlardan beri işletildiği artık kanıtlanmıştır. Ksenophon da bu insanların madencilikle uğraştıklarını söylüyor (Ksenophon, V. 5. 1). Y. Lengeranü'nın yazdığına göre, günümüz kurşunçinko yataklarımn bazılarının antik çağlarda gümüş için işletildiği biliniyor. Strabon'un bahsettiği madenlerin Giresun'un yakın çevresindeki bakırkurşunçinko yatakları olması olasıdır (Lengeranlı 1999, 39). MTA'nın yayınladığı "Türkiye KurşunÇinko Envanteri"nde (No. 199, s. 94) GöreleAkköy cevherleşmesinin ne zaman kimler tarafından işletildiğinin bilinmedıği yazilıdır. Strabon'un "madenlerle dolu dağlar" ifadesi, anılan sahanın TireboluEspiyeGörele yöresindeki kurşunçinko madenlerinin eski çağlardan bu yana bilindiğini göstermektedir. Gerçekten de, örneğin Espiye yöresinde büyük miktarlarda bulunan cüruf stokları belirlenmiş durumdadır (Kaptan 1978, 117119). Osmanlı döneminde işletildiği kesin olarak bilinen ve 11.13. yüzyıl madencilik faaliyetleri C14 ölçümleriyle belirlenen bu sahadaki madencilik çalışmalarımn, milattan önceki devirlerde başlamış olması gerektiği görüşü dile ZENGİNÜKTEN FAKİRLİĞE Bugün açlardan iğrendiğini söyleyenler var elrafta; Çin'in anormal derecede çalışarak, nüfusunu kısıtlayarak yapmaya çalıştığı şey, gelecek savaşta "iğrençler'in safında değil, sermayenin yanında kalabilmek ve açların tem "* silciliğini Hindistan'a devredebilmek içindir. rt Hindistan, Pakistan, Ortadoğu ve Afrika nüfuslarını sınırlandırmayarak '• riske girmişlerdir. Çelişkiler artmıştır, bugün insanlar zenginlikten birden* fakirliğe düşmektedir, ara kademe kalmamıştır, yarın ise çok zenginlikten çok fakirliğe düşülecektir. Düşe düşe dünyada herhalde bir milyon çok zengin kalacak, geri kalan herkes toptan fakir olacaktır. Ondan sonra da sermayenin savaştan geriye bırakmak isteyeceği ilk ülke herhalde Amerika değil, Kanada olacaktır, ikinci ülke Ingiltere değil, belki Finlandiyaya da Avustralya olacaktır, gitgide seyrek nüfuslu ülkelerin yıldızı parlamaktadır. Türkiye nüfusunu sınırlandırmalı, insanını vasıfsızlıktan kurtarmalı, bunları da ilkplanda refah sağlamak için değil, sermayenin hedefi olmamak için yapmalıdır. Unutmayalım, nasıl kadınların içi doğrulmamış çocuklarla doluysa, silahların içi de savaşılmamış savaşlarla doludur! tmceylan@supemnline.com 901/10 26 Haziran 2004