Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Arkeoloji getirilmektedir. Amasyalı bilim adamı Strabon (İ.Ö. 64 I.S. 21) kuşkusuz Anadolu'nun Karadeniz kıyılarında yaşayan halkları en iyi tanıyan kişiydi. "GEOGRAPHIKA" adlı eserinin 12. cıldinde Alizonlar konusundaki düşüncelerini örnekler vererek açıklamıştı (Strabon, XII. 3. 19). Ona göre Ksenophon'un "Khalybes" dediği halk onun zamanmdaki "Khaldaı" halkıdır. Bıı ülkede gümüş ve demir madenlerı bulunmaktadır. Halk aynca balıkçıhk da yapmaktadır. Bunlar Amisos'un (Samsun) doğusunda yaşamaktadırlar. 7. 15 vd.). Ancak daha sonra kıyıya yakm bir yerde bu halk tekrar karşılarına çıkıyor. Bunlar madencilik yapmaktadırlar (Ksenophon, V. 5. 1). Öyleyse Khalyb ülkesi Doğu Karadeniz Üağları'nda maden yatakları olan geniş bir coğrafyayı kapsamaktadır. Strabon da, yukarıda belirttiğimiz gibi, bu ülke halkının Samsun'un Doğusunda yaşadıgını söyleyerek bu yargıyı desteklemektedır. Khalyb halkı maden yataklarını ellerinde tutmak için sınır boylarında düzenli ordular bulundurmuş olmalıdırlar. Kaldı ki, Ksenephon Kalyb askerlerinin silah ve giysilerini, savaş yöntemlerini ve savaşkan kişiliklerım ayrıntısıyla anlatırken böyle bir düzenli orduya işaret eder. Onbinler Khalyb ülkesinden geçerken bu düzenli ordu karşısında çok kayıp vermiş ve hiç erzak elde edememiştir (Ksenophon, IV. 7. 15 vd.). GönüldenBilime Gönülleme süreci Ahmetlnam AKARSULARIN AKTIĞI DENİZ ÜLKESİ Anadolu'daki yer adlannın İlkçağ'da bir dönem hellenleştirilmeye başlandığını, ancak eski Anadolu dilindeki izlerinin tamamen kaybolmadığını biliyoruz (bu konuda bakınız: Umar, 1993). Strabon, incelediğimiz adların değişik kullanım biçimlerini sıralamaktadır: Örneğin, "ALAZONLAR" adınm bazen "AMAZONLAR" hi SORUN ÇÖZÜLEMEDİ Homeros'un anlattığı Troya savaşında Anadolu'nun dört bucağından düzenli ordular Troya'nın yanında savaşmaya gelmişlerdi. Homeros İlyada destanında onları sırasıyla ; anıyor. Bu sıralamada Anadolu'nun Orta Karadeniz bölgesinden gelen Paphlagonıa ordusunun ardından, Alybe'den gelen Alizon ordusu yer almaktadır. Bu anlatıma göre, coğrafya açısından Alybe ülkesi Anadolu'nun Doğu Karadeniz bölgesinde olmalıdır (Homeros, II. 857). Ksenophon ve daha sonra Strabon tarafından Khalyb ülkesinin yeriyle ilgili anlatılanlar, Homeros'un sıralamasındaki Alybe ordusunun yerine uymaktadır. Ayrıca hem Ksenophon ve hem de Homeros ordulardan söz ediyorlar. Dolayısıyla Alybe ülkesinin yerı konusu, ülke adlannın benzerliği yanında, bu ipuçlarıyla da yavaş yavaş somutlaşmaktadır. Belki de Alybe ya da Khalyb ülkesi Troya savaşlarının yaşandığı dönemde (İ.Ö. 12. yüzyıl) düzenli orduları olan ve bir kral tarafından yönetilen bir ülkedir ve Hitit Devleti'nin komşularından biridir. Arkeoloji bu sorunsalı henüz çözemedi. Son günlerde bir Hollyvvood filmi nedeniyle Troya ve Troya Savaşı üzerine çok şey yazılıp söylenmeye başladı. Doğu Karadeniz halkı bilmelidir ki, ataları bundan yaklaşık 3200 yıl önce Çanakkale Boğazı'nm Ege girişinde yer alan Troya'yı savunmak için diğer Anadolu orduları arasında savaştılar. Onlar kendilerini Anadolu'nun ayrılmaz bir parçası sayıyordu. 1915'teki Çanakkale Savaşında Anadolulu askerler aynı duygularla savaşmışlar, Doğu Karadenizliler 3200 yıl önceki gibi Anadolu'yu savunmak için bu savaşta da eski yerlerini almışlardı. (*) Yüzüncü Yıl Üniversitesi, FenEdehi. .'•" yat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Kaynakça: Homeros, İlyada (çeviri. A. RrhatA. Kadır, İlyada. Istanbul 1981). Kauchcisvilı, S. 1., 2., 3. Kapiteln vnn "Hıstom" voıı Hero dot und dcr "SchiffKataloge" von Homer. Tbilisıs Sachelmcipo Univesitetis Sromebi (Tiflis Unıversıle&ı Ydyınları) 24, 1948 365372. Kaptan, F... EspıyeBulancdk Yııresındekı Kskı Maden Ocaklarıtıa Aıt Buluntular, MTA Uergı 91, 1978, 117129 Ksenophon, Anabasis (çeviri: T. Cökçöl, Onbinlerin Dönuşü, Istanbul 1984). Strabon, Geographıka (çeviri: A. Ptknıan, Antık Anadolu Cografyası, İsUınbul 1993). Lengeranlı, Y, Strabon'un "Aııadnlıı l'oğrafyası"nda Madencilik. Arkeoloji ve Sanat Dergisi 90, 1999, 3742. Umar. B.; Tıırkıyedekı Tarihı Adlar, Islanbul 1993 VVİssovva. C. vd., Paulys Realenccyclopadie der calssischen Altertumsvvıssenschafte, Munıh 1980 Birey gönlü dört ana bileşenden oluşur. Bu bileşenler arası etkileşim, iletişim kurulduğunda, bunlann arasında birâhenk, uyumya dayaratıcı çatışmalar çıktığında, gönül oluşumu başlar. Bu oluşuma, beden, bedenleme sureci ile katılır. Bedenin gönül gücünü içselleştirmesi, sindirmesi sürecidir bu. Bedenin katılmadığı gönül olamaz. Bedenin aşağılandığı, körlelildiği, aşın şımartıldığı durumlarda gönül oluşumu eksik kalır. Gönlün, şu ya da bu biçimde beden takıntısı olmamalıdır. Takıntı, diğer bileşenlerle yaşanan anlam kürede yaratıcı atılımlara dönüşebildiğinde, zâten takıntı olmakfan çıkmıştır. Beden bedenler, gönüle katılmak için; duygulanmız ise duygular. Duygulam, yaşananın incelikleri içinde duyumsanmasını sağlar. Duygu dünyamızın derinliği, bilmeceleri içinde kendini gönlün butunleme gucune bırakmasıdır. Akılsız gönül olmaz. Akıl, akıllayarak gönle girer. Gönlün "akletme" boyutunu oluşturur. Gönül düşünür, tasarlar, ölçer, hesaplar. Akıllayan akılla. Birey gönlü, yalnızca bireyle sınırlı. değildir. Birey gönlü, çevresiyle, ortamıyla gönüldür. Gönül, bireyde, bireyin ilişkileriyle can bulur. Bu ilişkiler, toplumsal, kültürel, etik, politik, ekonomik... olabilir. Birey gönlü, ortamlayarak, çevreleşerek ortaya çıkar. Gönülleyebilen bireylerde bu dörtlü öğe uyum içine girer, birbirine kenetlenirya da birbirleri arasında çatışma gerilimiyle bir bütünlük oluşur. Gönül gücü, bu dörtlüyü bir biçimde toplar. Toplanan dörtlüye sahip birey, alacağı kararları bu dörtlüden kalkarak gönül gücü yardımıyla gerçekleşir. Böyle bir bireyin kararlarında direnmesini, kararlı olmasını irade sağlar. Iradeden eyleme yine gönül gücüyle varılır. öyleyse gönül gücü; a) Dörtlüyü toplar, b) Karara götürür, c) Karardan iradeye çıkarır, d) Iradeden eyleme geçişi sağlar. Topluluk gönlünü ise beş ayrı kavram çiftiyle anlamayı deneyebiliriz. Gönül topluluğu: 1. özden ve özlemlidir. özden oluşu, geçmişle bağı, kökle, özle sıkı bağlantıyı gösterir. Özlemlilik ise gelecek beklentisidir. Umutlar ve ütopyalardır. Gönül geçmişten geleceğe uzanır, değişime köklerinden kopmayarak, hazırdır. Bu ilk kavram çiftinin gönlün özelliği hakkında söyleyebileceklerimden biri şudur: Geçmişim geleceğimden gelir. (Gönül sahibi topluluğun kendine söyleyebileceği bir söz olarak!) 2. ÖZBfk veözverilidir. özerktir, kul değildir. Gücü kendisindedir. Bu güç, bu bağımsızlık özelliği, haddini bilen, kendini güçsüzlere adamasını bilen bir başka özellikle tamamlanır. Böyle bir topluluğun, özerközverili oluşlarını özetleyişleri şöyle olabilir: Gücum, gOçsüzlOğümden gelir. GOcOm, güçsüzlere bakışımdan gelir. 3. Ozge ve özumseyendir. Ûzgeliği, ötekine yönelik oluşundan; özümseyenliği, kendi özünü oluşturmaya hazır oluşundan gelir. Bu iki özellikten vanlabilecek sonucu gönül topluluğu şöyle dile getirebilir: özurn, &skinden gelir. 4. ÖzgOIVB özgündür. Özgüllük, biricikliğini, özüne yakıştığını gösterir. özgünlükse "yeni'liğini, özünü aşabildiğini. Buradan gönül topluluğu şu sonuca varabilir: özüm yakışmam, öaimü aşmamdan gelir. 5. özgurveözenlldir. Özgürlük, üzerindeki kuvvetlerle baş edebilmesindendir, özenliliği kendine saygıdan, öz saygısındandır. özgürlüğün başıboşluk olmadığı, dikkat, özen gerektirdiği savı var bu iki özellikte. Gönül topluluğu bu iki özellikle ilgili olarak şunları söyleyebilir: özgOriuğOm, ken TOPLUMUNGÖNLÛ çimınde yazıldığını ve bu halka bazen "KHALLİPİDLER" dendiğini belirtmekte, "ALYBE" adının ise bazen "ALOPE" ya da "ALOBE" biçiminde yazıldığına işaret etmektedir (Strabon, XII. 3. 21). "Alybe" ve "Khalyb" adlannın kökleri eski Anadolu dili Luvice'deki iki sö'zcükten gelmiş olabilir. Bunlar "tuz" ve "deniz" anlamlarına gelen "ALY" ile "iskele" ve "kıyı" anlamlarına gelen "KALA" sözcükleridir. Buna dayanarak, bu sözcüklerin her ikisinin de birbirinden üçyüz yıl arayla anılan aynı yerin adına kök olduğu önerilebilir. Birincisini kullanan Homeros, hiç gitmediği, ama deniz kıyısında olduğunu bildiği ülkenin belki "ALY" sözcüğüne göre adlandırıldığını düşünüyor. Ancak Ksenophon bu ülkeden geçmiş ve adını orada duyduğu biçimiyle not etmiştir. Şimdi her iki söyleyiş biçimindeki diğer hece olan "b(e)" üzerinde duralım. Bu yine Luvice'deki "aba, apa, ba, pa" biçimlerinde okunabilen ve "su" ya da "akarsu" anlamları taşıyan sözcüktür. Öyleyse Hellence "ALYBE" diye yazılan adın açılımı Luvice "alyaba" ve "khalyb(e)" diye yazılan adın açılımı ise "kalaaba" olur ki, bunlardan "akarsuların aktığı deniz ülkesi" ve "akarsuları olan kıyı ülkesi" anlamları çıkar. Bu anlamlar Anadolu'nun Doğu Karadeniz coğrafyasına tamamen uymaktadır. ALYBE YA DA KHALYB ÜLKESİ Bilim dünyası Khalyb ülkesinin yerini henüz tam olarak bilmediği gibi, sınırları konusunda da herhangi bir bilgiye sahip değildir. Onbinler, Khalyb halkıyla önce Karadeniz kıyısından uzakta, anlaşıldığı kadarıyla Çoruh Nehri (HERPASOS) ovasında karşılaşıyor (Ksenophon, IV. Gönül toplumu, en azından bu beş çift özellikleri taşımaya çabalayarak gönüllenir. ilk çift gelenekten geleceğe olan bağı, ikincisi toplumun özgücünü, üçüncü çift ötekini, dördüncüsü toplumun kendi özünü, sonuncusu ise üzerindeki güçlerle baş edebilme özelliklerini vurgular. Yukarıda birey için söylediklerimi, topluma (topluluklara) uygulamada zorluklar yaşayabiliriz; toplum (topluluklar) için sözünü ettiğim beş kavram çifti, uygun değişikliklerle, mutatis mutandis, bireylere de uygulanabilir. Gönül oluşumunun zorluğu gönül patblojisine yol açar. Gönül çatışmalar, yoksunluklar, yoksullar yaşar. Özellikle dört noktada gönül hastalıkları gözden geçirilebilir 1. Gönüleksikliği, 2. Gönül çarpıklığıyadaözürlülüğü, 3. Gönulsahteliği, 4. Gönül tembelliği. ainam@metu.edu.fr GÖNOLHASTAUKLARI 901/11 26 Hazlran 2004